![](/staticfiles/news/171865/2021/09/13/823x463cc-130921-ank-gar-davasi-av-senem-doganoglu-rop-manset.jpg)
Gar Davası: Mahkeme bitirse de bizim için bitmeyecek
- 09:04 13 Eylül 2021
- Hukuk
Öznur Değer
ANKARA - Ankara Gar Katliamı Davası’na ilişkin konuşan avukat Senem Doğanoğlu, davaya bakan heyetin “özel bir heyet” olduğunu söyledi. Senem, “Kadınlar ve çocuklar her zaman takas konusu olur. Bu takası kimin yürüttüğü, nasıl olup bittiği meselesi de kadınlar tarafından ifade edildi. Devlet ile nasıl bir ilişki içinde olunduğu ifşa edildi” dedi.
DAİŞ’in 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Gar Meydanı'nda Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ne yönelik düzenlediği katliama ilişkin, Yargıtay'ın sanık Erman Ekinci ve 16 firari sanık için "insanlığa karşı suç" işledikleri yönünde yargılama yapılması doğrultusunda verdiği karar sonucu açılan dava devam ediyor.
Yaklaşık 3 yıldır devam eden ve bir gelişmenin yaşanmadığı yargılamayı, mahkeme heyetinin tavrını ve sanıkların yaklaşımını dava avukatlarından Senem Doğanoğlu değerlendirdi.
‘Kayıp dönem’
10 Ekim 2015 tarihinden 7 Kasım 2016 tarihine kadar dosyaya erişemediklerini ancak devletin katliamdaki sorumluluğu yönünden de taleplerinin olduğu kayıp bir dönemleri olduğuna işaret eden Senem, 7 Kasım 2016’da görülen ilk duruşmada önlerinde yaklaşık 80 klasör olduğunu belirtti. Bu klasörlerde pek bir bilgiye yer verilmediğinin altını çizen Senem, “Sanıkların isimleri, kim oldukları, IŞİD içindeki örgütlenmeleri konusunda bile netleştirilmiş hiçbir bilginin yer almadığı bir iddianame önümüze konuldu. 7 Kasım 2016’dan sadece tutukluların cezalandırıldığı 3 Ağustos 2018 sürecine kadar 16 kişi tutuklanarak ceza aldı. 2 yıllık süreçte de yüzlerce talebimiz oldu. Yüzlerce talebimizin sadece sanıklara biraz temas edenler toplandı ancak geriye kalan devlet sorunluluğuna ilişkin bir şey toplanmadı. Devlet sorumluluğuna, faillerle devlet ilişkisine, sınırlara, Suriye politikasına, muhaliflere yönelik politikalarına dair hiçbir şeyi konuşturtmamak konusunda özel bir mahkemede yargılama devam etti” sözlerine yer verdi.
‘Mahkemeyi tanık dinlemeye zor ikna ettik’
Senem, dava heyetinin özel bir heyet olduğunu ve bu heyetin sadece 17-25 Aralık ve 15 Temmuz davalarının ardından Gar Katliamı Davası’na baktığını kaydetti. “Özel heyetin” hakikati açığa çıkarmak için değil, taleplerin önünü almak için görevlendirildiğini belirten Senem, “Yargılananların bir kısmı sadece ‘üyelikten’ ceza aldı. Daha sonra firariler dosyası dediğimiz ve dosyada başından beri yakalanmayan, yakalanması için hiçbir çaba gösterilmeyen ve aslında çok da bir delil toplanmayan kısıma geçtik. 13 celsedir devam ediyor. Bir tutuklu sanık ve firariler var. Mahkemeyi tanık dinlemeye bile zor ikna ettik” dedi.
‘Meşru taleplerimizin önü kesiliyor’
Devletin sorumluluğu yönünden temel taleplerinin devam ettiğinin altını çizen Senem, “MİT IŞİD’i nasıl görüyor, Terörle Mücadele IŞİD’i nasıl görüyor? Bu sanıklar hakkında sizin arşivlerinizde ne var?” sorularının cevaplarını ortaya koymak istediklerini kaydetti. Bunun meşru bir talep olduğuna vurgu yapan Senem, “Ama bu taleplerin önü kesiliyor. Katliam öncesi istihbaratın sorumluluğu ve katliam sonrası devletin bizatihi failleştiği konulardaki taleplerimiz mülkiye müfettişleri raporuna dayanıyor. Bu rapor bir ön inceleme raporuydu ve devam edeceği söylendi. Müfettişlerin de dinlenmesini talep ettik. Tüm taleplerimiz reddedildi. Yargı makamı emniyete hiçbir şey söylemedi. Firariler ve sanık yönünden hala gelmeyen 2015 esaslı dosyalar var. Onlar gelecek ve zar zor dinlenmesine ikna ettiğimiz tanıkların bir kısmı dinlenecek” şeklinde konuştu.
‘İŞİD ailesel bir örgütlenme’
DAİŞ’lilerin eşlerinin özelikle de M.D.’nin ifadelerinin ardından kadınların dinlenilmesinin mahkeme tarafından reddedildiğini hatırlatan Senem, dosyanın geldiği aşamaya “dosyanın bir aşaması yok” sözleriyle tepki gösterdi. Ellerinde firari sanıkların bir fotoğrafının bile olmadığına belirten Senem, “DAİŞ’lilerin eşlerinin ceza almasına yer olmadığına dair karar verildi. İŞİD örgütlenmesi çok ailesel bir örgütlenme o nedenle kadınların da tanık olarak dinlenmesini istedik. İşgalci bir örgütün kendini devlet ilan etmesiyle birlikte biat etme ve artık orada yaşamayı istemekle ilgili aile olarak bir karar söz konusu. İŞİD, El-Kaide gibi selefi bir örgüt değil. Yeni dünyanın, yeni ülkenin kuruluşuna hep çağrı yaptı. Özel tugayları var. İŞİD hilafeti ilan ettiğinde kadınlara özel çağrı yaptı. Yargıtay’ın kadınlara atfettiği toplumsal cinsiyet normlarından uygun niteliklerde bağışık kadınlar. Biz onların bu kadar kolay ‘kandırılmış’ denmesine karşıyız. Gelip anlattıkları ise herkesin bildiği ve onları koruyan yalan beyan ifadeler. Bir kısmı yargılama sürecinde olsa da çoğu etkin pişmanlıktan faydalandı ve sonucunda da ceza almalarına yer olmadığına dair karar çıkacağını da biliyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Almanya’ya gitsem ceza alırım’
Bir önceki celsede tanık olan dinlenen DAİŞ üyesinin eşi M.D.’nin “Almanya’ya gitmek istemiyorum. Oraya gitsem ceza alırım” sözlerine atıfta bulunan Senem, M.D.’nin Türkiye’de ceza almayacağına dair bir güveni olduğunu vurguladı. Senem, “Genelde kadınların ne kadar kolay örgütlendiğini ve çıktığını, işgal edilmiş evlerde bir hayat sürdürdüklerini ve biraz zora düştüklerinde ne kadar kolay dönebildiklerini gördük. Çıktıktan sonra da genellikle MİT’in gelip teslim aldığı durumlar var. Kadınlar ve çocuklar her zaman takas konusu olur. Bu takası kimin yürüttüğü, nasıl olup bittiği meselesi de kadınlar tarafından ifade edildi. Devlet ile nasıl bir ilişki içinde olunduğu ifşa edildi” diye belirtti.
‘Tanık istihbarat eşliğinde DAİŞ ile görüştü’
Son celsede tanık olarak dinlenen ve DAİŞ üyeleri ile istihbarat ve jandarmanın isteği ve bilgisi dahilinde görüştüğünü itiraf eden Muhammed Kasım Kurt’un ifadelerine dikkat çeken Senem, şöyle devam etti: “İstihbaratın bir muhtar olduğunu söyledi ancak mahkeme beyanda bulunmasına engel olduğu için İŞİD içindeki pozisyonunu bilmiyoruz. O takası ve pazarlığı sürdürebilmek, o görüşmeleri yapabilmek, İlhami Balı ile görüşebilmek ve Furkan denilen sınırlardan sorumlu olduğu düşünülen kişilerle görüşebilmenin ne kadar kolay olduğunu anlatmış oldu. Bunlarla ne tür bir irtibatının olduğu, bu kişilerin ne kadar kolay Türkiye’de olduğu, telefon numaralarına hemen ulaşılabildiği ve görüşülebildiği ama işlerin bazen ters gittiğini anlatımlarından anladık. Dolayısıyla Muhammed Kasım Kurt da kadınların anlattıklarından sonra daha fail bir pozisyonda bir şeyler anlattı. Mahkeme tarafından tanıklık etmesi sürekli engellendi. Dinlenme koşulları bir Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) sistematiği açısından en sıradan davalarda bile kabul edilemez nitelikteydi ama biz bir daha onu bulamayacağız. Getirilmesini istesek gelmeyecek. Biz tanığı dinlemeden önce elimizde İlhami Balı ile yaptığı tek görüşme kaydı vardı ancak tanığı dinledikten sonra tek görüşme olmadığını öğrenmiş olduk. Aralarındaki ilişki çok daha fazlasıymış. Bu görüşme nedeniyle Ankara 21’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmış. Ve bu dosyaya en üst düzey olarak adlandırılan İlhami Balı ile ilgili gelen bir bilgi yok. İçinde çok fazla istihbarat var.”
‘Bizlere de tanığa da müdahale edildi’
Tanıkların önemli itiraflarının mahkeme başkanı tarafından engellendiğini ifade eden ve buna tepki gösteren Senem, “Mahkeme başkanı tanığın susmasını istedi ve tanık sustu. Heyetin tanık dinlerken veya taleplerin reddinde ortaya koymadığı gerekçeler, katliamın bütün sorumluluğunun tarif edilmesi ve tartışılması açısından engelleneceğini ve bu nedenle de heyetin özel olarak görevlendirilmiş olacağı kanaatini uyandırıyor bizde. CMK gereği tanığın sorgusu kesintisiz olur. Ne hakim ne de avukat girebilir. Bu temel bir ilkedir. Bunların hiçbirisi yaşanmadı. Bizlere de tanığa da müdahale edildi. Asla kesintisiz bir sorgu yapılmış değil. Yarın öbür gün bir ihlal konusu olacaktır ama bizim için önemli olan bu bilgileri alabilmekti. Bu doğrudan engellendi. Muhammed Kasım Kurt bu konuda yargılandığı bilgisini kendisi verdi. Yargılandığı bir konuda beyan alıyoruz, mahkeme buna müdahale edemez” şeklinde konuştu.
İstihbaratın dinlenilmesi talebine ret
Tanık olarak dinlenen Kasım’ın itiraflarının ardından avukatların ismi geçen istihbarat görevlileri ve jandarmaların tanık olarak dinlenme talebini reddedildiğini de hatırlatan Senem, “Belli ki istihbarat da işin içine giriyor. Bunların tanık olarak dinlenilmesi talebimize savcı, ‘Terörle mücadelede yer alanların isimleri ortaya konulmak zorunda değil’ diye bir mütalaa verirken hakim gerek olmadığını söyledi. Biz hiç dinleyemeyecek miyiz? O zaman biz devlet nezdinde kimseyi dinlemeyeceğiz. Bunun hukuki zemini yok ve gerçekçi de değil. Heyet bunu bilerek yapıyor” dedi.
‘Mahkeme bitti dese de bitmeyecek’
Heyetin taleplerini reddetmesi karşısında taleplerinden vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Senem, bunların kamu vicdanı ve aklında tartılması gereken talepler olduğuna işaret etti. Heyetin, tanığın yargılandığı davanın belgelerini yeni talep ettiğini sözlerine ekleyen Senem, “Ama oradaki olası devlet sorumluları açısından kendisince sınırlı bir alan çizdi. Baştan aşağı hukuka aykırı bir sorguya sebebiyet verdi. Açıkça bir takasın, pazarlığın açıkça konuşulduğu bir duruşma oldu ve suç duyurusunda bulunmadı. Baştan beri bir komisyon olarak bu süreci ilerletiyoruz. Bundan sonrasında da taleplerimiz devam edecek. Mahkeme ‘bitireceğim’ dese de bizim için bitmeyecek. Bir şekilde daha farklı bir strateji belirleyeceğimiz açık” diye konuştu.
Dava hakkında
DAİŞ’in 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Gar Meydanı’nda düzenlenen Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ne düzenlediği bombalı saldırı sonucunda 103 kişi katledilmiş ve 500’ü aşkın kişi yaralanmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, ülkenin en büyük katliamı olan “Gar Katliamı” hakkında başlattığı soruşturma kapsamında onlarca kişi gözaltına alındı. Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde 19’u tutuklu 36 failin yargılandığı davada, 9 faile “anayasal düzeni ihlal”, “100 kişiyi kasten öldürme” ve “391 kişiyi öldürmeye teşebbüs” suçundan 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 10 bin 557’şer yıl hapis cezası verildi. Faillerden Erman Ekici’ye “silahlı terör yöneticisi olmak” suçundan 18 yıl, Yakup Yıldırım’a ise “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
3 yıldır gelişme yok
Yargıtay’ın fail Erman Ekici ve firari 16 sanık yönünden “insanlığa karşı suç”tan yargılama yapılması yönündeki kararının ardından Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu Erman Ekici ile firari 16 sanık hakkındaki duruşma görülmeye başlandı. Yaklaşık 3 yıldır devam eden davada henüz bir gelişme yaşanmazken, dava avukatlarının talepleri doğrultusunda tanıklar dinlenilmeye başlandı. DAİŞ’lilerin eşlerinin ve DAİŞ ile ilişkili çok sayıda ismin tanık olarak dinlendiği davada, tanıklardan çarpıcı itiraflar gelmeye devam ediyor. 3 Eylül’de 12’incisi görülen ve 24 Kasım’a ertelenen duruşmada dinlenen tanıklardan Muhammmed Kasım Kurt, DAİŞ üyeleri ile istihbarat ve jandarma bilgisi dahilinde görüştüğünü ve görüşmenin istihbarat tarafından yapılmasının istendiğini itiraf etti.