
Wan'da işkenceye karşı hukuki mücadele başlatıldı
- 09:03 24 Şubat 2025
- Güncel
Rabia Önver
WAN - DEM Parti Şirnex Milletvekili Newroz Uysal, Wan’da kayyım atanmasının halkın iradesine yönelik sistematik bir saldırı olduğunu belirterek, gözaltılar ve işkencelere karşı hukuki mücadele başlattıklarını vurguladı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), 31 Mart yerel seçimlerinde büyük bir oy farkıyla Wan Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin tamamını kazanarak 14’te 14’lük bir zafer elde etti. Ancak bu başarıya rağmen ilk olarak Wan’ın Mîks (Bahçesaray) Belediyesi’ne kayyım atandı. Ardından, 11 Şubat'ta Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan’a 3 yıl 9 ay hapis cezası verildi.
Bu kararın ardından, 15 Şubat sabah saat 04.00 sıralarında polis, Wan Büyükşehir Belediyesi binasına baskın düzenledi. Binada bulunanlara biber gazı ve plastik mermi ile müdahale eden polis, aralarında gazetecilerin de olduğu çok sayıda kişiyi darp ederek gözaltına aldı. Aynı saatlerde İçişleri Bakanlığı’nın kararıyla Abdullah Zeydan görevden alınırken, kent valisi Ozan Balcı belediyeye kayyım olarak atandı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Şirnex Milletvekili Newroz Uysal, Wan’a kayyım atanmasının ardından başlayan baskı ve işkenceye ilişkin değerlendirmede bulundu.
‘Üç dönemdir Kürt halkının iradesine kayyım atanıyor’
Kürdistan kentlerinde üç dönemdir kayyım politikalarının yürütüldüğünü dile getiren Newroz Uysal, bu politikaların Kürt halkının seçme ve seçilme haklarının önünde bir engel olduğunu vurguladı. Newroz Uysal, “Kayyım politikaları, şehir şehir, ilçe ilçe, duruma göre rastgele belirlenmiş bir şey olmaktan çok, devletin merkezi ve sistematik bir şekilde hangi şehirlere, ne zaman, ne şekilde müdahale edileceğine karar verdiği, bu kararın ardından toplumun, siyasetin ve sivil alanın vereceği tepkisel reflekslere göre önlem almaya çalıştığı bir kolluk sistemidir. Geçmiş dönemlerden de görüyoruz ki, özellikle son dönemdeki kayyım atamaları bu şekilde gerçekleşti. Wan, daha önceki mazbata gaspıyla beraber halkın direnişinin kendini gösterdiği bir yerdi. Bu nedenle, ikinci kez farklı bir gerekçe ve usulle kayyım atama yoluna giren bir devletin, kararın ne zaman verileceğini, kayyımın ne zaman atanacağını ve şehirde oluşacak atmosferi, protestoları, halkın irade gaspına karşı ortaya koyacağı tepkiyi de planlayarak buna dönük bir hazırlık yaptığı açıktı” sözlerini kullandı.
‘İşkence sistematik bir şeye dönüştü'
Wan halkının günlerce Büyükşehir Belediye binası önünde nöbet tuttuğunu söyleyen Newroz Uysal, nöbet esnasında her geçen gün artan polis ve resmi üniformalı görevliler dışında, sivil giyimli polislerin de olduğunu belirtti. Newroz Uysal, “Belediye binası önünde, hem plakalardan hem kolluk güçlerinden hem de insanların görebildiği kadarıyla çok büyük bir polis yığılması gerçekleştirdiklerini görüyoruz. 15 Şubat gününün bilinçli olarak seçildiğini, uluslararası komplonun halkın hafızasında yer edindiği bu tarihi hedefleyen bir yaklaşım olduğunu ve aynı zamanda, 15 Şubat'ta Sayın Öcalan'ın mesajının gelip gelmeyeceğine dair tartışmaların gölgesinde, Wan’daki bir önceki direnişle de bağlantı kurularak bu tarihin özellikle tercih edildiğini düşünüyoruz. Buna karşılık, polislerin belediyeye giriş anında sarf ettiği ‘Türkün gücünü göreceksiniz, Türk devleti burada’ gibi söylemlerden, bugüne kadar anlık olarak gözaltına alınanlara yapılan işkencelerden ve açıklama için gelen gencinden yaşlısına, kadından anneye kadar herkese yönelik muamelelerden, bu durumun bilinçli ve sistematik bir uygulamaya dönüştüğünü söyleyebiliriz” dedi.
‘İşkence yöntemi ve yaşananlar bir provokasyon mu?’
Gözaltı sırasında yaşanan işkencenin, STÖ’ler ve hukukçular tarafından raporlaştırıldığını ve işkenceye uğrayan birçok kişinin hayati tehlikesinin bulunduğunu vurgulayan Newroz Uysal, “Bu yönüyle baktığımızda, devlet kayyım kararıyla halkın iradesini gasp ederken, kolluk güçlerini oraya yığarak onlara verdiği işkence yetkisiyle halkın meşru protesto hakkını, iradesine sahip çıkma hakkını, yani en temel demokratik hakkını da engellemeye çalışıyor. İşkence yöntemleriyle halkı susturmayı amaçlıyor.
Buna rağmen Wan halkının, Kürt halkının ortaya koyduğu direnişin hâlâ ayakta olması, açıklamalara katılımın sürmesi ve mahallelerdeki ses çıkarma eylemlerinden yola çıkarak, her şeye rağmen halkın iradesine sahip çıktığını söyleyebiliriz. Bu yaşanan hukuksuzluk ve gözaltı olaylarıyla ilgili, ilk andan itibaren ilgili bakanlıklara ve yetkililere durum anbean aktarıldı. Ancak buna karşın sessizliğin devam etmesi, bunun merkezi bir karar olduğu şeklinde bir algı yarattı. Eş Genel Başkanlarımızın da dile getirdiği, ‘15 Şubat bilinçli olarak mı seçildi? İşkence yöntemi ve yaşananlar bir provokasyon mu? Çözüm süreci, barış süreci ya da diyalog süreci olarak ifade ettiğimiz bu son aylardaki süreç mi hedef alınıyor?’ sorusu hâlâ yanıtsız şekilde ortada duruyor” diye konuştu.
‘Mücadeleye ve direnişe karşı bir saldırı’
Wan halkının 2 Nisan'da sergilediği direnişle, Kürdistan’da kadın, gençlik ve dinamizmi ön plana çıkardığını ve Wan’ın Kürdistan’ın öncü kentlerinden biri olduğunu vurgulayan Newroz Uysal, “Yaşanan bu işkence durumunun özellikle kadınlara yönelik olduğunu belirtebiliriz. Geçtiğimiz günlerde, Neslihan Şedal bizlerle birlikteyken, anlık gözaltı gerekçesiyle işkenceye maruz kaldı. Oraya gelen ekipler, nasıl işkence ve kötü muamele uygulayacakları konusunda tam anlamıyla yetkilendirilmişti.
Orada genç, çocuk, kadın ayrımı gözetilmeksizin, seçilmiş partiyi dikkate almaksızın ve bizim milletvekili olduğumuzu bildikleri hâlde bilinçli bir saldırı gerçekleştirildi. Birden fazla polisin şiddetine maruz kaldık. Bana yönelik yapılan saldırının, elbette sadece şahsıma yönelik olmadığını biliyoruz. Bu tablonun, hem Kürt kadını olmak hem de seçilmiş bir kadın olmakla doğrudan bağlantılı olduğunu ve tüm kadınlara, Kürt halkına, örgütlü mücadeleye ve direnişe yönelik bir saldırı meselesi olduğunu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Örgütlülüğümüzü güçlendiriyoruz'
Wan’da hem halka hem de milletvekillerine yönelik yapılan saldırılar ve işkencelere karşı hukuki girişimlerde bulunduklarını aktaran Newroz Uysal, kendisine yönelik gerçekleştirilen saldırıya ilişkin de suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Newroz Uysal, “Wan’da yaşanan işkencelere dair şu ana kadar ne Wan Valiliğinden, ne Bakanlıktan ne de Meclis Başkanlığından herhangi bir açıklama gelmedi. Bu sessizlik, aynı zamanda orada oluşan genel işkence halinin bir göstergesidir.
İşkenceye maruz kalanlara yönelik tavır, sistematik ve merkezi bir tabloyu ortaya koyuyor. Bu durumun teşhir edilmesi ve mücadele edilmesi gerekiyor. Bunun için yalnızca uluslararası bildirimlerde bulunmak değil, aynı zamanda politik olarak sahada kadının öncü rolünü ve örgütlülüğümüzü güçlendirerek bu süreci karşılamaya çalışıyoruz” dedi.