Onlar yargılanan değil yargılayan oldular…

  • 09:01 10 Temmuz 2021
  • Hukuk
Öznur Değer
 
ANKARA - Figen Yüksekdağ’dan Sebahat Tuncel’e, Ayla Akat Ata’dan Gültan Kışanak’a Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda 13 kadın, yargılanan değil yargılayan oldu. Kadınlar, konuşmalarında sık sık PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen tecride dikkat çekerek, çözümün mimarı olarak Abdullah Öcalan’ı işaret etti. 
 
DAİŞ’in 2014’te Kobanê’ye yönelik gerçekleştirdiği saldırıda binlerce insan katledilmiş, binlerce kadın ve çocuk kaçırılarak tecavüze maruz bırakılmış ve köle pazarlarında satılmıştı. Bölge ve Türkiye’de başta olmak üzere dünyanın birçok kentinde bu saldırılar protesto edilmeye başlanmış, DAİŞ zulmünün son bulması çağrısında bulunulmuştu. Türkiye ve bölge kentlerinde ise 6-7-8 Ekim 2014’te protesto eylemleri gerçekleşmiş ve yaşanan provokasyonlar nedeniyle çok sayıda kişi yaşamını yitirmişti. 6-8 Ekim olayları olarak bilinen olaylara dair soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi çok sayıda siyasetçinin ifadesine başvurmuştu.
 
6 yıl sonra Kobanê Davası
 
Aradan geçen 6 yılın ardından 25 Eylül 2020’de Kobanê eylemlerine dair 82 isim hakkında gözaltı kararı veren savcılık, aralarında HDP önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu 108 isim hakkında “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma" başta olmak üzere birçok iddia ile iddianame hazırladı. 30 Aralık’ta Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin iddianameyi kabul etmesiyle dava süreci resmen başlamış oldu.
 
8 tahliye
 
HDP’nin “Kumpas Dava” olarak tanımladığı ve kamuoyunda “Kobanê Davası” olarak bilinen davanın ilk duruşması 26 Nisan’da görüldü. Davanın 2’nci duruşması 18 Mayıs, 10 gün süren 3’üncü duruşması da 14 Haziran’da görüldü. Davanın 4’üncü duruşması ise 20 Eylül’de görülmeye başlayacak. Davada tutuklu yargılanan 28 siyasetçiden aralarında HDP önceki dönem Milletvekili Emine Beyza Üstün ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Emine Ayna’nın da bulunduğu 8 kişinin tahliye edilmesiyle tutuklu yargılanan siyasetçi sayısı 20’ye inmiş oldu.  
 
Kadınlar, dava boyunca ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı anımsatarak “Çözüm Süreci”ne dikkat çekti. Yanı sıra kadınlar 3’üncü duruşmada 17 Haziran’da HDP İzmir İl Örgütü’ne yönelik Onur Gencer tarafından gerçekleşen saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ı sık sık hatırlattı. Kadınlar dava boyunca yargılanan değil adeta yargılayan oldu. 
  
Davada yargılanan kadınlar ve savunmalarının bir kısmı şu şekilde:
 
Figen Yüksekdağ: Bu bir kalleş siyasetidir
 
HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ: “Bu bir provokasyon davası. Dava figüran değiştirilerek güncelleniyor ve yeni bir ‘Kobanê provokasyonu’ düzenleniyor. Bunun sorumluları Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP’dir. Bu azmettiricilerin HDP ve milyonlarca halka karşı bir linç girişimidir. Biz bu davanın Siyasi Kumpas Davası olduğunu söyledik. Bu bir dava değildir, bir işkence yapılıyor. İnsanlar işlemedikleri bir suçu neden işlemediklerini kanıtlamak zorunda kalıyor. Bizimle siyaset meydanında yüz yüze, söz söze, karşı karşıya gelmeye yürekleri yetmedi. Bu bir kalleş siyasetidir. Böyle bir kalleşlik olamaz. Kimse bu kalleşliği normal görüp muhatap olmasını beklemesin. Bu mahkeme salonunun çıkışında bir katliam yapılamayacağı garantisini verir misiniz bana? Siz hukuk bildiğiniz kadar siyaset de biliyorsunuz. O salonun kapısının önünde bekletilen linç gruplarının benim arkadaşlarıma saldırmayacağının ne güvencesi var? Bizim tek güvencemiz haklılığımız. Bunu da siz elimizden alamazsınız, bu mahkeme hiç alamaz. Yazın, öldürün, diriltin. Tekrar öldürün bunu da göğüsleriz ama bunun hesabını da soracağız. Halkın vicdanının önünde bunun hesabını verecekler. Hukuka inanmıyorum ama halkın önünde hesabını verecekler. 
 
Sebahat Tuncel: Kürt sorununu mahkeme masalarına mahkum edemezsiniz
 
DBP önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel: Burada legal, demokratik siyaset yargılanıyor. Burada gerçeğin hakikatini gizleme durumu var. Siz burada şeklen bir yargılama yapmaya çalışıyorsunuz. Bizi de buna alet etmeye çalışıyorsunuz. İnsanlık adına da suç işliyorsunuz. Şeklen bir ritüeli yerine getiriyorsunuz. Bu ritüelin bir parçası olmayacağız. Biz her yerde partinin tüzüğünü, programını anlatırız. Partiyi kurarken de Türkiye’nin siyasi anlamda bir kriz yaşadığını, yeni bir şeye ihtiyacı olduğunu söyledik. Yaşamı yeniden kurmak için yola çıktığımızı söyledik. Bunu her yerde söyleriz. Ama siz Kürt sorununu mahkeme masalarına mahkum edemezsiniz. Siz siyasi iktidar adına karşımızda oturuyorsunuz. Siz bizim hukuki haklarımızı elimizden almışsınız. Nazilerin Yahudilere yaptığını siz bize yapıyorsunuz. Bu ülkede anayasal haklar ve hukuk düzeni olsaydı bizim haklarımızı da gözetecektiniz. Kürtlere gelince cezasızlıkla karşı karşıyayız. 
 
Boyun eğmedik
 
Tarih sürekli tekerrür ediyor. ‘Bu sorun savaşla, şiddetle, çatışmayla çözülmez’ diyoruz. ‘Yapılacak şey diyalogdur, müzakeredir’ diyoruz. Ama bu ülkeyi yönetenler her gün şiddetle buna karşılık veriyor. 6-8 Ekim olaylarındaki şiddetin sorumluları Dolmabahçe Mutabakatını kaldıranlar, masayı devirenlerdir. Kürtlere karşı bir düşmanlık hukuku var. Bir kez daha Kürtler statüsüz kaldı, bütün dert bu. 20 milyondan fazla Kürt yaşıyor. Bize ceza vereceksiniz, HDP’yi kapatacaksınız diye Kürtler düşüncelerinden, statülerinden vazgeçecek mi? Bizim siyasi geleneğimiz başı dik ve onurludur. Bedel ödedik ama zalim ve zulüm karşısında boyun eğmedik, eğmeyiz. 
 
Bu ülkede tecrit var
 
Biz bir yerlerden talimat alanlar değiliz. Bu ülkede, kadın özgürlükçü ekolojik bir yaşam kurmak istiyoruz. Bir Alevi, bir kadın olarak bana dayatılan bu yabancılaştırmaya, dayatmaya karşı haklarımı istiyorum. Eşit, özgür yurttaş olmak istiyorum.  Ben bu haklarımı istediğim için neden ‘terörist’ ilan ediliyorum? Asıl ‘terörist’ benim bu haklarımı gasp edenlerdir. Biz kadınlar beş bin yıldır bu erkek egemen düzenin tüm baskı rejimlerini yaşıyoruz. Biz halkız halk, haklarımızı istiyoruz. Cezaevinde açlık grevleri var. Çünkü bu ülkede tecrit var. Öcalan’ın rolünü tüm dünya gördü. Tecrit politikaları bu ülkede çatışmalı süreci derinleştiriyor. Sayın Öcalan hala avukat ve ailesiyle görüşemiyor. Nasıl olacak, nasıl barışacağız? Her gün kendi hukukunuza uyun diye grev yapıyor, açıklamalar yapıyoruz sonra da bundan yargılanıyoruz. İmralı tecridi şu an tüm cezaevlerinde var. Bunlar ülkenin sorunları değil mi? Nasıl olacak? Yok sayarak, terörizm kavramı içerisinde bütün bu gerçekliği ortadan kaldıracak mıyız? Bütün bunlar bizim sorunlarımız değil sizin de sorunlarınız. 
 
Bu katliamın sorumlusu Çözüm Sürecini bitirenler
 
Deniz Poyraz’ın katledilmesine zemin sunan gelişmeleri ve siyasi durumu biliyoruz. Katil, elini kolunu sallayarak güvenliğini aldığınız binamıza giriyor ve katliam yapıyor. Bunların hepsi Kürt düşmanlığının sonucudur. Parti kapatmaya davet edenler, partimizin önünde oturma eylemi çağrısı yapanlar bundan sorumludur. Bu katliamın sorumlusu, Çözüm Sürecini bitirenler, barışçıl demokratik çözümün önüne engel koyanlardır. 
 
Deniz Poyraz yaşamıyorsa HDP’ye saldırılar devam ediyor demektir
 
Deniz Poyraz arkadaşımız yaşamıyorsa HDP’ye yönelik saldırılar devam ediyor demektir. Adam silahlarla SADAT’a gönderilmiş, eğitim yaptırılmış, ‘emrinizdeyiz’ diyor. Resimler çektiriyor silahlarla. Bu ülkede bir savcı harekete geçip sorgulama yapmış mı? Ama Kürtler duygusunu paylaşmış, AKP politikasını eleştirmiş diye aylardır yargılanıyoruz. Halklar arasında bölen politikalar budur. AKP bize bu ülkede yaşamak için bedel ödetiyor. Halkların kardeşliğine de yapıyor. Çeteler siyasetçilerimizi öldürüyor, savcı bir tane soruşturma yaptı mı? Parti binamıza saldıranlar, ya ‘sarhoş’ ya da ‘hırsız’. Bunlar örgütlü yapılan saldırılardır. HDP’ye yönelik yapılan saldırı ırkçı, milliyetçi örgütlülüğün sonucudur. Bu saldırıların karşısında kürsüyü kullanarak mücadele vermeye devam edeceğiz. Burada adalet arayacağız. 
 
Ayla Akat Ata: Deniz’in katledilmesi Paris Katliamı gibi
 
Rosa Kadın Derneği Kurucu üyesi ve HDP geçmiş dönem Batman Milletvekili Ayla Akat Ata: Deniz Poyraz’ın katledilmesi 9 Ocak 2013’te Paris’te 3 kadının katledilmesi gibi. Bunun arkasında yatan neden, siyasetin ayrımcı konuşmalarından bağımsız değil. Bugüne kadar sıkılan her kurşun kadınlara sıkılıyor. Eğer uyuyan hücreler varsa onları uykusundan uyandıran her ne kötü niyet varsa onun karşısında da bir demokrasi blokunun oluşması gerektiğini düşünüyorum. Hayatımızda hiçbir şey tesadüf olmadı. Tıpkı Deniz Poyraz’ın katledilmesi gibi. Kürtlerin bugüne kadar nereye bakması gerektiğini belirten bir yol haritası var. O da demokratik, barışçıl herkes için özgür, eşit bir yaşamdır. Bugün sadece Kürt siyasetçiler değil, Türkiye’de özgür, eşit bir yaşam olabileceğini belirten dostları da yargı karşısına çıkarıldı. 
 
Kürt sorunu uluslararası bir sorun
 
Kürt sorunu Ortadoğu sınırlarına kadar yayıldı. Biz ‘Türkiye partisiyiz’ diyoruz ama karşımızdakiler öyle olmadığını söylüyor. Tek tipleştirmenin bu ülkeye bir faydası yok. ‘Siz Türkiye partisi değilsiniz’ sözüne neden olan tek şey bizim Kürt sorununu dile getiren, bu amaçla siyaset yapıyor olan tek parti olmamızdır. Kürt sorunu iç ve uluslararası sorun olarak ele alınmalıdır. Kürt sorununun demokratikleşme sorunu olarak görülmesinin önünü kapatmışlardır. HEP’ten HDP’ye kadar gelen bir siyaset geçmişimiz var. Bu süre içinde siyaset yapma hakkımızı kullandık ve bu hakkın bize verdiği imkanları kullanarak taleplerimizi dillendirdik. Kürt sorununun demokratik çözümü talebi dışında, statü talebi de öncelikli taleplerimizden oldu. Biz parlamentoda da demokratik özerklik talebimizi dile getirdik. Özerklik talebi 1921 Anayasası'nda yer alan bir taleptir. Cumhuriyetin ilanıyla bu madde değiştiriliyor. Değiştirilen madde özerklik tanıyan maddedir. Biz ağaya, beye özerklik istemediğimiz için ‘demokratik özerklik’ dedik. 
 
Coğrafya gerçeği 
 
Biz de Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünü programına alan bir partiyiz. Dününü bilmeyenin bugünü doğru yaşaması mümkün değildir. Bize bu mücadeleyi devreden kadınlarla başladık. Lider kadınlar vardı, uçurumdan kendini atan kadınlar, dört duvar arasında olmayı kader sanan kadınlar. Meryem Xan ile karşılaştım, Osmanlı Rus savaşında Kara Fatma ile karşılaştım. Yakın tarihte birçok kadın figürü vardır. Bir Newroz gününde kendini yakan Rahşanları andığımızda ‘Neden bunları anıyorsunuz?’ dediler. Kendini uçurumdan atan kadınlarla coğrafyamızın gerçeğinden söz ediyorum. O tarihten bugüne kendini uçurumdan atan, kendi gerçeğini teslim etmemek için direnen bir kadın coğrafyası var. HEP’ten HDP’ye kadınlar siyasette yer aldı. Siyaset erkek işi olarak görülebilir ama bu demek değildir ki kadınlar bu dili değiştirmeyecek. 1990’lı yıllarda kurulan partilere kadın konusunda Kürt hareketinin doğrudan ya da dolaylı olarak etkisinin olduğunu söyleyebiliriz.
 
Kendimi tanımaya iten Öcalan’ın perspektifi
 
Kadın özgürlüğü konusunda ilk yoğunlaşmam, Sayın Öcalan’ın materyaller konusunda katkı sağlamamı istemesiyle başladı. Öcalan’la Türkiye’ye getirilmeden önce yapılan röportajlarda, kendisine sorulan, ‘Kürdistan'ın özgürlüğü mü kadınların özgürlüğü mü?’ sorusuna o an hiç düşünmeden ‘kadın özgürlüğü’ diyor. Bu konuda beni düşünmeye iten, kendimi tanımaya iten gerçekliğin arkasında Sayın Öcalan’ın sunmuş olduğu kadın özgürlükçü perspektif var. Çözüm Süreci buzdolabından çıkarılmadığı, hayata geçirilmediği sürece kaybediyoruz. Türkiye'deki Çözüm Süreci ancak ve ancak kendi dinamiksel gerçekliği ile anlaşılacaktır. Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil hepimizin sorunudur. Öcalan’a özgürlük istediğim için hala yargılanıyorum. Çözümün temel mimarı olarak Öcalan’ı görüyoruz. Sadece ben değil milyonlar Öcalan'ın çözüm sürecinin baş mimarı, müzakerecisi olarak görüyor. Öcalan 1999’a kadar PKK lideriydi ama 1999’dan sonra halkın lideri oldu. Onun avukatlığını yaptıktan ve düşüncelerini öğrendikten sonra ben de onu lider olarak kabul ettim. Bu kampanyaları yapmak, mitingleri yapmak kolay değildi ama biz yasal hakkımızı kullandık. Çözüm müzakerecisi, baş mimarı olarak gördüğümüz Öcalan’ın özgürlüğünü istediğimiz için irademizi ortaya koyduk. Çözüm mümkündür. 
 
Gültan Kışanak: Deniz kadınların mücadelesinde yaşayacak
 
Yerine kayyım atanan önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak: Deniz kadınların mücadelesinde yaşayacak. Sonsuza kadar kadın özgürlük mücadelesinde kalacak. Kadınları asla ve asla sindiremeyecekler, susturamayacaklar. Bu dava IŞİD zihniyetiyle açılan bir davadır ve bu zihniyet bugün Deniz Poyraz ı katletti. Bu zihniyetin arkasında duranlar bizi burada yargılamaya çalışanlardır. Nerede bu memleketin yürekli savcıları, nerede ‘bu devletin sahibiyim’ diye ortalıkta gezenleri? Deniz’i katleden Cumhurbaşkanından, SADAT’tan cesaret alıyor. Bu cinayetin üstünü örtenler, Kobanê’de katledilen masum insanların üzerine kontrgerilla güçlerini sürdüler. Deniz’in katilleri bunlardır. Denizin katili sadece o tetikçi değil, katilini çok iyi biliyoruz. Bu davayı kim kumpas davası olarak önünüze koyduysa, o çetelerin elinden tutup Suriye’de Kürtlere karşı kim savaştırıyorsa, katilin sosyal medyada silahlı fotoğraflar yayınlanmasına kim izin verdiyse Deniz’in katilleri onlardır. Siz de bu davayı kabul ederek suça ortak oluyorsunuz. Bu, gerçekliğin üzerini kapatma davasıdır.
 
Onursuz yaşamayı zulüm görürüm
 
Bu ülkede demokrasi ve özgürlük isteyen insanları sindireceklerini sanıyorlar. Kadınların eşitlik, özgürlük taleplerini sindireceklerini sanıyorlar. Biz kadınlar boyun eğseydik bugün burada olmazdık. Biz bu ülkenin hakikatini bilerek geldik. Denizler katledilmesin, Deniz bizim onurumuzdur. Yüreğimizde, mücadelemizde sonsuza kadar yaşayacak. Deniz, kadın özgürlük mücadelesinin bayrağıdır. Halkımıza başsağlığı diliyorum. Nefesimin son anına kadar özgürlük mücadelesinin neferi olacağım. IŞİD  zihniyeti karşısında mücadele edeceğim. Bana boyun eğdiremezsiniz. Onurum için yaşıyorum, onurum olmadan bir gün bile yaşamayı zulüm sayarım. İşkence tezgahlarında da 12 Eylül zindanlarında da haykırdık ‘susmayacağız’. Çünkü derdimiz var.  Derdimiz demokratik özgür bir yaşamdır. IŞİD zihniyetine biat etmeyeceğiz.
 
Emine Beyza Üstün: Deniz’in katledilmesi yaşananların resmi
 
Tahliye edilen HDP önceki dönem Milletvekili Emine Beyza Üstün: Deniz biziz, Deniz bizim yoldaşımız. Deniz’i bizi temsil ettiği her anı, mücadelesi için emeği ve kadın mücadelesini bizimle birlikte büyüttüğü için saygıyla anıyorum. Deniz’in katledilmesi ve Kobanê Davası Türkiye halklarının yaşadıklarının bir resmi. Saldırgan özel eğitim almış, zamanlaması tam da bu davaya ve davayla birlikte açılan diğer süreçlere denk getirildi. Bu dava HDP’nin HDP ile birlikte yol alan, özgürlük arayışına çıkanlara karşı, egemen sistemin bozulması paniğiyle azmettirme davası. Gerçeğin ortaya çıkarılması bu topraklarda barış isteyen herkesin sorumluluğundadır. Biz bu sorumluluğu, halkın iradesini arkasına alan arkadaşlarımız Meclis’e sundu. Sürekli bu topraklarda eşit ve barış içinde yaşamı inşa etmek için çabaladık. Kalıcı barış talebini, Kürt sorunu başta olmak üzere, tüm sorunların çözümünü üstlenen partiye karşı bu siyasi algı yürürlüğe sokuldu. 7 Haziran seçimlerinden sonra adım adım tüm sistem değiştirildi. Halkın iradesini temsil edenlerin dokunulmazlıkları kaldırıldı. 2016’dan 2020’ye kadar süren süreçte HDP’li belediyelerin tümüne kayyımlar atandı. Başta kadın eşbaşkanları tutuklandı. En son HDP’nin kapatılması davasına kadar geldi süreç. 
O dönem birliktelik çağrıları hükümette ve devlette karşılığını bulup yan yana olabilseydik, bugün Sincan'a kadar giren bu köle pazarlarına tanıklık etmezdik.
 
Bu iddianame bir torba
 
Bizi yargıladığınız, itirazlarımıza rağmen iptal etmediğiniz bu iddianame bir torba. Siyasetin yargıya düşürüldüğü bir iz düşüm. Her yerde siyasi iktidarların müdahalelerine, kapitalizmin saldırılarına karşı yaşamın korunması ve özgürlüğü için mücadele verdim, veriyorum, bunun için siyaset yapıyorum. Yargılanan siyasetçiler olarak bizler, şiddeti, katliamları, savaşı önlemek için çabaladık. Eşit ve özgür yaşam için bir arada demokratik siyaset yürütüyoruz. Kalıcı barışı bu topraklarda inşa etmeye çalışıyoruz. Evet ben örgütlüyüm. Örgütlü olduğum tüm yapılar demokratik kitle örgütleri. Yaşamın, emeğin, yaşam alanlarının, doğal ve kültürel varlıkların korunması, eşitsizliklerin, sömürünün, katliamların sona ermesi ancak demokratik birliktelik, mücadele ve dayanışma ile mümkün kılınabilir. Yaşamım boyunca buna inanarak mücadele yürüttüm. HDP’nin temel hedeflerini, ırkçılığa, ayrımcılığa, şiddete, sömürüye karşı siyasetini, toplumsal cinsiyet eşitliğini kapsayan programı, yaşamın ve yaşam alanlarının korunmasını içeren ekoloji perspektifi, çalışma güvenliğini, işçilerin, emekçilerin haklarını savunan emek politikaları, sermayenin, siyasi iktidarların sömürüsüne, patriarkaya karşı yaşamdan yana tutum alan kadın siyasetini savunuyoruz. Yargıladığınız böyle bir parti. Kapatılmaya çalışılan böyle bir parti.  
 
Emine Ayna: İdeoloji nasıl yaşamak istediğindir
 
Tahliye edilen DBP geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Emine Ayna: Burada Kürt sorununun çözümü ve sorununa ilişkin ciddi tarihi bir belge olduğunu düşünüyorum. İddianamede sürekli bir ‘ideoloji’ kelimesi var. Bir ideolojiye sahip olmak yanlış bir şeymiş gibi vurgular var. İdeoloji insanların nasıl yaşamak istediğine dair cevabıdır. Nasıl yaşamak, nasıl bir yönetim, ülke istediğine dair düşüncelerinin toplamıdır. Siyasi partilerde bu ideolojinin çalışma alanı vardır. AKP kendi düşünceleri içerisinde bir ideolojiye sahiptir, ben de kendi düşüncem içerisinde bir ideolojiye sahibim. İddianamede yaptığım konuşmalar, özetle iki düşünce etrafından baz alınmış. Bunlardan biri Öcalan’a özgürlük, diğeri demokratik özerklik talebine dair. Özerklik talebi o dönem çalıştığım DBP’nin ve BDP’nin tüzüğünde de yer alan bir talep. Düşüncenin ‘ifade özgürlüğü’ olduğu söyleniliyor ama siyasetçinin düşünceyi örgütleme gibi bir sorumluluğu var.  Siyasi partilerde bunu örgütlemek zorunludur. Bunu mitingler, konuşmalar ve yazarak yaparlar. Ben burada düşüncelerimi ifade ettiğim için, düşüncelerimi partimin tüzüğüne bağlı kalarak örgütlediğim için bulunuyorum. 
 
Öcalan’a özgürlük isteyerek kimi öldürdüm?
 
İddianamede yer alan bana dair deliller Öcalan’a özgürlük istemem ve özerklik istemem. Öcalan’a özgürlük isteyerek kimi öldürdüm? Özerkliği anlatarak 37 kişiyi nasıl öldürdüm? Bin 750 mala zarar vermekle suçlanıyorum özerklik istediğim için. ‘Öcalan çıktığında, barış geldiğinde bunu kutlayacağız’ demiştim. Şiddet bunun neresinde? Aksine ben orada barış sürecine güvenmek gerektiğini söylemişim. Anadilde eğitim talebi bizim yıllardır talebimiz. HADEP’ten beri talebimizdir. Ben bir Kürt siyasetçiyim. Elbette Abdullah Öcalan’ın kitaplarını okuyacağım.
 
PKK’nin kendisi bir sonuç 
 
Biz burada bir sonucuz, Kobanê Davası bir sonuç, PKK’nin kendisi bir sonuç. Neden ise Kürtlerin kimliğinin tanınmaması, inkar, şiddet ve baskı politikalarıdır. Kürtler durduk yere isyan etmiyor. Hakları elinden gittikten sonra isyan ediyor. Kendinizi bizim yerimize koyun. Farz edin ki burası Kürdistan siz de Kürt’sünüz. Biraz empati kurun. Kürler ne yaşamış? Şöyle bir sahneye şahit oldunuz mu hiç? Toplu mezarlar kuruldu bundan 7 yıl önce. Bir anne mezarı başında ‘İnşallah benim çocuğumun kemikleri buradan çıkar’ dedi. Bu çok ağır bir şey. Hiçbir düşüncemi ifade etmemde bir suç yoktur.
 
Pervin Oduncu: Şahsımızda yargılanmak istenen Çözüm Sürecidir
 
HDP önceki dönem MYK üyesi Pervin Oduncu: Şahsımızda yargılanmak istenen çözüm sürecidir. HDP çift taraflı yürütülen çözüm sürecinin yürütücüsü oldu. Hak ve adalet arayışım asla bitmedi. Herkesin bu arayışa ihtiyacı var. Hakkımız olmayana asla tenezzül etmedik. Eşitlik, özgürlük ve emek arayışlarından asla vazgeçmedik. Bize de ‘pis Kürtler’ denildi. Ona rağmen Kürt olarak yaşamaya devam ettik. Ben Kürt ve feminist kimliğimi taşıdım ve hep onur duydum. Siyasi partiler yerinde kararlar alabilir ve bunu uygulayabilirse çözüm bulunur. Partiler araç siyaset amaçtır. Türkiye siyasetinin en kritik sürecinde HDP, demokratik siyaseti kendine şiar edinmiştir. HDP siyasi faaliyetlerinin yanı sıra çözüm sürecinin de yürütücüsü oldu. Ülkemizin birikmiş ve çözülmeyen sorunlarına çözüm bulacağına inandığım için HDP’de yer aldım. Kadın özgürlük çalışmalarında yer aldım. HDP’li olmaktan hep gurur duydum hala da gurur duyuyorum. Sayın Abdullah Öcalan ‘40 yıl da geçse bu sorunu barışla çözeceğiz. Bunun başka yolu yok’ demişti. Ben de bugün bunu söylüyorum. Kürt sorunu kangrenleşmiş bir sorun ve ancak barışla çözülebilir.
 
Zeynep Ölbeci: Kürtlere karşı olan düşmanca tutum deşifre oldu
 
HDP önceki dönem MYK üyesi Zeynep Ölbeci: Kadınlar için mücadele ettim ve etmeye devam edeceğim. Şimdiye kadar elde ettiğimiz kazanımlar erkek zihniyetine karşı verdiğimiz mücadelenin sonucudur. Bugün temsili demokrasiyi bile mumla arıyoruz. Kayyım saldırılarında kadın düşmanlığının ne kadar derin olduğunu anladık ve gördük. Aynı zamanda mücadelemizin doğruluğunu gördük. Bütün bu saldırılarla devletin Kürtlere karşı olan düşmanca tutumu deşifre oldu. Bu dönemde Sayın Öcalan ile devlet arasında barış görüşmeleri yapılıyordu. Türkiye’de yaşanan bütün halklar için barış, eşitlik ve özgürlük içinde yaşama hayali yaşanıyordu. Bu zamanlar özgür bir yaşamın hayali olmuştu. Türkiye’de yaşayan tüm halklar için barış, eşitlik ve kardeşlik içinde yaşama hayali oluşuyordu. Bu nedenle herkes hassas davranıyordu. Bu hassasiyeti gösterenler, HDP, DBP ve HDK çalışanlarıydı. Bu dosyanın açılması ve kabul edilmesi yüzyıllık yaşananların tekrar edilmesidir. Bir avuç faşistin geleceği için halkların geleceğiyle oynanıyor. Biz buna izin vermeyeceğiz. 
 
Meryem Adıbelli: Kadınım ve Kürdüm
 
HDP önceki dönem MYK üyesi Meryem Adıbelli: HDP İzmir İl binasında büyük bir katliam yaşandı. Kadın arkadaşımız gözler önünde, emniyet denetimi ve sivil polis denetiminin gözü önünde katledildi. İzmir HDP il örgütüne dair görüntüler açığa çıktığında parti binamızda büyük bir pankart görülüyordu ve pankartta ‘İstanbul Sözleşmesi’ yazıyordu. Orada ‘kadınlar katledilmesin’ yazılıyordu ve ‘eğer sözleşme ortadan kaldırılırsa kadınların katledileceği’ yazıyordu. O dakikada bir kadın daha katledildi. Ben demokrat bir insanım. Her zaman barıştan ve toplumun birliğinden yana oldum, buna inanıyorum. Duruşum daima budur. Ben parti çalışanıyım, kadınım ve Kürdüm. Kadın çalışmaları yürütüyorum. Kadınlar varsa barışçıl demokratik bir toplum olur.
 
Dilek Yağlı: Bir dönem yargılanıyor
 
HDP önceki dönem MYK üyesi Dilek Yağlı: Burada bir dönem ve bir siyasetin yargılanmaya çalışıldığı bir dava konseptini görüyoruz. Heyet üyelerinin bizlere yönelttikleri sorular ve ardından yaşananlar üzücü. Deniz Poyraz katledildi ve ardından kimi siyasetçilerin düşmanca sözlerini işittik. Bu sürecin aydınlatılmasını istiyoruz. Mahkeme heyetinin dönemin aydınlanmasına hizmet etmesini umuyorum. 
 
Ayşe Yağcı: Hatım boyunca özgürlükten ve eşitlikten yana oldum
 
HDP önceki dönem MYK üyesi Ayşe Yağcı: Kaynak bilinmeden toplum ve bireylerin tanımlanmayacağını düşünüyorum. Bu nedenle de geçmişe ve günümüze gidilmelidir. Tüm kimlikler bir bütünü oluşturur. Önemli olan bu kimliklerin kendilerini özgür ve eşit hissedebileceği bir alanın olmasıdır. Hem Kürdistani hem de batılı kimliği taşıyan bir topluluğun üyesiyim. Bu nedenle HDP’deyim. HDP’nin, belirttiğim tüm bu farklılıklara, tüm ötekileri bir çatı altında toplayarak bu ülkenin sorunlarına çözüm gücü olması nedeniyle HDP’deyim. Hayatım boyunca özgürlükten ve eşitlikten yana oldum. İnsan haklarından, kadınlardan yana oldum, patriarkaya karşı oldum. Ya erkek egemenlikli bir sisteme boyun eğecektim ya da kadın kimliğimle muhalif kimliği tercih edecektim. Zor olanı seçtim. 
 
Bircan Yorulmaz: Türkiye’nin geleceği yargılanıyor
 
HDP önceki dönem MYK üyesi Bircan Yorulmaz: Evrensel ilkeler çerçevesinde barış, çoğulcu, insan hakları aktivisti olarak siyasette yer aldım. HDP eşitlik, demokrasi, özgür yaşam ve demokratik Cumhuriyet’ten yana politikayı dile getirmeyi ve sürdürmeyi her zaman yapmıştır. Yüzbinlerce insan IŞİD’in vahşetine dur demek için sokak eylemleri gerçekleştirdi. Avrupa Birliği (AB) Kobanê’de direnenlere duyarlılık çağrısında bulundu. Türkiye’nin IŞİD’e karşı adım atmaması ve Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiği algısını kırmak için dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve HDP arasında sürekli görüşmeler gerçekleştiriliyordu. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, HDP ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin IŞİD’e destek olduğu algısının kırılması gerektiğini belirtti. Suriye’de bir insanlık dramı yaşanmamış,  kadınlara toplu tecavüz edilmiyormuş, orada bir şey yokmuş da HDP’nin çağrısı ile insanlar sokağa çıkmış algısı yarattılar. Bunlardan önce insanlar IŞİD’e karşı yürüyüşler ve açıklamalar yapıyordu. HDP’nin çağrısı ile değil,  Erdoğan’ın ‘Kobanê düştü düşecek’ sözlerinden sonra şiddet olayları başladı. Bu davada sadece biz ya da HDP değil, Türkiye’nin geleceği yargılanıyor.
 
Berfin Özgü Köse: İnsanlık dramına karşı duyarlı oldum
 
Tahliye edilen HDP önceki dönem MYK üyesi Berfin Özgü Köse: Benim için HDP, toplumun her kesimini kapsayan anayasal düzlemde toplumsal mücadele yürüten bir parti. HDP çok bileşenli bir partidir. MYK’da öyle. Hem siyasette hem özel yaşamımda özgür bir birey oldum. Siyaset yapma hakkımı HDP’de kullandım. O dönemde Suriye’de tam bir insanlık dramı yaşanıyordu. Yaşanan bu insanlık dramına karşı duyarlıydım. Her zaman barıştan yana biri oldum.”