![](/staticfiles/news/166806/2021/06/23/823x463cc-kobane-davasi-ara-son1.jpg)
20 yıl önce yargılandığı dava yine yargılama konusu oldu
- 17:19 23 Haziran 2021
- Hukuk
ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davasında konuşan HDP geçmiş dönem MYK üyesi Ayşe Yağcı, “Ya erkek egemenlikli bir sisteme boyun eğecektim ya da kadın kimliğimle muhalif kimliği tercih edecektim. Zor olanı seçtim” dedi.
Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) geçmiş dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu 24’ü tutuklu olmak üzere 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 3’üncü duruşmasının 8’inci oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü Salonunda görüldü.
‘Sürgün Kürtleri Anadolu’nun yerlileridir’
Duruşmada savunma yapmak üzere söz alan önceki dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Ayşe Yağcı, Deniz Poyraz’ı anarak sözlerine başladı. Ayşe, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Deniz’e ilişkin sözlerini kınadı. Kürtler üzerindeki sürgün politikalarına dikkat çeken Ayşe, kendisinin de sürgün bir İç Anadolu Kürdü olduğunun altını çizdi. Orta Anadolu Kürtlerinin sürgünlerine değinen Ayşe, Osmanlı’dan bu yana sürdürülen zorunlu göç politikalarını anlattı. “Her ne sebeple olursa olsun Kürtler zorunlu bir şekilde göç etmek zorunda bırakıldı. Göç etmelerinden dolayı kendi içlerinde kaldılar bu nedenle de devletin asimilasyoncu politikalarına karşı kendilerini koruyabilmişler. Sürgün Kürtleri Anadolu’nun yerlileridir. Kaynak bilinmeden toplum ve bireylerin tanımlanmayacağını düşünüyorum. Bu nedenle de geçmişe ve günümüze gidilmelidir” sözlerine yer verdi.
‘Tüm kimlikler bir bütünü oluşturur’
Amin Maalouf’un “Ölümcül Kimlikler” adlı kitabından örneklendirme yapan Ayşe, “Kitapta da belirtildiği gibi modern çağda hiçbir birey tek bir kimliğe sahip değildir. Tüm kimlikler bir bütünü oluşturur. Önemli olan bu kimliklerin kendilerini özgür ve eşit hissedebileceği bir alanın olmasıdır. Hem Kürdistani hem de batılı kimliği taşıyan bir topluluğun üyesiyim. Bu nedenle HDP’deyim. HDP belirttiğim tüm bu farklılıkları, tüm ötekileri bir çatı altında toplayarak bu ülkenin sorunlarına çözüm gücü olması nedeniyle HDP’deyim” şeklinde konuştu.
‘Ya sisteme boyun eğecektim ya da muhalif kimliği seçecektim’
Hayatı boyunca özgürlükten ve eşitlikten yana olduğunun altını çizen Ayşe, “İnsan haklarından, kadınlardan yana oldum, patriarkaya karşı oldum. Ya erkek egemenlikli bir sisteme boyun eğecektim ya da kadın kimliğimle muhalif kimliği tercih edecektim. Zor olanı seçtim. Muhalif olan birçok insan bu ülkede ya yargılandı ya da faili meçhul cinayetlere kurban edildi” ifadelerini kullandı.
‘Ben Kürdüm, feministim’
Hiçbir hukuki dayanağı olmayan bir iddianameden dolayı aylardır özgürlüklerinden yoksun olduklarını kaydeden Ayşe, “Ben Kürdüm, feministim. Kürt sorunu başta olmak üzere tüm sorunların demokrasi ile çözülebileceğine inanıyorum. Demokratik araçlardan asla vazgeçmedim. Bu nedenle de HDP’de oldum ve HDP’de olmaktan gurur duyuyorum. Ancak bazı sorunlardan dolayı 2014’ten beri aktif siyaseti bıraktım. 2014’te bahsedilen olaylar sırasında ne parti üyesiydim ne de MYK üyesiydim. Bu iddianameye neden, hangi maksatla dahil edilmiş olduğumu hala anlamış değilim. Bu kadar ağır suçları ne zaman, nerede, nasıl işlemişim? Madem 2014’te işlemiş bir suç varsa ben niye hiç gözaltına alınmadım ve ifade vermedim. Ama 6 yıldan sonra tutuklandım” diye belirtti. Ayşe, öne sürülen hiçbir iddiayı kabul etmediğini belirtti.
20 yıl önceki dosya soruldu
Ayşe’nin savunmasının ardından çapraz sorguya geçildi. Mahkeme başkanı Ayşe’ye 20 yıl önce yargılandığı dosyayı sordu. Ayşe, “20 yıl önceki yargılamam yine önüme sunuluyor. Tekrardan önüme konulup yargılanmaya çalışılıyorum. Ben şuan 45 yaşındayım. O dosyadan dolayı yargılandım dosya kapandı zaten” diye belirtti.
‘Can güvenliği için yeri değiştirilsin’
Ardından avukat Cemile Turhallı Balsak, söz aldı. Kobanê Davası için Kandıra Kadın Kapalı Cezaevi’nden Sincan L Tipi Kapalı Cezaevi’ne geçici gelen DBP önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in kaldığı yerden Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderilmesini isteyen Cemile, HDP İzmir İl Örgütü’ne dönük silahlı saldırıda Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in bina içerisinde bulunan Sebahat Tuncel’in fotoğrafına üç el ateş ettiğini ve müvekkilinin tehlike altında olduğunu söyledi. Cemile, “Müvekkilin can güvenliği sorununun olduğunu ve tehdit altında olduğunu da gösteriyor. Cezaevinde olsa bile tehdit altında olduğunu gösteriyor. Cezaevine yazı yazılarak Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderilmesini talep ediyoruz” dedi.
Mahkeme başkanı, cezaevine gerekli yazıları yazdıklarını belirtti.
‘Ayşe Yağcı MYK üyesi değil’
Ayşe’nin tutukluluk durumuna ilişkin de konuşan Cemile, “Ayşe Yağcı MYK üyesi değil. Ayşe’ye ilişkin iddianamede birkaç saniyelik görüntü dışında bir şey yok” diyerek tahliye talebinde bulundu.
Ardından söz alan avukat Şevin Kaya da, “20 yıl önceki dosyanın sizin dosya ile ne alakasının olduğunun mahkeme açıklamasını yapamamıştır. Dosyanın bu dosyadan çıkarılmasını talep ediyoruz. Mahkemenin somut olmayan iddialarla tutuk devam kararları vermesini kabul edemeyiz” diye belirtti.
‘Burada canlarımızı kaybediyoruz ikincisi zamanımızı’
Duruşmada söz alan HDP geçmiş dönem milletvekili ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder HDP İzmir İl binasına yönelik gerçekleşen saldırıda Onur Gencer tarafından katledilen Deniz Poyraz’ı andı. Sırrı, “Burada canlarımızı kaybediyoruz ikincisi zamanımızı. Kaynaklardan falan bahsetmiyorum bile. 2010’lu yıllardan itibaren bu işi güvenlikçi paradigmayla yürütmeye çalışanlara karşı iktidar şu soruyu yöneltti; Bu mesele sadece askeri güvenlik meselesiyle çözülemez buna siyasi bir çözüm gereklidir. Siyasi iktidarın onlara ‘bizim eksik bıraktığımız bir şey var mı?’ sorusuna yanıt olarak verilmiş. Bu nedenle hepimizin tanıklık ettiği demokratik çözüm sürecini başlattı. Bu sürecin içinde hükümetin önerisi, teklifi ve kabulü ile yer aldım ve İmralı Çözüm Süreci Heyetinin sözcülüğünü yaptım. Hayatımın, bedeli ne olursa olsun en kıymetli, en değerli bir süreciydi bu. Elbette ki sıkıntıları vardı. Çünkü kendi içtihadımızı kendimiz yaratarak gidiyorduk” diye belirtti.
‘Kürt manifestosu değil demokratikleşme manifestosu’
Sırrı, “Toplumsal barışı kurmaya çalışırken Kürdün sadece anadilini konuşmaması ya da günlük yaşamda uğradığı ayrımcılıklar eksenine ibraz genişleterek daha demokratik bir ülke olması eksenine oturtur. Biz İmralı Heyeti Dolmabahçe’de bir mutabakat metni imzaladık. 10 maddelik bir mutabakattır. O bir Kürt manifestosu değil bir demokratikleşme manifestosu olduğunu göreceksiniz” dedi.
‘Bizi utanma duygusu öldürür’
HDP’nin maddiyat ve konfor vaat etmediğinin altını çizen Sırrı, “HDP ve benzeri partilerde yargılanmak, itibarından olmak gibi bir dizi sonuç öğretiyor. Peki, biz deli miyiz? Şahsım adına bir şey söylemeyi zul addediyorum. Ben bu ülkenin sanatçısıyım, barış gönüllüsüyüm bu partinin de bir sıra neferiyim. Hepsiyle ayrı ayrı gurur duyuyorum. Cezanın bizler için bir yaptırım değeri yok. Bizi utanma duygusu öldürür. Bizi mahcup olma duygusu berbat eder. Bize verilen 5- 10 senenin utanmamızın yanındaki başarmamış olmamızın yanında barışı demokrasiyi getirememiş olmamızın yanında hiçbir değeri yoktur. Hepimizin omuzlarında ağırlığı vardır. Bu ülkeye sevdalıyız burası ortak vatanımız. Ortak geleceğimiz de burada. Süreci çok değerli kılan şey de ilk defa başkalarının müdahalesine gerek kalmadan yüz yüze, bazen halk diliyle bazen literatürle bir kolaylaştırıcılık görme görevini aldık. Ama karıncanın su taşıması misali Türkiye halklarına da helali hoş olsun. İllaki bir gün bu barış kurulacaktır. Ama savaşın sürmesi herkesi kirletir ve barışı uzaklaştırır” şeklinde konuştu.
Mahkeme başkanı, dijital materyallere ilişkin Cuma günü karar vereceğini belirterek duruşmaya yarın 09.30’a kadar ara verdi.