Gazeteci Ferda’nın yargılandığı davada Kürtçe’ye ikinci müdahale

  • 18:30 8 Ekim 2020
  • Hukuk
İSTANBUL – Gazeteci Ferda Yılmazoğlu’nun da aralarında bulunduğu 8 kişinin yargılandığı davada, iddia makamı, kimlik tespitinin Kürtçe yapılmasının reddedilmesini isterken, Kürtçe’yi de “örgütsel tavır” sözleriyle hedef aldı. 
 
İstanbul’da 4 Ağustos 2018 tarihinde gözaltına alınan gazeteci Ferda Yılmazoğlu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi üyesi Seyhan Çiçekli'nin tutuklu, Teğmen Öztürk, Faruk Öztürk, Hanım Bozkurt, Heremsi Öztürk, Jiyan Öztürk ve Betül Öztürk’ün de tutuksuz yargılandığı davanın üçüncü duruşması görüldü. Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi 28’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, Ferda ve Seyhan tutuklu bulundukları Silivri Kapalı Cezaevi’nden  Ses ve Görüntü Bilişim Sistemleri (SEGBİS) ile katılırken, duruşmada avukatlar ve tutuksuz yargılananlar da hazır bulundu.
 
Ferda ve Seyhan’ın kimlik tespitini Kürtçe yapma talebine savcılık “anlaşılmayan bir dil” diyerek reddederken, mahkemenin görülen ikinci duruşması için tercüman bulundurması dikkat çekti. 
 
Dosyada tanık sıfatıyla yer alan Canan Ceylan ve Mevlüde Gündüz’ün duruşmaya gelmediği de görüldü.
 
‘27 aydır hukuksuz bir şekilde tutukluyum’
 
Duruşmada ilk olarak söz alan Seyhan, asılsız iddialar ve tanık beyanları nedeniyle 27 aydır tutuklu olduğunu belirttiği savunmasında şunları söyledi: “Tanık beyanlarını kesinlikle kabul etmiyorum. Bu kişiler beni tanımıyor. Sadece kendilerini kurtarmak için başkalarının isimlerini veriyorlar. Ben bu kişileri tanımıyorum. Bu iddiaların herhangi bir geçerliliği yoktur. Hiçbirini kabul etmiyorum. 27 aydır hukuksuz bir şekilde tutukluyum, tahliyemi istiyorum.”
 
Ardından savunmasını yapan Ferda şunları dile getirdi: 
 
“Ben 27 aydır hukuksuz bir şekilde tutukluyum. Sanki kesinleşmiş bir ceza varmış gibi cezaevinde kalıyorum. İki yıl sonra iddianame benim elime geçti. Ağır bir süreç geçti, hem maddi hem manevi olarak. Biz daha yargılanırken sanki suçluymuşuz gibi hakkımızda bir kadar varmış gibi yargılandık ve yargılanmaya devam ediyoruz. Baştan itibaren bu dosyanın tamamı hukuksuzdur. Bizimle alakası olmayan diğer iki kişi tahliye edildi. Ben gazeteciyim. Ben gazeteci olduğum için İstanbul’da, Van’da, Diyarbakır’da çalıştım. Haber nerede olursa oraya gidiyorum. İstanbul’a gelişimden iki saat bile geçmeden neden olduğunu anlamadan tutuklandım. İddianamede bir suç bulunmamaktadır. Hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunmaktayım. Ortada bir telefon şifresinden bahsediliyor. Ancak benim üzerimde herhangi bir telefon çıkmadı. 
 
Tahliye istiyorum
 
İddianamede somut hiçbir şey yok. Mevlüde isimli biri benim hakkımda konuşmuş. Ben Diyarbakır’da bulunduğum sürece öğrenciydim. Ziya Gökalp Yurdu’nda parmak izi ile girişim vardır. Hem Ziya Gökalp Yurdu’nda hem de Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde parmak izi ile girişim vardır. Bu durum istenirse tespit edilebilir. Benim hakkımda konuşan hiç kimseyi tanımıyorum. Neden benim hakkımda böyle konuştular bilmiyorum. Tahliye olmak için aleyhime beyanlarda bulunduklarını düşünüyorum. Söyledikleri tarihte benim gazetede haberlerim, televizyonda programım, belgeselim çıkmış, yayınlanmıştır. Bu belgesel hoşlarına gitmediği için de aleyhime beyanlarda bulunmuş olabilirler. Ben aynı zamanda gazetecilik faaliyetinden dolayı ödül aldım. Belki de bu yüzden aleyhime beyanlarda bulunmuştur. Onların beni tanımaları mümkün değildir. Hayatım boyunca o şahısları görmedim. Ben hukuksuz bir şekilde tutuklandığımı düşünüyorum. Tahliyemi istiyorum.”
 
Seyhan ve Ferda’nın avukatı Okan Selçuk ise, müvekkillerinin savunmasına katıldığını belirterek, tahliye talebinde bulundu. 
 
Duruşma tutuksuz yargılanan sanıkların savunmalarıyla sürdü. Tutuksuz sanıklar duruşmadan vareste (muaf tutulma) edilmek istendiklerini belirtti.
 
İddia makamından Kürtçe’ye ikinci müdahale
 
İddia Makamı,  “Tanık Mevlüde Gündüz hakkında yeniden zorla getirme emri tanzim edilmesine, adreslerinde bulunmayan tanıklar Canan Ceyda ve Nurten Denker hakkında adres araştırması yaptırılarak İstanbul ilinde bulunmaları halinde zorla getirilmesine aksi takdirde bulundukları yer adreslerine talimat yazılmasına, eksik hususların giderilmesine, tutuklu sanıkların her ikisinin bu celse alınan beyanlarında açıkça Türk okullarında eğitim gördüklerini ifade etmeleri, bir takım celse içerisinde Türkçe sorulara tercüman çevirisi olmadan cevap verebilmeleri görülmüş ve örgütsel tavır sergiledikleri ortaya konulmuş olmakla üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, atılı suçun katalog suçlardan olması dikkate alınarak bu aşamada tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi” talebinde bulundu.  
 
‘İddia makamının mütalaası hukuksuz’
 
Duruşmada tekrar söz alan avukat Okan, iddia makamının tutukluluk halinin devamına ilişkin mütalaasına katılmadıklarını belirterek, “Mütalaanın hukuka uygun olmadığını düşünüyoruz. Hukuken geçerli olmayan bir mütalaaya mahkemenin katılmayacağını düşünüyoruz. Tanıklar Canan Ceylan ve Nurten Danker’in beyanları da dosyada mevcuttur” dedi.
 
Mahkeme heyeti, Ferda ve Seyhan’ın tutukluluk halinin devamına, Faruk ve Teğmen Öztürk’ün adli kontrol tedbirinin devamına karar verdi. 
 
Mahkeme, bir sonraki duruşmayı 29 Aralık günü saat 09.10’a erteledi.