Sebahat Tuncel: Türkiye’de faşizmin inşasına izin vermeyeceğiz

  • 18:29 18 Mayıs 2021
  • Hukuk
ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda yargılanan isimler arasında bulunan Sebahat Tuncel, mahkeme başkanının bir önceki duruşmadaki tavırlarının eril zihniyete hizmet ettiğini belirterek, heyete eleştirilerde bulundu. Kürt Sorununa da dikkat çeken Sebahat, "Türkiye'de faşizmin inşasına izin vermeyeceğiz" dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda Figen Yüksekdağ'ın ardından Sebahat Tuncel söz aldı. Sebahat, reddi hakim talebine ilişkin gerekçelerini açıkladı. 
 
'Bir kez daha erkek yargı aklını gördük'
 
Öncelikle 26 Nisan’da görülen duruşmaya ilişkin konuşan Sebahat, yargılamada bir kez daha erkek yargının ne demek olduğunu gördüklerini belirtti. Mahkeme heyetinin kendisindeki iktidarı kötü kullandığını ifade eden Sebahat, “Bizler Kürt kadın siyasetçiler olarak bu salonda buna bir kez daha maruz kaldık. Sözümüzü dinlemeden kesme, bizim üzerimizde iktidarı, teknolojinin üstünlüğünü kullanmanız herhangi bir yaklaşım değil, aslında bir güç, bir erkeklik göstergesidir. Mahkeme heyeti ‘Benim borum öter’ dedi aslında. Bu kadar 6 milyon oy almış bir siyasi partinin yöneticilerini getirmişsiniz buraya. Dinleme zahmetine bile katlanamıyorsunuz. Savunma yapan arkadaşlarıma söz vermediniz, bizi savunmasız bıraktınız, güvencesiz bıraktınız. Herkesin kendisini güven içinde hissedebileceği sağlıklı bir ortamın yaratılması sorunu bize ait değil, size aittir ama siz bunu gerçekleştirmek yerine bir güç gösterisine girdiniz. Bunun problem olduğunu düşünüyorum, tabi anlıyorum. Çünkü bu ülke böyle yönetiliyor artık. Örneğin Erdoğan kalktı bir gece İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırıldı, bir gece Kulp’u başka bir yere bağladı. O kadar çok erkek olma durumu hücrelerine sinmiş ki devletin tüm kurumlarında bunu görüyoruz, o yüzden şaşırmadık” şeklinde konuştu.
 
Çıplak arama dayatmasına soruşturma
 
Sincan 3 Nolu Kadın Kapalı Cezaevi girişinde kendisine çıplak arama dayatıldığını ve kabul etmediği için hakkında soruşturma başlatıldığını kaydeden Sebahat, “Sürekli bir devlet şiddetiyle karşı karşıyayız. Bu devlet şiddeti ile karşı karşıya olduğumuzun altını çizmek isterim. Başlangıç sonucu belirler. Siz öyle bir başlangıç yaptınız ki buradan bir adalet beklemek mümkün değildir” diyerek eleştirilerde bulundu. 
 
'İkinci Cumhuriyet, tek adam rejimi inşa ediliyor'
 
HDP önceki dönem Eş Genel Başkanlarının reddi hakim gerekçeleriyle durumu iyi anlattığını ifade eden Sebahat, savunmasını şöyle sürdürdü: “İki eşbaşkanımız durumu çok iyi ifade etti. Demirtaş ‘yalan’ dedi. Figen Başkan da ‘hakikat’ dedi. Bu iki kelime aslında gerçeğimizi ifade ediyor. Yalanın karşısında hakikat. Neden buradayız? Kürt kadın siyasetçileri, Kürt siyasi hareketinin, demokratik sol hareketten insanları burada. Çünkü bu kadar çeşitlilikten oluşuyoruz. Neden burada olduğumuzu anlamak lazım. 2015’te başladı. Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını anlıyorum, çünkü 2015’ten bu yana rejim değişikliğine gidildi. İkinci Cumhuriyet inşa ediliyor, saray rejimi,  tek adam rejimi inşa ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kurulduğu zamandan bu yana demokratikleşme yerine totaliter rejim kuruluyor. Bir yalan üzerinden iki şiddet üzerinden. Yalan onlar için bir hayat biçimi. Hitler faşizmine bakın, Mussolini’ye bakın, hepsinin yaptığı temel şey yalanı kullanmak. İkincisi şiddet uygulamak. Şiddeti kendi muhaliflerine uyguluyorlar. Kürtlerle birlikte hareket edenlere... 2015’ten bu yana Türkiye bir rejimin değişikliği var. Bu rejimin önündeki tek engel Kürt hareketi ve onunla beraber hareket eden güçler. Kendi önünde engel olan faşizme barikat kuran demokrasiyi, özgürlükleri, halkların kardeşliğini savunan bir yerden geliyoruz biz. O yüzden iktidarı ben anlıyorum. Çünkü iktidara ‘bizim Türkiye halklarına eşit, özgür bir yaşamı savunmamız’ engel. Çünkü bir gece İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmak istiyor, Diyarbakır ilçesini kaldırıyor, bir gecede bir şeyler yapıyor. Dünya örneklerindeki yasaları ne yapacak, askıya alacak. Siz bize kaç gündür CMK diyerek, baskı uyguluyorsunuz. Anarşist Çiftlik diye bir kitap var. Hayvanlar yaşam alanını ele geçiren şirketi ele geçiyorlar ve şirketin CEO’su diyor ki;  ‘Benim yaptığım her şey yasal’. ‘Beni yargılarken yasaları dikkate alın’ demiyor. Onları yargılayanlar diyor ki; ‘Biz yasaları değil adaleti dikkate alırız.’ Çünkü yasaları tarih boyunca kapitalistleştiler. Şu an yasa kimi koruyor? Bizi korumuyor, benim yasal haklarımı korumuyor. Siz anayasayı kendinize göre yorumluyorsunuz. Aslında faşizm inşası sürecinde bütün yasalar anayasalar olmaz. 0 zaman ne olur iktidardakiler kendi yasasını oluşturur; işte Almanya'da Führer, Türkiye’de reis sözünü koyar. 
 
Yalanı gerçek gibi sunmak yeteneğiniz
 
Sizin heyetiniz davayı üstlendi. Yalanı gerçek gibi sunmak yeteneğiniz. Bizim odanızdaki sağ köşede duran mavi klasörlere bakma durumumuz yok, bu kadar hakim olduğunuza göre de okumuşsunuzdur ama siz kimden taraf bakıyorsunuz? Totaliter rejimlerinde Hannah Arant çok güzel bir şey söyledi. Totaliter rejimlerde en temel özellikler bir bireyi yurttaşlıktan çıkarmaktır.  Siz bizi yurttaşlıktan çıkarmışsınız, hukuki korumadan çıkarmışsınız, biz aslında hukuki yargılamadan yoksunuz. Bu iddianamelerin hiç birinde ne benim ne de arkadaşlarımın hakkında bir tane lehte delil yok. Ben tutuklandığımda DBP Eş Genel Başkanı’ydım. Aynı zamanda HDP’nin de kurucu üyesiyim.
 
Karanlıktan beslenenler ışıktan korkarlar  
 
Hiçbir arkadaşımız lehine bir tane delil bile toplama gereği duymamışsınız. Cumhurbaşkanı size çok önemli bir görev verdi. Ya taktir edileceksiniz ya da aforoz edileceksiniz. Demokratik, hukuk devletinden yanaysanız demokratik hukuk normlarını uygulamak zorundasınız. İdare hukuka uygunluk bakımından denetler. Hukuk dışına çıktılar mı çıkmadılar mı diye denetler. Burada birçok polis var. Polis faşist rejimlerde vardır. Mafya liderinin İçişleri Bakanıyla kurduğu ilişki konuşuluyor şimdi.  Birbirlerine düştüler. Bunu nereden alıyorlar? Sizin iddianamedeki göreviniz Kürt siyasetçilerini, AKP-MHP’ye alternatif olacak ve Türkiye’de demokrasiyi inşa edecek bir şeyi nasıl engellemek için yalanı kullandınız. Gerçeğin de ortaya çıkmak gibi bir kötü huyu var. Ne olursa olsun ortaya çıkar. Biz işte gerçeğin sesiyiz. O yüzden siz sesimizi duyulmasını istemeseniz de karanlıktan beslenenler ışıktan korkarlar. O yüzden bizden korkuyorlar. Bizleri konuşturmak istemiyorsunuz, baskı uyguluyorsunuz. Bu açıdan görevinizi iyi yapıyorsunuz.
 
Kürt meselesi müzakere salonlarında çözülür
 
Hak hukuk önemli değil, CMK’yı da ezberlemişsiniz. Burada olmamızın temel nedenlerinden birisi Kürt meselesi. Kürt meselesi mahkeme salonlarında değil müzakere salonlarında çözülecek bir mesele ama Tayyip Erdoğan 2015'te müzakere masasını devirdi. O dönemde rejimin inşasının başladığı dönem Sayın Öcalan'a diyalog sürecinin devam ettiği toplumun büyük bir desteğinin olduğu çözüm sürecinde böyle bir dönemde AKP Dolmabahçe Mutabakatı’nı yok saydı. Sayın Öcalan üzerinde ağır tecrit koşulları devam etti. Bu tecrit ortadan kalksın diye daha önce de açlık grevleri yapıldı ve bu ülkenin Adalet Bakanı  ‘yasalar uygulanıyor’ dedi. Bu nedenle 6 yıl sonra dosya çıktı. Dosyanın Kürt sorunuyla bir bağlantısı var. İddianameyi hiç okudunuz mu? Bu iddianame, bu mahkeme IŞİD’i savunan konuma gelmiş. Bu ülkede onlarca insanın ölümüne neden oldu. Bu iddianameyle bize IŞİD’i savunuyorsunuz. Siz bize ‘Niye Kobanê halkı ile dayanıştınız, niye oradaki halk, Kürt halkı, oradaki Aleviler, Ermeniler, mücadele edenler IŞİD çetelerine karşı direniyor, insanlığı savunuyor’ diyorsunuz. Bu mahkemelerde biz insanlıktan, demokrasiden, özgürlüklerden yana her şeyi savunacağız. İnsanlar katledildi, kadınlara tecavüz edildi, köle pazarlarında satıldı, insanların kafası kesildi. IŞİD’i eleştirecek tek bir cümleniz yok. Yaptığımız açıklamaları getirmişsiniz. ANF'de çıkan haberleri suç unsuru olarak saymışsınız ve bu arkadaş görevini iyi yapmamış. Benim adıma bazı açıklamalar olmuş, onu da delil olarak koymuşsunuz. Bir haber var, Sebahat Tuncel, Ayla Akat, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş hakkında hangi haber çıkıyorsa ANF’de diye Google’dan taratıyorsunuz. Ki ANF olmazsa bu iddianamede olmaz. 
 
Milyonlarca kadın cadı diye yakılıyor  
 
Bütün dünyanın ayakta alkışladığı 1 Kasım, Dünya Kobanê Günü ilan edildi, Türkiye'de ise 1 Kasım'da seçim yapıldı. Bütün dünya ayakta alkışlarken, sizin mahkemeniz insanlık suçu işleyenlere karşı bir laf söylemedi. Bizim yaşadığımız şey 12'nci yüzyılda başlayan cadı avlarına benziyor. Biz de günümüzün cadısıyız. Bu kadının bedeninin sömürülmesi vs. 6 milyon kadın öldürülüyor ve kadınlara cadı olduklarına dair iftiralar atmaya çalışıyorlar ve o dönem kimler birlikte çalışıyor. Cadı avının da bir mesaisi var. Ekonomisi de var. Siz bir şekilde yakmıyorsunuz ama yargısız infaz yapıyorsunuz. Bugünün kadınlarını, barıştan yana olan, kadın erkek eşitliğinden yana olan, bunun için mücadele eden kadınları yargılıyorsunuz. Benim burada olmamın temel nedenlerinden biri sizin yüce yorumunuz. Eşbaşkanlık konusunda çok mücadele ettik iyi ki yaptık. İyi ki bu ülkede erkek egemen siyaseti değiştirdik. Soylu da eşbaşkanlığı hedef aldı. Kadın düşmanı bir iktidar var. Kadınların kendi ayakları üzerinde durmasını yargılıyorsunuz.
 
Siyaset yasağı istenenlerden 260 tanesi kadın  
 
HDP’nin kapatılma davasına bakın, siyaset yasağı istenenlerden 260 tanesi kadın. Yerel yönetimlerde, kurumlarda kadınlar hiç yokken siz HDP’den bu kadar kadını siyaset dışı bırakmak istiyorsunuz. Burada da bizim kadınlara dair yaptığımız tüm çalışmalarımızı suç olarak göstermişsiniz. Demek ki gerçekten görevimizi doğru yapmışız ve sizi rahatsız etmişiz ki bizi yargılıyorsunuz. Buradan baktığımızda erkek yargı mahkemenin başladığı günden itibaren sözümüzü kesen erkeklik olgusu üzerinden gerçekleştiren bir durumla karşı karşıyayız. Adalet çıkmaz zaten, hele hele kadınlara hiç çıkmaz. Saçınız uzun kadınlarla empati kurabilirsiniz ama zihniyet aynı değil.  
 
Türkiye'de faşizmin inşasına izin vermeyeceğiz   
 
Eşbaşkanlarımız daha hukuki terimlerle reddedilme talebini ifade ettiler. Ama şunu söylemek isterimi ki, Türkiye’de faşizmin inşasına izin vermeyeceğiz. İsterse mahkeme salonunda, ister sokakta. Bu tip yöntemlerle bizi mücadelemizden vazgeçiremezsiniz. Kendi durduğumuz noktada mücadelemizin doğruluğuna hep inandık. Uzun tutukluluğu uzatma hali var. İktidarın istediği bir şeyle karşı karşıyayız. Biz hep kendi durduğumuz noktada kendi ilkelerimizle mücadelemizi savunduk. Bunun da bedelini ödemek gerekirse öderiz. Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız ama sizin için çok da emin değiliz. Bir gün demokrasi geldiğinde aynı kararlı duruş ve  başınız dik savunabileceğinize de emin değiliz. 
 
18 Mayıs ve Diyarbakır zindanı
 
Bugün 18 Mayıs. Türkiye'nin siyasi tarihine baktığımızda neden bu süreçler yaşandı? Diyarbakır Zindanı’nda 4 siyasetçinin kendini yaktığı gün. Esat Oktay’ın uygulamalarına karşı kendi bedenini ateşe verdiklerinde ateşi harlayın diyorlardı. O kadar çok zulüm var ki buna karşı bedenini ateşe vererek karşılık verdiler. İbrahim Kaypakkaya işkencede öldürüldü. O günden bugüne biz Türkiye'de ne Kürt meselesinde yol alabildik; tabi ki biz aldık ama devlet açısından almadı. Hala inkar, ret politikalarına devam ediyor. Bu Türkiye’yi bir yere götürmedi.
 
Türkiye’de darbeler dinamiğini devreye koydu. Bir yerde sizin oturduğunuz yerde oturanlar da bizi yargıladı ama onları da siz yargıladınız. Çünkü onlar da hukuka uymadılar. Siyasi iktidarın dediğini yaptılar. Biz yine durduğumuz noktadayız. Tabi her zaman yargılanıyor olmak iyi değil ama biz mücadelenin kazanacağına, Kürt halkının özgürlüğüne kavuşacağına olan inancımızı sürdürüyoruz. Bütün bunları düşündüğümüzde görece yapmışsınız ama bu göreviniz toplumsal barışa bir şey katmıyor. 
 
Bırakın bizi halk yargılasın
 
37 can öldürüldü, bize saygınız yoksa onlara olsun. Onlar yoklar artık, siyasete konu yapılacak bir konu değil. Siz kendi evladınıza bakın. Bu mahkemenin bize karşı değilse de Türkiye halklarına karşı gerçeği açığa çıkarma sorumluluğu var. Ahlaki ve vicdani olanı toplum açığa çıkarır. Bizi hukuki olmaktan çıkardınız, klasik anlamda suçluymuşuz gibi lanse etmeye çalışıyorsunuz ama bari o insanların ölümünden sorumlu olanları gerçekten bulmak zorundasınız. Siyasi iktidarın sorumlu olduğunu söyledik. Bir kez daha söylüyorum. Orada sorumlu olan iktidardır. Niye yargılanmıyor dönemin İçişleri Bakanı, niye burada değil? Sizin derdiniz adil yargılama değil, sizin derdiniz AKP-MHP'yi 2023'e hazırlamak, HDP'yi tasfiye etmek. Arkadaşlarım hakkımda tahliye talebinde bulunuyorum, kendi hakkımda bulunmuyorum. Sizin yerinize gelecek olan, ne kadar iktidardan bağımsız hareket edecek bu ayrı. 70’li yıllarda söylenen bir şarkının sözü var. 'Egemen sınıfın temsilcisisiniz, bırakın bizi halk yargılasın.”
 
Sebahat'ın reddi hakim talebinin ardından söz alan avukatlar, yargılanan siyasetçilerin tahliye edilmesini talep etti. 
 
Mahkeme başkanı duruşmanın uzaması dolayısıyla davaya 20 Mayıs Perşembe günü saat 09.30'a kadar ara verdi.