Avukat Ezgi Güngördü: Kobanê dosyasında suç unsuru yok

  • 09:07 23 Nisan 2021
  • Hukuk
Habibe Eren
 
İSTANBUL - 26 Nisan’da görülecek Kobanê Davası’na ilişkin konuşan dosya avukatı Ezgi Güngördü, HDP'lilerin ‘Kasten öldürmeden’ hatta ‘çocuk düşürmekten’ suçlandıklarına dikkat çekerek, "Bu suçlamaların hepsi doğrudanlık gerektiren suçlamalardır. Müvekkillerimizin konuşma yoluyla birilerini öldürdüğü söyleniyor. Bu teorik olarak mümkün değil, bunların tartışmasını yürüteceğiz" dedi. 
 
DAİŞ’in Kobanê'ye yönelik gerçekleştirdiği saldırı üzerine Türkiye genelinde 6-9 Ekim 2014 tarihleri arasında yaşanan protesto eylemleri nedeniyle 28’i tutuklu 108 isim hakkında açılan davanın ilk duruşması 26 Nisan’da görülecek. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek dava kapsamında tutuklu bulunan isimler arasında HDP’nin geçmiş dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi ( DBP) geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Diyarbakır önceki dönem Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ve partinin o dönem ki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri var.
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin HDP geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği “derhal tahliye edin” kararından 6 yıl sonra hazırlanan iddianame 3 bin 530 sayfa ve 30 klasörden oluşuyor. İddianamede HDP’li siyasetçilere ‘adam öldürmeye teşebbüs ’ten ‘düşük yapmaya neden olma ’ya varan 31 farklı suçlama ile binlerce yıl hapis isteniyor. İddianamede suçlamalara açık ve gizli tanık ifadeleri, HDP’lilerin o dönem yaptıkları basın açıklamaları, miting konuşmaları ve sosyal medya hesaplarından attıkları tweetler dayanak yapıldı.
 
HDP geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın ve aynı zamanda Kobanê davasının avukatı Ezgi Güngördü 26 Nisan’da görülecek ilk duruşma öncesi dosyaya dair konuştu.
 
‘Özensiz ve suçun şahsiliğine aykırı bir iddianame’
 
Dosyada her şüpheli açısından total bir değerlendirmeye gidildiğini aktaran Ezgi, bu kapsamda Türkiye genelinde her şehirde meydana gelen olayların liste şeklinde yazıldığını ve altına şüphelilerin isimlerinin eklendiğini dile getirdi. Ancak olaylar ve şüpheliler arasında herhangi bir bağ kurulmadığını dile getiren Ezgi, dosyada yargılananlar açısından şahsi bir değerlendirme yapılmadığına dikkat çekti. Ezgi, “ Örneğin; Figen Yüksekdağ’ın ANF’de çıkan 25 tane haberi dosyaya konulmuş. Haber içeriklerine baktığınızda Yüksekdağ’ın Van mitinginde yaptığı konuşma, 8 Mart’ta ‘erkek devlet şiddetine karşı kadınlar özsavunmasını kullanmalıdır’ cümlelerini içeren bir haber dahi var. Hatta Kamuran Yüksek’in Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın tutuklanması nedeniyle yaptığı konuşma, soyadı benzerliği nedeniyle dosyaya konulmuş. Bu kadar özensiz ve suçun şahsiliği ilkesine aykırı davranılan bir iddianame” dedi.
 
‘Dosyada suç unsuru yok’
 
Dosyada HDP MYK’nin o dönem attığı tweetin temel dayanak olarak gösterildiğini dile getiren Ezgi, “Ancak AİHM kararıyla bu tweetin suç olamayacağını, barışçıl bir çağrı niteliği olduğunu söyledi. Bizim yıllardır ifade ettiğimiz gibi, AİHM kararıyla da bu dosyanın temeli olan HDP MYK tweetinin suç olmadığı belgelenmiş ve ispatlanmış oldu. Dolayısıyla dosya aslında yok, suç unsuru olacak bir şey yok” ifadelerinde bulundu.
 
'Ölümler hakkında yürütülen soruşturmadan haberdar değiliz'
 
Savcılık aşamasında yalnızca aleyhte delillerin toplandığının altını çizen Ezgi, 26 Nisan’da görülecek duruşmada barışçıl çağrıların da konulması için ‘delil toplama’ talepleri olacaklarını aktardı. İddianamenin tamamının tanık ifadelerine dayandırıldığını ancak tüm tanıkların ifadelerinin kopyala- yapıştır şeklinde olduğunu vurgulayan Ezgi, “Gizli tanık beyanları o kadar benzer ve aynı ki. Ayrıca bir gizli tanık beyanı da hükmü alınamayacak durumda. O dönem yaşanan her şeyi ‘HDP yaptı’ demek bazı gerçekleri saklamaya yönelik söylemler. HDP’liler 37 kişinin ölümünden sorumlu tutuluyorlar ancak Yasin Börü dışında söz konusu ölümler hakkında yürütülmüş bir soruşturmadan haberdar değiliz. Bugüne kadar HDP 6-8 Ekim olaylarının araştırılması için yaklaşık 30 soru önergesi vermiş. Ancak tüm oylar iktidarın oyları ile reddedildi. Yani bu dosyada iktidar mensuplarının açıklamaları ile paralel giden dosyalar” ifadelerini kullandı.
 
3 bin 30 ve 350 klasörden oluşan dosyanın tamamını avukatların incelemesinin mümkün olmadığının altını çizen Ezgi, “Adil yargılama durumu en baştan ihlal edilmiş durumda, çünkü bir delil-şüpheli ve somut vaka ilişkisi yok. İddianame diyemeyiz buna, sayfalarca ‘tomar yığını’ şeklinde değerlendirmek mümkün” diye ekledi.
 
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın beş yıldır süren yargılamalarında dokunulmazlıkların anayasaya aykırı olarak kaldırıldığını sürekli olarak dile getirdiklerine işaret eden Ezgi, davada suçlama konusu olarak yer alan tüm konuşmaların milletvekilleri yönünden dokunulmazlık kapsamında olduğunu dile getirdi. Konuşmalarının çoğunun da seçim kapsamında yapılan konuşmalar olduğunu söyleyen Ezgi, “HDP il mitinginde yapılan konuşmalar dahi suç unsuru olarak gösteriliyor. Bu konuşmaların dokunulmazlık ve sorumsuzluk kapsamında değerlendirilmesi gerekiyordu. Ancak iddianame oluşturulduktan sonra mahkemeye sunulduğunda bunun dahi değerlendirilmediğini görüyoruz” diye belirtti.
 
‘Dosyanın iade edilmesi gerekirdi’
 
İddianamede HDP’lilerden ziyade bir fikrin ve ideolojinin yargılandığını vurgulayan Ezgi, sözlerini şöyle sürdürdü: “7 Haziran’dan beri HDP’nin başına gelenler ortada. AİHM açıkça  ‘Türkiye’deki muhaliflerin üzerindeki baskıyı gösteren yargılamalardır. 26 Nisan’da yapılacak yargılama da beş yıldır süren yargılamaların devamıdır’ dedi. Dosyada şüpheli olarak yer alan isimlere baktığımızda HDP’lilerin Kürtlerin ve kadınların yargılandığını görüyoruz. HDP siyasetine değinen,  yanında duran herkesin yargılandığını görüyoruz. Bu dosyayı HDP’nin kapatılması için hazırlanan iddianameden bağımsız düşünemeyiz.  AYM HDP'nin kapatılması amacıyla hazırlanan iddianameyi iade etti; gerekçesinde ‘bir somutlaştırma yapmamışsın ‘ diyor. Yani şüpheli ile istinat edilen eylemler hakkında bir bağ kurmamışmışsın diyor. Eğer biraz adil yargılama kaygısı olmuş olsaydı. Kobanê dosyasının da iade edilmesi gerekirdi.”
 
‘Siyasi konjoktüre paralel giden yargılamalar’
 
AİHM kararının mahkeme tarafından uygulanmamasının dosyanın hukuki olmadığını gösterdiğini kaydeden Ezgi, “En son Devlet Bahçeli çıkıp AYM’nin kapatılması çağrısında bulundu. Her gün siyasi iktidarın açıklamalarını görüyoruz ve Cumhurbaşkanı çıkıp ‘biz bunları bırakamayız’ diyor ve iki gün sonra tutuklama kararı çıkıyor. Doğrudan siyasi konjoktürle paralel giden yargılamalar. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ 6-8 Ekim olayları nedeniyle 2016 yılından beri tutuklu. Daha sonra 2019 yılında aynı dosyadan tekrar tutuklandılar. Dosya aynı kapsamı aynı konuşmalar dahi aynı” şeklinde konuştu.
 
‘Usul katliamı yaşatılıyor’
 
26 Nisan’da görülecek ilk duruşmada öncelikle usule yönelik tartışmalar yürüteceklerini aktaran Ezgi,  sözlerine şöyle devam etti: “Daha sonra 'esasa ilişkin; 6-8 Ekim olaylarında neler oldu'  sorusunun cevabını tartışacağız. Dosyada istinat edilen suçlamalar çok absürt. ‘Kasten öldürmeden’ hatta ‘çocuk düşürmekten’ suçlanıyorlar. Bu suçlamaların hepsi doğrudanlık gerektiren suçlamalardır. Müvekkillerimizin konuşma yoluyla birilerini öldürdüğü söyleniyor. Bu teorik olarak mümkün değil, bunların tartışmasını yürüteceğiz. Figen Yüksekdağ bu dosyadan iki kere tutuklu durumda ve bu süreç 2019 yılından beri devam ediyor. Israrla biz bu dosyanın mükerrer bir yargılama olduğunu söylememize rağmen bir değerlendirme yapılmıyor. Bu dosyada Demirtaş, Yüksekdağ ve o dönem milletvekili olan kişiler dosyaya dayanak iddianamede şüpheli durumunda değiller. Bir usul katliamı yaşatılıyor. Şüpheli olmadıkları dosyada şu an kovuşturma aşaması başladı.”