![](/staticfiles/news/171905/2021/09/13/823x463cc-130921-ank-corlu-tren-katliami-davasi.jpg)
Çorlu tren faciasında yakınlarını kaybedenlerin duruşması görüldü
- 15:15 13 Eylül 2021
- Hukuk
ANKARA - Çorlu tren faciasında yakınlarını yitiren ailelerin yargılandığı davada savunma yapanlar, Ankara Güvenlik Şube Amiri Mukadder Kardiyen’in kendilerine hakaret ederek saldırı emrini verdiğini kaydetti. İfade veren polisler ise talimatın ardından suç duyurusunda bulunduklarını itiraf etti.
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018’de yaşanan tren faciasında yakınlarını kaybeden Mısra Öz, Hüseyin Şahin ve İsmail Kartal ile avukatlarından Selvi Yüzbaşıoğlu Saltan, Mürsel Ünder, Gökmen Yeşil ve ailelere destek vermek isteyen Burak Arı 12 Haziran 2019’da Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde başlattığı “Adalet Nöbeti”ne polisin müdahale etmesi sonucu haklarında “Toplantı ve gösteri yürüyüşünde görevlendirilenlerin görevlerini yapmalarına engel olma” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması Ankara 50’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya yargılananlar dışında onlarca avukat katıldı. Çok sayıda gazetecinin izlediği dava, salonun küçük olması nedeniyle 8’nci Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görüldü. Salonda yer olmadığı gerekçe gösterilerek, izleyiciler alınmadı. Davacı polisler duruşma salonunda hazır bulunurken, avukatları duruşmaya katılmadı.
‘Sanıkken hızlıca ceza veriliyor’
Duruşma kimlik tespiti ile başladı. Ardından savunma yapan dava avukatları, müvekkillerinin hak arayışı içinde AYM önünde bireysel başvuru yaptıktan sonra seslerini duyurabilmek adına açıklama yapmak istedikleri sırada polisler tarafından baskıya maruz kaldıklarını hatırlattı. Müvekkillerinin sanık olduğu dosyalara ilişkin yargılamanın hızlı bir şekilde ilerlediğini ifade eden avukatlar, şikayetçi oldukları davaların herhangi bir aşama katetmemesine dikkat çekerek, beraat talebinde bulundu. Avukatlar faciada 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel ve eşini kaybeden Mısra Öz Sel’in mahkeme heyetine hakaret ettiği iddiasıyla açılan davada kısa sürede ceza aldığının altını çizerek müşteki olduğu davalarda bir gelişme yaşanmadığını ifade etti.
Davacı polislerin yargılanan aileleri tahrik etmesine ailelerin tepki göstermesi üzerine duruşma salonunda gerginlik yaşandı.
‘Evraklar gerçeğe aykırı düzenlenmiş’
Duruşmada usul yönünden oluşan çelişkilere dikkat çeken avukatlardan Murat Yılmaz, dosyanın polislerin kendilerini haklı çıkarmak üzerine düzenlenen evraklardan ibaret olduğunu söyledi. Murat, savcının polislerin yanlı tutanak düzenlemesine engel olması gerektiğini ifade ederek, “Dosyadaki evraklar incelendiğinde düzenlenen evrakların müvekkillerin suç isnadını işlediğini göstermek için hazırlandığı açıktır. Müştekilerin beyanları ve doktor tutanakları olaydan yaklaşık 20 gün sonra alınmıştır. Tutulan tutanaklar ve hastane evrakı incelendiğinde müştekilerin hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde aynı saat ve gün içinde hem hastane hem de kolluk biriminde bulunmuşlardır. Buradan da anlaşılacağı üzere evraklar olaydan sonra gerçeğe aykırı bir şekilde düzenlenmiştir. Ayrıca müştekilerin beyanlarını alan kişiler de aynı saat diliminde birçok müştekinin beyanlarını alabilmiştir. Bu da saat ve fiziki şartlar açısından mümkün değildir” dedi.
‘Bizleri buraya getiren sizsiniz’
Avukatların ardından davada yargılananlar savunma yapmaya başladı. Katliamda yaşamını yitiren Serhat Şahin’in babası Hüseyin Şahin, “Çocuğumu kaybetmiş olma sebebiyle hak arama adına AYM önünde toplandık. Hiçbir kolluk kuvvetine müdahalede bulunmadım. Kendileri bizlere müdahale etti ve bizleri yaraladı. Bizleri buraya getiren nokta da sizler gibi hakim ve savcılardır. Hakim ve savcılar işini yapmadığı için 3 yıldır davamız sonuçlanmadı. Kolluk kuvvetlerinin bizleri aşağılama hakkı yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum” şeklinde konuştu.
‘Annemin kopan bacağını aradım’
Katliamda annesi Ruzibe ve babası Gani Kartal’ı kaybeden İsmail Kartal savunmasında, “Annemin kopan bacağını aradım 2 gün boyunca defnedebilmek için. Babamı ise sadece bir çift ayakkabısından tanıdım. Sabaha kadar sırf onları oradan çıkarmak için, demir yığınlarının altından çıkarabilmek için aradım. Bazılarının sorumsuzca koltukta oturmasının sonucunu yaşıyoruz. Savcı gerçek sorumluları mahkeme kapılarına getirmedi ama biz hakkımızı istediğimiz için mahkeme salonlarında darp edildik. Mahkeme kapısı yüzümüze kilitlendi. Polislere karşı hiçbir müdahalem olmadı” ifadelerini kullandı.
Hakim konuşmasını kesmek istedi
Mahkeme başkanı, İsmail’in konuşmasına müdahale ederek yalnızca iddianame konusu hakkında savunma yapmasını isteyerek detaylara girmemesi gerektiğini belirtti. İsmail ise anlatmak istediğini söyleyerek konuşmasını sürdürdü. İsmail, “Yaşanan kazada yapılan ihmaller nedeniyle olay günü AYM önünde sesimi duyurabilmek ve hak arayışımda dilekçe vermek adına gitmiştik” dedi.
‘Kolluk delilleri hukuka aykırı’
Katliamda yaşamını yitiren ailelerin avukatı Mürsel Ünder de, olay günü yaşananları şöyle anlattı: “Olay günü avukatlık mesleğimin gereği adına AYM’de bireysel başvuruda bulunmak amacıyla oradaydım. Burada yargılanmamızın sebebinin Mısra’nın babası Mehmet ağabey olduğunu düşünüyorum. Mehmet ağabey polisin müdahalesi ve tartaklaması sonrasında yere düşerek baygınlık geçirdi. Sonrasında ortalık karıştı ve Mukadder denen polis amiri oradakilerin yargılanması için tutanak hazırladı. Olayla ilgisi olmayan birkaç kolluk görevlisi ise hakkımızda şikayetçi oldu. Eğer bu bir suçsa orada onlarca insan vardı milletvekillerinden gazetecilere kadar çok sayıda kişi vardı. Ancak yalnızca 6 kişiye dava açıldı. Çorlu’da ihmal yüzünde 25 insan katledildi. Dosyada hem sanık hem de avukat olarak görünüyorum. Bu da bir düzensizliktir. Olay günü polisler tarafından pankartlarımızın yırtılarak yere atılmasına izin vermedik, vermeyeceğiz. Bunun üzerine kolluk canavar ve düşmanca bir hisle üzerimize saldırdı. Güvenlik amiri çocuğunu yitiren ve hak arayışında olan bir insana ‘şov yapma’ diyemez. Görüntülerin hepsi hukuka aykırı delillerdir. Sadece kolluk tarafından kurulan delillerin hukuka aykırı olduğuna ilişkin AYM kararı var.”
‘Sizler adına utanç duyuyorum’
Katliamda 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel ile eşini kaybeden Mısra Öz Sel, “8 Temmuz’da 9 yaşındaki tek çocuğumu kaybettim. 8 Temmuz’dan bu yana aralarında çocuğumun da bulunduğu 8’i çocuk 25 kişinin katledildiği olayda kimsenin tutuklu bulunmadığı bir kurum karşısında adalet arıyoruz. Evladını kaybetmiş bir anneyim. Babasıyla birlikte çıkmıştı oğlum trene. Sadece trenin nasıl olduğunu merak ettiği için oradaydı. Ve parçaları trenin altından çıktı. Her tren sesi duyduğumda içim parçalanıyor. Ben evladını kaybetmiş bir anneyim kimseye zarar veremem. Başkaları ölmesin diye bu mücadeleyi veriyorum. Ben sesimi duyurmak için İstanbul’dan Ankara’ya geldim. Biz 70 kişiye yakın kişi AYM’ye başvuruda bulunup basın açıklaması yapmak istedik. O sırada polis olan Mukadder Kardiyan, beni kolumdan tutup ters çevirerek yola fırlattı. Benim tepki göstermem üzerine ise ‘şov yapma’ dedi. Benim babam torununun parçalarının birleştiğini görüp adli tıpta torununu yıkayan bir dede. Ben, biz bunları hak etmiyoruz. Sizin karşınızda sanık olmayı hak etmiyoruz. Utanç duyuyorum. Ama kendi adıma değil, sizler adına, şikayetçi olanlar adına, rapor hazırlayanlar adına utanç duyuyorum” diye belirtti.
‘Hak arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz’
Ardından, katledilenlerin ailelerinin avukatı Selvi Yüzbaşıoğlu savunma yaptı. Selvi, “Çorlu tren katliamında yakınlarını yitiren ailelerin çoğunun avukatlığını yapıyorum. Aynı zamanda Oğuz Arda Sel yeğenim oluyor. Katliam sonrasında olay yerine helikopterle savcılığın atadığı bilirkişiler katıldı. O sıra helikopter yerine vinç ya da başka bir şey getirilmiş olsaydı belki hayatta kalacak olan insanlar olurdu. Orada bir tespit yapılmamış ve numune bile alınmamış. Ulaştırma Bakanlığı başta olmak üzere çok sayıda kurum ve kişi hakkında suç duyurusunda bulunduk. İddianame 4 kişi üzerinden hazırlandı ve suç duyurusunda bulunduğumuz kişiler hakkında ise takipsizlik kararı çıktı. Buna itiraz ettik ancak kabul edilmedi. Biz de AYM’ye başvurmak üzere yola çıktık. Orada polisle normal bir şekilde görüşmeler oldu. Bize AYM’nin karşısında bulunan parkta açıklama yapmamız söylendi ancak parkta çocuklar olduğu için parkta değil, AYM’nin önünde açıklama yapmak istedik. O sırada dayım olan Mehmet Öz baygınlık geçirdi. 5 dakikalığına açıklama yapacağımızı söyledik. O sırada polis olan Mukadder, ‘Milletvekillerini çıkarın gerisini süpürün’ dedi. Ve polis bu talimatın ardından müdahale etmeye başladı. Ben davanın başından beri davanın avukatlığını yapıyorum. Asli davada bir ilerleme olmuyor ama bize, Mısra’ya açılan davalar tüm hızıyla ilerliyor. Hem mağdur ailelerin avukatı olarak hem de mağdur aile olarak hak arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz” sözlerine yer verdi.
Burak Arı, ailelerin AYM önünde açıklama yapacağını dijital medyadan duyduğunu ve ailelere destek vermek amacıyla orada olduğunu ifade etti.
‘Emniyet amirinin hırsı yüzünden buradayız’
Yargılananların verdikleri ifadelerin ardından konuşan avukat Murat Yılmaz, bir emniyet amirinin hırsı yüzünden olayın buraya geldiğine işaret etti.
Polis şikayetini geri çekti
Ailelerden şikayetçi olan Ahmet Soydemir isimli polis verdiği ifadede, olaydan yaklaşık 20 gün sonra olan 4 Temmuz’da kendisinden beyanda bulunulması istendiği için o tarihte ifade verdini belirtti. İfadesini olayın ardından zaman geçtiği için hatırlamadığını söyleyen polis, “Anons geçildi mi hatırlamıyorum ama bizde anons olmadan müdahale olmaz. Ben kimden şikayetçi olduğumu bilmiyordum, bugün öğrendim. Sanıkları orada gördüm ama beni darp edip etmediklerini bilmiyorum. Şikayetçi değilim, şikayetimi geri çekmek istiyorum” dedi.
Konuşan diğer polisler de aynı şekilde şikayetlerini geri çektiklerini belirtti.
Ankara Barosu Toplumsal Araştırma Merkezi (TODAM) adına tüm sanıkları temsilen davaya taraf sıfatıyla katılma talebinde bulundu.
Duruşma ertelendi
Ardından ara kararını açıklayan mahkeme başkanı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na müzekkere yazılarak, “...” nolu soruşturma dosyası hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesinleşip kesinleşmediğinin sorulmasına ve ilgili evrakların mahkemeye gönderilmesine, dosyaya dahil olmak isteyen TODAM’ın yetki belgesi sunmasına ve sanıkların savunmalarının alınmış olması nedeniyle duruşmadan bağışık tutulmalarına karar vererek bir sonraki duruşmayı 2 Şubat’a erteledi.
Duruşmanın ardından adliye önünde açıklama yapmak isteyen aile ve avukatlar polis tarafından engellendi. Aileler, “Biz AYM önünden beri bu zihniyetle mücadele ediyoruz” dedi.
Ne olmuştu?
Çorlu’da 8 Temmuz 2018 tarihinde 25 kişinin yaşamını yitirdiği tren faciasında yakınlarını kaybedenler ve yaralananlar 12 Haziran 2019’da Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde ‘Adalet Nöbeti’ tutmak istedi. AYM önündeki açıklamaya izin vermek istemeyen polis ailelere saldırdı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı AYM önünde yaşanan saldırının ardından Çorlu’daki faciada yakınlarını kaybeden Mısra Öz Sel, Hüseyin Şahin, İsmail Kartal ve avukatları Selvi Yüzbaşıoğlu, Mürsel Ünder ve Gökmen Yeşil ile eylemcilerden Burak Arı hakkında iddianame hazırladı. Savcılık polislerin şikayeti sonrası yürüttüğü soruşturmanın ardından ailelerin ve avukatların, “Toplantı ve gösteri yürüyüşünde görevlendirilenlerin görevlerini yapmalarına engel olma” suçunu işledikleri gerekçesiyle hazırlanan iddianameyi Ankara Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Ankara 50’nci Asliye Ceza Mahkemesi hazırlanan iddianameyi kabul etti.