‘Asrın Çağrısı için gereklilikler yerine getirilmeli'

  • 09:01 12 Mart 2025
  • Güncel
Rozerin Gültekin 
 
İSTANBUL - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısına dair konuşan Asrın Hukuk Bürosu avukatı Suzan Akipa, “Toplumu yeni bir yaşama çağıran çağrının başarılı olması için gerekliliklerinin yerine gelmesi ve ‘Umut Hakkı’ kararının yerine getirilmesi gerekiyor” dedi.  
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha Milletvekili Ömer Öcalan, 23 Ekim’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme gerçekleştirdi.  İlerleyen süreçte ise  Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’den oluşan DEM Parti İmralı Heyeti, ilk olarak 28 Aralık 2024’te İmralı Cezaevi’ne giderek, Abdullah Öcalan ile görüştü. Bu görüşmenin ardından bir dizi ziyaret gerçekleştiren heyet, ikinci görüşmeyi ise 22 Ocak’ta yaptı. Heyet üçüncü görüşmeyi ise 27 Şubat’ta gerçekleştirmiş ardından “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısında bulundu. 
 
Asrın Hukuk Bürosu avukatı Suzan Akipa, “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısına dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Sayın Öcalan tecride rağmen devasa bir teorik güç geliştirdi’
 
Tarihi ve zorlu bir süreçten geçildiğini dile getiren Suzan Akipa, Abdullah Öcalan’ın çağrısına dair değerlendirmelerde bulundu. Suzan Akipa, “Hem barışın hem de demokratik toplumun inşa edilmesinin zeminin nasıl olması gerektiğine dair sorulara, çok tarihsel ve aynı zamanda güncel şekilde cevap veren bir Sayın Öcalan gerçekliği ile karşı karşıyayız. Sayın Öcalan, hem barışın hem de demokratik toplumun nüvelerinin tarihte gizli olduğunu ama mevcut süreç içerisinde yapı bozumuna uğratıldığını söylüyor dolayısıyla hem barışın hem de demokratik toplumun yeniden inşasını önceleyen ve bunun tarihsel sorumluluğunu alan bir Sayın Öcalan gerçekliği var. Bu çağrının barış ve demokratik toplumun teorisi olması gibi bir anlamı da var. Yapı bozumuna uğratılan Türk-Kürt ilişkilerinin yeniden inşasına tüm halkları odaklayan bir çağrı. Çağrıda Sayın Öcalan’ın geliştirdiği önceki teorilerinden farklı yanları bulabilmek mümkün ama sıfırdan gelen bir teori değil. Sayın Öcalan ömrü boyunca çok büyük bir tecride rağmen devasa bir teorik güç geliştirdi. Bu teorik güce denk çağrılar yaptı. Teorik gücün pratiğe geçirilmesi noktasında kendisinde güç gördü” dedi. 
 
‘Sayın Öcalan’ın çağrısı toplumun kurucu öznesi olan kadınlara’
 
Abdullah Öcalan’ın gücünün kadınlarda, gençlerde, Türkiye halklarında ve 2023’te başlatılan küresel kampanya ile birlikte uluslararası mekanizmalarda çok ciddi bir karşılık gördüğünü dile getiren Suzan Akipa, “27 Şubat’ta paylaşılan mesajı Sayın Öcalan’ın önceden ürettiği teorik ve pratik gücünün, savaş siyasetine karşı barışı inşa etmesinin ve demokratik toplumun yeniden inşasını hedefleyen gücünün devamıdır. Çağrının her bir maddesi incelikle olarak değerlendirmeli ki yaşamsal kılınabilsin. Sayın Öcalan’ın çağrısı sadece makro olarak ülkelerin dış siyasetine, halkların birbiri ile ilişkisi geliştirmesine dair değil mikro politikaları da düzenleyen bir çağrı. Demokratiklik ilkesi inşa edilecekse en başta kadın ve erkek diyaloğundan başlanılması gerekiyor diyor. Savaş sürecinde en çok etkilenenler kadınlardı dolayısıyla Sayın Öcalan’ın çağrısı barışın, demokratik toplumun kurucu öznesi olan kadınlaradır. Barış ve demokratik toplum kadının kurtuluşudur ama aynı zamanda kadının kurtuluşu barış ve demokratik toplumu sağlayabilecek en önemli dinamiktir.”
 
‘Gökten zembille gelecek farklı bir yola gerek yok’
 
Uzun zamandır İmralı’da derinleştirilmiş tecrit uygulandığının altını çizen Suzan Akipa, Abdullah Öcalan’ın çağrısının ardından tecridin kaldırılarak çalışma koşullarının oluşturulması gerektiğini belirtti. Suzan Akipa, “Bir tarafta tecrit rejimi devredeyken diğer taraftan barış ve demokratik toplum inşasını beklemek büyük bir çelişki olur. Çağrının yaşam bulması için en öncelik olarak muhatap olan Sayın Öcalan’ın derhal çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerekiyor. Bunun hukuki zemin zaten hazır. 2014’de ‘Umut Hakkı’ ihlaline dair verilmiş bir karar var. Bu karar 25 yıldan sonra artık kişinin fiziki özgürlüğünün sağlanmasını ya da sağlanmasını garanti altına alan mekanizmaların kurulması gerektiğini söylüyor. Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için ‘Umut Hakkı’ kararı var. Bu kararların uygulanması ve ‘Umut Hakkı’ kararının yerine getirilmesi hükümetin hukuk içerisinde hareket etmesi demektir bunlarda Sayın Öcalan’ın çalışma koşullarının, fiziki özgürlüğünü getirecek adımların en başında geliyor. Gökten zembille gelecek farklı bir yola gerek yok. Vatandaşların ifade ve örgütlenme özgürlüğünü garanti altına alan hukuki düzenlemelerin olması ve güvence altına alınması sürecin başarılı olması açısında öncelikli şart olarak görmek gerekiyor” sözlerini kullandı.  
 
Avukat görüşmesi hala gerçekleştirilmiş değil
 
İmralı’ya 2019 yılından bu yana avukat görüşü gerçekleştirilmemesine karşı İmralı Heyeti’nin son gerçekleştirdiği ziyarette Asrın Hukuk Bürosu avukatı Faik Özgür Erol’unda yer almasına da değinen Suzan Akipa, “İmralı adasında 2011’den bugüne kadar sistematik olarak avukat yasaklarının verildiği, hatta mutlak haber almanın mümkün olmadığı bir süreçten geçtik. Sadece 2019 yılında 5 avukat görüşmesi yapılmıştı. Nitekim avukat görüşmeleri, açlık grevcilerinin ve kamuoyu vicdanının hükümet üzerinde yarattığı basıncın sonucu olarak gerçekleşmişti. Sayın Öcalan’ın yanındaki 3 arkadaşı ise bugüne kadar hiç avukat görüşü gerçekleştirmedi. Ağır süreçten sonra büro arkadaşımız sevgili Özgür’ün heyette yer alması bizim açımızdan anlamlı ve önemliydi. ‘Siyasi ve hukuki’ söylem meselesine belki denk değil ama küçük bir adımı olarak görmek gerekiyor. Avukat görüşü olmasa da sevgili Özgür’ün hem Sayın Öcalan ile hem de 3 arkadaşı ile ilişki kurması önemli çünkü ilk ağızdan bir iletişim kuruldu. Ama bu bir avukat görüşü değil hala daha Asrın Hukuk Bürosu olarak haftada iki kez yaptığımız avukat görüş başvurularına cevap verilmiyor.  Çağrının başarılı olması açısından avukat görüşlerinin başlanması ve düzenli olarak devam etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Sayın Öcalan’ın sözü toplumla buluşmalı’
 
Suzan Akipa, son olarak şu ifadeleri dile getirdi: “Türkiye’de uzun zamandır hukuk uygulanmıyor zaten söz konusu İmralı adası olunca hukuk hepten rafa kaldırılmış durumda. Anayasa, yasalar, cezaevi yönetmelikleri, uluslararası sözleşmeler, AİHM’in ihlal kararları, BM Komitesi’nin tedbir kararı, Bakanlar Komitesi toplantı sonuçları hiçbir şekilde uygulanmadı. Toplumu yeni bir yaşama çağıran çağrının başarılı olması için gerekliliklerinin yerine gelmesi gerekiyor. Sayın Öcalan’ın sözünün direk toplumla buluşması ve muhataplarına iletilmesi gerekiyor. Sayın Öcalan adına çağrı yapmak nereye kadar devam edecek bu çok hakiki bir yöntem değil. Çağrının sahibi Sayın Öcalan’ın bizzat bu süreçte yer alması için tecridin ortadan kaldırılması gerekiyor. İmralı ada sisteminin bir anlamı kalmamıştır.”