![](/staticfiles/news/164189/2021/05/20/823x463cc-200521-kobane-davasi-devam-ediyor-manset.jpg)
‘Hala tutuklulukların kanuni olduğuna inanmamızı nasıl beklersiniz?’
- 13:39 21 Mayıs 2021
- Hukuk
ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda konuşan avukatlar reddi hakim taleplerini yineleyerek, tutuklu yargılanan siyasetçilerin tahliye edilmesi gerektiğini ifade etti. Avukat Cemile Turhallı, "Siyasi müdahalenin olmadığı artık nasıl söylenebilir? Hala hiçbir şey olmamış gibi tutukluluk durumunun kanuna uygun olduğuna nasıl inanmamızı beklersiniz” diye sordu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları, MYK üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 2'nci duruşmasının 3’üncü oturumu avukatların reddi hakim ve tutuklu siyasetçilerin serbest bırakılmasına yönelik talepleriyle devam ediyor. Duruşmada söz alan avukatlar, mahkemenin tarafsızlığını vurgulayarak, yaşanan usulsüzlüklere dikkat çekti.
'Çekilmenizi istiyoruz'
Duruşmada ilk söz alan avukat Cemile Turhallı Balsak, “26 Nisan’da duruşma başladı, kendimizin müdafi olarak hakimin reddine ilişkin taleplerimiz vardı ama müvekkilim Sebahat Tuncel’e verdiğiniz süre sonrasında kendisi de burada ayrıntılı beyanlarda bulundu. Bunların kayıtları SEGBİS ile yapıldı, müvekkilim Alp Altınörs’ün de dün belirttiği hususların karara bağlanmasını istiyoruz. Heyetin reddine ilişkin olarak dün Alp Altınörs’ün hakimin reddine ilişkin talepleri oldu. Biz bir an önce Alp Altınörs’ün ve Sebahat Tuncel’in reddi hakim talebine ilişkin yapmış oldukları açıklamalar nedeniyle çekilmenizi istiyoruz. Çekilmeyecekseniz, dosyanın üst mahkemeye gönderilmesini talep ediyoruz” dedi.
'Mahkemeniz bu davaya tarafsız yaklaşmıyor'
Cemile, mahkemenin ara karar vermesi gerektiğini belirterek, “Biz genellikle şehir dışından geliyoruz, bazıları SEGBİS ile bağlanıyor. Ciddi bir duruşma yoğunluğumuz da var. Bu nedenle bunun bir takvim aralığına bağlanması gerekiyor. Bu hafta kesintisiz bir yargılama yaptınız. Müvekkillerimiz aileleriyle görüşemedi, telefon haklarını kullanamadılar” ifadelerini kullandı. Adil bir karar verme yönünde taleplerinin olmadığını söyleyen Cemile, “Fakat sizin adil yargılanma hakkı için dürüst yargılamanın bütün koşullarını oluşturmanız gerekiyor. Tarafsız bir yargılamanın yapılması adil yargılama açısından olmazsa olmaz bir koşul. Mahkemeniz bu davaya tarafsız yaklaşmıyor. Hukuk üstünlüğünün ön şartı, adil yargılanma hakkı bunun ön şartı da bağımsız bir yargılamanın gerektiği. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde etraflıca bir şekilde bunu kabul ettiğiniz ve hukukun üstünlüğü taşıdığını ısrarla söylediğimiz bir olgu. Tarafsız olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz ama bunun için bizleri ve kamuoyunu objektif bir yargılama yapıp yapmadığınızla ilgili ikna etmeniz lazım. Biz bu konuda ikna değiliz” şeklinde konuştu.
Usulsüzlüklere dikkat çekildi
İlk duruşmada yaşanan usulsüzlüklere değinen Cemile, “Duruşma başlarken kimlik tespitine geçtiniz ve biz duruşmayı terk ettik. Çünkü biz ‘müvekkillerimize söz verin’ dedik siz vermediniz. Bize kısaca söz verdiniz ve biz de hakimin reddi talebimiz olacağını, bunun için müvekkillerimizin söz alması gerektiğini söyledik ama siz söz vermediniz. Alelacele 28 sayfalık bir iddianameyi okumaya geçtiniz” vurgusu yaptı.
‘Rüşvetin belgesi var mı ki talimatın olsun?’
Cemile'nin konuşması sırasında mahkeme başkanı araya girerek, ilk duruşmada iddianameden 68 sayfanın okunduğunu belirtti. Savunmasına devam eden Cemile, şöyle devam etti: “28 diye ifade etmiştiniz. İddianamenin yüzde 80-90’ı maddi olaylardan oluşuyor. Özeti nasıl olur da 68 sayfadan oluşur? Soyut bir beyan ortaya koydunuz iddianameyle. UYAP’ta nasıl bir metnin okunduğuyla ilgili bir fikriyatımız da yok. Hala UYAP’a kaydedilmemiş. Mahkemenizin tarafsız bir yargılama yaptığıyla ilgili bir kanaatimiz yok. Dünkü duruşmada, ‘talimatı belgeleyin ben size açık çek veriyorum istifa ederim’ dediniz. Gerçekten ilginç geldi bana bu durum. Mahkemeniz bunu bekliyor mu bizden, siz verilen talimatın ancak sizin önünüze konulacak bir belgeyle mi olacağını düşünüyorsunuz? Sayın başkan, ceza hakimisiniz. Rüşvetin belgesi var mıdır ki talimatın belgesi olsun? Maddi vakalar üzerinden ancak bunu ortaya koyabiliriz.”
AİHM kararı hatırlatıldı
AİHM’in Selahattin Demirtaş ile ilgili kararını hatırlatan Cemile, “Bu kararın hemen yayınlanmasının sonrasında bir açıklama geldi siyasi otoriteden. Direkt Cumhurbaşkanının açıklamasıydı ve o da ‘karşı hamlemizi yaparız’ ifadesiydi. Karşı hamle de oldu. İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde Demirtaş'ın yargılandığı dosya birkaç günde istinaf mahkemesi tarafından onaylandı ve Demirtaş hükümlü hale getirildi. Sonra 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da hemen tahliye kararı verilmedi. Avukatlarının olmadığı duruşmada bir anda Demirtaş birden tahliye edildi ama tahliye edilmedi. Çünkü İstanbul’daki davasında hükümlü olduğu için bu hükmün infaz edilmesi gerekiyordu ama tutukluluk süresi 4 yıl olduğu için avukatları hemen başvurdu. Sonra ne oldu? 20 Eylül 2019 tarihinde bu dosya kapsamında tutuklandı. Alın size maddi olgu. Siyasi müdahalenin olmadığı artık nasıl söylenebilir? Hala hiçbir şey olmamış gibi tutukluluk durumunun kanuna uygun olduğuna nasıl inanmamızı beklersiniz?” sözlerine yer verdi.
‘Türkiye artık genelgeler devleti haline geldi'
Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) seçimlerinin Anayasa değişikliği ile birlikte, yargı tarafından seçilmediğini belirten Cemile, “Burada siyasi otoritenin, siyasi iktidarın belirlediği bir kurulun üyelerinden bahsediyoruz. Üyelerin tamamı iktidar tarafından belirleniyor. Bu da siyasetin müdahalesini göstermiyor mu? Sizin meslekten atanma, çıkarma gibi kararlar alacak bir kuruma karşı bağımsız bir karar almanız ne kadar gerçekçi? Kanun diyor ki, ‘Sen siyaseten müdahale edebilirsin yargıya’. Kanun bunun önünü açtı. Türkiye Cumhuriyeti rejimi artık genelgeler devleti haline geldi. Biz kanunu artık tartışmıyoruz. Uluslararası sözleşme, yürütmenin yeni bir kararıyla bu kadar da prestijli olarak kabul edilen gelen İstanbul Sözleşmesi’ni Türkiye’nin de bizzat kurucusu olduğu bir sözleşmeyi bir kararla feshetti, çekildiğini söyledi” ifadelerini kullandı.
‘AİHM kararı uygulamanız için var'
Tutukluluğa ilişkin tarafsız yaklaşamayacak bir mahkemeden tahliye beklemenin gerçekçi olmayacağını sözlerine ekleyen Cemile, şunları dile getirdi: “Ama her defasında AİHM Büyük Daire kararını size hatırlatacağım. O kararı her gün yanınızda, dolabınızın başköşesinde bekletmenizin bir anlamı yok. O karar uygulamanız için var. Bu karar davamızı da doğrudan ilgilendiriyor. Burada yargılanan 28 tutuklunun hepsini ilgilendiriyor. Ve siz bu ihlali 28 tutuklu arkadaşımız için de sürdürüyorsunuz. Yargı tarihi boyunca bu yönde 18 karar var ama şimdi siz bunu uygulamayarak 28 tane daha ekliyorsunuz. Bu mahkemeden olsa olsa tek talebimiz olur, karar verecek merci olun. Eğer karar vermeyecekseniz çekilin. Ama bugüne kadar verdiğiniz kararlarla kararı veren merci değil, kararı verdiren merciinin hükümlerini uygulayan merci olduğunuzu gösterdiniz. Mahkemeden çekilmenizi ve her bir tutuklu için tahliye talep ediyorum.”
SEGBİS sağlıklı tutulmuyor
Ardından söz alan HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın avukatı Ruken Gülağacı, ilk duruşmada SEGBİS kaydının sağlıklı tutulmaması, müvekkillerinin sesinin kısılması gibi yaşanan usulsüzleri anlatarak, bu usulsüzlüklerin adil yargılama hakkının ihlali olduğunu vurguladı. Ruken, “Tensip, kovuşturma sürecine yön veren bir ara karardır. Ama siz tensipte ‘Beni AİHM kararı bağlamaz’ dediniz ve burada tavrınızı gösterdiniz. ‘AYM’nin 90’ıncı maddesini tanımıyorum AİHM kararını tanımıyorum’ dediniz. Adil bir yargılama olmayacağını bize daha duruşma başlamadan, Ocak ayında göstermiş oldunuz. Bu yargılama, hukuki bir dava olmasının yanında, bir organizasyon olmasından dolayı problemlidir. Bir Ceza İnfaz Kurumunda yargılama görüyoruz” şeklinde konuştu.
'Silahlar altında yargılamaya yapılıyor'
Ruken, silahlar altında yargılama yapıldığının altını çizerek, "Silahlar altında yargılama yapmaya zorlamamalısınız. CMK der ki, ‘Fazla sanıklı dosyalarda şehir içinde bir duruşma salonu hazırlanabilir’ ama Ceza İnfaz Kurumu demiyor. Usule uygun, yasaya uygun davranıyorsanız bunu bize göstermek zorundasınız. Siz görmüyor olabilirsiniz ama biz burada silahlar altında savunma yapıyoruz, aramalardan geçiyoruz. Çevik kuvvet ile müştekiler bizim yanımızda silahlarla oturuyorlar. Bakın burada müvekkillerimizle görüşemiyoruz aramızda jandarma var” ifadelerini kullandı.
‘İhlaller devam ediyor'
Ruken'in konuşmasını keserek araya giren mahkeme başkanı, “Avukat ve müvekkillerin görüşmesi için bir yer ayırdık. Onların hepsini önceden düşündük ve yaptık” dedi. Mahkeme başkanının yanıtı sonrası konuşmasına devam eden Ruken, “Burası için diyorum. Aramızda çevik kuvvet ve jandarma varken konuşamayız. Bizim an be an müvekkillerimizle konuşmamız gerekiyor. Bu tespitleri burada kayıt altına almak zorundayız. Tensiple başlayan ihlallerin devam ettiğinin de göstergesi” diye belirtti.
Tercümansız savunma alındı
Davanın ikinci duruşmasının ikinci oturumunda siyasetçilerin çevirmen olmadan Kürtçe savunma yaptıklarını belirten Ruken, “Burada çoğu kişi anlamadı, sanırım siz de Kürtçe bilmiyorsunuz, anlamadınız. Biz panik halini anlıyoruz. Çünkü burada siyaset yargılanıyor. 26 Nisan’da tutuk incelemesi yapmadınız. Siz burada ‘esas olan benim için bu insanların tutukluluğudur’ diyorsunuz. Bu nedenle de tutukluluk halinin devamına ilişkin kararı kopyala yapıştır bir şekilde gönderiyorsunuz. Herkesi ayrı ayrı değerlendirmek zorundasınız. Herkesin durumu özeldir. Zeynep Ölbeci’nin bu dosyaya nasıl eklendiği bilinmeden tutuklu” şeklinde konuştu.
'Yargılama bir tiyatroya dönüştü'
HDP MYK üyesi Berfin Özgül Köse ve önceki dönem milletvekili Emine Beyza Üstün’ün avukatı Nuray Özdoğan da reddi hakim talebinde bulundu. Yargılamanın bir tiyatroya dönüştüğünü ve mahkemenin buna ortak olmaması gerektiğini belirten Nuray, “Evrensel hukuk ilkelerinin uygulanmasını sağlamak üzere buradayız. Umudumuz da şudur ki, sizin de hukukçu kimliğinizle, evrensel hukuk değerlerini uygulamak üzere bir tavır sergilemeniz. Bizim karşımızda bir yargıç heyeti değil, verilen kararı uygulamaya gelen bir heyet var. Siyasilerle olan bağınızı keserek bir hukukçu gibi davranmanızı istiyoruz. Bunu yapmayacağınızı gördüğümüz için ‘çekilin’ diyoruz ya da red taleplerimizin bir üst mahkeme tarafından değerlendirilmesini istiyoruz” diye belirtti.
‘IŞİD’lilere dair evrak savcının odasından çıktı'
Bu davaların hepsinin ileride yargılama konusu olacağını belirten Nuray, duruşma tutanaklarının kendileri açısından bir delil olduğunu ifade etti. Nuray, kolektif ve torba yargılama usulüne son verilmesi gerektiğini belirterek, şunları ekledi: “Birileri bu yargılamayı başlatmış olabilir ama sizin görev ve sorumluluğunuz yargıç olarak davranmak. Faşist ülkelerin yargılama biçimlerini alarak ülkeyi bir yere taşıyamayız. Dosyada bulunan ve henüz erişimimiz olmayan evrak ve işlemlerin tamamı için itiraz haklarımız saklıdır. Evraklar UYAP’ta yok ‘odamda dolapta’ diyorsunuz. IŞİD’in, Ankara Katliamı’nın yargılandığı duruşma yargılamasının 5 yıl sonra dosyanın esasını ilgilendiren IŞİD’lilerin katliamın hazırlığını nasıl yaptıklarına dair evrak savcının odasından çıktı. Bir başka savcı koşarak tutanak tuttu 5 yıl sonra ama sanıkların birçoğunun kararı verilmişti. Klasörler benim ‘odamda diyorsunuz’ benim ulaşmadığım dosyalara müvekkilim nasıl ulaşsın da delilleri karartsın.”
Nuray, konuşmasının ardından tutuklu yargılanan müvekkilleri ve tüm siyasetçiler için tahliye talebinde bulundu.
'Polisler gaza gelmiş'
Tutuklu yargılanan Bircan Yorulmaz’ın avukatı Atilla Bahçıvan ise iddianamenin kendisinin bir talimat olduğunu belirterek, “Gençlerin dediği gibi ‘Sizin talimatla hareket ettiğinizden eminim ama ispat edemem’ Ama dahası iddianame de bunu söylüyor. İddia ortaya koyuyor ama ispat edemiyor. Ben bunun böyle olduğuna eminin, ispat etmek zorunda da değilim sen kararı ver diyor. Ortadaki iddianameyi tersinden düzünden okuyoruz bir illiyet bağı arıyoruz. Bilmediğimiz bir yanı mı var böyle deniliyor? Dolayısıyla iddianamedeki kurguya bakıyoruz. Memleket yargısında ‘kanınızla duş alacağım’ sözünü ifade özgürlüğü sayan bir yargı varken HDP’nin tweetini şiddet çağrısı sayan bir yargılamayı anlamak zor. Bu olaylarda kitleler değil belli ki polisler gaza gelmiş, gaza gelmekle kalmamış, her tarafı gaza boğmuş” dedi.
'Makul bir duruşma takvimi belirleyin'
Selahattin Demirtaş ile tutuklu yargılanan tüm siyasetçilerin avukatı Hadi Cin, duruşmaya Antalya’dan SEGBİS ile bağlandı. Hadi, mahkemenin çok acele ettiğini ifade ederek, “Acele işe şeytan karışır ama bu işe aceleyi katan da şeytanlardır. İtiraz süreleri dolmadan duruşma tarihleri verdiniz. Tutuk incelemesi ‘yapmayacağız’ dediniz. Resmi tatil, genel tatil her ne olursa olsun kesintisiz duruşmaların arasına bir gün dahi girerse bir sonraki oturumda tutukluluk incelemesi yapmak durumundasınız. Evet siz özel olarak atandınız davaya, makul bir duruşma takvimi belirleyin. Tüm kamu önünde size talimat verdiler. Bu suç önce size karşı işlendi. Siz dediniz ki biz kimseden korkmuyoruz eğer korkmuyorsanız bugün ara kararınızda size karşı işlenen bu suça dair suç duyurusunda bulunursunuz” dedi.
Hadi'nin Kobanê Davası ile ilgili iktidarın açıklamalarını hatırlattığı mahkeme başkanı ise şunu söyledi: “Üzülerek söyleyeyim söylediklerinizin hiçbirini izlemedim duymadım.”
‘Soylu ve Altun suç işlediler'
Hadi sözlerini şöyle sürdürdü: “Memur Fahrettin (Fahrettin Altun) ile İçişleri Bakanı Soylu adil yargılamayı etkilemeye teşebbüsten suç işlediler, kamuoyu önünde size talimat verdiler. Bu suç önce size karşıdır. Siz korkmuyorsanız bu suça karşı suç duyurusunda bulunursunuz. Ben buradan size bildiriyorum. görevimi yapıyorum. Tutuk incelemesi yapmıyorsunuz, karar veriyorsunuz. Hüküm veremezsiniz vereceğiniz her karar, ara karar demektir. Tutuk devam kararlarında AİHM kararlarına atıf yapıyorsunuz. Aleyhe yorumluyorsunuz. Bunu yapamazsınız. Tutuk devamını oluşturacak hiçbir şey yok. Tutukluluğu devam ettirmenizi hiçbir şey meşru kılmaz. Bu suçu daha fazla işlemeyiniz."
Mahkeme başkanı duruşmaya bir saatlik ara verdi.