Şiddeti manşet yapan gazeteler direnişi görmüyor

  • 09:06 30 Mart 2025
  • Medya Kritik
 
Derya Ceylan
 
HABER MERKEZİ - Kadınlar bu toplumun yarısıysa, gazetelerin de yarısında kadın hikâyeleri olmalı. Çünkü kadın sadece katledildiğinde değil, yaşarken de görünür olmalı.
 
Günümüzde internet gazeteciliği, dijital medya ve dijital haber siteleriyle birlikte haber okuma alışkanlıklarımız kökten değişti. Artık haber dediğimiz şey saniyeler içinde cebimize düşüyor, bir başlığı okuyoruz, birkaç satırla gündemi takip ediyoruz. Ancak tüm bu hıza rağmen yazılı gazeteler hâlâ "gündemi belirleyen" bir güç olarak görülüyor. Çünkü o ilk sayfalar, neyin önemli olduğuna dair bir mesaj veriyor topluma.
 
Direniş nedense ‘haber değeri’ taşımıyor’
 
Ne yazık ki o ilk sayfalarda kadın haberlerine rastlamak neredeyse imkânsız. Ya da rastlarsak da karşımıza çıkanlar hep aynı: Şiddet, katliam, gözyaşı... Örnek mi? "Boşanmak isteyen kadın vahşice öldürüldü", "Genç kadın sokak ortasında kurşunlandı", "Annesinin gözleri önünde katledildi"... Sanki kadın bu toplumda sadece katledildiğinde ya da acı çektiğinde haber oluyor. Bir kadının başarısı, yaptığı çalışmalar, direnişi, topluma kattıkları nedense “haber değeri” taşımıyor.
 
Manşetler erkek hikayeleriyle dolu
 
Çünkü bir kadın katledildiyse, şiddet gördüyse bu "tık" getiriyor. Dijital çağın medyası, artık insan hikâyelerini değil, en çok dikkat çeken, en çok izlenen olayları öne çıkarıyor. Kadın katliamları, şiddet haberleri manşetlere taşınıyor; çünkü medya biliyor ki kan, gözyaşı ve acı okuru daha hızlı çekiyor. Kadının yaşam mücadelesi, emeği, başarıları ise "tıklanmaz" sanıldığı için görmezden geliniyor.
 
Bu kadının direnişi nerede?
 
Haber siteleri ve dijital medya mecraları kadının acısını neredeyse bir tıklanabilir ürün haline getiriyor. Başlıklar daha çok okunması için acının üstüne kuruluyor, görüntüler sansürsüz veriliyor, kadının ismi, fotoğrafı teşhir ediliyor. Oysa kimse sormuyor; bu kadının direnişi nerede? Yaşarken ürettikleri, başardıkları neden manşet olamıyor? Kadınlar ancak öldüklerinde mi haber değeri taşıyor?
 
Kadının hayatı; yalnızca reyting, tık ve izlenme uğruna tüketilen bir malzemeye dönüşürken, kadın emeği sessizce arka sayfalara, hatta hiç yazılmamış satırlara gömülüyor.
 
Değişim ve dönüşümü neden görmüyoruz?
 
Her sabah elimize geçen gazetede kadın ya hiç yok ya da varsa da ağlıyor, acı çekiyor, ölüyor. Bu haliyle medya, kadınları toplumun gözünde sadece “mağdur, zavallı” haline getiriyor. Oysa kadın hayatın tam merkezinde, üretiyor, değiştiriyor, dönüştürüyor. Neden bunu görmüyoruz?
 
Kadın hikayeleri görmezden geliniyor
 
Bir diğer dikkat çeken mesele de şu: Kadın haberleri yılda sadece bir gün, 8 Mart’ta "hatırlanıyor". O gün geldiğinde “Kadınlar Günü Özel” başlığı altında birkaç haber yapılıyor, sonra yine unutuluyor. Oysa kadınlar her gün mücadele ediyor. Evde, işte, sokakta... Haklarını savunuyor, çocuklarını büyütüyor, çalışıyor, üretiyor. Gazeteler neden bu hikâyeleri görmezden geliyor?
 
Bu haberleri de okumaya hakkımız var
 
Her gün onlarca kadın şiddete uğruyor,  katlediliyor. Evet, bunları yazmak da önemli ama sadece acıya odaklanmak kadınları görünmez kılıyor. Kadınları sadece “mağdur” gibi göstermek büyük bir haksızlık. Çünkü kadınlar aynı zamanda güçlü, direnen, başaran insanlar. Bu haberleri de okumaya, bilmeye toplumun hakkı var. 
 
Sadece katledildiğinde değil, yaşarken de görünür olmalı
 
Sonuç olarak medya artık kendine şu soruyu sormalı: Kadın haberini sadece şiddet olunca mı yapacak? Yoksa kadınları hayatta oldukları için, başardıkları için, değiştirdikleri için mi manşetlere taşıyacak? Kadınlar bu toplumun yarısıysa, gazetelerin de yarısında kadın hikâyeleri olmalı. Kadın sadece katledildiğinde değil, yaşarken de görünür olmalı.