Cumartesi Anneleri 'Basan Katliamı' için adalet istedi
- 13:08 11 Ocak 2025
- Güncel
İSTANBUL – Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 1033’üncü haftasında, Basan ilçesinde katledilen 11 kişi için adalet çağrısında bulunurken, faillerin yargılanması gerektiğini bir kez daha vurguladı.
Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak, faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde de karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarıyla meydanda toplandı. İnsan hakları savunucuları, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin de destek verdiği eylemde, 29 yıl önce Şirnex'ın Basan (Güçlükonak) katledilen 11 kişi için “adalet” istendi. Basın metni, İHD Ankara Temsilcisi Sevil Turgut tarafından okundu.
Devletin yükümlülüğü ve Basan Katliamı
Sevil Turgut, devletin, kendi koruması altındaki bireylerin maruz kaldığı ağır insan hakları ihlallerini araştırmak, hakikati ortaya çıkarmak ve adaleti sağlamakla yükümlü olduğunu hatırlattı. Ancak Türkiye’de devletin bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, ailelerin hakikati ortaya çıkarma çabalarının dahi engellendiğini kaydeden Sevil Turgut, 15 Ocak 1996’da Şirnex’ın Güçlükonak ilçesinde gözaltında tutulan 11 kişinin bir minibüste kurşunlanarak ve yakılarak katledildiğini hatırlatarak, Güçlükonak Katliamı’nı anmak ve adalet talep etmek için bir araya geldiklerini ifade etti.
Katliamın detayları
Sevil Turgut, olayın detaylarını şöyle anlattı: “Devletin kayıtlarına da geçen Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu’nun raporuna göre, askerler 10-12 Ocak 1996 tarihlerinde Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç bu baskında evlerinden gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar, Taşkonak Jandarma Taburuna götürüldü. Burada ağır işkenceye maruz kalan altı köylü, taburda öldürüldü.”
15 Ocak 1996’da Koçyurdu köyünün muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’e jandarmadan bir çağrı yapıldığını belirten Sevil Turgut devamında, “Jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını söyleyerek, tabura bir minibüs gönderilmesini talep etti. Durumdan şüphelenen Mehmet Öner, sürücüyü yalnız göndermedi ve korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas’ın kullandığı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti.
Taburda yalnızca minibüs ve sürücüyü bekleyen askerler, tanık bırakmamak adına korucuları da öldürdü. Daha önce öldürülen altı köylü ile birlikte toplam 10 kişinin cansız bedeni minibüs koltuklarına bağlandı, başlarına çuval geçirildi. Jandarmanın kontrolünde yola çıkan minibüs, askerler tarafından kapatılan bir noktada durduruldu. Minibüs içindeki askerler aracı terk ettikten sonra minibüs önce silahla tarandı, ardından atılan roketlerle yakıldı. Kaçmaya çalışan sürücü Ramazan Nas da taranarak öldürüldü. Ailelere teslim edilmeyen bedenler, güvenlik güçleri tarafından topluca gömüldü.
Katliamdan sonra yapılan girişimler
Yaşananların pek çok çelişkili unsurlar barındırdığını ifade eden Sevil Turgut, “Minibüsteki silahlı korucuların üzerlerine açılan ateşe karşılık vermemesi, sürücü dışında kimsenin kaçmaya çalışmaması, ağır hasar alan minibüse eşlik eden askerlerin ve askeri araçların zarar görmemesi gibi birçok çelişkili durum vardı. Ayrıca, yanarak kül olmuş bedenlerin kimliklerinin sapasağlam kalması da dikkat çekiciydi.
Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu, resmi açıklamalara şüpheyle yaklaşıp olay yerine giderek ulaştığı bilgi ve belgeler ışığında , ‘Bu katliamı devlet güçleri gerçekleştirmiştir’ açıklamasında bulundu. Hazırladıkları raporla Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve Genelkurmay’a başvuruda bulundu. Ancak yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı” sözlerine yer verdi.
Adalet çağrısı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen davada Türkiye’nin, etkin soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmediği ve ailelerin haklarını ihlal ettiği için mahkûm edildiğini hatırlatan Sevil Turgut, 1033’üncü haftalarındaki çağrılarında ise şu ifadeleri kullandı: “Dönemin Devlet Bakanı Adnan Ekmen’in, ‘Olayı araştırınca arkasında devlet çıktı. JİTEM’in işiydi, söyleyemedik’ açıklamasıyla gündeme gelen Güçlükonak Katliamı bir suçtur. Failler üzerindeki cezasızlık zırhını kaldırmak ve toplumu tüm açıklığıyla bilgilendirmek devletin görevidir. Kaç yıl geçerse geçsin, Güçlükonak’ta katledilen 11 insanımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
‘29 yıldır adalet arıyorum’
Açıklamanın ardından konuşan kayıp yakını Emine Erbek, 29 yıldır adalet arayışında olduğunu söyledi: “29 yıldır mücadele ediyorum ama adalet yok. Biz savaş istemiyoruz, tek talebimiz adaletin sağlanması ve sorumluların cezalandırılması. Savaş ile hiçbir çözüm olmaz. Biz yıllardır savaşın son bulması için mücadele ediyoruz. Yeter artık, biz savaş istemiyoruz” diye belirtti.
Eylem, karanfillerle sona erdi
Cumartesi Anneleri, açıklamanın ardından Basan'da katledilenler için Galatasaray Meydanı’na karanfil bıraktı ve eylem sona erdi.