
'Demokratik çözümün kilidi Sayın Öcalan'ın özgürlüğünde'
- 09:08 1 Nisan 2025
- Güncel
Elfazi Toral
İSTANBUL - Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısını değerlendiren siyasetçi Selma Irmak, “Sayın Öcalan tecrit ve esaret koşulları altındayken bu sorunun çözülmesi mümkün değildir. Bu mesele, Sayın Öcalan’ın özgürlüğü sağlandığında çözülebilecek bir meseledir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti, Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” başlıklı çağrısını 27 Şubat’ta kamuoyuna duyurdu. İmralı Heyeti aracılığıyla iletilen bu çağrı, yalnızca Türkiye’de değil, aynı zamanda Orta Doğu ve dünya genelinde de geniş yankı uyandırdı. Abdullah Öcalan’ın mesajı, Kürt toplumu tarafından umut ve heyecanla karşılanırken, bu tarihsel nitelikteki fırsatın değerlendirilmesi gerektiği ve tüm kesimlerin bu sürece katkı sunmasının önem taşıdığı sıkça vurgulanmakta.
Siyasetçi Selma Irmak, söz konusu İmralı görüşmeleri ile başlayan süreç Kürt sorunun çözümü ve barışın inşasına dair değerlendirmelerde bulundu.
Uzun soluklu bir mücadele
Kürtlerin, 200 yıldır var olma mücadelesi verdiğini belirten Selma Irmak, “Kürtler varlığını, kültürünü, dilini özgün ve özgür yaşam biçimini koruyarak var olma mücadelesi veriyor. Kürtler hem tarihsel anlamda hem de kültürel anlamda kadim bir halktır. Son 40-45 yıldır Kürt halkının özgürlük mücadelesi çerçevesinde Türkiye’de uzun soluklu bir mücadeleye tanıklık ediyoruz. Bu mücadelenin kaynağı ise imha-inkar ve asimilasyon politikalarına karşı Kürtlerin yürütmüş olduğu onurlu yaşam mücadelesi. Kürtlerde her topluluk gibi kendi kimliğiyle kendi toprakları üzerinde ve bu topraklar üzerinde yaşayan başka halklar, kültürler ve kimliklerle beraber eşit bir biçimde yaşamayı tercih ettiği için bir savaşla karşı karşıyadır” dedi.
‘Ölüm gölgesi Kürtlerin üzerinden sıyrıldı’
Mücadelenin geldiği aşama itibariyle devletin uyguladığı asimilasyon, inkar ve imha politikalarının sonuç vermeyecek bir noktaya geldiğine dikkat çeken Selma Irmak, “Türk Devleti yürüttüğü amansız savaş karşısında direnişi kıramadı. Hedeflediği boyun eğdirme, yok etme çabası sonuç vermedi. Savaşın sürdürülmesi aşırı tekrarı da getirecek ve büyük bedeller sonucu oluşan demokratik ve siyasal zeminin değerlendirilememesine de neden olacak. Şu aşamada Kürtlerin çok ciddi bir devrim sürecini yakaladığını ve gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Toplumsal alanda artık Kürtlerin yok olma tehlikesi tamamen ortadan kalktı diyemezsek de ölüm gölgesi Kürtlerin üzerinden sıyrılıp atıldı” şeklinde konuştu.
Demokratik kültür
Kürtlerin varoluş mücadelesinin güç bir şekilde ortaya çıktığını ifade eden Selma Irmak, Kürtlerin mücadelesinden kaynaklı toplumsal dönüşümü de gerçekleştirdiğini söyledi. Kürtlerin büyük oranda kazanımlar elde ettiğini kaydeden Selma Irmak, “Kürt halk mücadelesinin içerisinde birlikte yaşama ruhu, müzakere ve uzlaşma ile hareket edebilme, kolektif ve komünal bir yaşamı inşa etme zihniyeti oluşturdu. Herkesin birbirinin haklarına ve hukukuna saygılı olabileceği bir sistem hayat buldu. Rojava’da gördüğümüz örnek bunun ispatıdır. Türkiye’de, Kürdistan coğrafyasında pek çok halkın, inancın, kimliğin bir arada yaşadığını hatta DEM Parti içerisinde yaşam bulabildiğini görebiliyoruz. Böyle bir toplumsal bilinç oluşturuldu. Ve bu bir demokratik kültür olarak yerleşti. Bunu başaran Kürt halkının mücadelesi. Kürt halk mücadelesinde kadın öncülüğünde gelişen bir devrim söz konusu oldu. Kadınlar bu topraklar üzerinde sürekli öncülük rolüne girmişlerdir. Kürt halk mücadelesinin bilinçli gelişimi Kürt kadınının da yeni bir perspektifle var olma mücadelesini ortaya çıkardı” ifadelerini kullandı.
‘Kürt kadınları bir Rönesans gerçekleştirdi’
Kürt halkının sadece kendini değil aynı zamanda toplumu da dönüştüren bir profil olduğuna vurgu yapan Selma Irmak, “Bu anlam da Kürt kadınları kendi toplumunda çok ciddi bir devrim ve bir Rönesans gerçekleştirdi. Sadece kendi toplumuyla da sınırlı kalmadı, bugün dünya topluluklarına da öncülük edebilecek durumda. Şu an Rojava’daki kadın öncülüklü sistem yüzyıllardır kadını ikinci sınıf olarak gören, kadını düşman gören, kadını nefret objesi olarak gören anlayışların değişimine sebebiyet verdi. Bunlar çok önemli dönüşümler. Orta Doğu coğrafyasında bin yıllardır süre gelen erkek aklı kırıma uğratıldı. Bütün bu kazanımlar ortadayken Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu toplumsal gelişimi sekteye uğratmak için savaşı sürdürmekte ısrar ettiğini gördük. Bu ısrar onlar için bir yaşam gerekçesi oluyor” dedi.
‘Devlet Bahçeli’nin konuşması sıradan değildi’
Türkiye’de devletin yürüttüğü savaş politikalarından kaynaklı toplumsal çürümenin söz konusu olduğunu vurgulayan Selma Irmak, savaş politikalarına karşı gelen halklara baskı uygulanarak susturulmaya çalışıldığını söyledi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yapmış olduğu çağrıya dikkat çeken Selma Irmak, “Sayın Öcalan geldiğimiz aşamada Kürt Özgürlük Hareketi'nin ve toplumunun elde ettiği kazanımlarını bir üst aşamaya taşımak için böyle bir hamle gerçekleştirdi. Devlet Bahçeli’nin DEM grubuna giderek el sıkışması ardından Sayın Öcalan’ı gelip Meclis’te konuşmaya davet etmesi bu sürecin başlamasında bir milat olarak anıldı. Bu sıradan bir konuşma değildi. Devletin öngördüğü başka bir şey vardı, oda Orta Doğu’daki gelişmeler. Şu an Kuzey ve Doğu Suriye'de Kürtlerin bir statü sahibi olmaya başlaması ve Kürtler arası birliğin giderek artması söz konusu. Kürt sorunu sadece Türkiye ile sınırlı değil, bu sorun bölge sorunundan ziyade uluslararası bir sorun haline geldi. Bunun çözümü de kuşkusuz uluslararası güçlerinde dahiliyle olacaktır” sözlerini kullandı.
‘Sayın Öcalan’ın özgürlüğü ile çözülebilecek bir mesele’
Selma Irmak sözlerini şöyle sürdürdü: “Orta Doğu’da Kürtler önemli bir partner olarak tercih edildi. Kürtler bir kurban ya da bir kart değil ama bir partner olarak kabul görüyor. Burada kendiliğinden gelişen bir durum söz konusu değil. Kürtlerin binlerce bedel vererek yürüttükleri diplomatik, siyasi ve askeri başarı sonucu elde edilmiş bir kazanımdır. Kürtler, demokrasiye, kadın özgürlüğüne, ekolojiye, halklara, inançlara açık olması ve birlikte yaşamayı başarabilme durumunu ortaya koydu. Sayın Öcalan’ın Kürtlerin elde ettiği kazanımları artık bir üst aşamaya getirerek siyasi bir perspektifte çözüme kavuşturması Türkiye ile müzakere ve uzlaşı üzerine Kürtlerin hakları temelinde anayasal güvenceye kavuşturulması mutabakatını ön görmüştür. Herkes şunu görüyor, bu mesele Sayın Öcalan'ın özgürlüğü ile çözülebilecek bir meseledir. Tecrit ve esaret altındayken bu sorunun çözülmesi mümkün değildir.
‘İmralı’nın kapılarının açılması lazım’
Kürt halkının yürüttüğü mücadelenin sonuç verdiğini söyleyen Selma Irmak,“Dünyada Kürt sorununun çatışma ve güvenlik çözümü dışında daha farklı yöntemlerle çözülebileceği düşüncesi ortaya çıktı. Devletin bu konuya ikna olduğunu düşünmüyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti öteden beri tek bir anlayıştan ya da tek bir devletten oluşmuyor, 1990’lı yıllarda hep derin devlet diye bir şeyden bahsedilirdi. Bugün Ergenekon diye ortaya çıkan, devletin daha istihbari gücü diye düşünebiliriz. Ya da devletin daha çatışmacı zihniyeti diyebiliriz. Devletin erkek akıl tarafı ve çatışmadan yana tarafı hep harekete geçmiştir. Süreçler sürekli sabotajlar ve komplolarla sabote edildi. Bugünde bir direnç görüyoruz. Aynı zaman da riskleri barındıran bir süreç. Halk Önderine güveniyor ve bağlıdır. Fakat Türk devletinin ne yapabileceğini çok kestirmediği için kaygılar içerisindedir. Bu sürecin nihayete ermesi sadece Kürtler için değil Türkiye için de büyük kazanımlara yol açacaktır. Ama önce bu kilidin açılması gerekiyor. Bu kilit açılmadan başlamaz. Bu kilidin açılması da İmralı’nın kapılarının açılmasına bağlı. Hem bunu yürüteceksiniz hem de kilit altında tutacaksınız, bu olmaz. Elini kolunu bağlayıp 'hadi benimle yaşa' diyemezsiniz. Eşitlik olmak zorunda. Karşı karşıya oturup sorunların müzakere edilmesi gerekiyor. Taraflar eşit pozisyonda olmazsa bu sorun çözülemez, sekteye uğrar. Kalıcı bir sonuca ulaşamaz” şeklinde konuştu.
‘Devletten bir beklentimiz, yok umudumuz halkımız’
Devletin artık Kürt sorununu çözmek istediğini ama devlet aklının hala ikna olmadığını bundan kaynaklı yaklaşımlarının söylem düzeyinin dışına çıkmadığını ifade eden Selma Irmak, “Sayın Öcalan PKK’ye de çağrısını yaptı. PKK’de bu çağrıya kulak verdi ve 'üzerimize düşeni yapacağız' dedi. Kongrelerini toplayacaklarını söyledi. Fakat bu kongrenin toplanabilmesi için koşullar lazım. Bu bir gerilla hareketi. Gerilla hareketinin düzenli ordular gibi kıtalarda, kışlalarda barınmadığını, sisteminin de bir ordu, bir kışla sistemi olmadığını herhalde devletin kendisi de biliyordur. Yine Murat Karayılan’ın ifade ettiği gibi buraya katılanlar paralı askerler değil, gönüllü bir felsefeye inanarak katılan fedai insanlardır. Bir halkın özgürlük haklarını kazanabilmek için mücadele etmiş insanlar. Bunun içinde PKK Sayın Öcalan’ın kendileriyle irtibat kurması gerektiğini ifade ediyorlar. Bunlar minimal taleplerdir. Biraz vicdanlı olmak lazım. Devlet bu konuda bile hala diretiyor. Sürekli yargı mekanizmasıyla, medya savunma alanlarına yağdırdıkları bombalarla, Rojava'ya yapılan saldırılarla bu süreci boşa çıkaran yaklaşımlar içerisinde. Bunlar süreç için risk arz eden bir durum. Buna rağmen umutlu olmaya devam ediyoruz. Devletten bir beklentimiz ya da umudumuz olduğu için değil, halkımızın getirdiği mücadele aşaması ve Orta Doğu’da Kürtlerin ağır bedeller sonucu elde ettiği kazanımlar ile Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu stratejik yol haritası bizim umudumuzu güçlendiriyor. Devletin çok uzun zaman ayak direteceğini düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.
‘Kadınların özne olduğu süreçler muhakkak başarıya ulaşmıştır’
Selma Irmak son olarak şunları dile getirdi: “Sayın Öcalan’ın perspektiflerini yerine getirebilirsek bu krizlerin önemli ölçüde aşılabileceğini düşünüyorum. Yeter ki biz kendimizi zafere ve başarıya olan öncülük rolümüzü gereğince yerine getirelim. Kürt halkı yıllardan beridir bu sorunun ortadan kalkması için çabaladı ancak her seferinde devlet bu çözümü sabote etti ve Türk devleti çatışmayı tercih etti. Bugün gelinen noktada devletinde çözüm noktasına geldiğini görebiliyoruz. Kürt hareketinin mücadelesi ve Kürt halk önderinin direnci sonucunda bunun ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bu noktadan itibaren umutsuzluğa kapılıp bu süreci sabote eden ve geriye çeken çabalar ve siyaset başarısızlığı getirebilir. Bundan dolayı umudu büyüterek, bütün toplumsal kesimleri bu sürecin içerisine dahil ederek mücadele etmek gerekiyor. Toplumsal barışın sağlanabilmesi için gereken tüm unsurları bu sürecin aktörleri haline getirmek sabotajların önüne geçecektir. Sayın Öcalan’ın kadınlara ve gençlere olan sarsılmaz güvenin bir gereği olarak bu sürecin sorumluluğunu üstlenmek gibi bir rolümüz var. Bunu en iyi şekilde yerine getirmek durumundayız. Erkek akılla yürütülen müzakereleri çoğu zaman sekteye uğramıştır. Ama kadınların özne olduğu süreçler başarıya muhakkak ulaşmıştır. Bizler de özne olma rolümüzü daha güçlü kılabilmek için bir çaba içerisinde olmak zorundayız.”