‘Suçlamanın bile net olmadığı dava iade edilmeliydi’

  • 08:41 22 Ocak 2021
  • Hukuk
 
İZMİR - Şiddete karşı sloganların dahi suçlama konusu olarak yöneltildiği “Las Tesis” davası ertelendi. Duruşmada konuşan avukatlar, “suçlama gerekçelerinin bile net olmadığı davanın mahkeme heyeti tarafından iade edilmesi gerekirken, davanın kabul edildiğine” dikkat çekildi.
 
Sloganların bile davaya konu edildiği Las tesis davasında eyleme katılmayan bir kadın hakkında da dava açılırken sanık avukatları davanın iddia makamı tarafından reddedilmiş olması gerektiğini beyan etti.
 
Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerinde 15 Aralık 2019’da artan kadın katliamları, cinsel saldırı ve istismarı protesto etmek amacıyla “Las Tesis” dansı için bir araya gelen 24 kadının yargılandığı dava Bayraklı 7’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşması, pandemi nedeniyle daha geniş olması nedeniyle 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi salonunda gerçekleştirildi. Duruşmaya tutuksuz yargılanan 13 kadın ile avukatları katıldı. Dava öncesinde İzmir Kadın Platformu ile Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), Kadın Meclisleri ve Karabağlar Kent Konseyi basın açıklaması gerçekleştirdi.
 
‘Yargı failleri değil kadınları yargılıyor’
 
Duruşma öncesinde yapılan basın açıklamasında konuşan Hilal Susuz, İstanbul Sözleşmesi’nin görmezden gelindiğini belirterek “Arkadaşlarımız ‘Kadın cinayetleri durduracağız’ dedikleri için yargılanırken, şiddete uğrayan kadınlar adaletin sağlanması için sosyal medyada kamuoyu oluşturmak zorunda kalıyor. Çünkü yargı, failleri değil kadınları yargılamakla meşgul. Kadınlar tıpkı Las Tesis’te olduğu gibi kadın cinayetlerini durdurmak için meydanları doldurmaya devam edecek” dedi.
 
‘Kadın cinayetleri politiktir’
 
İzmir Kadın Platformu’nun yaptığı basın açıklamasında ise Platform adına Günseli Kaya söz aldı. Barışçıl olarak gerçekleştirilen gösterinin yaya caddesinde gerçekleştiğini, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet ettikleri iddiasının sunulduğuna dikkat çeken Günseli, şöyle konuştu: “2020 yılında ülkemizde 300 kadın katledildi. 171 kadın nedeni belli olmayan şekilde şiddet sonucu öldürüldü. Ve bizler bu memlekette yaşayan kadınlar erkek egemen sistemde mesleği ve yaşı ne olursa olsun erkeklerin kadınları tapulu malı gibi kullanmasına ve şiddete uğratması karşısında farkındalık yaratmak için, kadın cinayetlerine dur demek ve kadın cinayetleri politiktir demek için kürsüleri de bu durumu açıklamanın bir aracı haline getireceğiz. Ya kadın cinayetlerini durduracaksınız ya kadın hareketi genişleyerek sürecek. Kadın cinayetlerini işleyenler kadar göz yumanlar failleri koruyanlar faillere indirim uygulayanlar kadın cinayetleri yokmuş gibi davrananlar idari yargısal ya da hukuksal hangi mevkide ve olurlarsa olsunlar bu suçlara ortaktırlar. Mücadeleden bir adım daha geri adım atılmayacaktır.”
 
Atılan sloganlar davaya konu oldu
 
“Devleti kurum ve organlarını aşağılama” ve “2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununun ihlali” iddiasıyla yargılanan ve salonda hazır bulunan Meryem Yıldırım, Emine Akbaba, Evrim Kubilay, Gönül Aygün, Pınar Usta, Funda Özdemir, Hilal Bozkurt, Hilal Susuz, Günseli kaya, Şenay Akyol, Cemre Soldaş, Gizem Coşkun’un kimlik tespitinin ardından duruşmaya başlandı.
 
Duruşmada Las Tesis dansının Şili’de bir kadının polis tarafından tecavüze maruz bırakıldıktan sonra katledilmesi sonucu gerçekleştirildiğini ifade eden kadınlar, Şilili kadınlara İzmir’den destek vermek ve ülkedeki kadına yönelik şiddete, tacize ve tecavüze dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirdikleri eylemde atılan sloganların tüm kadın eylemlerinde atıldığını söyledi.
 
İHD gözlemcisi de yargılanıyor
 
Yargılanan kadınlar arasında bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi Evrim Kubilay ise ifadesinde eylemde gözlemci olarak bulunduğunu belirterek, danslı protestoda söylenen sözlerin Şili’de kadınların söylediği ezginin birebir çevirisi olduğunu kaydetti. 2911 sayılı yasanın uygulama alanı olmadığını ifade eden Evrim, yüzlerce kadının katıldığı eylemde 24 kişinin seçilerek yargılanmasının bu kadınların da kimliği göz önünde bulundurulduğunda kadın örgütlenmesine yönelik kasıtlı bir karar olduğunu dile getirdi.
 
Cep telefonundan usulsüz şekilde ulaşıldı
 
Davada yargılanan üniversite öğrencisi Pınar Usta da Güvenlik Şube polisi olduğunu iddia eden bir kişinin kendisini davaya ilişkin tebligatı vermek bahanesiyle usulsüz şekilde cep telefonuna ulaştığını, şahsi telefonundan aradığını ve gözdağı vererek kendisini bulunduğu yerden alma talebinde bulunduğunu belirtti. Emniyetteki ifadesinde susma hakkını kullandığını belirten Pınar, gösteri yürüyüşü yapma hakkını kullandığını beyan etti. Pınar ayrıca, Güvenlik Şube’de verdiği ifadesinde polisin arama kararı olmadığı halde telefonuna el koymaya çalıştığını ancak avukatının engel olabildiğini sözlerine ekledi.
 
‘Emniyet müdiresi müdahale etmeyeceklerini söyledi’
 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyelerinden Hilal Susuz ise “eylem başlamadan hemen önce İl Emniyet Müdiresinin kendisi ile görüştüğünü ve devlet aleyhine slogan atılsa dahi müdahale etmeyeceklerini söylediğini” dile getirdi. Davaya konu olan slogana ilişkin dernek adının bulunduğunu hatırlatan Hilal, derneğin davalarda müdahillik taleplerinin kabul edildiğinin altını çizdi.
 
‘Polis eliyle çektirilen fotoğrafla gazetelere terörist diye yansıtıldı’
 
Emniyette verdikleri ifade sonrasında emniyetten iki polisin kendilerine tutuklu imajı verir şekilde refakat ettiğini ve çıkarken fotoğraflarının çekildiğini belirten kadınlardan Şenay Akyol ise çekilen bu fotoğrafların ertesi gün Sabah gazetesindeki manşette “Terör örgütü üyeleri yakalandı” şeklinde servis edildiğini ve gazete için suç duyurusunda bulunduklarının zabıtlara geçmesini istedi.
 
İddia makamı davayı kabul edilmemeliydi
 
Ardından savunma yapan kadınların avukatlarından Hazal Aydın, barışçıl şekilde gerçekleşen eylemde iddianamede yer aldığı gibi “polisi çatışma ortamına sürükleme” fiilinin gerçekleşmediğini, atılı suçlardan eyleme katılan 700’e yakın kadından, kolluğun neden sadece 24 kişi hakkında soruşturma açtığını anlamak istediklerini dile getirdi. Avukat Ayşegül Karpuz ise kadınların dava edilerek töhmet altında bırakıldığına işaret ederek, suçlama gerekçelerinin bile net olmadığı davanın mahkeme heyeti tarafından iade edilmesi gerekirken, dava kabul edilerek zaman ve emek kaybına sebep olunduğunu belirtti. Avukat Ferzan Aytekin de davanın açılmasıyla sarsılan toplumdaki adalet duygusunun yerine getirilmesi için sanıkların derhal beraat ettirilmesi gerektiğini belirtti.
 
Eyleme gelmediği halde dava açılmıştı
 
Davaya müdahil avukatlardan Eylem Zengin ise polisin dava açılan 24 kadını eylemden önce belirlediğini, “ilk etapta 25 kişiye dava açıldığını, ancak Deniz Uslu’nun o gün eyleme gelmediği tespit edildiği için 24 kişiye dava açıldığını ortaya koyan Deniz için hazırlanan fezlekeyi” mahkemeye sundu.
 
Duruşma “eksik hususların giderilmesi ve duruşmaya katılmayan sanıkların dinlenmesi” için 28 Nisan’a ertelendi.