'Gazetecilik hep var olacak!'
- 09:02 29 Aralık 2024
- Güncel
Arjin Yüksekbağ
ANKARA - Ellerinde fotoğraf makinası olan gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ın katledilmesine ve gazetecilere yönelik saldırılara dikkat çeken gazeteci Ceren Bayar, "En hukuksuz dönemlerde bile gazetecilik hep var ve hep var olacak” dedi.
Kuzey ve Doğu Suriye'deki gelişmeleri takip eden gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, Türkiye’ye ait SİHA saldırısı sonucu 19 Aralık’ta katledildi. Gazetecilerin katledilmesi dünya çapında tepkilere neden olurken, Kürdistan ve Türkiye’de alanlara çıkan özgür basın emekçileri ise gözaltına alındı, 7 gazeteci tutuklandı. Türkiye genelinde 48 gazeteci haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde tutsak. En son açıklanan verilere göre ise Türkiye, Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 158'inci sırada yer alıyor.
Kirli savaş politikaları açığa çıksın istemiyorlar
Hakikati kalemleriyle, çektikleri görüntülerle halka ulaştırmak için canları pahasına mücadele eden özgür basın emekçileri, geçmişten günümüze devletin ve katliamcı zihniyetin hedefi. Devletin kirli savaş politikalarının açığa çıkmaması adına özelde özgür basına bu denli yönelmeleri, baskı ve sindirme, cezasızlık politikaları Türkiye için yeni değil. Bu saldırı ve katliamları meşrulaştırmak adına kullanılan dilden, havuz medyasında bunu destekler nitelikte olan “Gazeteci değil, terörist” tartışmalarıyla yaratılmak istenen algıya değin, özgür basın baskı ve tutuklamalarla hedef haline getiriliyor.
Hakikati yazan, görüntüleyen gazetecilere Türkiye özgülünde gelişen tepki, saldırı ve baskı politikalarına ilişkin gazeteci Ceren Bayar, değerlendirme yaptı.
‘Asıl olan sivillerin can güvenliğinin sağlanması’
“Canları pahasına sorumluluklarını yerine getirmeye çalışan gazeteciler asla bombaların, kurşunların hedefi olmamalıdır” diyen Ceren Bayar, “Çatışmalı ortamlarda başta sağlık emekçileri ve gazeteciler olmak üzere tüm sivillerin can güvenliği sağlanmalı, siviller asla hedef alınmamalıdır. Bölgede ciddi bir kaos ve can güvenliği sorunu varken sivillerin can güvenliğini gözetmek temel sorumluluktur. Filistin'de de, Suriye'de de, Ukrayna'da da; tüm çatışmalı ortamlarda temel insan hakları gözetilmelidir” dedi.
'Gazeteciler asla bombaların kurşunların hedefi olmamalıdır'
Gazetecilerin katledilmelerini ülke genelinde gelinen aşama için kaygı verici olduğunu söyleyen Ceren Bayar, “Halkın doğru habere ulaşması gibi bir sorumluluğu böylesi zorlu bölgelerde canları pahasına yerine getirmeye çalışan gazeteciler de asla bombaların, kurşunların hedefi olmamalıdır. Pek çok gazetecinin Türkiye'de basın açıklamalarında, eylemlerde birlikte mesai yaptığı, yaptıkları haberlerle, çektikleri fotoğraflarla tanıdığı; ellerinde silah değil fotoğraf makinesi olan Daştan ve Bilgin'in bu şekilde hayatını kaybetmesi kaygı vericidir” diye belirtti.
‘Geçmişten günümüze Kürt gazetecileri hedef alındı’
Cezasızlık politikalarıyla yıllardır süregelen ve aydınlatılamayan faili meçhul cinayetlere de değinen Ceren Bayar, “Sadece gazetecilere yönelik de değil, kadın cinayetleri, işçi cinayetleri, 10 Ekim, Sivas, Maraş gibi katliamlar, 90'ların faili meçhul cinayetlerine ilişkin davalarda onlarca yüzlerce kez failler cezasız kaldı. Gazetecilerin hedef alınması da yeni değil. Çok uzak geçmişe değil 90'lara uzansak Kürt gazetecilerin hedef alındığını, suikastlara uğradığını hatırlarız” diye konuştu.
Kaos aralıklarında gazetecilik hep vardı olmaya da devam edecek
Gazetecilerin Türkiye’de en fazla maruz kaldıkları sorunsalın yargı kıskacı ve tehdidi olduğuna dikkat çeken Ceren Bayar, “Gazeteciler tüm dünyada, özellikle demokrasinin güçlü olmadığı, fikir ve ifade özgürlüğüne değer verilmeyen ülkelerde hedeftedir. İktidarlar, sermaye, politikacılar kendilerine dokunan bazı gerçeklerin bilinmesini istemezler. Gazetecilerin işi tam da budur. O gizlenmek istenen gerçekleri kamuoyuna duyurarak olumlu yönde değişim ve dönüşüme katkı sunmak. Bu yüzden yolsuzluk, savaş suçları, işkenceler, iş cinayetleri, kadın cinayetleri, hukuksuz yargılamalar haberdir. Bunları yazan gazeteciler de hedeftir. Türkiye'de de gazeteciler çoğunlukla yargı tehdidiyle karşı karşıya. Meslekte direnen gazeteciler giderek azalıyor ama bitmiyor. Dünyada da böyle Türkiye'de de böyle. En hukuksuz dönemlerde bile gazetecilik hep var ve hep var olacak” ifadelerini kullandı.
‘Yapılan açıklamalar asla tutuklama gerekçesi olmamalı’
Farklı seslerin, fikirlerin, itiraz ve eleştirilerin ülkeleri, düşündüklerinin aksine daha ileri taşıdığını ifade eden Ceren Bayar, “Basın ve ifade özgürlüğü gibi toplantı, gösteri yürüyüş yapma hakkı önünde de büyük engeller var Türkiye'de. Anayasal hakların engellendiği bir dönemden geçiyoruz. Oysa itiraz, eleştiri, farklı fikirler ülkeleri ileri taşır. Yönetenler en radikal, en kabul edilemez düşünceye bile tahammül etmelidir. Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın ölümünü protesto etmek isteyen meslektaşlarımızın yapmak istedikleri açıklamanın engellenmesi, gazetecilerin tutuklanması da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Yaptıkları açıklama, itirazları, talepleri asla tutuklama gerekçesi olmamalıdır” şeklinde konuştu.
‘Gazetecilerde ortak bilinç ve duruş olmalı’
Son olarak, özelde gazetecilere ve meslek örgütlerine çağrısı olduğunu kaydeden Ceren Bayar, sözlerini şöyle noktaladı: “Yetkililer bireylerin çağrılarıyla siyasetlerini, uygulamalarını değiştireceğini zannetmiyorum. Ama gazeteciler, hak savunucuları yan yana durur, ayrım yapmaksızın tüm gazetecilerin haklarını savunur ve ses çıkarırsa yetkililer pozisyonlarını sorgulayabilir. Ama ne yazık ki Türkiye'de gazetecilerde böylesi bir ortak bilinç ve duruş yok. Bu yüzden de gazetecileri hedefe koymak son derece kolay oluyor.”