'Özgür basın hakikati yazmaya devam edecek'
- 09:02 24 Aralık 2024
- Güncel
Nazlıcan Nujin Yıldız
İZMİR - Gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın, Türkiye’nin SİHA saldırısı sonucu katledilmesine tepki gösteren siyasetçi ve gazeteci kadınlar, gazetecilerin, halka gerçekleri anlatması nedeniyle hedef alındığını söyledi. Kadınlar, özgür basın emekçilerinin hakikati yazmaya devam edeceğini mesajını verdi.
Kuzey ve Doğu Suriye'deki gelişmeleri takip eden gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, Türkiye’ye ait SİHA saldırısı sonucu katledildi. Saldırı sırasında araçta bulunan şoför Ezîz Hec Bozan ise yaralandı. Gazetecilerin katledilmesi dünya çapında tepkilere neden olurken Kürdistan ve Türkiye’de alanlara çıkan özgür basın emekçileri ise gözaltına alındı.
Gazetecilerin katledilmesine tepki gösteren siyasetçi ve gazeteci kadınlar, saldırıların amacının halkın haber alma hakkının engellenmek istenmesi olduğunu ifade etti.
‘Bu karanlığı kimse görmesin, duymasın istiyorlar’
Özgürlükçü Gençlik’ten Fadime Özdemir, gazetecilere yönelik saldırının tesadüf olmadığını vurgulayarak halka ses, söz olan gazetecilerin katledilmesinin Orta Doğu’da uygulanan savaş politikalarıyla aynı noktada olduğunu ifade etti. Fadime Özdemir, “Orta Doğu halklarının kaderini, yarınını karanlığa mahkûm etmeye çalışanlar, bu karanlığı kimse görmesin, duymasın istiyorlar. Bu nedenle gazeteciler hedef gösteriliyor. Benzer şeyler Türkiye’de de yaşanıyor. Bundan birkaç yıl önce gazetecilere sansür yasası uygulamaya çalıştılar. Türkiye’de de birçok gazeteci bugün ya tutsak ya da işini yapamaz hale getirilmeye çalışılıyor. Bu noktada katledilen iki arkadaşımızın bulunduğu bölge daha da önem taşıyor. Hepimiz an an bu sıcak gelişmeleri takip ediyoruz. Kobanê direnişi zaten hepimizin onurlu direnişi. Dolayısıyla orada hayatını kaybeden arkadaşlarımız da bizler için ayrıca önemli bir yerde duruyorlar” şeklinde konuştu.
iktidarın planlı hamlesi
Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın, Türkiye’nin saldırısı sonucu katledilmesine ilişkin birçok kentte yapılan protestolarda gazetecilerin gözaltına alınarak tutuklanmasına değinen Fadime Özdemir, “Memlekette yeni bir rejim inşa ediyorlar. Bu yeni rejim de kimse konuşmasın, herkes sussun istiyor. Fakat ülkenin dört bir yanı yangın yeri. Kimsenin susmaya niyeti yok. Zaten dört bir yanda yangın yeri varken bir de bunun üzerine iki gazetecinin katledilmesiyle birlikte Wan’da, Amed’de protesto etmek istediler. Gazetecilerin katledilmesini protesto eden gazeteciler yine gözaltına alındı. Bu tesadüf değil. Faşizmi kurumsallaştırma hamleleri içerisinde atılmış özel adımlar. Tabi ki bu kurumsallaşma hamlelerinin teşhirini yapanlar da gazeteciler. Dolayısıyla bu saldırıların onlara yönelik olması da iktidar tarafından gayet planlı, programlı bir hamle diye düşünüyorum” dedi.
‘Kürt halkı hedef alınıyor’
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıların yıllardır devam ettiğini dile getiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Kadın Meclisi üyesi Nimet Aslan da bu saldırılarda özellikle Kürt halkının hedef alındığını belirtti. Nimet Aslan, “Kürt halk mücadelesi içerisinde var olan kadın hareketi bütün dünyaya Jin jiyan azadî sloganıyla kadın özgürlükçü bir yaşam ederek var ettiler. Dünyada kadınların söz sahibi olma hakkı vardır. Özellikle de gazetecilerin. Kadının her yerde olması çok önemlidir çünkü dünyaya sesini duyuruyor. Orada var olan bütün halkların kendi özerklikleri ve kendi inançlarıyla yaşaması gerekiyor” diye ifade etti.
‘Boyun eğerek yaşamamızı istiyorlar’
Halka verilen bilginin engellenmek istenmesi nedeniyle gazetecilerin katledildiğini vurgulayan Nimet Aslan, gazetecilere yönelik saldırıları kınadığını ifade ederek “Toplum olarak dünyadan habersiz olmamızı ve bunlara itaat etmemizi, boyun eğerek yaşamamızı istedikleri için gazetecileri katlediyorlar. Gazetecileri katletmekle, tutuklamakla, onların sözünü kesmekle toplumun haber almamasını amaçlıyorlar. Bunu sadece iki-üç kanalla, tek bir haberle, tekçilikle, erk zihniyetle bu sistemi sürdürmek istiyorlar. İnsanlar özgürce yaşamak için ya da sesini duyurmak için yani örneğin bir kaza olmuştur, onu nasıl öğrenebiliriz? Gazetecilerin sayesinde öğrenebiliriz. Eğer gazeteciler olmazsa biz dünyadan nasıl haberdar oluruz? Özellikle kadın ve Kürt gazetecilerin üzerinde olan baskıyı şiddetle kınıyorum. Bıraksınlar biz özgürce kendi muhabirlerimizden kendi kanallarımızdan kendi insanlarımızdan haber alalım” diye belirtti.
‘Devlet, 19 Aralık katliamlarına bir yenisini daha ekledi’
Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Merkezi Koordinasyon Üyesi Didar Gül de Aralık ayını, devletin katliam ayı diye tanımlayarak devletin 19 Aralık katliamlarına bir yenisini daha eklediğini söyledi. Didar Gül, “Bu katliamın birçok anlamı var. Tam da Suriye savaşının bu kadar can alıcı bir kısımda olduğu yerde, artık Orta Doğu’da bazı denklemlerin bazı dengelerin tekrar şekillenmeye başladığı bir dönemde halkın haber alma hakkına bir saldırı. Ezilenler, emekçiler cephesinden hakikati göstermeye çalışan özgür basın geleneğine bir saldırı. Bu saldırılar ilk değil. Özgür basın geleneğinden gelen sosyalist, yurtsever, Kürt gazeteciler on yıllardır katliamlara maruz kalıyor. Bu kadar kuşatma altındayken halklar, halkın haber alma hakkının engellenmesi, gerçeğin bize ulaşmasının engellenmesi önünde önemli bir durum olduğunu tespit etmek gerekiyor. Günlerdir o bölgeden sağlıklı haberi bize ulaştırmaya çalışan, canı pahasına bunu yapmaya çalışan iki gazeteciyi katletti devletin kendisi. Bu ilk değildi ve son olmayacak biliyoruz ama bu mücadele geleneği de her ne kadar katliamlar olsa da bunun yanıtını mücadeleyi büyüterek verdi” ifadelerini kullandı.
‘Gözaltılar, tutuklamalar, katliamlar bu iktidarın geleneği’
Halkın haber alma hakkına ve gerçek habere ulaşma hakkına yönelik saldırıların bir fayda sağlamayacağını ve gazetecilerin hiçbir şekilde engellenemeyeceğini dile getiren Didar Gül, özgür basın geleneğinin ve iradesinin çok güçlü olduğunu vurgulayarak “Özgür basın emekçileri bu iradenin peşi sıra gitmeye devam edecek. Nazım’ı ve Cihan’ı da mücadelemizde bir yıldız olarak yaşatmaya devam edeceğiz” dedi. Gazetecilerin katledilmesinin dünya çapında tepkilere neden olduğunu kaydeden Didar Gül, Kürdistan ve Türkiye’de gazetecilerin gözaltına alınmasına değinerek devletin gazetecilerin sokağa çıkmasına tahammül edemediğini ve engellemeye çalıştığını ifade etti. Didar Gül, “Şaşılacak bir şey değil. Bugün Türkiye’nin ve Kürdistan’ın dört bir yanında yapılan saldırılar, gözaltılar, tutuklamalar, katliamlar bu iktidarın geleneği. Biz sürekli şunda ısrarcı oluyoruz; halklardan yana olan sesi büyütmeye çalışacağız” şeklinde konuştu.
‘Gerçekleri yazmaya devam edeceğiz’
Orta Doğu'da uzun zamandır yaşanan çatışma ortamda en çok sivillerin zarar gördüğünü söyleyen Evrensel Gazetesi’nden Eda Aktaş, gazetecilerin görevinin, alanda yaşananları doğru şekilde kamuoyuna aktarmak olduğunu belirtti. “Her zaman olduğu gibi gerçeklerin aktarılmasından korkanlar yine gazetecileri hedef alıyor” diyen Eda Aktaş, Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın kamuoyuna Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşananları aktarmak isterken katledildiğini belirterek “Bunları daha önce de yaşadık. Haber yaptığı için katledilen Metin Göktepe, Musa Anter, Namık Tarancı, Uğur Mumcu gibi yine iki meslektaşımız katledildi. Gazeteciler olarak mesleğimizi her ortamda güvenli şekilde icra etmek istiyoruz. Bunu dile getiren ve meslektaşlarımızın katledilmesini protesto ettiği için gözaltına alınan arkadaşlarımızın da yanındayız. Aslında yine şunu görmüş olduk, gerçeği duymaktan, halkın haber alma hakkından rahatsız olanlar, her alanda mesleğimizi hedef alıyor. Ancak bizler halkın haber alma hakkını her şekilde savunmaya ve gerçekleri yazmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.