![](/staticfiles/news/167561/2021/07/03/823x463cc-030621-ank-deniz-poyraz-milis-denmesine-hukuki-boyutu-manset.jpg)
Avukat Semra Demir: Devlet Bahçeli açıkça suç işliyor
- 09:31 3 Temmuz 2021
- Hukuk
ANKARA - HDP’ye yönelik saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ı hedef gösteren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin söylemleriyle suç işlediğini söyleyen Avukat Semra Demir, “Deniz Poyraz ile ilgili bugüne kadar verilmiş bir mahkeme kararı yok. Açıkça masumiyet karinesinin ihlali demektir” dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü’ne yönelik 17 Haziran’da gerçekleşen saldırıda Onur Gencer tarafından katledilen Deniz Poyraz’ı hedef almış, haftalık Meclis grup toplantısında "hakaret" varacak sözler sarf etmişti. Deniz’in iktidar kanadı tarafından hedef alınmasına birçok kesim tarafından tepkiler gelirken, bu sözlerin hukuki boyutunu Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi Avukat Semra Demir değerlendirdi. Aynı zamanda Anadolu Kültür ve Araştırma Derneği (Aka-Der) Başkanı Semra, öncelikle Deniz’e yönelik katliamı kınadı.
‘Tarafsız bir soruşturma yürütülmedi’
Devlet Bahçeli’nin Deniz’i hedef göstermesinin arkasında nelerin yattığına dikkat çeken Semra, konunun hukuki boyutunu şöyle değerlendirdi: “Söz konusu kadınlar olunca, HDP olunca hukuk var mı, başlı başına bir tartışma konusu oluyor. Ama var olan hukukta Anayasa’nın 38’inci maddesi derki: ‘Hükmen suçu sabit oluncaya kadar herkes suçsuzdur ve herkes suçsuzluktan yararlanır.’ Bu hukuken, ‘masumiyet karinesi’ olarak ifade edilir. Bir ceza almış olmanız yetmez, bu cezanın da kesinleşmesi gerekir. Deniz Poyraz ile ilgili bugüne kadar bu yönde verilmiş herhangi bir mahkeme kararı yok. Bu, aynı zamanda açıkça masumiyet karinesinin ihlali demektir. Biz bunun şu nedenle yapıldığını biliyoruz; Deniz’in katledilmesine dönük hukuken olsun, siyaseten olsun özellikle kadınlardan ve toplumun her kesiminden çok büyük bir tepki geldi. Bunun karşısında da bu tepkiye dönük de bir bastırma aracı olarak yargıyı yine kullanmak istediler ve aynı zamanda da yargıyı da etkilemek istediler. Zaten tarafsız bir soruşturma yürütmediklerini gördük. Çok hızlı bir şekilde soruşturma sonuçlandı ve çok hızlı bir biçimde de tutuklama gördük. Sarf edilen bu sözler aynı zamanda yargı sürecini de etkilemeye dönük sözlerdir. Bu duruma, en başından beri adil yargılama ihlali olduğunu söyleyebiliriz.”
‘Devlet Bahçeli suç işliyor’
Devlet Bahçeli’nin, yaşamını yitirmiş bir kişiyi hedef almasının hukuken de suç olduğunu ifade eden Semra, “Hukuken ‘ölüye saygı’ diye ölüyü koruyan bir yasa da var. Ölüye saygı duymak gerekir. Ölünün hatırasına hakaret aynı zamanda TCK’da suç olarak düzenleniyor. Burada Devlet Bahçeli başlı başına bir suç işliyor. Özellikle kadınlar söz konusu olunca, bu iddiaların fütursuzca ortaya saçılabildiğini de görebiliyoruz. Hukuken de aslında açık bir şekilde bu söylemlerle suç işleniyor. Yargıyı etkilemeye çalışması, kişinin hatırasına hakaret etmesi suç oluşturuyor” sözlerini kullandı.
‘Dava açılmalı’
Devlet Bahçeli’ye dava açılması gerektiğini vurgulayan Semra şunları dile getirdi: “Elbette dava açılmalı. Seçilmişlerinin dokunulmazlığı vardır ama bu dokunulmazlık, sizin kürsüde siyaseten söyleyebileceğiniz sözleri içerir. Bu açıkça dokunulmazlık kapsamında değerlendirilebilecek bir şey değildir. Bu sözlerle ilgili bir yargı sürecinin başlatılması gerekir. Ancak ne yazık ki bugüne baktığımızda çok iyi görüyoruz, duyuyoruz, ‘savcı var mı?’ diye bir soruyla karşılaşıyoruz. Halka karşı işlenen suçlarla ilgili hayata geçirecek bir yargı mensubu ne yazık ki mümkün değil. Ama elbette bunlar suç işleyen ve yargılanması gereken durumlardır.”
‘Saldırı tüm halklaradır’
HDP’ye yönelik saldırı ve Deniz’in katledilmesi ile Kürtlerin hedef alındığına işaret eden Semra, bu saldırının aynı zamanda tüm halklara da yapıldığını kaydetti. Semra, “Bu saldırı, biz kadınlara, gençlere, hakkını arayan herkese yapılan bir saldırıdır. Bu saldırı sadece HDP’de somutlaşsa da aslında hepimize dönük bir saldırı olduğu için bugün bu saldırıya ilişkin sarf edilen sözler de, yapılan açıklamalar da hepimize dönük söylemlerdir, özellikle kadınlara dönük söylemlerdir. Çünkü kadınlar bu katliama karşı her yerden ses verdiler. Bundan rahatsız olanlar bu tür sözleri söylüyorlar. Deniz Poyraz için söylenen bu sözler aslında saldırının bir parçasıdır ve saldırının devamı niteliğinde olduğunu görmemiz gerekiyor. Bize şunu demek istiyorlar: ‘Kendiniz bir şey yapamazsınız, ses çıkaramazsınız, bir araya gelemezsiniz.’ Ancak bizlerin bunların peşini bırakmamamız gerekiyor, hukuki olarak da ne gerekiyorsa yapılmalı” sözlerini kullandı.
‘Kadınları örgütlü mücadeleye çağırıyorum’
Deniz ve daha nice kadına dönük katliamı durdurabilmenin kadınların örgütlü mücadelesiyle mümkün olabileceğine işaret eden Semra, “Kadınları örgütlü mücadeleye çağırıyorum. Birlikte mücadele edersek bu katliamları durdurabiliriz. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıranlar, Deniz Poyraz’ı katledenler, aynı kesim aynı zihniyettir. Bugün bize dönük topyekun bir saldırı var. Tek bir taraftan geldiğini biliyoruz. Deniz’in katledilmesi de bu saldırıların bir parçasıdır. Bu söylemler, yargıyı etkilemeye dönük söylemlerdir. Bunlar cezasız kalmamalı. Adaleti sağlayan yine biz kadınlarız” diye konuştu.
‘Korkunç bir tablo içerisindeyiz’
Her gün onlarca kadının katledildiğini, şiddete maruz kaldığını söyleyen Semra, Deniz’in de hem Kürt kimliğiyle hem de kadın kimliğiyle katledilen kadınlardan biri olduğuna dikkat çekti. Semra, İstanbul Sözleşmesi’ni feshedenlerin, Deniz Poyraz’ı katledenler ile aynı zihniyete sahip olduğunu sözlerine ekleyerek şunları ifade etti: “Türkiye’nin bu tablo içerisindeyken bir de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkması demek anlaşılır bir şey değil ve korkunç bir tablo içerisinde olduğumuzu gösteriyor. Kadını koruma konusunda kolluk tarafından uygulanmıyor veya yargıç tarafından esas alınmıyor. Biz bunun için çaba harcarken, birden bire İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmış oldu.”
‘Sözleşmenin kazanılması da kadınların mücadelesiydi’
Kadınlar olarak bugüne kadar sürdürdükleri mücadelelerle elde ettikleri kazanımlardan vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Semra, “İstanbul Sözleşmesi bugün yürürlükten kaldırılmış olabilir ama bu sözleşmenin kazanılması da yine kadınların mücadelesiydi. Yeniden bir sözleşme söz konusu olabilir” sözlerini kullandı.