![](/staticfiles/news/165136/2021/06/04/823x463cc-ist-040621-siddet-basvurulari-sukran-eroglu-degerlendirme-manset.jpg)
'Kadınlar mekanizmalara ulaşamadıkları için başvuru rakamları düştü'
- 09:03 4 Haziran 2021
- Hukuk
Marta Sömek
İSTANBUL - Pandemi sürecinde artan erkek şiddeti ile yargıdaki cezasızlık politikalarını değerlendiren İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Şükran Eroğlu, kadınların evden çıkamadıkları, adliyelere ulaşamadıkları ve polisten yeterli desteği alamadıkları için adalete erişimde sıkıntı yaşadıklarını aktardı.
Durmak bilmeyen erkek şiddeti ve kadın katliamlarının 2020 yılının mart ayıyla beraber tüm dünyayı saran koronavirüs salgınıyla daha da arttığına her geçen gün tanık oluyoruz. “Tam kapanma” süreciyle beraber hız kesmeyen şiddete maruz kalan kadınlar ve gelen destek başvurularına ilişkin hazırladığımız serinin bu katmanında, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Şükran Eroğlu ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
2019’da 12 bin 101 kadının İstanbul Barosu'na başvuruda bulunduğunu belirten Şükran, bu başvurulardan hepsinin koruma tedbir kararları için başvurmadığını, bin 800 kadının tedbir kararı için başvurduğunu, boşanma için başvuranlarda da daima şiddet olduğunu ifade etti. Şükran, şiddet kapsamında yalnızca fiziki şiddet algılandığı için ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddetin üzerinde durulmadığını, boşanma davalarında da mutlaka bir ekonomik, psikolojik veya cinsel şiddet olduğunu gördüklerini paylaştı.
‘2020’de 9 bin 394 kadın başvuruda bulundu’
Koruma tedbir kararı istenmese de şiddetin varlığının her zaman söz konusu olduğunu kaydeden Şükran, 2020 yılında adli yardım bürolarına 9 bin 394 kadın başvuruda bulunduğunu aktarırken, 2019’a göre 2020 yılında sayının biraz daha düşmüş olduğunu ve bunu da pandemide kadınların mekanizmalara ulaşamamasına bağladıklarını belirtti. Kadınların karakollara gittiklerinde, “En güvenli yer eviniz, evinize gidin” şeklinde geri bildirimler aldıklarını dile getiren Şükran, bu yüzden de kadınların hukuki haklarını kullanmakta ve adalete erişimde sıkıntı yaşadıklarının altını çizdi.
'Adalete erişim sağlanamadı’
"Telefonlarla çok yoğun bir şekilde ulaşım oldu ama bunun adalete erişimi sağlanamadı çünkü kadınlar evlerinden çıkamadılar" diyen Şükran, kadınların hem sokağa çıkma yasağı, hem de o dönemde adli mekanizmaların yavaş işlemesi yüzünden birçok kadının sonuç alamadığını belirtti. Yine birçok kadının ev içerisinde şiddetin çok daha fazlasına maruz kaldığını vurgulayan Şükran, evlerinden çıkamadıkları, adliyelere ulaşamadıkları ve polisin yeterli desteği alamadıkları için adalete erişimde de sıkıntı yaşadıklarını ifade etti.
'Rakamların düşmesi şiddetin azaldığı anlamına gelmiyor'
Başvuru rakamlarının düşmesinin şiddetin azaldığı veya kadınların daha rahat bir ortama eriştikleri anlamına gelmediğine dikkat çeken Şükran, aksine şiddetin arttığının göstergesi olduğunu vurguladı. Şükran, yedi tane adli yardım büro kanallarına veya telefonla baroya ulaşabildiğini aktarırken, "Maddi durumu ne olursa olsun şiddet başvurularında hiçbir belge aramadan hemen bir avukat tayin ediyoruz ve avukat derhal koruma kararı için mahkemeye başvuruyor, bir gün içerisinde de koruma kararı çıkıyor" dedi.
‘Tedbir kararlarının süreleri 15 güne indirildi'
Başvuruda bulunan kadının isteğine göre sığınma evine gönderdiklerini belirten Şükran, 2019 yılında tüm adli yardımlarda 6284'e göre tedbir kararı istenen dosyalarda yaptıkları incelemeler sonucunda, genelde tedbir kararlarının en geç iki gün içerisinde verildiğini ve taleplerinin de yüzde 95'e yakınının kabul edildiğini gördüklerini paylaştı. Mekanizmanın çok hızlı bir şekilde işlediğini fakat tedbir kararlarının sürelerinin 15 güne indirildiğini dile getirdi. "Oysa 6 aya kadar verilebilir bu kararlar. Eskiden bütün aile mahkemeleri görevliyken şu anda her adliyede tedbir kararlarını bir aile mahkemesi veriyor, itirazlara da iki aile mahkemesi bakıyor" diyen Şükran, sürenin 2-3 aya kadar arttırıldığını aktararak hala altı ay verilmesi için talepte bulunduklarını da ekledi.
'Kadınlardan hiçbir yardım alamadıklarına ilişkin şikayetler aldık'
Şiddet vakalarının İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının ardından daha da olumsuz bir noktaya doğru ilerlediğine işaret eden Şükran, özellikle başvuru yapan kadınlardan polise gittiklerinde hiçbir yardım alamadıklarına ilişkin şikayetler almaya başladıklarını paylaştı. "Biz bir şey yapmayacağız direk adliyeye gidin" gibi beyanlarla karşılaştıklarını ve bu durum karşısında da kadınların "Ben nasıl adliyeye gideyim, fail ya beni takip ediyorsa" diye endişe duyduklarını ifade etti.
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın hala yürürlükte olduğunu ve yasanın derhal ve etkin bir şekilde uygulanması gerektiğinin altını çizen Şükran şu değerlendirmede bulundu: "Polisin kadını derhal baroya yönlendirip hukuki bir destek sağlaması lazım, eğer sığınma evine gitmek istiyorsa derhal Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi'ne (ŞÖNİM) yönlendirmek zorunda ve yine maddi bir desteğe ihtiyacı varsa kaymakamlık kanalıyla bunu yaptırması gerekiyor. Zaten 6284 sayılı yasaya göre kolluğun aslında tedbir kararı verme yetkisi de var, yani acil durumlarda kolluk tüm yetkileri kullanabilir."
'Kolluk üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeli'
Adli yardım talebinin önemine değinen Şükran, Ayşe Tuğba Arslan isimli kadının 23 defa savcılığa başvurduğunu ve en son sosyal medya hesabından, "Öldürülmemi mi bekliyorsunuz" paylaşımının ardından katledildiğini anımsattı. "Yine Diyarbakır'da meslektaşımız Müzeyyen Boylu 11 defa başvurmuştu ve alabildiği koruma kararları 10-15 gündü" diyen Şükran, bu noktada polisin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi çağrısında bulunarak, "Bırakın kadınları geri göndermeyi, derhal koruma tedbirlerini almaları gerekiyor" dedi.
'Polis görevini savsaklıyor'
İstanbul Sözleşmesi'nin taraf devletlere iç hukukta ne gibi düzenlemeler yapacağını söylediğini ve polisin bu noktada çok etin ve duyarlı davranması gerektiğini kaydeden Şükran, "Polis bunu yapmıyor, görevini savsaklıyor, biz bunun için de görevini ihmal etmekten suç duyurusunda bulunmalarını söylüyoruz kadınlarımıza ama maalesef ki korkuyorlar" ifadelerini kullandı. Şiddet mağduru kadınların zaten çok travmatik bir halde olduklarını belirten Şükran, ikincil bir mağduriyet yaşamak istemeyerek herhangi bir şikayette bulunmak istemediklerini ifade etti.
Herkesin şiddete uğrayabileceğini ve şiddete karşı asla sessiz kalınmaması gerektiğini dile getiren Şükran, "Ben avukatım ve avukat meslektaşım bir doktor tarafından öldürüldü, birçok avukat arkadaşımız da şiddete maruz kalıyor" sözlerini kullandı. Şükran, tüm dünyanın şiddetle uğraştığını belirterek mücadeleyi asla bırakmama çağrısında bulundu.
‘İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmemeliyiz'
Toplumdaki her bireyin şiddete karşı duyarlı davranması gerektiğine değinen ve 6284 sayılı yasada da, "Eğer şiddete tanık oluyor veya korumaya almak istiyorsanız yetkililere ihbarda bulunun" denildiğini anımsatan Şükran, ancak toplum olarak hep birlikte mücadele ederek şiddetin üstesinden gelineceğini kaydetti. Şükran son olarak, "Şiddet öyle bir sarmal ki çocuklara, ailelere ve topluma sirayet ediyor, bu yüzden de şiddete dur demek için İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmememiz gerekiyor" diye ekledi.