Beyza Üstün: Özgür yaşamı korumaya kararlıyım

  • 18:08 22 Haziran 2021
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda savunma yapan Emine Beyza Üstün, “Kadın siyasetçi ve akademisyen olarak doğayı, bir arada eşit ve özgür yaşamı korumaya kararlıyım. Asılsız ve siyasi müdahalelere, hukuk ve adaleti alet etmeyin. Demokrasi güçlenirse birlikte, eşit ve özgür yaşayabileceğiz” dedi.
 
Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu 24’ü tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 3’üncü duruşmasının 7’nci oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü.
 
‘Azmettiriciler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum’
 
Duruşmada davanın esasına ilişkin savunma yapan HDP geçmiş dönem milletvekili ve Ekoloji Komisyonu üyesi Prof. Emine Beyza Üstün, siyasi iktidara muhalif olan herkesin iktidar tarafından itham edildiğini, bunun üzerinden bir algı operasyonunun başladığını kaydetti. Beyza, “Tıpkı bugün HDP üzerinden oluşturulan algı gibi. Çünkü egemen sistem önündeki tek engel olarak HDP’nin politik düzlemini görüyor. AYM’nin HDP’nin kapatılmasından öncesinde bir grup siyasetçi çıkıyor, ağzından nefret söylemleriyle bu politikasının yok edilmesi için demeçler veriyor. Açılan tüm davalarda bu azmettiricilerin her aşamada sözünü söyleyen bu şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum” şeklinde konuştu. 
 
‘Çalışmalarımız uzun solukludur’
 
Akademik alanda yaptığı çalışmalara dair konuşan Beyza, “Yıldız Teknik, Boğaziçi, Marmara, İstanbul Teknik, Gazi ve İstanbul Üniversiteleri’nde çalışmalar yürüttüm, dersler verdim. Her zaman bir araştırmacı akademisyen olarak yaşama karşı bu sorumluluğu duydum ve yerine getirmeye çalıştım. Bizim çalışmalarımız uzun solukludur. Öyle iddia makamının yaptığı gibi bir tweeti alıp başı ve sonu birbirine bağlamayız” ifadelerini kullandı. 
 
‘Müsilaj bir tepki bir ölümdür’
 
Marmara Deniz’indeki “deniz salyası” olarak bilinen deniz yaşamını tehdit eden müsilaja da değinen Beyza, “Bu sorun bilimsel bir zeminde çözülmüyor. Politik zeminde çözülüyor. Yıllarca tüm çabalarımıza rağmen bunu yapamazsınız, tüm atık suları doğal ortamlara veremezsin dememize rağmen gelinen sonuç bu. ‘Dökerseniz bunun yükünü bu sistem kaldırmaz’ dememize rağmen ‘olsun bağlarız’ dediler ve bağladılar çözdüler. Çözüm ne? Denizin altına atılınca görülmüyor olması. Ama ekosistem kendisini koruyacak tepkisini veriyor. Müsilaj bir tepki, bir ölümdür. Yapılan yanlış politikaların sonucunda sistemin çöküşüdür müsilaj” dedi.
 
‘Parti tüzüğüne bir kez daha bakın’
 
Sadece araştırmayla doğruların bulunmasının yeterli olmadığını ifade eden Beyza, “Kapitalist sistemin müdahalesi devam ediyordu. Sorumluluğumuzu siyaset alanına taşımamız gerektiğini düşündüğüm için HDP’de siyaset yaptım. HDP’nin siyaseti benim tam da istediğim sömürüyü yok eden, eşit ve özgür yaşamı kuran, bu topraklarda yaşanan başta Kürt sorunu olmak üzere çözümü arayan tüm siyasetçilerin yan yana geldiği bir zemindi. Lütfen bir kere daha bakın parti tüzüğüne” sözlerini kullandı.
 
‘Algı siyasetinin politikaları peşinden koşmuyorum’
 
Mahkeme heyetinin bir karar vermesi gerektiğine işaret eden Beyza, “Ya bu sistemi sürükleyen sistemin tüm müdahalelerinin yanında olacağız ya da birlikte yapılmak istenenleri algılayıp buna karşı demokratik yöntem ve doğru siyaset hattıyla mücadele edeceğiz. Bir karar vereceğiz.  HDP’ye kapatma davası açabilirsiniz ama gördüğünüz gibi yaptığımız siyaset alanında, yaşama sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz. Bunu sadece araştırmalarımla yapabilseydim laboratuvarlardan ayrılmazdım. ‘Ayrılmasaydınız’ diyeceksiniz ama  ‘Biz bu suça ortak olmayacağız’ dediğimiz günden itibaren hep beraber atıldık üniversitelerden. Çünkü gerçeğin peşinden koşuyorum, koşuyoruz bir takım algı siyasetinin politikaları peşinden koşmuyorum” şeklinde konuştu.
 
‘Şirketlere sınırsız izin’
 
Son 10-12 yıldır, siyasi iktidarın yaşanmakta olan ekonomik krizleri, yaşamı, yaşam alanlarını, kültürel varlıkları şirketlerin kullanımına sokarak aşmaya çalıştığını dile getiren Beyza, “Bu strateji yaşamı, yaşam alanlarını, kültür ve doğal varlıkları yok etme pahasına sürmekte. Gerekirse yasa değiştiriyor. Şirketlere sınırsız izin veriyor. Ama yaşam bunun üzerinden bedelini çok ağır ödüyor. Hasankeyf bunu çok ağır ödedi. Yıllarca araştırmalarımızı yürüttüğümüz, korumaya çalıştığımız doğal alanlar üzerinden siyaset yapılıyor, bu alanlar şirketlere, girdikleri ekonomik krizlerden kurtulmaları için sunuluyor. Son 10 yılda daha da artarak süren iş cinayetleri siyasi iktidarın kararlarının, projelerinin, yürüttüğü siyasetin sonuçlarıdır. İktidar, bu sonuçların tümünden sorumludur” dedi.
 
Beyza’nın savunmasının devamı şöyle:
 
“Bu dava da dahil açılan, sürdürülen davalar; seçilmişlere, siyasetçilere iktidarın politikasını eleştirenlere, muhalefet edenlere, hukukçulara, emekçilere uygulanan tutuklamalar; düşünce özgürlüğünü yok eden siyasi karar ve planlara katkı vermekte, demokratik rejime yapılan müdahaleleri desteklemekte, hak ve özgürlükleri meşrulaştırmaktadır. Her geçen gün bizlerin, bu ülkede yaşayan halkların ve doğanın korunması için değil, kapitalizmin sürdürülmesi için sermayenin yanında ve destekçisi olan, otoriter, tekçi, erkek egemen (patriyarkal) siyaseti yürüten iktidarlara karşı olmayı, zulüm, yıkım, sömürü, yerinden yurdundan zorla etme ve şiddetin yerine barış için ve özgür ve güvenceli bir yaşam için demokrasiyi güçlendirmek hepimizin sorumluluğudur. 
 
Özgür yaşamı kurmaya kararlıyım
 
Kadın siyasetçi ve akademisyen olarak doğayı, bir arada eşit ve özgür yaşamı korumaya kararlıyım. Bundan ödün vermeyeceğim. Hukuksuz, delilsiz, usulsüz açılan davalarla, tutuklamalarla özgürlüğümden, özgürlüğümüzden yoksun bırakıyorsunuz. Buna son verin. Asılsız ve siyasi müdahalelere hukuk ve adaleti alet etmeyin. HDP’nin politikalarını ortadan kaldırmak için siyasi iktidarın yapmaya çalıştığı siyasi saldırı ve darbeyi, bu davayı sürdürerek meşrulaştırmayın.
 
Demokrasi güçlenirse özgür yaşayabileceğiz
 
Kararınız, Türkiye'de demokratik siyaset için, demokrasinin korunması için belirleyici olacaktır. Demokrasi güçlenirse birlikte eşit ve özgür yaşayabileceğiz. Geleceği güvence altına alabileceğiz. Vereceğiniz karar sadece benimle ve yargılanan siyasetçilerle ilgili olmayacak, kararınızı kendiniz ve kendi geleceğiniz için de vermiş olacaksınız.
 
Türkiye’nin demokrasi güvencesi 
 
PM ve MYK, merkezi yürütmesinde ekoloji komisyonunda görev yaptığım HDP; program ve tüzüğünde açıkça belirtildiği gibi demokratik siyaseti halkların bir arada yaşamalarını, kalıcı barışı politik hedefine koymaktadır. Kürt sorunu çözümü de bu hedeflerin içerisinde. Yürüttüğü politikaları ile HDP’nin siyaset alanında varlığı Türkiye’de demokrasi için güvencedir. Hukukun ilkelerini bildiğinize eminim. Bu ilkeler yaşamın ve bir arada yaşayan halkların özgürlüğünün güvencesidir. 
 
Bu dosyayı kapatın
 
Bu dosyayı kapatın. Beni ve yargılanan siyasetçileri özgür bırakın. Tahliyeyi kendi adıma, hepimiz adına talep ediyorum. Kararınızı; halkların ve yaşamın özgürlüğünün korunması güvence altına alınmasının sizin de sorumluluğunuzda olduğunu bir kez daha hatırlatarak bekliyor olacağım.”
 
Basın özgürlüğü vurgusu
 
Mahkeme başkanı tarafından İstanbul’da Özgür Gündem davasına dair yargılama sürecine ilişkin sorulan soruya cevap veren Beyza, gerçek bilginin basın ve yayın özgürlüğü ile olabileceğinin altını çizdi. Beyza, “Özgür Gündem sürekli kapatılma ile yüz yüzeydi ve biz de oradaki kalemi bırakmamak için birer gün nöbet aldık ve her arkadaşımız yargılandı. Hükmün geride kalmasını istediler. Dayanışma ile yürüttük. Ben kitapların, haberlerin erişiminin kapatılmasına karşıyım. Oradaki kalemleri korumak içindi” yanıtı verdi.  
 
Beyza’nın savunmasının ardından çapraz sorguya geçildi.
 
“MYK toplantısında mıydınız?” diye soran mahkeme başkanına yanıt veren Beyza, “Sadece dayanışmaya çağırdık. Atılan tweet de bir karar değildi. Sürekli dayanışma ile saldırının önüne geçtik. Kobanê’ye IŞİD giremedi, oradaki kadınların onurunu taşımak bize kaldı” ifadelerini kullandı.  
 
‘Delillere ulaşılmak istenseydi burada gerçek failler olurdu’
 
Ardından Beyza’nın avukatı Nuray Özdoğan söz aldı. Nuray, “Müvekkilim kendisiyle olan iddiaları tamamladı. Siyasal görüşleri nedeniyle yargılananlar var. Ayrımcılık yasağına aykırı davranıyorsunuz. Dosyadaki delillere de ulaşamıyorsunuz, çünkü delillere ulaşılmak istenseydi, burada müvekkillerimiz olmayacak, gerçek failler olurdu” şeklinde konuştu.
 
‘Süleyman Soylu gibi siyasetçiler bizi yargılayamaz’
 
Duruşma HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Alp Altınörs’ün davanın esasına ilişkin yaptığı savunmayla devam etti. Mahkemenin HDP MYK adına açıldığını ve “tüzel kişiliğin yargılandığını” belirten Alp, “HDP MYK’nın atılan 3 tweetten dolayı 37 cinayetten yargılandığı bir dava bu. HDP MYK tüzel kişiliktir. Tüzel kişilik hakkındaki davaları Ağır Ceza Mahkemeleri göremezler. Hele Süleyman Soylu, Fahrettin Altun, Hamza Dağ gibi siyasetçiler bizi hiç yargılayamazlar. Bize karşı siyaset yapabilirler. Bu ifadeleri reddediyorum. Sizleri de baskı altına alıyor” dedi. Hamza Dağ’ın, “İslamofobik çağrılarla yapılan eylemler” dediğini hatırlatan Alp, “Eğer Hamza Dağ bu açıklamasını düzeltmezse IŞİD’i İslam’la eşitlemiş olacak” dedi.
 
‘Deniz Poyraz’ı kim öldürdü’
 
Deniz Poyraz’ın katledilmesini kınayan Alp, Deniz’in katledilmesinin Martin Luther King’in sözlerini hatırlattığını belirterek, “Ben de bugün ‘Deniz Poyraz’ı kim öldürdü’ sorusunu soruyorum. HDP eşittir terör, ‘HDP’ye giden herkes teröristtir’ algısını kim yerleştirdi? HDP aleyhinde bu söylemi kim dile getirdi? Onur Gencer’in aklına bu zehri kim akıttı? Bu soruların cevabını verebilirsek Deniz Poyraz’ın katilini de bulmuş olacağız” ifadelerini kullandı.
 
Duruşmaya yarına kadar ara verildi.