Gülistan Kılıç Koçyiğit: Süreci yürütmesi gereken Kandil, İmralı ve hükümettir

  • 11:31 14 Nisan 2025
  • Siyaset
ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Adalet Bakanlığı ile bu hafta görüşüleceğini belirtirken, gerçekçi adımlar için Meclis’in sorumluluk üstlenmesi gerektiğini söyledi. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu bir süreçtir, bu süreci yürütmesi gerekenler Kandil, İmralı ve hükümetin kendisidir. Onların bu süreci konuşması, süreci hal yoluna koyup işleri çözmesi gerekiyor” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. DEM Parti İmralı Heyeti’nin bu hafta Adalet Bakanlığı ile görüşeceğini ifade eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, bu adımın önemli ama yeterli olmadığını belirtti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çalışma koşullarının oluşturulması gerektiğini ve Meclis’in derhal süreçte rol alması gerektiğini vurguladı.
 
Enfal Katliamı için kanun teklifi
 
Barış ve demokratik toplumun inşası için öncelikle tarihle yüzleşmek gerektiğini söyleyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, 14 Nisan 1988 Enfal Katliamı için kanun teklifi vereceklerini açıkladı.  Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Hâlâ Kürtlerin hafızasında Enfal Katliamı çok canlı bir yerde durmaktadır. Ama ne yazık ki Enfal Katliamı da diğer Kürt katliamları gibi cezasız bırakılmıştır. Bu katliamı, uluslararası mecralarda birçok ülke resmi olarak katliam ve soykırım olarak tanıyor. Biz de bir kanun teklifi hazırladık ve TBMM’nin de Enfal Katliamı’nı resmi olarak tanıması yönünde bu hafta teklifimizi sunacağız. Bu, aynı zamanda yeni dönemde tartıştığımız Kürt sorununun demokratik çözümü, Kürtler ve Türkler arasındaki tarihsel ilişkinin ve ittifakın güncellenmesine de pozitif katkı sunacak önemli bir başlık olacak” dedi.
 
‘Diplomatik faaliyetlerimizi çözüm ve barış için yürütüyoruz’
 
Sürecin başarısı için müzakerenin önemini vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, aylardır sürdürülen diplomatik faaliyetlerin de bu eksende yürütüldüğünü belirtti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Herkesin hak ve adaletten faydalandığı bir Türkiye için mücadele ediyoruz. Biz müzakereyi, demokratik Türkiye hedefinden ve Kürt sorununun barışçıl çözümü mücadelesinden ayrı görmüyoruz. Bu mücadele ve müzakere dinamiğini birlikte yürütmek; birbiriyle olan ilişkisini ve birbirini besleyen yönlerini görmemiz gerekiyor. Bu çerçevede birçok siyasi parti ve STK ile görüşmeler yaptık. Özellikle çözüme katkı sunacağını düşündüğümüz bölge ülkeleriyle de çeşitli diplomatik faaliyetler yürütüyoruz. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye’nin, yalnızca içeride değil, bölgede de diplomatik etkisinin artacağını biliyoruz. AB ülkelerinden Rusya’ya, Hindistan’dan Irak’a yayılan geniş bir yelpazede heyetlerimiz görüşmeler yapıyor” sözlerini kullandı. 
 
Cumhurbaşkanı görüşmesi: Çağrı için yeni bir eşik
 
Gülistan Kılıç Koçyiğit açıklamalarına şöyle devam etti: “Geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanı ile İmralı Heyetimizin yaptığı görüşme vardı. Bu görüşme, özellikle Sayın Öcalan’ın tarihi bir inisiyatif geliştirmeye çalıştığı; Kürt sorununun şiddet ve çatışmadan arındırılması, tarihsel Kürt-Türk ittifakının gelişmesi için yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı yeni bir aşamaya taşıyan önemli bir eşikti. Bu görüşmede şimdiye kadar yürütülen sürecin aksayan, tıkanan yönleri ele alındı. Sürecin dinamiği niteliğindeki adım, İmralı tecridinin kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın hedeflediği çalışmaların yapılabilmesi için gereken koşulların sağlanması gerektiği bir kez daha teyit edilmiş oldu.”
 
Meclis çözüm için ne yapacak? Yaprak kımıldamıyor
 
 Tecridin ortadan kalkması gerektiğini söyledikçe bazı çevreler bunu anlamamakta ısrar ediyor. Gerçek anlamda meseleyi çarpıtan yaklaşımlar olduğunu görüyoruz. Şimdi hepimizin düşlediği barışı ve çözümü mümkün kılacak adımları atacak en önemli aktör Sayın Öcalan’dır. Madem ki silahlar sussun, şiddet son bulsun isteniyor, o zaman neden bunu yapabilecek en önemli aktör hâlâ tecrit altında tutuluyor? Bu tarihsel sorunu ve ülkenin sırtındaki en büyük yükü kaldırmaya birlikte karar aldıysak; herkesin çok büyük anlamlar yüklediği bir tarihsel eşikteysek, neden hâlâ içtihattan, usulden söz ediliyor? Bunu anlamakta zorlanıyoruz.
Meclis çatısı altında bu meseleyi onlarca kez konuştuk. Peki, bu Meclis Kürt sorununun demokratik çözümü için ne yapacak? 1 Ekim’den bu yana dünya kadar tartışma, çağrı ve görüşme oldu. Ama Meclis’te hiçbir adım atıldığını görmedik; yaprak kıpırdamıyor. Hiçbir inisiyatif geliştirilmiş değil. Bu durumu anlamakta güçlük çekiyoruz.
 
Meclis’in inisiyatif alıp sürece müdahil olması gerekiyor
 
 DEM Parti ve halk, demokratik toplum ve barışın inşası için atılacak adımlarda ne beklediğini açıkça ortaya koydu. Bu konuda bir muğlaklık yok. Diğer yandan Meclis’in sessizliği oldukça kaygı verici. Artık Meclis’in izleyici pozisyonundan çıkıp inisiyatif alması, elini taşın altına koymasının zamanı geldi de geçiyor. Bu hafta İmralı Heyetimiz, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile bir görüşme gerçekleştirecek. Görüşmede bu sürecin yasal boyutları, ceza infaz hukuku ve diğer başlıklar üzerine fikir alışverişi yapılacak. Sürecin daha detaylı ve sağlıklı ilerlemesi için Meclis’in rol üstlenmesi ve gerçekçi bir yasal zemin oluşturulması gerekiyor. Hâlihazırda bu yasal zeminden uzağız. Bu zeminden yoksun bir şekilde süreç ilerletilmeye çalışılıyor. Bu çağrı, 85 milyona, Türkiye halklarına yapılmış bir çağrıdır. 85 milyon yurttaşın iradesinin tecelli ettiği Meclis’in bu konuda hızla sürece müdahil olması gerekiyor.”
 
Kendi sesiyle topluma hitap etmelidir
 
Sayın Öcalan topluma bir çağrı yaptı ve bu çağrısını bizzat kendisinin topluma anlatması en doğrusu değil midir? Aracılar yoluyla ifade etmek yerine, kendi sesiyle, kendi sözüyle toplumla temas kurması; barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı bizzat kendisinin ifade etmesi, en doğru yöntemdir. Bu anlamda iktidara büyük sorumluluk düşüyor. Hükümetin çözüm ve barış konusunda hızla güven artırıcı adımlar atması gerekiyor. Çünkü kamuoyunda ciddi bir kafa karışıklığı ve güven bunalımı olduğunu biliyoruz. İktidarın bugüne kadar sergilediği pratikler, hem kendi meşruiyetini hem de çözüme dair niyetini sorgulatır hâle geldi. Hızla bu pozisyondan çıkmalı ve toplumu kutuplaştıran, çözüm tartışmalarını olumsuz etkileyen tutumlardan uzak durmalıdır.
 
Sayın Öcalan'ın fiziki özgürlüğünü talep ediyoruz
 
Nihai olarak, uluslararası bir kavram olan ve bizim de kanun teklifimize konu ettiğimiz umut hakkının hızla bir yasal düzenlemeyle Meclis’e getirilmesi gerekiyor. 25 yılını aşmış ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının, ömür boyu cezaevinde kalamayacağı gerçeğinden hareketle, özgürlük koşullarının önünü açabilecek yasal düzenlemelerin hızla yapılması şarttır.Bu anlamda biz, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü talep ediyoruz. Bu konuda bir tartışma yok. Ancak bugün ilk olarak yapılması gereken şey, oraya gidiş aşamasının taşlarını döşeyecek çalışma koşullarının düzeltilmesi, herkesle görüşebileceği bir iklimin oluşturulması ve tecridin ortadan kaldırılmasıdır.
 
Bu, Sayın Öcalan ile devlet arasında oluşmuş bir mutabakattır. Bu metnin devletten bağımsız ortaya çıktığını düşünemeyiz. PKK bu çağrıdan üzerine düşeni aldığını ifade etti. Sayın Öcalan, geliştirdiği sürecin arkasında olduğunu ve tereddüdü olmadığını dile getirdi. Bundan sonraki süreç, devlet ile PKK arasındaki görüşmelere kalıyor. Bu koşulların oluşturulması, devletin sorumluluğundadır. Basına ve kamuoyuna yaptıkları açıklamalardan anlıyoruz ki: ‘Biz silah bırakmak istiyoruz, kongreyi toplamak istiyoruz ama bu koşullardan yoksunuz,’ diyorlar. Bu koşullardan biri de Sayın Öcalan’ın özgürlüğüdür. Bu anlamda devletin bir mesai yürütmesi gerekiyor. Bu bir süreçtir. Bu süreci yürütmesi gerekenler; Kandil, İmralı ve hükümetin kendisidir. Onların bu süreci konuşması, süreci hal yoluna koyup işleri çözmesi gerekiyor. Adalet Bakanı ile yapılacak görüşmeden sonra İmralı’ya gitmek için bir başvuru yapılacak.”