![](/staticfiles/news/166305/2021/06/14/823x463cc-14-04-2021-kobane-davasi-avukatlar-protesto-manset.jpg)
Kobanê Davası’nda gündem Deniz Poyraz
- 12:49 18 Haziran 2021
- Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası’nda savunma yapan avukatlar, Deniz Poyraz’a ve HDP’ye yönelik katliamı değerlendiriyor.
Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) geçmiş dönem Eş Genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu 24’ü tutuklu olmak üzere 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 3’üncü duruşması 5’inci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye devam ediyor.
İzleyiciler salona alınmadı
Dava avukatlarından Maviş Aydın, duruşma salonuna alınmayan ailelerin duruşmaya alınması talebinde bulundu. Mahkeme başkanı ise, sadece sanık ailelerinin duruşma salonuna alındığını, diğer izleyiciler için ise başka bir salonun ayrıldığını belirtti.
‘Sebahat hücrede kalıyor diyebiliriz’
Maviş, duruşma salonunda müvekkilleri ile görüşme esnasında avukatlara cübbe giymesi ve kimlik bulundurması dayatmasının olduğunu belirtti. Maviş, Sebahat Tuncel’in Sincan L Tipi Kapalı Cezaevi’nde kaldığını ifade ederek bulunduğu yerin hücre gibi olduğunu kaydetti. Maviş, “Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığımız talep, sanki oraya yazmışsınız gibi bir cevap veriyor bize ortak bir savunma yapılacağı yönünde. Sebahat Tuncel’in diğer müvekkillerin yanına geçme talebinde bulunuyoruz” diye belirtti.
‘IŞİD’in katliamına göz yumuldu’
Deniz Poyraz’ın mahkemenin hizmet ettiği sistemin, mafya tarafından katledildiğini söyleyen Maviş, Deniz’in katledilmemiş olsaydı Günay Kubilay’ın dosyası için çok şey söyleyeceğini vurguladı. Bu sistemin sonucu olarak, HDP’ye dönük algı operasyonunun içinde yargılama yapıldığına işaret eden Maviş, “Burada olanlar HDP’nin gökten zembille indiğini düşünüyor. Mahkeme başkanı olarak siz de böyle düşünüyorsunuz. Kişisel merakınızın giderilmesi yeri değil burası. Kobanê dosyası diyoruz ne oldu biliyor musunuz? 2011 tarihinde Suriye’de süren savaşta o coğrafya cehenneme dönüştü. Kafa keserek İslamiyet’e hizmet eden IŞİD’in katliamlarına göz yumuldu. Diğer dosyalarda devletin politikasını bizler çokça ifade edeceğiz. Söz konusu mağdurlar HDP olunca ülke genelinde cezasızlık oluyor. Muhaliflere karşı zorba devlet yöntemlerle göz yumduğu kanlı eylemler var. Birazdan bunlara değineceğim” dedi.
‘Kafanızda bir kurgu yaratmışsınız’
DAİŞ’in Kobanê’de kadınlara ve çocuklara tecavüz ederken, DAİŞ’in kafa kesme videolarını dünyaya korku iklimini yayarken, devletin buna ses çıkarmadığına dikkat çeken Maviş, “DAİŞ’in katliamlarına ses çıkaranları yargılıyorsunuz. Êzidîler ve Kürtler orada katledilirken, orada yaşananlara karşı yardım etmek suç değildir. Aslında yardım etmemek, susmak suçtur. Suriye’de halkların kaynaklarını ele geçiren ve Türkiye sınırına gelen DAİŞ’i hepimiz sorgulamamız gerekiyor. Yarısının Türkiye sınırları içerisinde kalan yarısının Türkiye sınırları içerisinde olan aileler geçmişte bu sınırlardan kaynaklı bölünmüştü. Bu bölümlere karşı müvekkillerimiz yaşanılacak katliamlara engel olmak için çağrı yaptı. Burada mahkeme salonunda yargılama yaparken, iktidarın rahatsızlıkları üzerinden bir yargılama yapmaktan vazgeçmelisiniz. Burada kafanızda bir kurgu yaratmışsınız, bizlerin de bu kurguya seyirci kalmamızı istiyorsunuz. Bizlerin itirazlarına karışmamanızı talep ediyoruz” sözlerini kullandı.
‘Vatandaş sandıklarımızın polis olduğunu öğreniyoruz’
Haziran 2015’te gerçekleşen Diyarbakır, Suruç, Ankara, Sultanahmet, İstiklal Caddesi, Atatürk Havalimanı ve Antep katliamlarını hatırlatan Maviş, sistematik vahşet sürecinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” sözlerinin ülkenin anayasal düzeninde hak belirlemiş olduğunu kaydetti. Dün Deniz Poyraz’ın katledildiğine dikkat çeken Maviş, “Sürmi İnce katledildi, polise 3 yıl ceza çok görüldü. Tahir Elçi, Kemal Kurkut, Ceylan Önkol, birçok insan katledildi. İnsanlar öldürülürken sizin ve savcılık makamının ‘HDP’ ne zarar gördü?’ sorusu karşısında ‘parti binalarımızın camları kırıldı’ demeye utanıyoruz. Şimdiye kadar partililerimizin başına gelenleri doküman olarak önünüze koyabiliriz. Bunca olay olurken ‘devlet yapmadı, polis yapmadı’ diyebilirsiniz. Devlet otoritesi ise bu olayları engellemek zorunda. İzmir’de yaşanan olayın ardından, HDP il binası önünde karakol olduğu söyleniliyor. HDP il binalarına polis yerleştirilir. Vatandaş sandığımız çokça insanın polis olduğunu öğreniyoruz” şeklinde konuştu.
‘Usulsüzlüklere karşı ses çıkartırız’
Mahkeme heyetinin bağlı olduğu yasaya uygun bir faaliyet yürütülmesi talebinde bulunan Maviş şöyle devam etti: “Sizin bu yargılamanızla bu gidişatın nasıl gideceğini bilmiyoruz ama bizler taleplerimizi söylemekte ısrar edeceğiz. Duruşmanın başlayacağı ilk gün, kimlik tespitinde bizlere söz hakkı vermediniz. Bizler de sizin gibi hukuk mezunuyuz. Usulleri biliyoruz. Ama mikrofonları kapatarak, usulsüz işlemleri yaptığınızda elbette ses çıkaracağız. Mikrofonlarımızı kapattığınız için bağırıyoruz. Bağırma meraklısı değiliz. Yine ilk duruşmada iddianameyi okumadınız, bizlere iddianameyi özetleyeceğinizi belirtiniz. Ama bizleri salondan çıkardığınız için nasıl yaptığınızı bilmiyoruz. Daha sonra baktığımız zaman iddianameyi de hukuka uygun yapmamışsınız. Adil yargılanma hakkı olarak ileri zamanlarda Türkiye’nin politik nabzı değişince bunların hepsinin ihlal sebebi olacağını da biliyorsunuz. Bundan kaynaklı, bizlerin ve müvekkillerimiz arasında oturulan polislerin kaldırılması talebimiz var.”
‘Merak ediyorsanız çay ısmarlayın konuşalım’
Duruşma tutanaklarının çözümlemesinin kendilerine tebliğ edilmesini talep eden Maviş, mahkeme heyetinin kişisel meraklarına dönük sorular sorduğunu ifade etti. Maviş, “Sizin veya Yasin Börü avukatı veya müşteki avukatlarının politik meraklarına dönük sorular sormamanızı istiyoruz. Siz makamınızın verdiği merakla soruyorsunuz. Yine müvekkilim Günay Kubilay söyledi, eğer politik tartışmalar söylendiyse, merak ediyorsanız bir çay ısmarlayın, konuşur sohbet ederiz” diye belirtti.
‘Bir şov alanına dönüştürülmemesini istiyorsunuz’
MYK toplantısının hukuka aykırı olmadığını belirten Maviş, “Müvekkillerimize bu konuda aleyhte beyan vermeye zorlamayın. Burada yargılamada tesadüf mü soruları soruluyor. Bu ülkede katiller, mafyalarla ve bu ülkeyi yönetenlerin iç içe olması tesadüf mü? Bunları elbette tartışabiliriz ama yeri burası değil. Müvekkiller hakkında bir yargılama yaparken bu iddianame içerisinde soru sormak zorundasınız. Bu konudaki ısrarından vazgeçmenizi talep ediyorum. Burada hukuka uygun bir yargılama yapıldığını söylüyorsunuz. CMK’ya dayanarak katılan vekili sıfatı alamayanlara soru sormasına müsaade ediyorsunuz. Bunun bir şov alanına dönüştürülmemesini, gerçeği bulmak istiyorsanız bu şova son vermenizi istiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘İlliyet bağını arasanız da bulamazsınız’
Günay’ın parti sözcüsü iken yaptığı basın açıklamalarının insanların ölümünden sorumlu tutulduğu dosyaya delil olarak kurulduğunu belirten Maviş, “Dosyanın ciddiyetsizliği buradan da anlaşılıyor. Dolayısıyla illiyet bağını arasanız da bulamazsınız. Elimizde AİHM kararı var, siz bu kararı uygulamamakta ısrar ediyorsunuz. Bu ısrarınızın doğuracağı sonuçlardan ülkeyi ve kendinizi kurtaramayacaksınız. Bir algı operasyonuna hizmet ediyorsunuz. Ama buna karşı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve CMK ‘da bizi buna mecbur bırakmayacağınızı çok net ortaya koyuyor” diye belirtti.
‘Milli linç davası’
Günay’ın avukatı Aydın Erdoğan da bu davanın bir “milli linç” davası olduğunu vurguladı. HDP’nin, bu ülkede eşitlik, adalet, özgürlük için mücadele veren, bunu hayata geçirmek için birçok kesimden kişinin bir araya gelerek kurduğu bir parti olduğunu dile getiren Aydın, “Giderek umut haline gelmiş bir partideyken, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra bir linçle karşı karşıya kalmıştır. HDP’nin gücünün ortaya çıkmasıyla birlikte Diyarbakır mitinginde katliam yapma gayretiyle ortaya çıktı ve olaylar birbirini takip etti. Bunlar işe yaramayınca yasal gibi görünen erkekler ve yetkililer devreye konuldu. Bunların hepsi bir linç parçası olarak adım adım hayata geçirilmiş ve Anayasa değiştirilerek yargılamanın önü açılmıştır. Arkasında HDP eş genel başkanları milletvekilleri tutuklanmış, uydurma yargılamalarla milletvekillikleri düşürülmüştür. Bunun arkasında Yürütme erki yalanları gerçekmiş gibi kanıtlamaya çalışarak önünüzdeki dosyayı hazırlamış ve yargıya teslim etmiştir” ifadelerini kullandı.
‘Bunlar yalanı gerçeğin yerine koyma gayretidir’
Yargının şu an milli gücünün “Yasama, Yürütme ve Yargı gücü” olmak üzere görevini yerine getirmeye çalıştığına dikkat çeken Aydın, “Bunu, bugüne kadar yapılan yargılamalarda izleyerek gördük. Bunlar yalanı gerçeğin yerine koyma gayretidir. Bu dava da tam da bunun üzerine kuruludur. 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili HDP’nin yaptığı çağrının tüm olayların sebebi olarak gösterilme gayreti var. Tarihi hakikatten koparılarak bir yalan tekrarlana tekrarlana hakikatin yerine geçirilmeye çalışılmaktadır. Suriye'de yapılanlarla bu davayı birbirinden ayırmak mümkün değil. Suriye’ye milyonlarca ton silah, mühimmatı getirilen Suriye'deki yangına benzin dökenler bu davayı önümüze getirenlerdir. Bunun sonucunda IŞİD’e alan açanlar, ‘bunlar öfkeli İslamcı geçlerdir’ diyenler bu davanın saikleridir” dedi.
‘Kobanê’yi seyretmeyi tercih ettiler’
6-8 Ekim olaylarında DAİŞ’in Kobanê’ye saldırması üzerine HDP’nin Şengal’de yaşananların Kobanê’de yaşanmaması için devlet yetkilileri ile sayısız görüşmelerin yapıldığını hatırlatan Aydın, “Ama ülke içinde Kürtlere bir damla hakkı çok görenler Suriye ve Irak'ta Kürtlere bir damla özgürlüğü çok gördükleri için Kobanê’yi seyretmeyi tercih ettiler. Bu görüşmeler HDP’nin üst düzey yöneticileri tarafından Kobanê’ye yardım talebi Kobanê’ye götürülmesi, mutlak olan kadın, kadınların çocukların saldırıdan kurtulması için iletilen taleplerin sonuçsuz kalması ve bir çarenin bulunmaması üzerine yapıldı. Bu talep halka ‘gelin birlikte seslenelim. Duyamayan bu devletini yöneticilerine Kobanê için bir damla su, barış talebini duymayanlara duyurmak için gelin hep birlikte bağıralım’ demiştir. MYK’nın yaptığı çağrı budur” şeklinde konuştu.
‘Devlet kan dökülmesini istemiştir’
MYK’nın yaptığı paylaşımın bir “imdat çağrısı” olduğunu dile getiren Aydın, çağrıdan önce halkın bunu seslendirmeye başladığını hatırlattı. Tayyip Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşüyor” açıklamasına kadar halkın bunu seslendirdiğine dikkat çeken Aydın, “Devlet bu barışçıl eylemlerde kan dökülmeden sonlanmasını istememiş aksine kan dökülmesin istemiştir. Mahkeme heyeti kanaatlere yönelik sorular soruyor. Kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve suçlanamaz. Sayın Başkan her ne sebeple olursa olsun kullandığınız yargı ‘erki devletin’ zor araçlarından birisidir. Müvekkilleri mahkum etme maksadıyla soru soramazsınız. Soracağınız sorular eylemlere ilişkindir. Anayasanın 25. maddesini ihlal ederek bir yargılama yapıyorsunuz. Siz yetmiyorsunuz, buraya devletin her bir kurumu adına toplanıp getirilenlerin de bu soruları sormasına müsaade ediyorsunuz ve tam de ‘milli linç’ anlamına uygun bir şekilde yargılama yapmaya çalışıyorsunuz. Bu ‘mili linç’ gayreti dün Deniz Poyraz gibi bir masum insanın katledilmesine ortamın oluşturuyor. iktidar ortaklar provokasyon diyor. Provokatörler kim o zaman aynaya bakmaları gerekiyor” ifadelerinde bulundu.
‘Cinayetin sorumluları linç kampanyasını yürütenlerdir’
Dün HDP İzmir il binasında yapılan saldırı ve katliamın planlanmış bir katliam olduğunun altını çizen Aydın, Vedat Aydın, Musa Anter, Mehmet Sincar, Metin Can, Hasan Kaya ve binlerce masum insanın katledilmesinin devamı olan bir senaryonun parçası olduğunu kaydetti. Aydın, “Failler ise Çarkın gibi eli kanlı bir caniyi Yeşil gibi binlerce caniyi besleyip donatanlardır, fail bilinen biri. Medyada çokça silahlı fotoğrafı var. Burada vekillerin mesajlarını tek tek ortaya koyup soruyorsunuz. Sizin önünüze bunu devletin istihbaratı getirdi. Peki bu istihbarat bu ‘caninin’ paylaşımlarını bilmiyor mu? Bununla ilgili bir tedbir alınmadığı da görüyor. Bu bir Hrant Dink cinayeti. Faili herkesçe bilinen ama tedbiri alınmayan cinayetlerden biri dahadır. Bu cinayetlerin sorumlusu milli linç kampanyası yürütenlerdir, yargısıyla yasamasıyla yürütmesiyle. Bunların önü kapatılmak isteniyorsa barışa saygılı olunmalı. Kan dökülmesinin önünün kapatılması gerekiyor. İşte bu HDP’nin talebidir HDP’dir” dedi.