Ayla Akat: Kendimi tanımaya iten Öcalan’ın perspektifidir

  • 18:29 21 Haziran 2021
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan Ayla Akat Ata, “Beni düşünmeye iten kendimi tanımaya iten gerçekliğin arkasında Sayın Öcalan’ın sunmuş olduğu kadın özgürlükçü perspektif var. Öcalan 1999’a kadar PKK lideriydi ama 1999’dan sonra halkın lideri oldu. Onun avukatlığını yaptıktan ve düşüncelerini öğrendikten sonra ben de onu lider olarak kabul ettim” dedi.
 
Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu 24’ü tutuklu olmak üzere 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 3’üncü duruşmasının 6’ıncı oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü Salonunda görüldü.
 
‘En büyük yargılamalar İstiklal Mahkemeleri’nde olmuştur’
 
Cumhuriyet öncesi ve sonrasında yaşanan Ağrı, Zilan, Şeyh Sait, Sason, Dersim gibi isyanları anlatan Rosa Kadın Derneği Kurucu üyesi ve Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata, isyanların ardından yargılamaların başlatıldığını belirtti. Ayla, “En büyük yargılamalar da İstiklal Mahkemelerinde olmuştur. Bugün bizim yargılandığımız gibi” ifadelerini kullandı.
 
Militan demokrasi kavramı
 
Ayla, iddianamede yer alan iddialarla ilgili açılan başka dosyalardan zaten yargılandıklarını ifade ederek, “Bu dosyaya neden eklendiğimizi anlamak mümkün değil. Bu davayla birlikte bir de HDP kapatma davası açıldı. Bunların hiçbiri siyasi saiklerden bağımsız değerlendirilemez. Biz ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra militan demokrasi kavramıyla karşılaşıyoruz. Cumhuriyet kurulduktan sonra iki şey tehlike olarak görüldü. Birincisi İslami gelenekten gelen partiler, ikincisi ise Kürt sorununun çözümünü demokratik, barışçıl yöntemlerle programına koyan partiler. Biz de Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünü programına alan bir partiyiz” şeklinde konuştu.
 
‘Partilerimiz kapatılma tehlikesinde’
 
HEP’ten HDP’ye kadar çok sayıda partinin kapatıldığını ya da kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını vurgulayan Ayla, “Bu süreci aşmak mümkündür. Eğer Türkiye’deki yasalar düzenlenirse Türkiye’deki partilerin kapatılma eylemi ve söylemi olmayacaktır” diye aktardı. 
 
‘Kadın ve çocuklara Ortaçağ karanlığını yaşattılar’
 
Davanın isminin Kobanê olduğunu ancak dosyanın 3 Ağustos 2014’te DAİŞ’in Şengal'e saldırısıyla başladığını belirten Ayla, “Ezidiler sınırlar dolayısıyla birbirinden kopmuş, inançları nedeniyle yerlerinden edinmiş ve katledilmiştir. Çoğunlukta oldukları tek yer Şengal ve Başika’dır.  Ezidiler ‘Xweda’ diye adlandırdıkları sonsuz bir tanrıya inanırlar. Ezidiler 74 kez ferman ve fetvalarla katliamlara maruz kalmıştır. 2014'te gerçekleşen 74’üncü katliamda İslam’a göre dokunulmazlığı olan kadın ve çocuklar satılmış, tecavüz edilmiştir. Bunlar İslam ve cihat adına yapılmıştır. Oradaki kadın ve çocuklara Ortaçağ karanlığını yaşattılar” sözlerine yer verdi.
 
‘Dününü bilmeyen bugünü doğru yaşayamaz’
 
Ayla, “Dününü bilmeyenin bugünü doğru yaşaması mümkün değildir. Bize bu mücadeleyi devreden kadınlarla başladık. Lider kadınlar vardı, uçurumdan kendini atan kadınlar, dört duvar arasında olmayı kader sanan kadınlar. Meryem Xan ile karşılaştım, Osmanlı Rus savaşında Kara Fatma ile karşılaştım. Yakın tarihte birçok kadın figürü vardır. Bir Newroz gününde kendini yakan Rahşanları andığımızda ‘Neden bunları anıyorsunuz?’ dediler. Kendini uçurumdan atan kadınlarla coğrafyamızın gerçeğinden söz ediyorum. O tarihten bugüne kendini uçurumdan atan, kendi gerçeğini teslim etmemek için direnen bir kadın coğrafyası var” diye anlattı. 
 
‘Namusumuz özgürlüğümüz’
 
Kadın bedeninin “namus” olarak algılanmasını yıkmak için 2000’lerin sonunda bir kampanya başlattıklarını belirten Ayla, “Kimsenin namusu değiliz. ‘Namusumuz özgürlüğümüz’ dedik. Bunu erkeklere anlatıyoruz. Her yerde anlatıyoruz. Biz bu tabuları yıkacağımızı biliyorduk. Yıktık ve ‘kimsenin namusu olmayacağız’  derken özgürlüğümüzün kimsenin olmayacağını anlatmaya çalıştık” dedi.
 
‘HEP’ten HDP’ye kadınlar siyasette yer aldı’
 
Siyasetin erkek işi olarak görüldüğünü belirten Ayla, “HEP’ten HDP’ye kadınlar siyasette yer aldı. Siyaset erkek işi olarak görülebilir ama bu demek değildir ki kadınlar bu dili değiştirmeyecek. HDP parlamentoda bir kadın grubu oluşturdu. Bu gururu da halkımız bize yaşattı. HDP’ye kadar da kadınların siyasette aktif yer alması devam etti. Sadece kadınların siyasi partilere katılım oranları da değil ideolojik olarak da etkisi olmuştur. Dolayısıyla 1990’lı yıllarda kurulan partilere kadın konusunda Kürt hareketinin doğrudan ya da dolaylı olarak etkisinin olduğunu söyleyebiliriz” diye aktardı.
 
‘Kadın yoğunlaşmam Sayın Öcalan ile başladı’
 
Ayla, kadın özgürlük konusunda ilk yoğunlaşmasının PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında Türkiye’ye getirildikten sonraki  “kadın özgürlük meselesine” dair yoğunlaşması ve sözleri olduğunu ifade ederek, “Yoğunlaşmam, Sayın Öcalan’ın materyaller konusunda katkı sağlamamı istemesiyle başladı. Öcalan’la Türkiye’ye getirilmeden önce yapılan röportajlarda, kendisine sorulan, ‘Kürdistan'ın özgürlüğü mü kadınların özgürlüğü mü’ sorusuna o an hiç düşünmeden ‘kadın özgürlüğü’ diyor. Bu konuda beni düşünmeye iten kendimi tanımaya iten gerçekliğin arkasında Sayın Öcalan’ın sunmuş olduğu kadın özgürlükçü perspektif var” dedi. 
 
‘Siyasi partide kadın olmanın temel sorunları vardır’
 
Partinin kadın yaklaşımının, HADEP’İN 2000’li yıllarda gerçekleştirdiği kongreyle önemli bir adım attığını vurgulayan Ayla, “Bu kongrede kadın ve gençliğin kendi kollarını kurabilecekleri ve özerk olarak tanımlanması kararı alındı.  Ama siyasi partide kadın olmanın temel sorunları vardır. Sıfat ne olursa olsun yerinizden vazgeçtiğinizde karşınızdaki ile çatışıyorsunuz. Kadınların mücadele içerisinde olmaya zorlayan koşullar ortada iken devletin ideolojik baskıları da ortada. Bütün kadın çalışmaları illegalize edilebiliyor. Kadın toplantıları son dakikaya kadar dinlendiği halde yargıya taşınabiliyor. Böyle bir gerçeklikle karşı karşıyayız” şeklinde konuştu. 
 
‘En büyük kazanımımız eşbaşkanlık’
 
En büyük kazanımlarının eşbaşkanlık sisteminin fiilen uygulanması olduğunu vurgulayan Ayla, “Dünyanın hiçbir yerinde eşbaşkanlık sistemi kriminalize edilmemiş, ’terör’ kavramı kullanılmamıştır.  Ama bizim ülkemizde durum budur ‘terörle’ yargılanıyoruz. Çok ağır bir bedel ödüyoruz. Bu eşit temsiliyetteki ısrarımızın cezaeviyle son bulduğu halidir. Dünyanın hiçbir yerinde eşit temsiliyet iddiası kriminalize edilemez.  Devleti yürüten akla ne zararı var? Ne gizli yürütülen bir çalışmadır ne de gizli kapaklı kararlar alınmıştır. Hepsi kamuoyuna açıktır” diye belirtti.  
 
‘Çözüm süreci hayata geçirilmediği sürece kaybediyoruz’
 
Çözüm sürecine de dair konuşan Ayla, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “çözüm süreci buzdolabında” sözünü hatırlatarak, “Sanırım derin dondurucu demek istedi, çünkü buzdolabında olsaydı çoktan bozulurdu. Kaybediyoruz, çözüm süreci buzdolabından çıkarılmadıkça, hayata geçirilmediği sürece kaybediyoruz” dedi. Ayla, Tayyip Erdoğan’ın ‘çözüm sürecinin’ bozulmasından sonraki şu sözlerini okudu: “Dünyada çatışma yaşayan tek ülke biz değiliz, tek yasa çıkaran ülke de biz değiliz. Türkiye'deki çözüm süreci ancak ve ancak kendi dinamiksel gerçekliği ile anlaşılacaktır. Her ülke geçmişinde zor günler yaşamış ve yanlış kararlar almıştır. Büyük devlet, güçlü millet kendisiyle yüzleşerek kendi hatalarını görmelidir. Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil hepimizin sorunudur” dedi.  
 
‘Öcalan 1999’dan sonra halkın lideri oldu’
 
Ayla, 2012’de ve 2017’de yaptıkları çağrının da Öcalan’ın özgürlüğü için olduğunu belirterek, Öcalan’a özgürlük istediği için hala yargılandığını kaydetti. Ayla, “Van ve Ağrı’daki iddianameye taşınan ve Diyarbakır’da yargılama nedeni olan yine Öcalan'ın özgürlüğüne ilişkin çağrı kampanyasıdır. Çözümün temel mimarı olarak Öcalan’ı görüyoruz. Sadece ben değil milyonlar Öcalan'ın çözüm sürecinin baş mimarı, müzakerecisi olarak görüyor. Öcalan 1999’a kadar PKK lideriydi ama 1999’dan sonra halkın lideri oldu. Onun avukatlığını yaptıktan ve düşüncelerini öğrendikten sonra ben de onu lider olarak kabul ettim. Bu kampanyaları yapmak mitingleri yapmak kolay değildi ama biz yasal hakkımızı kullandık. Çözüm müzakerecisi, baş mimarı olarak gördüğümüz Öcalan’ın özgürlüğünü istediğimiz için irademizi ortaya koyduk. Çözüm mümkündür. Şiddet dışında denenmiş ve çözüm alınmış tek yöntem müzakere olmuştur. Benim için de en kutsal olan çözüm sürecidir. Diyalog önemlidir” şeklinde konuştu. 
 
‘Çözüm sürecinin ardından yıkımla karşılaştık’
 
Çözüm sürecinin bitmesinin ardından bir yıkımla karşı karşıya kalındığına dikkat çeken Ayla, “Van ve Ağrı kampanyasında canlı kalkan olmak istediğimizde ‘biz varız, bırakın, söze kıymet verin’ dediğimizde bunun bedelini ödemeye hazır olduğumuzu ve yargıya taşınacağını biliyorduk. Diyarbakır’da canlı kalkan eylemlerinden kaynaklı yargılanıyoruz. Kobanê davasında ANF dosyası Ayla Akat Ata ismi yazılmış ve ne bulmuşlarsa dosyaya konulmuş. Bu açıklamalarımızdan kaynaklı yargılanıyoruz. 100’ün üzerinde soruşturmada ifade verdim. Yargılandım, beraat ettim, dosyada ‘kovuşturmaya yer yok’ denildi.  Suç unsuru olan bütün tweetlerim yargı konusu oldu.  Kobanê’ çağrısına ilişkin bir şey bulunmadı. Bu dosyaya konulan bütün suçlardan yargılanıyoruz zaten. Diyarbakır’da ana dosyam olan ve Kobanê dosyasına konulan konusu, içeriği hatta tarihi aynı olan dosyaların iddianamede çıkarılmasını talep ediyorum” dedi. 
 
‘Kobanê sürecinde acımızı ortaklaştırabildik’
 
Suruç ve Batman’da bir Kobanê şehitliğinin olduğunu ifade eden Ayla, “İlk defa savaş gerçekliğiyle bu kadar temasım olmuştu. Resmi anlamda devletin bir ittifakı olmadı ama hem Süleyman Şah Türbesinin yerinin değiştirilmesi hem de sınırların açılması bunlar adı konulmamış ittifaklardı. Aynı zamanda Türkiye'nin birçok yerinden insanlar geldi. Hep bir ağızdan IŞİD’in yapmış olduğu zulmü kınadı. Kürt halkıyla dayanıştı. Kobanê sürecinde biz acımızı da ortaklaştırabildik. Bu acının tarafı Kürtler olduğunda ortaklaşma bizler açısından her boyutuyla çok önemli ve anlamlıydı. Bugün olsa ben yine soluğu Suriye sınırında alırdım ve IŞİD'in vahşetini kınardım” diye belirtti. 
 
‘Kimseye zarar verecek bir tarafta olmayız’
 
Ayla, 6-8 Ekim eylemleri sırasında uğradığı saldırıdan dolayı suç duyurusunda bulunduğunu ifade ederek, “O gün ölebilirdik. Provokasyon arıyorsanız  ‘gelin leşinizi alın’ diyenlere bakabilirsiniz. Bunların yargılanması gerekiyor. Benim saldırıya uğradığım yerde, basına düşen haberler vardı. Arabalar durarak bir mekana götürüyorlar, bu mekanda silahların olduğu belirtildi. Bu silahları kim temin etti. Bugün olsa da, Kobanê’de yaşayan sürece karşı sayısız çağrımız var ama arkasında gelişenler bir plan ve tasarıdır. Kimseye zarar verecek bir tarafta olmayız. Bir çatışma süreci bitsin istedik. Saldırı yaptırılan şahıs ‘akli dengesi yerinde değil’ diye cezasız bırakıldı” dedi. 
 
‘Sayın Öcalan’ın olayları durdurduğu bir mektup var’
 
Batman’daki silahlı saldırıya maruz kalmasına rağmen ‘müşteki’ olarak dosyada kendisine yer verilmediğini söyleyen Ayla, “Bize reva görülen ‘müşteki’ bile olamazsınız. Bize bunu söylüyorlar. Sadece partimizin sağduyu çağrıları değil, Sayın Öcalan’ın olayları durdurduğu bir mektup var. Sayın Öcalan’ın mektubu kamuoyu ile paylaşıldığı için mutlaka dosyaya girilmesi gerekiyordu. Ama dosyada görmedik. Mücadele etmeye devam edeceğiz, cezaevindeyiz ama teşkilatlarımız da  çalışan binlerce insan var. Yeni bir süreçten söz etmiyoruz, değerlerden söz ediyoruz. Bunlar bir anda son bulmayacak” sözlerine yer verdi.
 
Ayla’nın savunmasının ardından duruşmaya yarına kadar ara verildi.