2024: Direnişin sesi kıtaları aştı (6)

  • 09:01 25 Aralık 2024
  • Güncel
 
Güney Kürdistan’da direniş ve zihniyet devrimi 
 
HABER MERKEZİ – Jineolojî Akademisi üyesi Necibe Qeredaxî, Güney Kürdistan’daki bir yıllık gelişmeleri değerlendirerek şöyle dedi: “Gerçek şu ki, Güney Kürdistan’da özellikle toplumsal alanlarda işgal ve iktidar güçlerinin yardımıyla kurulan düzenler, zihinsel bir devrime olan ihtiyacı açıkça göstermektedir.”
 
2024 yılı, Güney Kürdistan’da ekonomik krizlerin, siyasal istikrarsızlığın ve toplumsal çalkantıların derinleştiği bir dönem oldu. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu uluslararası güçlerin baskıları, ataerkil zihniyetin topluma dayattığı engellerle birleşerek özellikle kadınlar üzerinde ciddi bir yük oluşturdu. Kadınlara yönelik artan şiddet, saldırılar ve hukuki sistemdeki yetersizlikler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da görünür kıldı. Ancak bu zorlu tabloya rağmen, kadınlar özgürlük ve hak mücadelesini tüm alanlarda sürdürerek umut ışığı olmaya devam ettiler.
 
Kadınların örgütlü mücadelesi, yalnızca direnişle sınırlı kalmayıp kültürel, sanatsal ve siyasi alanlara da yayıldı. Êzidî kadınların Şengal’deki direnişi, kadın gazetecilerin toplumsal gerçekleri ifşa eden cesur çalışmaları ve Nagihan Akarsel’in düşlerini yaşatan projeler, kadın mücadelesinin bölgedeki önemini bir kez daha ortaya koydu. 2024 yılı, kadınların ataerkil sisteme karşı direnişi ve toplumsal değişim arayışlarının yeni bir ivme kazandığı bir yıl olarak hafızalara kazındı.
 
Jineolojî Akademisi üyesi Necibe Qeredaxî, 2024 yılının siyasi, ekonomik, toplumsal, kültürel ve sanatsal gelişmeleri değerlendirdi. 
 
Necibe Qeredaxî’nin yazısı şöyle:
 
“Küresel güçlerin sistemi ve aralarındaki uyumsuzluklar, Orta Doğu’da savaş ve göç gibi durumları tetikleyerek siyasi, ekonomik ve toplumsal krizlere yol açtı. Bu krizler tüm bölgeyi, özellikle de Güney Kürdistan ve Irak’ı derinden etkiledi. Krizlerin topluma genel olarak etkisi büyük olsa da, kadınlar üzerindeki etkisi daha sert oldu. Buna rağmen kadınlar, otoriter ve ataerkil zihniyete karşı direniş göstererek kendi hareketleriyle toplumu uyandırma çabası içinde oldular. Kadınlar, saldırılara, otoriter zihniyete ve ataerkilliğe karşı direniş hattında durmaya devam ettiler.
 
2024 yılında, kadınların içinde bulundukları zor koşullara rağmen gösterdikleri direnişler, uluslararası güçlerin ve ataerkil sistemlerin kadınların özgürlük iradesinden ne kadar korktuğunu açıkça ortaya koydu. Kadınlar bu nedenle kendi kendine örgütlenmenin ve savunmanın önemine odaklandı.
 
Firyal Süleyman’ın katledilmesi 
 
2024 yılı, işgalcilerin Kürt kadınları hedef alan katliamlarıyla başladı. 18 Ocak’ta kadın hakları savunucusu ve aktivist Firyal Süleyman Halid, Kerkük’te bir okulun önünde katledildi. Kadınlar bu katliam karşısında sessiz kalmadı; bazı örgütler ve siyasi partilerdeki kadınlar Firyal Süleyman’ın katledilmesi üzerine bir açıklama yaparak kadınlara bu saldırılara karşı birlik içinde durma çağrısında bulundu. Aynı zamanda, saldırıyı gerçekleştiren faillerin bir an önce yakalanıp cezalandırılması talep edildi. Ancak bu saldırının ardından dosyayla ilgili ciddi bir soruşturma yapılmadı. Şu ana kadar failler yakalanmadı ve resmi kurumlar tarafından katliamı aydınlatmak için herhangi bir adım atılmadı. Kerkük ve Irak’taki resmi kurumların bu sessizliği, devletin bu tür kadın katliamlarına zemin hazırladığına dair bir gösterge oldu.
 
Elbette bu saldırılar farklı yöntemlerle yapıldı. İşgalcilerin Kürdistan’a yönelik saldırıları yalnızca dağlarla sınırlı kaldı; sessizlik içinde kalan kadın gazeteciler ise toplu katliam düzeyinde hedef alınmaya başladı. İşgalci devletler, kadın gazetecileri özellikle hedef hâline getirdi.
 
Hero ve Gulistan
 
Türkiye, 2024 yılının Ağustos ayında Süleymaniye’nin Seyidsadık ilçesinde, ‘Çetir’ medya şirketinde çalışan iki kadın gazeteci Hero Behadin ve Gulistan Tara’yı bir drone saldırısıyla şehit etti. Bu saldırı, ulusal ve uluslararası düzeyde ciddi bir tepki yarattı. Aynı zamanda bu  saldırı, kadınların özgürlük iradesinin işgalciler ve onların işbirlikçileri için nasıl bir tehdit hâline geldiğini de ortaya koydu.
 
Kadın gazeteciler, toplumsal etkinlikleri, öğretmen maaşlarındaki kesintileri, okul boykotlarını ve otoriter rejim karşıtı protestoları haberleştirdikleri için hedef alınmaktadır. Bu saldırılar yalnızca fiziksel değildir; kadın gazeteciler çoğu zaman sözlü saldırılara ve dijital medyada yürütülen kara propaganda kampanyalarına da maruz kalmaktadır. Hatta bazı çevreler, kadın gazetecilere ‘Kadın nasıl gazeteci olur? Evine dönüp çocuklarına bak!’ diyerek alenen cinsiyetçi söylemlerle saldırmaktadır.
 
Bu zihniyet, kadın gazetecileri hedef alarak topluma yönelik baskının bir aracı hâline gelmiştir. Güney Kürdistan’daki kadın gazeteciliği, ne yazık ki hak ettiği itibara ulaşamamıştır. Kadın gazeteciler hem medya kuruluşları tarafından yeterince tanınmamakta hem de bu kuruluşlar kadınları yalnızca reklam amacıyla veya izleyici sayısını artırmak için kullanmaktadır. Bu nedenle, kadın gazetecilerin iradesini güçlendirmek, kadınların liderlik ve yönetim süreçlerine eşit katılımını sağlamak adına yeni platformların açılması büyük önem taşımaktadır.
 
İsimsiz kadınların mezarlığı 
 
Bir diğer önemli konu ise Seywan Mezarlığı’dır. Bu mezarlık, isimsiz ve kayıtsız kadınların gömüldüğü yerdir. Cinayete kurban giden ya da ailelerinin sahip çıkmadığı kadınlar buraya defnedilmektedir. Bu mezarlık, bölgedeki toplumsal tarihin karanlık bir yüzüdür.
 
Rojnews Ajansı’nın verilerine göre, 2024 yılında Güney Kürdistan’ın farklı şehirlerinde 39 kadın katledildi veya intihara sürüklendi. Yedi kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirirken, iki kadın yakılarak katledildi, iki kadın da ağır yaralandı. Ayrıca 232 şiddet vakası rapor edildi. Bu kadınların yaşları 16 ile 78 arasında değişirken, birçoğu aileleri tarafından ya silahla ya da kesici aletlerle katledildi. 
 
Aile içi şiddet ve hukuki sorunlar 
 
Uluslararası Kurtarma Komitesi’nin verilerine göre, Güney Kürdistan ve Irak genelinde yalnızca 2024 yılının ilk dört ayında 13 bin 800’den fazla aile içi şiddet vakası kaydedildi. Bu vakaların yüzde 73’ü kadınlara yönelikti. Georgetown Üniversitesi’nin ‘Kadınlar, Barış ve Güvenlik’ endeksine göre Irak, 2023-2024 yıllarında kadın hakları açısından 168 ülke arasında 8’inci sırada yer aldı. Bu, Irak’ın kadınlar için ne kadar tehlikeli bir yer olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
 
Aile içi şiddet vakalarının artışı 
 
Güney Kürdistan’da aile içi şiddet vakaları giderek artmaktadır. Güney Kürdistan Aile ve Kadın Şiddetine Karşı Mücadele Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, 2024 yılında Erbil’de 268, Duhok’ta 287 ve Süleymaniye’de 236 olmak üzere toplamda yüzlerce şiddet vakası kaydedilmiştir. Aynı dönemde Irak genelinde 421 aile içi şiddet vakası rapor edilmiştir ve bu vakaların 327’si doğrudan kadınlara yöneliktir.
 
Irak Federal Hükümeti’nin İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 2024’ün ilk dört ayında yaklaşık 14 bin şiddet şikâyeti alınmıştır. Ancak bu şikâyetlerden yalnızca 100 dava sonuçlanmış, faillerin büyük bir kısmı kefaletle serbest bırakılmıştır. Bunun yanında, aşiretler arası uzlaşmayla çözülen yaklaşık 4 bin 500 şiddet vakası bulunmaktadır.
 
Tüm bunların yanı sıra, aynı dönemde 91 intihar vakası kaydedilmiştir. Bu vakaların büyük çoğunluğu kadınlara aittir ve bu durum, kadınların yaşam koşullarının giderek kötüleştiğinin bir göstergesidir.
 
Öğretmen Cihan Teha’nın katledilmesi 
 
26 Eylül 2024’te Erbil’de öğretmen olan Cihan Teha, bir televizyon kanalında eğitim sistemi ve öğretmen maaşlarına ilişkin eleştirilerde bulunduktan birkaç gün sonra katledildi. Resmî raporlar, bu katliamı bir trafik kazası olarak duyursa da, ailesi bu olayın uluslararası bir mahkemede yeniden ele alınması gerektiğini ifade etti. Cihan Teha’nın katledilmesi, Güney Kürdistan’da kadınlara yönelik katliamların artışına dair çarpıcı bir örnek olarak dikkat çekmektedir.
 
Kadınların siyasi temsiliyeti ve zorluklar 
 
2024 yılında yapılan seçimlerde kadınların siyasi temsiliyeti büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Bin 191 adaydan yalnızca 368’i kadındı. Kadınların parlamentodaki oranı, yasal olarak belirlenen yüzde 30 kotanın altında kaldı. Ayrıca kadınlar, siyasi partilerde aktif rol almak yerine, propaganda ve tanıtım süreçlerinde araçsallaştırıldı.
 
Bu tablo, Kürdistan’daki siyasi yapıların ataerkil karakterini bir kez daha gözler önüne serdi. Kadınlar, mevcut siyasi düzen içerisinde toplumsal sorunlara çözüm getiren bir güç olmaktan çok uzak kaldılar ve erkek liderlerin söylemlerine hizmet eden bir pozisyona itildiler.
 
Êzidî kadınların direnişi 
 
2024 yılı, Êzidî kadınlar için hem zorlu hem de direnişle dolu bir yıl oldu. Êzidî Kadınlar Hareketi, Şengal’deki özerk yönetim modelini savunmaya devam ederken, Türkiye, Irak ve Kürdistan Demokrat Partisi’nin baskılarına karşı güçlü bir mücadele yürüttü. Êzidî kadınlar, yalnızca kendi topluluklarını savunmakla kalmadı, aynı zamanda uluslararası alanda kadın hakları için önemli bir örnek teşkil etti.
 
Bağdat’ta düzenlenen ‘Soykırıma Karşı Birlikte Mücadele Edelim ve Savunma Gücümüzü Yaratabilelim’ başlıklı kadın konferansı, Êzidî kadınların diplomatik yollarla ulusal ve uluslararası dayanışmalar kurma çabalarını bir kez daha ortaya koydu.
 
Êzidî toplumuna yönelik baskılar
 
Bununla birlikte, Türkiye ve işbirlikçileri olan Irak hükümeti ve Kürdistan Demokrat Partisi (PDK), Êzidî toplumuna yönelik baskılarını sürdürdü. Bu baskılar, üç siyasi parti olan Kürdistan Toplum Özgürlüğü Hareketi, Êzidî Demokratik Özgürlük Partisi ve Demokrasi Meclisi'nin sistematik olarak hedef alınması ve dağıtılması ile sonuçlandı.
 
Bu zorluklara rağmen 2024 yılı, Kürdistan’ın farklı bölgelerindeki kadın hareketleri için oldukça canlı bir yıl oldu. Kuzey Kürdistan’daki kadın siyasetçilerin ve parlamenterlerin Güney Kürdistan’ı ziyaret etmeleri, kadınların ortak mücadele ruhunu güçlendirdi. Bu ziyaretler, İran’da kadınlara yönelik idam cezalarına karşı uluslararası farkındalık oluşturmayı ve Türkiye’nin Kuzey ve Güney Kürdistan’daki askeri operasyonlarına karşı birleşik bir tavır sergilemeyi amaçladı.
 
2024 yılı aynı zamanda Kürt kadınların dayanışma yılı olarak hatırlanacak. Kürt kadınlar, işgal ve baskılara karşı tek bir ses hâline gelerek ortak bir direniş hattı oluşturmanın yollarını aradı. Bu yıl, özellikle Rojava Kürdistanı’nda kadın devriminin değerlerini koruma mücadelesinin önemli bir dönemiydi. Kadınlar, rejim değişikliklerinden sonra bile bu değerlerin savunulması gerektiğini vurguladı.
 
Kültürel ve sanatsal çalışmalar 
 
2024 yılında kadınlar, kültürel ve sanatsal alanlarda da önemli adımlar attılar. Kürt Kültür Enstitüsü, ‘Ez Ayşe Şan’im’ adlı kitabı yayımlayarak kadın sanatçıların kültürel mirasını öne çıkardı. Ayrıca, Merziye adlı bir örgüt, kadın direnişini konu alan ‘Egrîce’ adlı bir klip yayınladı. Bu klipte ‘Jin, Jiyan, Azadî’ sloganının sanatsal bir şekilde işlendiği görüldü.
 
Kadın sanatçıların yaşamlarına ve direnişlerine dair hikâyeleri işleyen ‘Nagihan Akarsel Anısına’ adlı bir film de 2024’te yayımlandı. Bu eserler, kadın direnişinin yalnızca toplumsal değil, kültürel bir devrim olduğunu da göstermektedir.
 
Nagihan Akarsel’in mirası ve Kadın Akademisi çalışmaları 
 
2024 yılı, Nagihan Akarsel’in şehadetinin ikinci yılıydı. Onun hayalini gerçekleştirmek için kurulan Kürt Kadın Araştırma ve Arşiv Merkezi (Navenda Arşîv û Lêkolîn û Pirtûkxaneya Jina Kurd), 2024 yılı boyunca kadın mücadelesini belgeleyen birçok etkinliğe imza attı. Nagihan Akarsel’in yazdığı ‘Gerîdeya Heqîqetê’ (Hakikatin Yolculuğu) ve ‘Namîlkeya Helbestên Nîsanê’ (Nisan Şiirlerinin İzleri) gibi eserler Kürtçe olarak yayımlandı ve geniş bir kitleye ulaştı.
 
Bu merkez ayrıca, kadınların kendi hikâyelerini yazmasını teşvik etti. Kürt kadınların direniş öykülerini anlatan kitaplar yayımlanarak kadınların yazınsal üretimleri desteklendi. Örneğin, Kürt kadın savaşçısı Sinewer İsmail’in ‘Ji Bo Ku Em Bijîn’ (Yaşamak İçin) adlı kitabı, kadın mücadelesine dair önemli bir deneyimi ortaya koydu.
 
Kadın medyası ve yayıncılık 
 
Kadın medyasının etkisi 2024 yılında da artmaya devam etti. Kürt kadınların toplumsal, siyasi ve kültürel alanlardaki rollerini konu alan dergi ve gazeteler, geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı. Örneğin, ‘Tirûske’ ve ‘Tewar’ dergileri ile Jinolojî’nin yayınladığı eserler, kadın hareketinin düşünsel ve pratik yönlerini ele aldı.
 
Ancak, kadın gazeteciler hâlâ fiziksel ve psikolojik tehditlerle karşı karşıya kalmaktadır. Ataerkil sistemin baskıları, medya sektöründe kadınların tam anlamıyla özgürleşmesini engellemektedir.
 
Ataerkil sistem ve neoliberal politikaların etkisi
 
2024 yılı, Güney Kürdistan’da ataerkil zihniyetin neoliberal politikalarla birleşerek kadınların yaşamını daha da zorlaştırdığı bir dönem oldu. Ekonomik krizler, yasal eksiklikler ve toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri kadınları ekonomik bağımlılık ve sosyal izolasyona sürükledi.
 
Bununla birlikte, kadın hareketi ‘Jin, Jiyan, Azadî’ sloganıyla ataerkil sisteme karşı direnişi bir toplumsal devrim çağrısına dönüştürdü. Bu slogan, yalnızca Kürt kadınların değil, tüm Orta Doğu’daki kadınların özgürlük mücadelesinin bir sembolü olarak yaygınlaştı.
 
Toplumsal değişimin habercisi olmaya devam ediyorlar 
 
2024 yılı, Güney Kürdistan’daki kadın hareketi için zorlu ama umut dolu bir yıl oldu. Kadınlar, ekonomik, toplumsal ve siyasi baskılara karşı direnişlerini sürdürürken kültürel ve sanatsal alanlarda da güçlü bir varlık sergilediler. Ataerkil sisteme karşı verilen mücadele, Güney Kürdistan’da bir zihinsel devrimin ve toplumsal değişimin habercisi olmaya devam ediyor.”
 
Yarın: Dünyayı kadınlar değiştirecek