Suzan Akipa: Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü acilen sağlanmalı
- 09:01 4 Ocak 2025
- Güncel
Elfazi Toral
İSTANBUL - Asrın Hukuk Bürosu avukatı Suzan Akipa, “Umut Hakkı”nın çözüm sürecindeki önemine ilişkin değerlendirmesinde, “Sayın Öcalan’ın umut hakkı kapsamında acilen fiziki özgürlüğüne kavuşması ve sahip olduğu gücün toplumla buluşması gerekiyor. Kendisine tüm hakları tanınmalıdır” dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış mutlak tecrit sistemi devam ediyor. PKK Lideri’nin fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorunun demokratik yollarla çözülmesine dair başlatılan eylem ve etkinlikle de aralıksız bir şekilde sürüyor. Abdullah Öcalan’a dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen “Umut Hakkı"nın ihlal edildiği kararı ise gündemden düşmüyor.
Asrın Hukuk Bürosu avukatı Suzan Akipa, “Umut Hakkı"nın çözüm sürecinde neden önemli olduğuna dair değerlendirmelerde bulundu.
Sözlerine “Umut Hakkı"na dair değerlendirmelerde bulunarak başlayan Suzak Akipa, “ Türkiye’de bugün itibariyle dahi yürürlükte olan hukuki mevzuata göre, hem idam cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilenler hem de siyasi ‘suçlar’ kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar, cezalarını ömür boyu hapishanede infaz ederler. Bu kategoride bulunan hükümlülerin tahliye olabilmelerine imkân veren herhangi bir düzenleme yoktur Türkiye hukukunda. Ve ayrıca bu düzenlemenin bir istisnası da yoktur. Bununla birlikte, Türkiye’deki bu tür bir infaz rejiminin yani ömür boyu hapis rejiminin işkence olduğu da uluslararası hukuka göre karar altına alınmıştır. İşte umut hakkı dediğimiz mesele, tam olarak burada devreye giriyor. Umut hakkı, ömür boyu infaz rejiminde tutulan bir kişinin belli bir süreden sonra yeniden özgürlüğüne kavuşabileceğini düzenleyen bir hak. Düzenler diyoruz çünkü hükümlüye aynı zamanda bu konuda güvenceler verir. Örneğin hükümlü, durumunun yeniden gözden geçirileceğini, bunun gerekçelerinin ne olduğunu, bu düzenlemeyi kimlerin hangi yöntemlerle yapacağını, kendisine tanınan itiraz hakkını önceden bilerek cezasını infaz eder. Yani ‘Umut Hakkı’, öngörülebilir bir infaz rejimini de şart koştuğundan hükümlünün ‘bir gün dışarıya çıkma umudunun’ hukuki adıdır” dedi.
İhlal kararı
“AİHM’in ‘Umut Hakkı’ kapsamında Türkiye’yi mahkûm ettiği ilk dosya Öcalan 2 No’lu dava dosyasıdır” diyen Suzan Akipa, Yüksek Mahkeme, Abdullah Öcalan’ın ömür boyu hapse mahkûm edilmesini Mart 2014 tarihinde işkence yasağına aykırı bulduğunu ve ihlal kararı verdiğini anımsattı. Suzan Akipa, “ Akabinde de ihlal kararının yerine getirilip getirilmediğini denetlemekle yükümlü Bakanlar Komitesi dosyayı izleme sürecine aldı ve umut hakkına imkân veren yasal düzenlemelerin yapılması için Türkiye’ye çağrı yaptı. Tabi ki bu süreçte Bakanlar Komitesi etkili bir izleme süreci yürütmedi. Hukuki ve toplumsal taleplere rağmen etkili bir izleme süreci yürütülmedi. Nerdeyse 8 yıl aradan sonra 2021 yılının sonlarına doğru ilk defa gündemine aldı ve ikinci defa da 2024 yılının sonlarına doğru aldı. Hükümet de aynı şekilde Bakanlar Komitesi’nin hiçbir çağrısını ve talebini yerine getirmedi. Bırakalım umut hakkına imkân veren yasal düzenlemeyi yapmayı, aksine Türkiye, ömür boyu infaz rejimini savunan bir pozisyon aldı. Hatta bu cezaya mahkum olan kişi sayısı giderek arttı. Ömür boyu infaz rejimi genişletildi, derinleştirildi. Ve yine 2024 yılında hükümetin BM’ye yaptığı geciktirilmiş, kısıtlı ve yetersiz sunumdan da 4 binden fazla kişinin ömür boyu infaz hükümlüsü olduğunu öğrenebildik. Tutuklu olanların sayısı da bilinmiyor” ifadelerine yer verdi.
‘Sayın Öcalan’ın artık özgürlüğüne kavuşması gerekli’
Umut Hakkı’nın uygulanmasının Türkiye’de ileriki süreçlerde ne gibi önemli gelişmelere zemin hazırlamış olacağını paylaşan Suzan Akipa, şu sözlere yer verdi: “Sayın Öcalan’la başlatılan ve giderek derinleşen bir rejim söz konusu. Bu rejim her yönüyle hem hukuka hem vicdana hem de ahlaka aykırı. Bu bağlamda umut hakkının uygulanması, öncelikli olarak Sayın Öcalan’ın artık özgürlüğüne kavuşması gerekliliğini doğuruyor. Ve tabi ki Sayın Öcalan’ı orijine alan bu rejimin değiştirilmesi ile birlikte Türkiye mevzuatının da değişmesi ve Türkiye’nin hukuka dönmesi yani işkence uygulamaktan vazgeçmesi anlamına gelecektir.”
“Umut Hakkı"nın önemi!
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 25 yılı aşkın bir süredir İmralı’da ağır tecrit altında tutulduğunu söyleyen Suzan Akipa, ilk günden bugüne kadar yasal ve anayasal haklarının tanınmadığını belirtti. Uluslararası mahkemelerin PKK Lideri için verdiği “ihlal” kararlarının uygulanmadığını ifade eden Suzan Akipa, “ İmralı’da hukuk uygulanmadı ve tamamen siyasetin bir aracı haline geldi. Öyle ki geçtiğimiz zamanlarda bütün başvurulara rağmen 44 ay süren mutlak bir iletişimsizlik ve hiçbir şekilde haber alamama hali devrede oldu. Sayın Öcalan’ın politik kimliği düşünüldüğünde kendisine uygulanan bu rejimin ülkede neye mal olacağı ortada. Tecridin bir yansıması olarak savaş politikalarının sonucu olarak ortaya çıkan ekonomik çöküş, yoksulluk bunun somut bir örneği. Tabi tecridin karşısında büyük bir toplumsal mücadele de birikti. Hukuki mücadele de çok kapsamlı idi. Sayın Öcalan’ı irade olarak gören milyonlar var. Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü kendi özgürlüğü gören milyonlarca insan var” dedi.
‘Fiziki özgürlüğü ve her türlü hakkı tanınmalıdır’
Böylesi bir süreçte “Umut Hakkı"nın neden önemli olduğuna dikkat çeken Suzan Akipa, “Tam da böylesi bir süreçte Sayın Öcalan’ın umut hakkı kapsamında acil olarak özgürlüğüne kavuşması, temsil ettiği o milyonları da özgürlüğüne kavuşturacak en etkili adım olacaktır. Geldiğimiz aşama itibariyle yaşanan hukuksuzluklar sarmalı ile şiddet ve çatışma halinin yerini demokrasi ile ikame etmesi anlamına gelecektir. Sayın Öcalan, İmralı süreci boyunca, bu demokrasi zemininin her taşını ilmek ilmek ördü. Kararlı durdu ve gerçekten de dediği gibi buna gücü var. Türkiye’de yaşanan bu kaos ve fırtınalı halin demokratik bir zemine evrilmesi ve bu kaoslu halin en büyük parçası olan Kürt sorununun demokratik bir yolla çözüme kavuşturulması için Sayın Öcalan’ın sahip olduğu gücün toplumla buluşması gerekiyor. Bu kapsamda fiziki özgürlüğü başta olmak üzere kendisine her türlü hakkı tanınmalıdır. Bunun zemini de bugün itibariyle hiçbir şart ve pazarlığa bağlanmadan kendisine umut hakkının sağlanması olacaktır” şeklinde konuştu.