Meletî’de 26'ncı gün: İhtiyaçlarımızı gönüllüler karşıladı

  • 09:09 3 Mart 2023
  • Güncel
 
Zelal Tunç
 
MELETÎ - Üzerinden 26 gün geçen büyük depremlerin ardından Meletî’de barınma ve temel ihtiyaçlara dair sorunlar çözülmüş değil. Mikrofonumuza konuşan yurttaşlar, ihtiyaçlarının gönüllüler tarafından karşılandığını ifade etti. 
 
Mereş (Maraş) merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerden 11 kent etkilendi.  On binlerce insanın yaşamını yitirdiği ve ağır hasarın meydana geldiği depremden etkilenen kentlerden biri de Meletî (Malatya). Büyük depremlerin ardından Meleti’de,  27 Şubat günü 5.6  şiddetinde ikinci bir deprem yaşandı. Malatya Valisi’nin en son 11 Şubat tarihinde yaptığı açıklamaya göre tamamen yıkılan bina sayısı bin 154 olarak ifade edilirken, hayatını kaybedenlerin sayısını bin 224, yaralı sayısı ise 6 bin 942 olarak açıklanmıştı. Vali, 26 Şubat’ta meydana gelen depreme ilişkin bir açıklama yapmadı.
 
Kent nüfusunun yarısı göç etti
 
Depremin ardından 26'ncı günü geride bırakırken, devletin arama-kurtarma çalışmalarına günler sonra başlanırken, depremzedelerin barınma ve temel ihtiyaçları ise tam olarak karşılanmadı. Depremlerin ardından hayatlarına devam edebilmek için binlerce yurttaş köy ve ilçelerini terk etmek zorunda kaldı.
 
25’inci günde su, tuvalet, banyo sorunu devam ediyor 
 
Kent genelinde temiz su, tuvalet, banyo, elektrik sorunu çözülmezken, kırsal kesimlerde ise yurttaşlar da, ağır hasarlı evlerinin önünde kurdukları çadırlarında da aynı sorunlarla karşı karşıya. Hijyen sorunlarının devam ettiği kent genelinde salgın tehlikesi de söz konusu. Öte yandan depremzedelerin temel ihtiyaçlarının karşılanması için gönüllüler, siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin (STÖ) dayanışma ve yardım kampanyaları ile devam ediyor.  
 
‘Sadece gönüllüler tarafından ihtiyaçlarımız karşılandı’
 
 
Meleti’nin Doğanşehir ilçesine bağlı Yuvalı, Karaterzi, Kelhalil, Çığlık ve Topraktepe köylerinde kalan yurttaşların birçoğu hala çadırlara ulaşamazken, verilen birkaç çadırda ise 10 ya da 20 kişi kalıyor. Yuvalı köyünde hala çadıra ulaşamadıklarını kaydeden Sakine Şahin, brandalarla oluşturduğu barınakta yaşam mücadelesi veriyor. Deprem sırasında Meleti merkezde olduklarını, evlerinin ağır hasar görmesi nedeniyle yirmi günlük bebekle üç gün dışarda kaldıklarını söyleyen Sakine, komşularının yönlendirmesi üzerine geçici bir evde beş gün barınabildiklerini kaydetti. Daha sonra çocuklarını il dışına göndererek, eşiyle birlikte köyde kaldıklarını dile getiren Sakine, sadece gönüllüler sayesinde temel yaşam malzemelerine erişebildiğini ifade etti.
 
‘Annem için acil konteyner sağlanmalı’
 
Aynı köyde alzheimer hastası 105 yaşındaki Zeliha Çelebi’nin röportaj sırasında “Keşke enkaz altında kalaydım” sözlerine karşı kızı Elif Yalçın, “Evimiz ağır hasar gördü. Annemin hastalığından kaynaklı sık sık tuvalet ihtiyacı oluyor. Gün içinde tuvalet ihtiyacını hasarlı eve götürerek karşılıyoruz. Yürüyemediği için onu taşımak zorundayız. Yine banyo ihtiyacını çok zor koşullarda sağlayabiliyoruz. En azından annem için acil konteynerin sağlanmasını istiyorum” dedi. 
 
‘Ölüm bu koşullarda yaşamaktan daha iyi’
 
Elif, yaşadığı sorunları şu sözlerle anlattı: “Defalarca çadır talebinde bulunmamıza rağmen bu ihtiyacımız giderilmedi. Kayısı toplamada kullandığımız brandalardan barınak oluşturduk. Helikopterlerden dört beş tane çadır atıldı. Depremin meydana geldiği ilk günde soğuklar nedeniyle yerde bulunan karı temizledikten sonra çadırımızı kurduk. Çadır çok soğuk sürekli sobayı yakmak zorundayız.” Helikopterlerden kendilerine çadır ve kıyafet atıldığını belirten Elif, “Annemi yalnız bırakıp almaya gidemiyorduk. Zaten her defasında iki ya da üç tane atılıyordu” şeklinde konuşurken anne Zeliha, kızının sözünü keserek, “Sen neden beni getirdin? Ben kalırdım evde, yıkılsa benim başıma yıkılırdı. Kurtulurdum. Ölüm bu koşullarda kalmaktan daha iyi değil mi?” diye tepkisini dile getirdi. 
 
22 gün sonra çadır geldi
 
Çığlık köyünde yaşayan Hanım Çelik de, ikinci deprem sonrası evlerinin ağır hasar aldığını belirterek, “Daha önce Malatya’nın merkezinde oturuyorduk, depremden sonra köye sığındık. On kişilik bir nüfusa sahibiz. Üç tane küçük torunlarım var. Köye yerleştikten sonra bize ilk yardımı yapan gönüllüler oldu. Devleti görmedik. İnsanlar dört bir yandan geldi. Helikopter bir iki çadır atıyordu. Onu iki aile alıyordu. Diğerleri dışarda kalıyordu. Çadır 22 gün sonra geldi. Kendi imkanlarımızla elimizdeki brandaları barınak yaptık. Kadınların birçok şeye ihtiyacı var, ancak buna karşılayacak durumumuz yok” dedi.
 
‘Devlet böyle bir günde gelmeyecekse…’
 
Yuvalı köyünde yaşayan Turunç Kali de, gönüllüler tarafından kendilerine ulaştırılan un ile dışarda yaktığı ocağın üzerine kurduğu sacda ekmek pişiriyordu. Turunç yaşadığı mağduriyetin sorumlusu olarak devleti gösterdi. “Devlet yok” diyen Turunç, “Devletin yüzünü görmedik. Aha bu benim yüzüm, bu da devletin yüzü; hadi söylesinler ‘Geldik’ desinler. Devlet böyle bir günde gelmeyecekse hangi günde gelecek? Yurttaşlar kendi güçleri orantısında ellerinden ne geliyorsa onu getirdiler. Ama biz devleti görmedik. Torunlarım çocuklarım başka kentlere gittiler. Her bir çocuğum bir yere gitti. İlk gün bir çadırda yirmi kişi kaldık. Ağlıyorduk, sızlıyorduk, devlete ne oldu?” diye sordu.