Tutuklu gazetecilerin avukatları: Sunduğumuz deliler dosyaya konulmadı

  • 09:07 17 Şubat 2021
  • Hukuk
 
Dilan Babat
 
VAN - Van’da 2 yurttaşın helikopterden atılarak, işkenceye maruz kalmasını haberleştirdikten sonra tutuklanan 4 gazeteci hakkında hazırlanan iddianameyi değerlendiren avukat Ekin Yeter, gazetecilerin yargılanması ile bir bütünen özgür basın faaliyetlerin engellenmek istendiğine dikkat çekerken, Barış Oflas ise müvekkilleri lehine sundukları delillerin dosyaya konulmadığını vurguladı.
 
Van'ın Çatak ilçesinde 11 Eylül 2020’de operasyona çıkan askerlerin gözaltına aldığı Osman Şiban ve sonrasında yaşamını yitiren Servet Turgut’un helikopterden atılarak, işkenceye uğramasını haberleştirdikten sonra 9 Ekim 2020’de tutuklanan muhabirimiz Şehriban Abi, gazeteci Nazan Sala, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur ile 17 Aralık’ta gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan muhabirleri Zeynep Durgut hakkındaki soruşturma tamamlandı. İddianame Van 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilirken, ilk duruşma ise 2 Nisan’da görülecek. Avukatlar Ekin Yeter ve Barış Oflas iddianameye ilişkin konuştu.
 
‘Haber notları suç unsuru gibi değerlendirildi’
 
Şehriban Nazan, Adnan ve Cemil’in 4 buçuk aydır tutuklu olduğunu hatırlatan Ekin Yeter, iddianamenin ise aylar sonra hazırlandığını kaydetti. Ekin, “Bu süreçte muhabirler dosya kapsamında bahsi geçen suç ile alakalı somut bir delil olmadan, kaçma ve delilleri karartma şüphesi olmadan, bir tedbir olduğu unutularak bir cezalandırma yöntemi gibi ele alınarak tutuklu bırakıldı. Gelinen aşamada hazırlanan iddianame ile birlikte açılan kamu davasında ve dosyanın delil durumuna bakıldığında gözaltı aşamasından farklı olarak dosya kapsamına somut delil sunulmadığını ve aslında dosyada hiçbir suç unsuru olmadığını bir kez daha görmüş bulunmaktayız. Müvekkil muhabirlerin haber kaynakları ile yaptıkları görüşmeler, haber içerikleri ile alakalı aldıkları notlar, bilgisayarlarından çıkan haber içerikleri suç unsuru gibi değerlendirilmekte, birbirleri ile yaptıkları basın faaliyetleriyle alakalı görüşmeler örgütsel hiyerarşi dahilinde talimat ve rapor verme şeklinde yansıtılmaktadır” dedi.
 
‘Haberlerin örgütsel nitelik taşıdığı iddia edildi’
 
Gazetecilerin tutuklanmasının gerekçelerinden birinin de “sarı basın kartlarının olmaması” olduğunu dile getiren Ekin, “Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığı’na ait sarı basın kartı olup olmaması da muhabirlerin gazeteci olup olmadıklarını gösteren başlıca delil olarak kabul edilmektedir. Yine ajanslar tarafından yapılan haberlerin tamamının örgütsel nitelik taşıdığı değerlendirilmektedir. Ancak biz soruşturma aşamasında Mezopotamya Ajansı’nın yapmış olduğu haber içeriklerinin istatistiklerini sunduk dosyaya. Bu istatistikler de gösteriyor ki, ajans kadın, çocuk, yaşam, ekoloji, ekonomi alanlarında birçok haber yapmakta ve bunların istatistiksel olarak oranları muhalif siyasi haberlerin çok daha üzerinde bir sayıya tekabül etmekte” diye belirtti.
 
‘Sunduğumuz delillere iddianamede yer verilmedi’
 
“İddianame hazırlanırken hiçbir suretle lehe delillere sunduğumuz verilere yer verilmemiş” diyen Ekin, şunları kaydetti: “Bu hususlar basın kanunu, ceza kanunu ve diğer yerel mevzuat, yüksek yargı içtihatları ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleri kapsamında değerlendirildiğinde; kesinlikle hukuki bir değerlendirme yapılmadığının, basın faaliyetlerinin illiyet bağı olmadan haksız ve hukuka aykırı bir biçimde örgütle irtibatlı gösterilerek kriminalize edilmeye çalışıldığının, tüm bunların bir bütünen özgür basın faaliyetlerin engellenmesi ve muhalif seslerin kısılması amaçlı gerçekleştirildiği açıkça görülüyor. Bu suçlamalar ile binlerce gazeteci terörist damgası yeme riski ile karşı karşıyadır. Van büro muhabirlerinin alacağı herhangi bir mahkumiyet geniş bir tesir alanına sahiptir. Görülmektedir ki, hukuki güvenlik ilkesi, düşünce ve ifade özgürlüğü yerle yeksan edilmektedir. Van muhabirlerine bir bütünen tüm basın kuruluşlarının ve insan hakları alanında faaliyet gösteren STK’ların sahip çıkması gerekmektedir.”
 
‘İddiaya ilişkin somut delil yok’
 
Tutuklanan gazeteciler hakkında “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” iddiasıyla iddianamenin hazırlandığını söyleyen avukat Barış Oflas da gazetecilerin KCK ile bağ kurularak, “basın alanı” adı altında ele alınmaya çalışıldığına dikkat çekti. Barış, “KCK basın alanı iddiası iddianamede temellendirilmiştir. Bu iddiaya ilişkin iddianamede herhangi bir somut delil bulunmamaktadır. Gazetecilerin salt gazetecilik faaliyetleri ve yaptıkları haberler üzerinden bu şekilde yapılan değerlendirmede haber yapma özgürlüğü ile masumiyet karinesi yok sayılmıştır. 5. Ağır Ceza Mahkemesi de temsille beraber gazetecilerin tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir. Bu karara karşı itirazlarımızı yapacağız. Temelsiz iddialarla düzenlenen iddianamede düşünce ve basın hürriyetine ilişkin taleplerimiz dikkate alınmamış, müvekkillerimizin lehine sunduğumuz delillere değinilmemiştir” ifadelerinde bulundu.