‘Savcı ‘kanunda delil aranmaz’ diyor, kolluk delil istiyor’

  • 09:01 23 Haziran 2021
  • Hukuk
 
Sena Dolar
 
İSTANBUL - İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ardından hedef alınan 6284 Sayılı Kanun’un uygulanması noktasında polisin çıkardığı zorluğa dikkat çeken feminist Avukat Aylin Barcın, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı. Sanki 6284 sayılı kanun geçerliliği kalmamış gibi hareket ediliyor. 6284’ün uygulanması için mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
 
Türkiye’de aile içi şiddetin önlenmesine yönelik ilk kanun 4320 sayılı “Ailenin korunması”  hakkındaki Kanun’dur.  Söz konusu kanuna dair yetersizlikler ve kadınların ısrarı sonucu 8 Mart 2012’de “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”  TBMM’de kabul edildi. 6284 sayılı kanunun önemli noktalarından biri, ekonomik, psikolojik, cinsel şiddet gibi türleri kapsaması ve şiddet tehdidine yönelik önleyici tedbir kararlarının uygulanması olarak karşımıza çıkıyor. “Koruyucu ve Önleyici Tedbir Hükümleri” gereğince şiddet tehdidini önlemek amacıyla,  en çok 6 ay olması suretiyle uzaklaştırma kararı uygulanması gerekiyor. Avukatlardan ve kadınlardan edinilen bilgiye göre şikayet için karakola giden kadınlar,  polis tarafından ya gerekli bilgilendirmeyi alamıyor ya da şikayetleri alınmıyor. Şikayetleri alınsa dahi 6284 sayılı kanun etkin  bir şekilde uygulanmıyor. 
 
6284 sayılı kanun, polis ve savcılar tarafından etkili ve etkin uygulansaydı yüzlerce kadın hala hayatta olacağına dikkat çekilirken, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına ilişkin adım atan iktidar, söylemleri ile 6284’ün kaldırılmasını da gündeme getirmiş durumda. 
 
Konuya ilişkin görüştüğümüz feminist Avukat Aylin Barcın,  iktidarın, ‘yerli, milli kanunlarımız var’ sözleriyle eşitsizliği pekiştireceğine işaret etti.
 
‘6284’ün ev içi şiddet dışında düzenlemesi var’
 
6284 sayılı kanunun erkek şiddetiyle mücadeleyi ve şiddet tehdidini önlemeye yönelik hazırlandığına dikkat çeken Aylin, 6284’ün İstanbul Sözleşmesi’ni esas aldığını, ayrıca uygulama yönetmeliği olduğunu vurguladı. Faillerin şiddet uygulamadan önce tehdit eylemlerinde bulunduğunu ifade eden Aylin, “Önceki kanunda yani 4320 sayılı kanunda ailenin korunması esas alınıyordu ve aynı evin içindeki bireylere yönelik şiddet işleniyordu. 6284’de ise, ev içi şiddet, kadına yönelik şiddet dışında bir şiddet düzenlemesi var. Israrlı takip mağdurlarına ilişkin de bir düzenleme var. Dolayısıyla çocuklar, kadınlar, LGBTİ+ bireyler açısından oldukça önemli bir kanun” dedi.
 
‘Kolluk güçleri kanunu uygulamak yerine şikayet almıyor’
 
Toplumun 6284 Sayılı Kanun’a dair doğru şekilde bilgilendirilmediğini belirten Aylin, kanun uygulayıcılarının kanunun işletilmesinde eksik kaldığını ve polislerin de kanunun uygulanması noktasında zorluklar çıkardığını vurguladı. Aylin, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı sonrasında 6284’ün uygulanması konusunda zorluk çıktığına dair çok fazla duyum aldık. Kolluk güçleri tarafından şikayetten vazgeçirmeye dair söylemler duyduk. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı. Sanki 6284’ün geçerliliği kalmamış gibi hareket ediliyor. Kadınlara şu anda zorluk çıkarılıyor. Önceden 6 aylık tedbir kararı verilebiliyordu. Yakın zamanda bir ay, 15 gün gibi uzaklaştırma kararları verildiğini de görebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Savcı ‘kanunda delil aranmaz’ diyor, kolluk delil istiyor’
 
Anayasa Mahkemesi’nde ‘Koruyucu ve önleyici tedbirlerin’ uygulanması için delil ve belge aranma şartının tartışıldığını dile getiren Aylin, söz konusu kanuna göre koruyucu tedbirler için delil ve belge aranmaması gerekliliği üzerinde durdu. Aylin, “Bu kanunun ve tedbirlerin mahiyeti acil nitelikli olması, şiddeti ve şiddet tehdidini önlemesi. Kollukta ve savcılıkta özellikle bir delil aranması meselesi söz konusu” dedi.  Adli Yargı Komisyonu Başkanı’nın, ‘koruyucu tedbirlerde delil ve belge aranmalı’ sözlerini hatırlatan Aylin,  HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun bu söylemlere itirazını da ekledi.  
 
Katledilen kadınları hatırlattı
 
Şiddet failine yönelik alınan tebliğ kararının ulaşmamasının kanunun uygulanması noktasında engel teşkil etmediğini kaydeden Aylin, kanunun gereğince uygulanmadığına  işaret etti. Aylin sözlerini şöyle sürdürdü:  “Örneğin, 3 aylık uzaklaştırma kararı çıkartılıyor hani ‘erkeği evden atmak’ dedikleri karar. O karara karşı tebligat yapılmamış oluyor. Kolluk eliyle yapılıyor bu tebligatlar ve geç yapılmış oluyor. Erkek geliyor ve uzaklaştırmayı ihlal ediyor, yaptırımı var mı? Yok. Normalde olması gereken, 3-10 gün arasında zorlayıcı tazyik hapsi ya da elektronik kelepçe gibi uygulamaların yapılması. Ama bu yapılmıyor, tebligat bahane ediliyor. Kadınlar tekrar ihlali bildirmeye gittiğinde kolluk, ‘Bir şey olmaz, tekrar etmez, zorlayıcı hapis verilirse bunun sonu daha kötü olur’ gibi engellemelerde bulunuyorlar. Ayşe Tuba Arslan, Emine Bulut, Hülya Halaçkay için bu ihlallerin gereği yapılsaydı şiddete maruz kalmayacaklardı.” 
 
‘Eşitsizlik pekiştirilmek isteniyor’
 
İktidarın, ‘yerli, milli kanunlarımız var’ sözlerini anımsatan Aylin şu ifadeleri kullandı: “6284’e karşı yaklaşımı ise ailenin korunması değil de ‘yuvanın yıkılması’ şeklinde. 6284 sayılı kanun erkek şiddetinin önlenmesine yönelik kapsamlı düzenlemeler içeriyor. Elbette bu da çok işlerine gelmiyor. Patriarkal sistemden kaynaklı tarihsel eşitsizliğin pekiştirilmesine yönelik, ‘aile yıkılmasın, erkekler ön planda olsun’ gibi talepleri var. Erkekler, iktidarlarından vazgeçmek istemedikleri için kazanılmış haklarımıza saldırıyor” dedi.
 
‘6284 etkili uygulanmalı’
 
Pandeminin başlarında Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK), 6284 sayılı kanunun uygulanmasına ilişkin olarak ‘yükümlülerin salgın kapsamında sağlık durumlarının gözetilmesi’ kararını çıkarttığını aktaran Aylin, “Bu, kadınların sağlığı, yaşamları daha geri planda, erkekler evden atılırsa koronavirüs kaparlar gibi bir yaklaşımdır. Son dönem Aile Bakanı’nın ‘şiddet tolere’ edilebilir söylemleri bu yaklaşımı ortaya koyuyor.  6284’ün etkili uygulanması gerekiyor. Bunun için mücadele etmeye de kazanımlarımızdan vazgeçmemeye de devam edeceğiz” şeklinde konuştu.