
‘Kayyımla toplum dizayn edilmek isteniyor’
- 09:04 4 Ocak 2021
- Hukuk
Şehriban Aslan
DİYARBAKIR - STÖ’lere kayyım atanmasının yolunu açan yasal düzenlemenin kadın kurumlarına yansımasını değerlendiren Avukat Gizem Miran, “İktidarın, muhalefeti ve toplumu dizayn etme çabasıyla kadın örgütlerini hedef alacağı aşikârdır. Ayrıca şiddet gören kadının gidecek yerini elinden alıyor. Kadını şiddet gördüğü yere mecbur bırakan bir hale getiriyor” dedi.
Belediyelere ve özel şirketlerin ardından sivil toplum örgütlerine (STÖ) de kayyım atanmasının önünü açan “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” 27 Aralık’ta Meclis’ten geçerek yasalaştı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından düzenlemenin onaylanması halinde hakkında “kovuşturma” başlatılan dernek ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri geçici süreyle sınırlandırılabilecek, “gerekli görülürse” yönetimine kayyım atanabilecek.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Genel Merkez Yöneticisi Avukat Gizem Miran, yeni düzenlemeye dair konuştu.
‘Kanun teklifi konuyla bağdaşmıyor’
Hukuki açıdan yasalaşma metodu perspektifiyle bakıldığında yasanın büyük sıkıntılar barındırdığını söyleyen Gizem, “Komisyona ve Meclis’e geliş şekli, ‘kitle imha silahının yayılmasının önlenmesine ilişkin’ kanun teklifi içerisinde geliyor. Bu bahsettiğimiz kanun teklifinin ne ismiyle ne amacıyla ne de içerisindeki maddelerle bağdaşmayan bir şekilde bu kanunun içerisinde dernekler ve STK’lere ilişkin baskı araçları diyebileceğimiz düzenlemeler getiriliyor. Bu da yasalaşma açısından sıkıntılı bir durumdur” dedi.
‘Dernekler izin usulüyle kurulmaz’
Gizem, iktidarın uzunca bir süredir olağanüstü hal (OHAL) sürecinden bu yana torba yasa mantığıyla toplumu dizayn etme çabasının bu yasa ile görüldüğünün altını çizerken, bu düzenleme ile STÖ’lere yönelmiş olan kayyım tehdidiyle STÖ faaliyetlerinin sınırlandırılmak istendiğini belirtti. Düzenlemenin bambaşka bir konu ile bağdaştırıldığını ve torba yasayla yasalaştırıldığını ifade eden Gizem, “İçeriğin en önemli kısmı; derneklerin kurulma usulünde dahi izin usulü yoktur. Dernekler Anayasayla örgütlenme özgürlüğü kapsamında düzenlenirken bildirim usulüyle kurulacağı mevzuat altına alınmıştır. STK’lerin faaliyetlerini durdurma, yöneticilerini görevden alma veya aldığı fon ve destekleri inceleme yetkisi İçişleri Bakanlığı’na veriliyor. Bu anayasa ve uluslararası sözleşmelerle de aykırıdır. İçişleri Bakanlığı’nın tek başıda ne şekilde bilgi elde ettiği bilinmeyen bir halde. Belki istihbari raporlarla bir derneğin faaliyetlerini inceleyecek. İçişleri Bakanlığı’nın tek imasıyla faaliyetler durdurulabilecek. Derneklere kayyım sisteminin getirilmesi aslında demokratik kitle örgütlerini dizayn etme çabasıdır” şeklinde konuştu.
‘Kadın dernekleri kadınları ölümden kurtarıyor’
İktidarın baskıcı rejiminin toplumda yarattığı sessizlikten sonra en önemli dinamiğin kadın örgütleri olduğuna vurgu yapan Gizem, “Toplumu ayağa kaldırabilecek, kadınların sessiz çığlığını haykırışa çevirecek olan en önemli dinamiktir. Bu yasayla toplumun en önemli dinamiği hedef alınmak isteniyor. Bunu bu kentte kadın derneklerine, kadın STK’lerine yapılan operasyonlarla çok rahat gözlemledik. Ne yazık ki bu düzenlemeyle kadınların sesi bastırılmak isteniyor. Aslında iktidarın, kendini o zahmetten kurtarıp muhalefeti ve toplumu dizayn etme çabasıyla kadın örgütlerini hedef alacağı aşikârdır. Ayrıca şiddet gören kadının gidecek yerini elinden alıyor. Kadını şiddet gördüğü yere mecbur bırakan bir hale getiriyor. Kadınların kolluktan ve savcılıktan nasıl geri döndüklerini çok iyi görüyoruz ve biliyoruz. Fakat kadın dernekleri kadınları ölümden kurtarıyor” sözlerine yer verdi.
‘Kararları dinlemem diyor’
Yargı reformu açıklamasının samimiyetsizlik olduğuna dikkat çeken Gizem, şunları kaydetti: “AİHM’nin kararından sonra, ‘Ben Anayasayı da AİHM kararlarını da dinlemem’ diyerek Selahattin Demirtaş’ın tahliye talebini reddetmesiyle samimiyetsizliği görebiliyoruz. Kayyım zihniyeti bu iktidara tamamıyla işlemiş durumda. Halk tarafından benimsenmediği ve seçilmediği yerleri kayyımla ele geçirmiş iktidar bugün STK’leri ele geçirmeye çalışıyor.
Hak ihlallerin üstü örtülmek isteniyor
Kayyım sürecine iktidar nasıl zeminin hazırlıyor dersek; seçim döneminde belediye eşbaşkanlığına aday olanlar hakkında herhangi bir soruşturma dosyası olmazken, seçildikten hemen sonra yargı tacizi başlıyor. Operasyonel dosya ve yalancı tanıklarla birçok siyasetçi hakkında dosyalar oluşturulmuş ve kayyım atama yetkisine bahane oluşmuştur. STK’ler iktidarın hak ihlallerini raporlayan, gündemleştiren kamuoyuna taşıyan, uluslararası çevrelerle paylaşan bir oluşumdur. Yaratılan hak ihlallerinin üstü örtülmeye çalışılıyor.”