'Daha özgür 8 Mart’larda yine bir arada olacağız!'
- 14:47 12 Mart 2025
- Güncel
İSTANBUL - Feminist Gece Yürüyüşü Eylem Komitesi, 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü ve sonrasında yaşanan hak ihlallerine ilişkin düzenlediği basın toplantısında, baskıya, kötü muameleye, hakarete ve şiddete karşı mücadelelerinin devam edeceğini vurgulayarak, “Daha özgür 8 Mart’larda yine bir arada olacağız” mesajını verdi.
Feminist Gece Yürüyüşü Eylem Komitesi, 23'üncü 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü ve sonrasında yaşanan hak ihlallerine dair Beyoğlu'nda bulunan Feminist Mekan'da basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya çok sayıda kadın katıldı. Basın toplantında basın metnini Zeynep Demirkol ve Nevruz Özçelik okudu.
23 yıldır Taksim’de düzenlenen Feminist Gece Yürüyüşü’nde, her yıl olduğu gibi bu yıl da baskı, yasak ve engellemelere rağmen kadınlar büyük bir katılım göstererek mücadeleyi büyüttü. Zeynep Demirkol, erkek egemen zihniyetin dayattığı ayrımcılığa karşı direnişlerini yaşamın her alanında sürdüreceklerini belirtti. Zeynep Demirkol, “Bu sene de 8 Mart’ta on binlerce kadın ve LGBTİ+ olarak, birbirimizden aldığımız güç ve dayanışmayla, erkek egemen sistemin bize dayattığı eşitsiz yaşamlara, ayrımcılığa, sömürüye ve şiddete karşı bir araya geldik. Feminist isyanımızın ve dayanışmamızın coşkusunu yükselttik. 2003 yılından bu yana taleplerimizi dile getirmek, geceleri ve sokakları terk etmediğimizi göstermek için buluştuğumuz Feminist Gece Yürüyüşleri, 2019 yılından bu yana sistematik bir şekilde engellenmeye çalışılıyor
Yürüyüşü engellemek adına pek çok anayasal hak ihlal edilirken, eyleme katılan feministler kötü muameleye ve polis şiddetine maruz kalıyor. 7 Mart Cuma günü mesai bitiminde Beyoğlu Kaymakamlığı, yaptığı açıklamayla hukuk dışı bir şekilde 8 Mart günü Beyoğlu ilçesinde her türlü eylemi yasakladığını duyurdu. Oysa daha geçen yıl İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, yani istinaf, 2022 yılında valilik ve kaymakamlık tarafından verilen yasak kararını iptal etmiş ve “Barışçıl toplantı hakkının uygulanmasını kolaylaştırmak ve muhafaza etmek devletin görevidir” ile “Toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı mekânın seçimi kural olarak düzenleyicilerin takdirinde olmalıdır” ifadelerini kullanmıştı” sözlerini kullandı.
‘Gösteri ve yürüyüş anayasal haktır’
Yasakların ve engellerin “hukuksuz” olduğunu ifade eden Nevruz Özçelik, yasak ve baskıların, sokaklarda özgürce yürüyebilme hakkını engellediğini ve gösteri ile yürüyüşün anayasal bir hak olduğunu dile getirdi. Feminist Gece Yürüyüşü’nde polisler tarafından gözaltına alınan kadınlara dikkat çeken Nevruz Özçelik, “Feminist isyan ve coşkuyla gerçekleştirdiğimiz yürüyüşümüzü, Cihangir Caddesi’nde basın açıklamamızı okuyarak bitirdik. Yürüyüşün ve basın açıklamasının ardından eylemin sona erdiğini, dağılacağımızı kendimiz anons ettik ve onca kalabalık içinde hep beraber eylemin bitişini örgütledik. 20 bini aşkın kişi büyük bir çabayla dar sokaklardan dağılmaya, eylem alanından güvenle ayrılmaya çalıştı. Ancak polisin yolları kapatması, barikatlardan insanları neredeyse teker teker bırakması ve eylemin bitmesini kendi eliyle zorlaştırması yüzünden, yavaş yavaş dağılırken yaklaşık 200 arkadaşımız polisler tarafından tamamen keyfi bir biçimde çembere alındı ve hareket etmelerine izin verilmedi. Ardından 112 arkadaşımız ters kelepçelenerek, itilerek, cinsiyetçi hakaretlere maruz kalarak ve kelepçeli halde gözaltı aracına yaslanmaya zorlanarak gözaltına alındı.
Araç içinde şiddet uygulayan polislerin yüzü görünmesin diye ışıklar kapatılarak, arkadaşlarımız tekmelenip yumruklandı. Söz konusu polisler teşhis edilmesin diye, araçtan ışık açılmadan indirildi. Saatlerce tam olarak kaç kişinin gözaltına alındığını dahi öğrenemedik; hastane ve emniyet süreçlerinden avukatlar da dışlandı. Gözaltına alınan herkes İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirilene kadar avukatlara bilgi verilmedi ve içeri alınmadılar. Sabaha kadar takip ettiğimiz arkadaşlarımızdan, yaklaşık yedi saat boyunca su, tuvalet ve yemek gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmadığını, uzun süre ters kelepçeyle ve karanlıkta bekletildiklerini, ayrıca avukat görüşlerinin engellendiğini öğrendik” şeklinde konuştu.
10 saat kötü muameleye maruz bırakılmışlar
Nevruz Özçelik, gözaltı araçlarında polislerin kişisel telefonlarıyla kadınların fotoğraflarını çekmeye çalıştığını söyledi. Nevruz Özçelik, “Özellikle LGBTİ+’lara yönelik farklı bir aşağılama, ayrımcılık, cinsel saldırı, cinsiyetçi ve cinsel şiddet tehdidi içeren küfürler ile fotoğraf çekme çabası söz konusuydu. Bunun, devletin en üst kademelerinden başlayan homofobik ve transfobik nefret siyasetinden kaynaklandığını biliyoruz. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne giderek gözaltındaki arkadaşlarımızı görmek, ihtiyaçlarını sormak ve sağlık durumlarını öğrenmek isteyen feminist avukat arkadaşlarımızın emniyet binasına girmesi, kapıya yığılan polisler tarafından engellendi. Avukatların bekleme odasına geçmesine dahi izin verilmedi. Saatlerce kapıda bekletilen feminist avukatlara, gözaltına alınan kişilerin net sayısı ve isimleri hakkında bilgi verilmedi.
Gözaltı araçları emniyet binasına getirilmiş olmasına rağmen, türlü bahanelerle içeri alınmayan avukat arkadaşlarımızın gözaltı araçlarını dolaşması da engellendi. İfadeler alınmaya başlandığında ise yukarıya yalnızca sınırlı sayıda avukat çıkabildi. İşlemler sürerken aşağıda bekleyen avukatların kötü muameleye maruz kaldıklarını ve gece saatlerinde dışarıda tek bir açık mekân kalmadığı bilindiği halde, emniyet binasının içindeki tuvaletleri kullanmalarına dahi izin verilmediğini öğrendik. İfadeleri alındıktan sonra hastane kontrollerinin ardından serbest bırakılacak arkadaşlarımızın hangi hastaneye götürüleceği konusunda da polis bilgi vermedi. Hatta bir grup, gidecekleri hastaneyi öğrenip avukatlara haber verdikten sonra polis, dalga geçercesine hastaneyi değiştirdi. Bu yolla, sabaha kadar beklediğimiz arkadaşlarımızı karşılamamızı dahi engellemeye çalıştılar. Hakaretlere ve fiziksel şiddete maruz kalan arkadaşlarımızla birbirimizi bulmamamız için polisin gösterdiği tüm çabaya rağmen, serbest bırakıldıkları hastanelerde yine de buluştuk. En son grubu hastaneden aldığımızda saat 19.00’u geçmişti; yani yaklaşık 10 saat boyunca bu kötü muameleye maruz kalmışlardı” diye belirtti.
‘Yaşasın feminist mücadelemiz’
“Bu gözaltının ve gözaltında polisin uyguladığı şiddetin hedefinde kimliklerimiz, cinsiyetimiz, cinsel yönelimimiz, eşit ve özgür yaşama arzumuz ile sokakta sesimizi yükseltme ısrarımız var” diyen Nevruz Özçelik, devamında şunları dile getirdi: “Kendi hayatlarını ve dünyayı değiştirme gücünü feminizmde bulan binlerce feminist olarak sokaklardayız, buradayız. Evet, 8 Mart günü tesadüfen o polis ablukasında bir arada kalmış olanlar olarak türlü hukuksuzluğa maruz kaldık. Ama ne olursa olsun hep birlikte muhteşem bir eylem gerçekleştirdik. Aramızda belki bu yürüyüşe ilk defa katılan, ilk defa gözaltına alınan arkadaşlarımız vardı. Ama hiçbirimiz yalnız değildik, değiliz. Bizi yıldırmak için sabahlara kadar tutan bir devlet varsa, böyle anlarda her zamankinden daha güçlü hissettiğimiz feminist dayanışmamız ve birbirimize duyduğumuz güven de var.
Hem gözaltı araçlarında hem dışarıda sayısız feminist olarak hep birlikteyiz ve haklı olduğumuzu biliyoruz. İşte, bunu elimizden almanız mümkün değil. 23 yıl önce 100–150 kişiyle çıkılan bu yolda, bugün feminist mücadelede on binlerle buluşmanın hissettirdiği gücü yok etmeniz mümkün değil. Protesto ve eylem hakkımıza sahip çıkıyoruz. Kötü muameleye, hakarete ve şiddete karşı dayanışmamız ve mücadelemiz var; birbirimizden güç alıyoruz. Geceleri de, sokakları da, meydanları da terk etmiyoruz. Daha özgür 8 Mart’larda yine bir arada olacağız. Yaşasın feminist mücadelemiz!"