
Barışın cesur sesi Sakine Arat kimdir?
- 10:51 13 Mart 2025
- Güncel
HABER MERKEZİ - Türkiye’de barış ve adalet mücadelesinin en önemli isimlerinden biri olan Barış Annesi Sakine Arat, yaşamını yitirdi. Halkların bir arada, barış içinde yaşaması için ömrünü mücadeleye adayan Sakine Arat, sayısız eylem, protesto ve direnişte yer aldı.
Türkiye’de barış mücadelesinin en önemli isimlerinden biri olan Barış Annesi Sakine Arat, yaşamını yitirdi. Ömrünü halkların barışı ve adalet mücadelesine adayan Sakine Arat, yaşamı boyunca sayısız eylemde, protestoda ve direnişte yer alarak savaşın son bulması için mücadele etti. Sakine Arat, çatışmaların ve acıların en derin hissedildiği bir coğrafyada, adaletsizliğe karşı dimdik ayakta duran annelerden biriydi. 1980 askeri darbesinden sonra cezaevlerindeki işkencelere karşı sesini yükseltenlerden biri oldu. Diyarbakır Cezaevi’ndeki insanlık dışı uygulamalara karşı mücadele eden annelerin en ön saflarında yer aldı. 1990’lı yıllarda Barış Anneleri hareketinin içinde aktif şekilde çalışarak savaşın, gözaltıların, faili meçhul cinayetlerin son bulması için her platformda yer aldı.
Barış için yılmayan bir ses
Barış Anneleri'nin öncülerinden biri olan Sakine Arat, Kürt halkının ve tüm ezilenlerin barış içinde yaşaması için ömrünü adadı. İstanbul’daki Cumartesi Anneleri eylemlerine destek verdi, Amed’de sayısız basın açıklaması ve oturma eylemine katıldı. Yıllarca gözaltılarla, baskılarla, tehditlerle karşı karşıya kaldı ancak hiçbir zaman geri adım atmadı. "Bizim tek isteğimiz barış, çocuklarımız ölmesin" diyerek yaşadığı tüm zorluklara rağmen mücadelesini sürdürdü.
Peki kimdi Sakine Arat?
Sakine Arat, babasının sürgün yeri Kütahya’da 1934 yılında doğar. “Çocuktum bir şey bilmiyordum memleketimiz bura sanıyordum. Tek bildiğim biz oranın adamı değildik, evin içinde Kürtçe dışarıda Türkçe konuşuluyordu” diye anlatıyor o yılları. Türkiye’de Kürt olmanın ne demek olduğunu, tek kelime Türkçe bilmeyen anneannesi ile sokakta dolaştığında kendilerine “kuyruklu Kürt” diyerek taş atan yaşıtlarından öğrenir. Okulda çok başarılıdır. Hatta kızlar arasında birincidir. Ama çok istemesine rağmen okuyamaz. Beşinci sınıfa geçtiğinde Demokrat Parti iktidara gelir ve af çıkar. Cezaevleri boşalır, sürgünler sılaya geri döner. O zaman öğrenir ki Sakine Arat, memleketi Amed’dir. Ancak bıraktıkları gibi değildir. Hükümet babasının iki köyünü satmıştır, geçinmek zordur. 18 yaşında kendisinden çok yaşlı biriyle evlendirilir. Bismil’den Hani’ye bir ağa ailesine gelin gider.
10 çocuğundan 7’si ölür
10 çocuğu olur Sakine Arat’ın Biri üç aylık, biri bir buçuk yaşında ölür önce. Geriye 5 oğlan 3 kız kalır. Çocuklarını okutabilmek için eşini de zorlayarak Amed’e taşınır. Ağa olmaktan başka bir şey bilmeyen eşi çalışmaz, kumar oynar. Sakine Arat, 8 çocuğuna dikiş dikerek, iğne yaparak bakar, onları okutur. Bu da yetmez, eşinin kahve, sigara parasını da çıkartır emektar elleri. Cemal, Ankara’da üniversiteyi kazanır. “Ancak 70li yıllarda caddelerde öğrenciler panzerlerle eziliyorlardı” diyerek göndermez. Ertesi yıl açık öğretimi kazanıp Zirai Donatımın da memur olur.
Ömrümün sonuna kadar unutmam…
Çocukları da anneleri gibi mücadelecidir ancak baba değildir. Babaları aranan oğlu Cemal Arat'ı ihbar eder. Cemal Arat, 12 Eylül’ün en karanlık zindanına, Diyarbakır Cezaevi'ne konur. Vahşi işkencelere karşı arkadaşlarıyla başladığı ölüm orucunda yaşamını yitirir. Tacettin Arat'ta tutuklanmıştır. Serbest kaldıktan sonra o da PKK’ye katılır. Ardından küçük Murat Arat, ağabeylerinin yaşadıklarına dayanamaz ve o da dağa çıkar. İkisi de yaşamını yitirir. Sakine Arat yaşadıklarını ise şu cümlelerle anlatır: “Gençlerimiz sokaklarda kurşunlandı, cezaevlerinde işkenceler gördü 12 Eylülde. Öyle bir darbe geldi ki insanlar artık sokakta yürüyemiyorlardı, hastalarını hastaneye götüremiyorlardı. 1984’te ölüm orucuna girdikleri zaman 48 gün oğlumu (Cemal) göremedim. Sonra askeri hastanesine gittiğim zaman 11 yatak vardı. Saçı sakalı birbirine karışmıştı oğlumun. Oğlumu tanıyamadım, o hale gelmiş ki... Vücutları erimiş bitmiş, kemikten başka hiçbir şey yoktu. Sadece o kuru kafa kalmış. İki göz kapıda, birisi gelsin de bizimle görüşsün diye bakıyorlar. Cemalin kulakları artık duymuyordu, gözleri hiç görmüyordu Anne sen misin, keşke yüzünü görebileydim. Öyle bir acı gülüş güldü ki ömrümün sonuna kadar onu unutamam” der.
Hayattaki en büyük pişmanlığı
Bu arada Sakine Arat Cemal’e söz verdiği için, Ankara’ya önce Meclis kapısına, sonra da ANAP genel merkezinde Turgut Özal’ın kapısına dayanır. Turgut Özal’ı saatlerce odasına hapsederler, Başbakan korkudan dışarı çıkamaz. Tam darbenin komutanı Kenan Evren ile görüşecekleri o tarihi gün ise Cemal Arat'ın ölüm haberini alıp, oğlunu gömebilmek için memleketine döner. “Hayatımdaki en büyük pişmanlığımdır bu. Eğer ben görevimi bırakıp köye dönmeseydim, Kenan Evren'le görüşebilseydim, belki olaylar değişirdi” diyerek kendini suçlar.
Semra’yı öldürmesinler diye verdim
Ancak bir de Semra Arat vardır. Sakine Arat’ın kızlarından Semra Arat'ı babası zorla kardeşinin oğluna verir. 10 yaşında isterler Semra Arat'ı. Annesi 3-4 yıl dayanır bu zulme. Ancak Semra Arat,14 yaşındayken artık tehditlere dayanamayıp kızını amcasının oğluyla evlendirilir. Semra Arat, ortaokula başlamıştı artık. Semra Arat'ı neden vermek zorunda kaldığını Sakine Arat şu cümlelerle anlatı: “Ya kızını verirsin ya ben oğlumu başkasıyla evlendiririm ama senin kızını da okul kapısında öldürürüm” dedi. İkisi cezaevinde bunu da öldürürler diye, ana yüreği, boyun eğmek zorunda kaldım. 14 yaşında götürdüler. Aradan bir sene geçti hamile olduğunu öğrendim. Ölmesin diye zorla gelin ettiği kızının 17 yaşında cesedini alır geri. Kayıtlara intihar olarak geçer ama kimse inanmaz. Semra Arat'ı küçük kızı Zelal’i ise babası almayı reddeder. Sakine Arat, torununu da kendi nüfusuna geçirir. Öldürmesinler diye işkenceye verdim, o niye öldü? Okul kapısında öldürmesinler diye verdim niye öldü?” sözleriyle sitem eder.
Ömrünün tümünü kavga ile geçiren Sakine Arat, dün gece ise yaşamını yitirdi. Sakine Arat’ın ardından geriye mücadelesi ve canlı kalkan eyleminde söylediği sözler kalır….