
‘Ayrıştırıcı, şiddet dili değişsin’ diyorlar
- 09:04 7 Mart 2025
- Güncel
Melike Aydın
İZMİR - Asrın çağrısını heyecanla karşılayan kadınlar, toplumun onurlu barışa sahip çıkması gerektiğini belirterek devletin ise ayrıştırıcı dilden vazgeçmesi ve tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması gerektiğini söylüyor.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Heyeti 27 Şubat'ta İmralı Adası’nda tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile bir görüşme gerçekleştirdi ve ardından kamuoyuna “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı” açıkladı. Çağrıyı heyecanla karşılayan kadınlar devletin ayrıştırıcı dilden vazgeçmesini, siyasi tutsakların serbest bırakılmasını ve barış söylemlerinde samimi olmasını talep ediyor.
‘Kürtlerin hakları verilmeden barış olmaz’’
Kürtlerin en doğal haklarının gasp edildiğini ve bu haklarını talep ettiğini ifade eden DEM Parti Selçuk İlçe Eşbaşkanı Şevin Aydemir, iktidarın ise hakları söz konusu etmediğini ifade etti. Şevin Aydemir, “İktidar silahları bırakın deyince bitmiyor. Bu haklar verilmeden bir barış olamaz, olsa da bunun adı barış olamaz. Bu bir halkı teslim almaktır” şeklinde belirtti.
‘Sistem sadece Kürtlere değil herkese düşman’
Türkiye’deki mevcut sistemin herkesi esir almaya çalıştığını kaydeden Şevin Aytekin, “Biat eden makul vatandaş, etmeyen düşman diyor. Sosyalistlerin, farklı inançların, kadınların çocukların düşmanı. Geçtiğimiz ayarda Selçuk’ta 5 çocuk yanarak hayatını kaybetti, bunun suçlusu devlet. Pınar Gültekin yakılarak katledildi katili neredeyse ceza yatmayacak. Rant için doğaya düşman. Bence bu Kürtlerden çok Türklerin sorunu. Çünkü her sorunun karşısına Kürt sorununu koyuyorlar. Kadınlar haklarından bahsederken, çevreciler çevre haklarından bahsederken terörize ediliyor” diye belirtti.
‘Onurlu barışa tüm toplumun sahip çıkması gerekiyor'
Kürtlerin ve her kesimden yurttaşın eşit yurttaşlık talep ettiğini, tüm halkların kendi ana dilleriyle var olma, kültürünü yaşatma hakkı olduğuna işaret eden Şevin Aytekin, kadın haklarının da bir an önce güvence altına alınması gerektiğini ifade etti. Şevin Aytekin, “Kadınlar evden çıktığında başına bir iş gelmesin demeye ihtiyacı var, gençlerin ekonomik kültürel haklarını kullanabilmesine ihtiyacı var. İşsizlik ekonomik kriz de Kürt sorunundan bağımsız değil. Yıllardır milyonlarca lira savaşa harcandı. Bu para kendi halkına harcansaydı refah seviyeniz daha iyi olurdu. Gençler yurt dışına kaçıyor. Çünkü burada demokrasi yok, özgürlükler yok, gelecek yok. Barışa tüm toplumun sahip çıkması gerekiyor. Biz Kürtler bunun yürütücüsü gibi görünüyoruz ama sadece Kürtlerin sorunu olmadığı için bütün halkların sahip çıkması gerekir. Özellikle kadınlar bu sürece dört elle sarılmalı. Kürt kadınını var eden bu mücadeleydi ve bu mücadeleye sımsıkı sarılması gerekiyor. Bütün halkı bu barış sürecine sahip çıkmaya çağırıyorum. Hepimiz sahip çıkarsak onurlu barışa evrilir. Herkesi bu barışa sahip çıkmasını istiyorum” şeklinde konuştu.
‘Savaş devletin işine geliyor’
Kürt halkının uzun süre yok sayıldığını ancak Kürtlerin varlığını ortaya koyduğunu dile getiren ev işçisi Gülten Altındağ, savaşın devletin işine geldiğini ifade etti. Gülten Altındağ, “Artık analar ağlamasın, kimse ölümlere sevinmesin. Neden seviniyorlar? Kaç Kürt anneleriyle konuşsak hiçbiri ‘iyi ki asker öldü, Türkler öldü’ diye sevinmedi. Her zaman iki taraftan da kimse ölmesin der. İşlerine gelenler ise sevindi. Çünkü onların çıkarları var, silahlar alınıyor, satılıyor. İktidarlar da onun üzerine kuruluyor” diye belirtti.
‘Dört parçadaki Kürtlerle konuşulmasına sevindik’
DEM Partililerden oluşan heyetin Güney Kürdistan’da ziyaretler gerçekleştirmesinden mutluluk duyduklarını ifade eden Gülten Altındağ, “Kürtlerin bir araya gelmesi lazım. Siyaset legal olsun. Türk askerlerinin anneleri de Kürt anneleri gibi olsun, ölümü istemesinler. ‘Benim bir çocuğum daha olsa feda ederdim diyorlar’. Hayır, kimse ölmemeli. Bu benim de yurdumdur, kimsenin yurdu değil” dedi.
‘Bir önceki masa devrilmemeliydi’
Süreci uzun yıllar takip ettiğini ve bir Türk annesi olarak adil onurlu bir barışın gerçekleşmesini dilediğini ifade eden işçi emeklisi Yeşim Tuna Kızıltoprak da “Barış Annesiyle Türk anneleri kucaklaştığında, başlarındaki tülbendi yere vurduklarında barışı sağlarlar. Bu savaşın, kanın durması için en büyük güç anaların gücüdür. Bin yıllık Kürt Türk kardeşliğinde ortak yaşadığımız yerde bir Kürdün ben Kürdüm dediğinde ötekileştirilmediği, eşit haklardan yurttaşlıktan kültüründen diline kadar kendini ifade edebildiği Avrupa ülkelerinde olduğu gibi eğitim hakkının güvence altına alındığı bir barış istiyoruz. Bir önceki barış masası devrilmeseydi şimdi Orta Doğu’nun baharı Türkiye olacaktı” şeklinde konuştu.
‘Ayrıştırıcı dilden vazgeçilmeli, iktidar samimi olmalı’
Cumhurbaşkanı’nın kullandığı dilin kafalarda soru işaretleri bıraktığını kaydeden Yeşim Tuna Kızıltoprak, “Hem barış deniyor bir taraftan da kayyımlar, demir yumruk söylemleri halka samimi gelmiyor. Bu dili ayrıştırıcı bir dil olarak görüyorum, bu dilden vazgeçilmeli. Annelerin gözyaşlarından daha önemli değil. Bu canım ülkemizin Ermeni, Süryani, Keldanisi ile herkesi kucaklaması gerekiyor. Ahlaken çürümüşlük almış gidiyor. Bir Narin, Sıla bebek olaylarından kadınlar olarak derinden etkileniyoruz. Bu ayrıştırıcı dilin sonucudur ve Türkiye’nin manevi değerlerine bıçaktır. İktidar ve toplum barışta toplum ısrarcı olmalı, iktidar da bu talebe samimi şekilde cevap vermeli” şeklinde ifade etti.
‘Kürtler bir arada durmalı’
Barışı sağlamak istiyorsa iktidarın belediyelere kayyım atamaması gerektiğini dile getiren ev işçisi Mehice Demirhan ise siyasi tutsakların da serbest bırakılması gerektiğini ifade etti. Mehice Demirhan “Bir gün barış diyor öteki gün Kürt halkını içeri atıyor. Biz Kürt’üz terörist değiliz, bir de her şeyin sahibiyiz. Kürt’üz deyince bize hakaret ediyorlar. Barış için Erdoğan’ın konuşması lazım. Bunca hakareti kabul etmiyoruz. Tüm Kürtler bir olmalı, barış için bütün Kürtler bir arada durmalı ve haklarını satmamalı, aslını unutmamalı” diye belirtti.