5 yıldır tek soru: Gülistan Doku’ya ne oldu?

  • 09:02 4 Ocak 2025
  • Güncel
Neslihan Kardaş
 
DÊRSIM - Gülistan Doku’nun 5 yıldır bulunamamasını değerlendiren İHD yöneticisi Nilüfer Aktağ, Gülistan Doku’nun bulunması için kadınların ve ailenin iradesinin ilk günkü gibi güçlü olduğunu söyledi. Nilüfer Aktağ, “Yetkin bir sorgulama, adil bir yargılama ve bir kadının akıbetinin öğrenilmesi için birlik olunmadığına tanık olduk. Yetkililer bizim Gülistan’ı sorduğumuz gibi sormadı” dedi.  
 
Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku, 5 Ocak 2020 yılında Dêrsim’de şüpheli bir şekilde kayboldu. Aradan geçen 5 yıla rağmen hala Gülistan Doku’ya ilişkin hiçbir gelişme kat edilmedi. Ailesinin kayıp ihbarı üzerine arama çalışmaları başlatılırken, yapılan araştırmalar sonunda Gülistan Doku'nun cep telefonunun en son Uzunçayır Baraj Gölü üzerindeki Sarısaltuk Viyadüğü'nde sinyal verdiği belirlendi. Gülistan’ın suya atlama ihtimali göz önünde bulundurularak, Munzur Nehri’nde arama çalışmaları yapıldı; ancak yapılan arama çalışmalarında Gülistan’a dair hiç bir ize rastlanmadı. Olayda baş şüpheli olan Zainal Abarakov ve polis olan babası Engin Yücel hiç gözaltına alınmazken, haklarında olaya dair bir soruşturma yürütülmedi.
 
Gülistan Doku kaybolduğu tarihten bu yana başta Dêrsim olmak üzere Türkiye ve Kürdistan’ın birçok yerinde akıbetini sormak için çeşitli eylem ve etkinlikler düzenleniyor. 5 Ocak 2020’den bu yana kadınlar her yerde “Gülistan Doku nerede” diye sormaya devam ediyor.
 
Gülistan Doku’nun 5 yıldır hala bulunamaması ve yürütülen soruşturmanın yetersizliğine ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) Dêrsim Şubesi yöneticisi Nilüfer Aktağ değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Yetkililer bizim Gülistan’ı sorduğumuz gibi sormadı’
 
Gülistan Doku davası hakkında yıllardır konuşulduğunu ve herkesin bu konuyla ilgili bilgi sahibi olduğunu ifade eden Nilüfer Aktağ, sürecin başından beri yanlış yürütüldüğünü vurguladı. Davanın yanlış bir varsayımla başladığını belirten Nilüfer Aktağ, “O varsayım ise Gülistan'ın intihar ettiğiydi. Başından itibaren soruşturma böyle bir kurguyla başlatıldı ve dolayısıyla bütün böyle yürütüldü. Yani bir cinayet şüphesiyle yürütülmediği için bir cinayetle ilgili bir delil toplama muhtemel şüphelileri bu konuda sorgulama olmadı. Bu sebepten soruşturma başından itibaren yanlış başlatıldı. Sonra zaman içerisinde ortaya atılan iddianın gerçekliği sorgulandı ve doğru olmadığı kanıtlanmış oldu. Sonraki süreçlerde de yargıdaki insanlar değişti ve süreç hep bir şekilde sadece sürdürüldü. Yani bu belirsizlik sürdürüldü ve başından itibaren etkin bir soruşturma başlatılmadı. 6 yıldır yaşanan ve gelinen nokta maalesef bu. Yetkin bir sorgulama, adil bir yargılama ve bir kadının akıbetinin öğrenilmesi için birlik olunmadığına tanık olduk. Yetkililer bizim Gülistan’ı sorduğumuz gibi sormadı” dedi.
 
‘Olay unutturulmak istendi’
 
Bu tür davalarda en başından itibaren toplanması gereken delillerin olduğuna değinen Nilüfer Aktağ, Gülistan Doku davasında bunların ihmal edildiğini ve yok edildiğini söyledi. Nilüfer Aktağ, “Ne kriminal incelemeler yapıldı, ne şüphelilerin dijital materyallerine el konuldu ne de bu insanlar gerçekten bir cinayet şüphesiyle yargılandı. Aksine sanki bir kayıp yakınıymış, arkadaşıymış gibi sorgulandı ve buradaki mülki amirler tarafından başka yere taşınmaları için teşvik edildi. Tartışmanın yaşandığı gün kullanılan arabanın incelenmemesi gibi birçok ihmal vardı. Aslında olay unutturulmak istendi. Bir şekilde zamana yayılarak, artık kimse sormadığında olayın bir şekilde kapatılacak bir dosyaya dönüşecekti. Kadın cinayetleri hiçbir zaman politik bir cinayet olarak görülmüyor ama biz kadınlar yıllardır bunun sistematik bir kıyım olduğunu söylüyoruz. Ama devlet bunu böyle görmüyor. Sadece ‘aile içi şiddet’ gibi başlıklar altında ele alıyor. Bu yüzden bu tür dosyalar da bir süre sonra kapatılıyor. Bu dosyanın bugüne kadar kapatılmamasının nedeni ise ailesinin ve biz kadınların mücadelesidir. Biz de ailesi de yıllardır Gülistan’ın akıbetini sormaktan vazgeçmedik. Bu mücadele dosyanın kapanmamasını sağladı. Yoksa belki de devlet bir aşamadan sonra kapatmak isteyecekti” şeklinde kaydetti.
 
‘Kadınların hak aramalarının önü tıkanıyor’
 
Türkiye’nin herhangi bir kentinde şiddete uğramayan bir kadının olmadığını dile getiren Nilüfer Aktağ, “Kadınlar şiddete maruz bırakılma yönleriyle de çok benzeşiyorlar. Buralarda da en basitinden devletin eylem etkinlik yasakları ile kadınların önünü kesmesi bile bir şiddet türüdür. Aynı zamanda üniversiteli kadınların maruz kaldıkları özel şiddet biçimleri olabiliyor. Ama bunun ötesinde devletin buraya sürekli güvenlikçi politikalarla yaklaşması, burayı potansiyel bir tehdit olarak görmesi buraya yönelik özel teknikler oluşturuyor. Bunlarla birlikte kadınları hak aramalarının önü tıkanmış oluyor. Çünkü bazı yerlerde bazı mekanizmalara takılıyoruz. Belki başka bir yerde bu kadar sıkı bir yargı mekanizmasına takılamayacakken, burada bir tepki eylemine bile ertesi gün valilik tarafından yayınlanan eylem- etkinlik yasağı veya soruşturmalarla güvenlik bir sorunuymuş gibi tanımlanmak isteniyor. Hepimizin bildiği gibi buralarda çok yoğun güvenlik personeli var. Kolluğun sayısının bu kadar yoğun olması burayı daha özgün kılıyor. Ama maalesef Türkiye'nin her yerinde sistemli ve ortak bir akıldan çıkan bir şiddet ve baskı mekanizması var” ifadelerini kullandı.
 
‘Gülistan’ın akıbeti açığa çıkarılana kadar soracağız’
 
Gülistan Doku’nun davasının kadınların hayatında sembolik bir dava olduğunu işaret eden Nilüfer Aktağ, “Hem kadın örgütleri hem de kadın mücadelesi açısından kapsayıcı bir şemsiye oldu. Israrla sormak, vazgeçmemek, her gün hatırlatmak, sürekli dayanışmaya büyütmek konusunda kadınlar geçmişe göre çok daha bilgili ve deneyimli. Bu yüzde çok çeşitli yöntemlerle mücadele ediyorlar. Biz de burada Gülistan davasında da buradaki diğer olaylarda da çok çeşitli yöntemlerle mücadele ediyoruz. Öğreniyoruz. Başka eylem yöntemleri geliştirmeye çalışıyoruz ve bunu yapmaya devam edeceğiz. Gülistan davasında kadınların iradesi de ailesinin iradesi de ilk günkü gibi güçlü. Bu acı da bizim için ilk günkü gibi taze ve asla değişmeyecek. Gülistan’ın akıbeti açığa çıkarılana kadar aynı kararlılıkla soracağız. Biz Gülistan’a ne olduğunu öğrenmek istiyoruz ve öğreneceğiz” sözlerine yer verdi.
 
 

Etiketler:

ihd saldırı jinnews