‘Kayyımlara karşı ses çıkarmaya devam edeceğiz’

  • 09:05 25 Şubat 2025
  • Siyaset
Neslihan Kardaş
 
QERS - İktidarın kayyım politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan DEM Parti Milletvekili Sümeyye Boz, iktidarın bir yandan halkı yoksulluğa hapsederken, bir yandan da savaş sermayesini zengin etmeye ve kendi iktidarını bu şekilde meşruymuş gibi göstermeye devam ettiğini belirterek “Buna karşı da kadınlar en başta olmak üzere her alanda ses çıkarmaya devam edeceğiz” dedi.
 
Kürt halkının yerel yönetimlerde belirlediği iradelerine AKP iktidarı 3 dönemdir kayyım atıyor.  31 Mart 2024 Yerel Yönetim Seçimlerinin ardından ilk olarak Colemêrg’ê atandı. Son olarak da önceki gün Qers’in Qaxizman ilçesine kayyım atanarak halkın iradesi gasp edildi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mûş Milletvekili Sümeyye Boz kayyım atamalarını değerlendirdi. 
 
‘Kayyım politikaları artık sadece Kürt halkına yönelik değil’
 
Kayyım politikalarından bahsedildiğinde sadece şu an yaşananlar değil, genel anlamda iktidarın tarihsel olarak Kürtlere, Kürt halkına, diline, kültürüne, varlığına yönelik saldırılara bakmak gerektiğini ifade eden Sümeyye Boz, “Kayyımlar da Kürtlere karşı yıllardır sürdürülen politikaların bir başka boyut ve en kullanışlı hale getirilmiş olanıdır. Ancak şöyle bir boyutuna da dikkat çekmek gerekiyor, özellikle bu son seçimden sonra bu kayyım politikaları artık sadece Kürt halkına yönelik değil, Kürtlerin ittifak kurduğu, güçlerine birleştireceği, muhalefeti güçlendireceği birleşik mücadele zeminlerinin tamamına dönük bir saldırı politikasına dönüştüğünü görüyoruz. Ulus, devlet aklının bir kentteki demokratik ulusu inşa etme ya da o kentte yaşayanların bütün bileşenleri ve farklılıkları ile kendi iradesini kentin her alanına yedirme, yönetme becerisine dair de bir müdahale olarak görmek gerekiyor” dedi.
 
‘Ses çıkaran bütün anlayışlara karşı saldırıları görmek gerekiyor’
 
Sümeyye Boz, Kürtler ve dostlarının her birisinin bir kentin inşasında bütün farklılıkların birlikte olması gerektiğine inanan bütün kesimlerin hedef alındığını belirtti. Sümeyye Boz, “Bugün Türkiye’nin batısındaki belediyelere yönelik saldırılarda da oradaki meclis üyelerinin, belediye başkan yardımcılarının, HDK’ye yönelik saldırıların hepsinin altında iktidarın tekçi, cinsiyetçi anlayışına karşı ses çıkaran bütün anlayışlara karşı saldırıları görmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
 
‘Eşbaşkanlarımıza yönelik olan bir saldırıyı sadece siyasi olarak algılamıyoruz’
 
Üç dönemdir uygulanan politikaya bakıldığında ise sadece üç dönemle ilgili değil, Kürtlerin, varlığını ifade ettiği her alanda müdahale olduğunun altını çizen Sümeyye Boz, şunları belirtti: “Özellikle belediye, yerel yönetimlerle ilgili yere geldiğimizde Edip Solmazlara kadar gitmek gerekiyor. Bu kadar çarpıcı bir tarihsel geçmiş var. Ve oradan bugüne kadar da devam eden araçsallaştırılmış kullanışlı hale getirmiş inkar, imha politikalarının toplumun her alanına sirayet edecek şekilde formasyon edilmiş halini görüyoruz. Burada Kürt’ün diline, kültürüne, kendi seçilmişleri ile kurmuş olduğu bağa, yaşadığı alana dönük de bir saldırı var. Çünkü biz biliyoruz ki Kürt halkının yerelde seçmiş olduğu eşbaşkanlar sadece eşbaşkan değiller. O kentte yaşamış, o kentin kültürünü, dilini, yaşayış biçimini, kadın-erkek ilişkilerini iyi bilen, okuyan, bir mahalledeki ihtiyacın ne olduğunu iyi bilen kişiler. Aynı zamanda o kentin birer temsili. Ona yönelik yapılan bir operasyon, yok sayma meselesi halkın bütün yaşam alanına yapılan bir darbe pratiğidir. Bu yüzden biz eşbaşkanlarımıza yönelik olan bir saldırıyı sadece siyasi olarak algılamıyoruz. Evet, özünde siyasi darbedir ama detaylandırdığımızda Kürt halkının varlık mücadelesi sadece siyasi bir varlık olmaktan ibaret değil. O yüzden onlar kültürel, tarihsel yani topyekun bir varlık mücadelesi yürüten bir halk oldukları için bu onların varlığının yapı taşlarının oluşturan her şeye yönelik bir saldırı, yok etme politikasıdır.” 
 
‘Kayyım atamak için nasıl hukuki kılıflar uydurulduğunu görüyoruz’
 
Kayyım politikalarının hukuki olmadığını ve sadece siyasi bir saldırı da olmadığını dile getiren Sümeyye Boz, “Biz şu an her ne kadar adalet akademilerinin ne kadar taraflı bir örek olduğunu ifade ederken, yargının bir siyasi ideolojinin argümanı olduğunu da görüyoruz. Artık Türkiye’de bağımsız bir yargıdan söz etmek mümkün değil. Çünkü hukuku da yargıyı da kendilerine bir araç edinmişler ve kendi çıkarlarına uygun bir şekilde kullanmaya başlamışlar. Biz bunu Kobanê kumpas davasında da gördük. Yine yanı şekilde belediye eşbaşkanlarına yönelik de görüyoruz. Abdullah Zeydan’ın davasında bilirkişinin delillerine rağmen hukukun siyasi argümanlarla hareket ettiği bir ceza ortaya çıktı. Kağızman belediyesinde de yine aynı şekilde bir durumu görüyoruz. Burada da kayyım için nasıl hukuki kılıflar uydurulduğunu görüyoruz” sözlerine yer verdi.
 
‘Halkın kaynaklarının başka alana harcanması da özel savaş politikasıdır’
 
Kayyım politikalarının sadece hırsızlıkla alakalı bir şey olmadığını da vurgulayan Sümeyye Boz, “Evet, kayyım hırsızlıktır, gasptır, talandır. Bunlar elbette ki var. Ama bu işi özünde topyekun daha büyük bir mesele var aslında. Bir halkı yok saymanın kendi kendini yönetme becerisinin de yok edilmesidir. Bu bir kültürü de yok etmeyi, bir coğrafyayı yok etmeyi de içerisinde barındırıyor. Bir kentin kayaklarının kentin kendi ihtiyaçlarını karşılamasından ziyade yine iktidar ve çevresindeki kişilere peşkeş çekilmesi, halkın kaynaklarının başka alana harcanması da aynı zamanda özel savaş politikalarının bir başka boyutudur. Kenti kaynaksız, tarihsiz, coğrafyasız, insansız bırakmaya dönük politikaların bir bütünü olarak görmek gerekiyor” şeklinde konuştu. 
 
‘Kadınlar en başta olmak üzere her alanda ses çıkarmaya devam edeceğiz’
 
Sümeyye Boz, İktidarın bir yandan halkı yoksulluğa hapsederken, bir yandan da savaş sermayesini ve alanını zengin etmeye ve kendi iktidarını bu şekilde meşruymuş gibi göstermeye devam ettiğini söyledi. Sümeyye Boz, şöyle dedi: “Buna karşı da kadınlar en başta olmak üzere her alanda ses çıkarmaya devam edeceğiz. Çünkü toplumsal özgürlük, barış için de kayyım politikalarına karşı da e önde mücadele edenler hep kadınlar oldu. Bu direnişin karşısında her zaman baskı gören, şiddetle karşı karşıya kalan kadınlar bundan da vazgeçmediler. Yine 10 Şubat’ta TJA öncülüğünde, kadınların örgütlediği bir özgürlük yürüyüşü vardı. Buna dönük polisin hunharca, vahşice saldırıları da hem eşyaşama hem kadınların sosyal alanda, sokakta, siyasette ve hayattaki varlığına yönelik tahammülsüzlüğün de göstergesiydi.” 
 
Saldırılar birbirinden kopuk değil
 
Sümeyye Boz son olarak “Bir yandan 2025 yılını ‘aile yılı’ ilan edip kadınları eve hapsetmeye çalışan zihniyetin sokağa çıkan kadına yönelik bir tahammülsüzlüğüydü aslında. Yani bütün bunlar birbirinden kopuk değerlendirebileceğimiz durumlar değil. Başta gençler ve kadınlar olmak üzere kayyım politikalarının bu yok sayan, inkar eden yaklaşıma karşı hep birlikte olmaya çağrı yapmak istiyorum.”