
Figen Yüksekdağ’a ceza talebi
- 16:55 16 Ekim 2020
- Hukuk
ANKARA - Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması ardından yapılan açıklama nedeniyle hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” davası açılan HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Ya gerçekten ayıptır, Cumhurbaşkanı’na da ayıptır. Benim daha sert yaptığım, hatta hakaret içerecek açıklamalarım var. O sözlere dava açsınlar” sözleriyle soruşturmaya tepki gösterdi.
Halkların Demokratik Partisi önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasına ilişkin yaptıkları yazılı açıklama nedeniyle "Cumhurbaşkanı Hakaret" gerekçesiyle açılan davanın duruşması Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yetkisizlik kararı ile gönderilen davanın ikinci duruşmasına Figen Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi'nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.
Figen’in avukatları Bilal Erman ve Maviş Aydın’ın yanı sıra Recep Tayyip Erdoğan’ın vekili avukat Sami Kabadayı’da duruşma salonunda hazır bulundu.
Sabah saat 10’da başlaması gereken duruşma Kandıra Cezaevi’nde bulunan tek SEGBİS odası nedeniyle öğleden sonra saat 2.30’da başladı. Figen’in avukatları 4 saat duruşmayı beklemek zorunda kaldı. Duruşmayı ertelemeyen heyet çareyi Figen’in cezaevindeki erkek koğuşunda bulunan SEGBİS odasında katılmasında bulundu.
‘Hukuktan bahsetmek mümkün değil’
SEGBİS sorununun haledilmesi üzerine duruşma kimlik tespiti ile başladı. Savunma yapan Figen, birçok kez “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla hakim karşısına çıktığını söyledi. 4 yıldır tutuklu bulunduğunu kaydeden Figen, hakkında sayısız fezleke düzenlendiğini ve hala düzenlemeye devam edildiğini belirtti. HDP’li siyasetçilerin artık tutuklanmasının dahi siyasi iktidar açısından yeterli olmadığını kaydeden Figen savunmasında şöyle dedi: “Bir kere tutuklama yetmedi. İkinci kez tutuklandı. Siyasi bir hal aldı. Yargı kurumuna müdahalenin gerçekleştiği, siyasi tehdit ve baskı uygulanan bir ortamda hukukilikten bahsetmek mümkün değil. Cumhurbaşkanlığına hakarette 30 bin kişi hakkında davalar açılmış durumda. 30 bin insan hakkında ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla yargılama yapılıyorsa o ülkede söz söyleme özgürlüğü, eleştirme özgürlüğü yok demektir. Eleştiren herkes suçlu ilan ediliyor. Basit bir hukuk süreci olarak algılamam mümkün değil. Mağdur olan sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP Genel Başkanı Erdoğan değildir. Benim, yargılanan diğer insanlardır. Benim eleştiri hakkıma müdahale var. Adalette tersten işliyor. Adaletsizlik, haksızlık ve siyasi baskı ile karşı karşıyayım. Asıl söz söylediğimiz için biz değil, bizi baskılayan, tutuklayanların yargılanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargılanması gerekir.”
Hükümet sözcüleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hergün HDP’li siyasetçileri hedef aldığını, hakaretlerde bulunduğunu dile getiren Figen, “Her gün bize katil diyerek, ağır suçlamalarla itham ediyor. Benim suçlandığım açıklama formel, siyasi eleştirilerin olduğu bir açıklamadır” dedi.
‘4 yıldır soruşturma dosyası dolaşıyor’
Hakkında açılan davanın usulen Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini ancak çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarılmasıyla getirilen yeni düzenleme nedeniyle davanın Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesinin de hukuksuzluk olduğunu anlatan Figen, şöyle devam etti: “Bugün bu davanın ağır ceza da görülecek şekilde ele alınması siyasi saiklerledir. Bize karlı özel hukuk uygulandı. Hukuksuzluk adaletsizlik demektir. Özel hukuk çıkarılarak bu bir ağır ceza davası haline getirildi. 4 yıldır bu dava dolaşıyor. Saçma bir suçlamadır. Döndü, dolaştı, asliyeye gitti. En sonunda çıkarılan KHK maddeleriyle Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Bu her şeyden önce psikolojik baskı demektir. Fikrini zihnini ruhunu baskı altına almaktadır. Emir veriyorlar ceza vereceksiniz diyorlar ceza veriyorsunuz. Bizim davalarımız artık hukuk caniliğine dönmüş durumda. Hukuki bir savunma yapmam beklenemez. Hakiki demokrasi olsa ülkemizde bu sözler siyasi iktidarın sinirleneceği ancak güç alabileceği bir olgu olur. Öyle bir anlayışa, kemale uygun bir siyasi anlayış yoktur.”
‘Adalet Bakanlığı sonucu merak ediyor’
Figen, HDP’li siyasetçilerin davalarının Cumhurbaşkanlığı görevlilerinden hükümetin her kademesine kadar takip edildiğini belirtti. Figen,“Adalet Bakanlığı bu dosyaya bir yazı göndermiş, sonuç ne diye soruyor. Bu mahkemeyi baskı altına alıyorum demektir. Böyle bir sistem olabilir mi? Hukukun güvenilirliği ve temeli ile ilgilidir. Benim yaptığım açıklamada bir şey yok. Bu kadar devlet sorunu haline getirilmesi müdahale etme, baskı altına alma demektir” dedi.
‘Şimdiye kadar boyun eğmedik, eğmeyeceğiz’
İddianamede yer alan suçlama konusu paragrafı okuyan Figen, “ ‘Adalet mekanizması iktidarın ve Saray’ın denetimi altında davranmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan haberin bedelini ödetmek için tutuklatmayı dayatmıştır’ bu ifadeler var. Herhangi bir suç hakaret içermiyor. Diplomatik bir dille açıklamadır. Hakaret yoktur. Bunun neresinde hakaret var. Cumhurbaşkanı tutuklanması gereken insanları işaret etmiyor mu? Biz olanı söylemişiz. Bunun neresi suç? Açıkça tutuklanmamızın talimatını verdi. Yargı bugün siyasallaşmış durumda. Bizim sözcüklerimizi, kelimelerimizden suç yaratılmaya çalışılıyor. Şimdiye kadar boyun eğmedik, eğmeyeceğiz” ifadelerinde bulundu.
Açıklamanın iki gazetecinin tutuklanmasına ilişkin olduğunu kaydeden Figen, “ Meşhur bilirsiniz. Hala devam ediyor kan davası 5 yıldır da bitmedi. Aslında iktidar ile cemaat arasındaki çatışmadan kaynaklıydı. O dönemde yaşananlar. İktidar bugün kendi yarattığı cemaate karşı mücadeleyide kendine muhalefet olanlara karşı kullanıyor. Bakın Enis Berberoğlu yattı, çıktı yetmedi. Vekilliğini elinden aldılar. AYM ihlal kararı verdi. Yerel mahkeme kararı uygulamadı. AYM’ye operasyon yapıldı. Ben bu ülkenin demokratikleşmesini savunuyorum. Yargıya bu kadar açık müdahale varken, bizim burada sağlıklı, hukuki bir yargılamadan bahsetmemiz mümkün değil” diye konuştu.
‘Cumhurbaşkanı’na da ayıptır’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da seslenen Figen,“Ya gerçekten ayıptır, Cumhurbaşkanı’na da ayıptır. Benim daha sert yaptığım, hatta hakaret içerecek açıklamalarım var. Bari oturup, onların dökümünü yapsınlar. O sözlere dava açsınlar” dedi. Figen, sözlerinin suç olmadığını vurguladı.
Figen’in avukatı Maviş Aydın’da müvekkilinin beyanlarına katıldığını belirterek, yazılı savunma yapacaklarını söyledi. Maviş, savunmasını şöyle sürdürdü: “Bizde suç olmadığı kanaatindeyiz. Politik eleştirilerin dozu yüksek olabilir. Cumhurbaşkanının şahsi ve duygusal durumunun ifade özgürlüğünden daha üstün tutuluyor. KHK ile yapılan düzenleme ile müvekkilimin Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanması kabul edilemez. Milletvekili müvekkilimin de asliye ceza da yargılanması gerekir.”
Üst sınradan ceza istedi
Cumhurbaşkanı avukatı Sami Kabadayı, davaya katılma talebinde bulunarak, Figen’in en üst sınırdan cezalandırılmasını talep etti.
Mahkeme heyeti Cumhurbaşkanının avukatının talebini kabul ederek, esas hakkında mütalaasını açıklanması üzere iddia makamına söz verdi.
1 yıl ile 4 yıl arası ceza
İddia makamı mütalaasında Figen’in,“ Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla 1 yıl ile 4 yıl arasında cezalandırılmasını talep etti.
Ara kararını veren mahkeme heyeti, Figen ve avukatlarının süre talebini kabul ederek bir sonraki duruşmayı 12 Kasım tarihine erteledi.
Suçlama konusu olan yazılı açıklama
Suçlamaya konu olan 26 Kasım 2015 tarihinde yayınlanan yazılı açıklama şöyle: “ Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün yaptıkları haberden dolayı tutuklanmalarını en sert biçimde kınıyoruz. Atılan bu adım Türkiye’deki bazı gerçeklerin bir kez daha görülmesine yol açmıştır.
Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma ve basın özgürlüğü her gün ayaklar altına alınmakta ve çiğnenmektedir. Evrensel ve demokratik hiçbir ölçü geçerli değildir. Adalet mekanizması iktidarın ve Saray’ın denetimi altında davranmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan haberin bedelini ödetmek için tutuklatmayı dayatmıştır.
Yıllardır El Kaide türevi El Nusra, IŞİD ve Ahrar ul Şam gibi örgütlere maddi ve manevi yardım yapanlar, lojistik destek sağlayanlar, silah ve para yardımında bulunanlar, bu konuların konuşulmasını yasaklamak için çabalamaktadır. Ancak bu çabalar hem uluslararası hem de bağımsız ve tarafsız ulusal hukuk önünde hesap vermeyi engelleyemeyecektir.
Günün ve dönemin gereği, demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesinde her vicdan sahibi yurttaşın birlikte hareket etmesi, nerede ve hangi şekilde olursa olsun baskı ve zulme karşı durmasıdır”