Narlı’dan 10 bin depremzedeye ulaşıldı: Dayanışma süreklileşmeli

  • 09:05 2 Mart 2023
  • Güncel
 
Nişmiye Güler 
 
MEREŞ - Narlı’da bulunan KESK Deprem Koordinasyon Merkezi, bugüne kadar 10 bin depremzedeye yardımları ulaştırırken, Eğitim Sen MYK üyesi Arzunur Şimşek Evren, dayanışmanın süreklileşmesi gerektiğini söyledi.
 
Mereş merkezli 6 Şubat günü gerçekleşen depremler sonrası yıkımın olduğu kentlere devletten önce ilk ulaşan demokratik sivil toplum örgütleri ve gönüllüler oldu. Bunlar arasında yer alan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üye ve yöneticileri ile birlikte ilk andan itibaren Deprem Kriz Koordinasyonu oluşturup, deprem bölgelerine yardımları ulaştırmaya başladı. 25 gündür başta Mereş ve yıkımın en çok yaşandığı ilçeleri olmak üzere 11 kentte KESK koordinasyonu, demokratik sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin katkıları ile gönüllülerden oluşan ekipler ile depremzedelere ulaşıyor.
 
10 bin depremzedeye ulaşıldı
 
Mereş’in Bazarcix ilçesinin Narlı beldesinde de KESK Koordinasyonu, günlerdir hummalı bir çalışma yürüterek, gelen yardımları kilometrelerce uzakta bile olsa depremzedelere ulaştırıyor. Şimdiye kadar koordinasyon Narlı’nın 30 köyü, üç mahallesi,  Çermuk’un (Ilıca) 10 köyü, kent merkezinin Dulkadiroğlu ile On İki Şubat ilçeleri ile Kurdoxoli (Türkoğlu) ve birçok köyü ile Şekiroba (Şekeroba) beldesine yardımlarını ulaştırdı. Koordinasyonun Narlı kolu yaklaşık 10 bin depremzedenin ihtiyacını giderdi.   
 
Kadın ve çocukların psiko sosyal desteğe ihtiyacı var
 
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Arzunur Şimşek Evren, depremin üçüncü gününden itibaren tüm üye ve yöneticilerinin seferberlik ruhu ile deprem bölgelerine ulaştıklarını kaydetti. Koordinasyonlarının uzun vadeli olacağını ifade eden Arzunur, deprem bölgesinde yürütülen politikalardan dolayı kadın, çocuk, yaşlı ve engellilerin mağdur edildiğini belirtti. Psiko-sosyal desteğe en fazla kadın ve çocukların ihtiyacı olduğunu aktaran Arzunur, “Özel ihtiyaçları bakımından en fazla mağdur olanlar onlar. Aslında onların üzerine yıkılmış gibi bu acı. Eğitim açısından da bu böyle. Okullar yıkılmış. Özellikle Pazarcık’ta gördüğümüz dört okul yerle bir olmuştu. Narlı’da aynı durumda. Deprem öldürmez, bina inşaat öldürür derler ama bina değil aslında hırsızlık, sermaye, erk politikaları öldürüyor. Ve yaşamı bu hale getiriyor. Bunu en net hali ile burada görmüş olduk” diye ekledi.
 
Zor şartlarda bile dayanışma sürdürülecek
 
Acıyı derinden hissettiklerini ve bu yüzden dayanışmayı da olabildiğinde büyütmeye çalıştıklarını dile getiren Arzunur, devamında da Narlı’da çocuklar için oluşturdukları çadır kreşe dikkat çekerek kadın ve çocukların ihtiyaçlarına cevap olacak ekiplerini buraya organize etmeye çalıştıklarını söyledi. Arzunur, “En zor şartlarda bile olsa dayanışmayı sürdürmeye, burada bir yaşam alanı oluşturmak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz” dedi.
 
Çocuklarda korku hakim
 
Çocuklarda büyük bir korkunun hakim olduğuna da işaret eden Arzunur, çocuklara dair şunları anlattı: “Korkunun yanında mahzunluğu, kendine çekilmeyi de çok net görebiliyoruz. Birçok yarası olan çocuklar için bu çok başka bir şeye dönüşmüş durumda. Ama oyun çok iyi geliyor. Burada Eğitim Sen’li arkadaşlar ile gün boyu oyun oynuyorlar. Orada kendi çocukluklarına geri dönerken aslında nasıl acı çektiklerini de görüyoruz.”
 
‘Yönetilemedik’
 
Ülkedeki eğitim sistemini de eleştiren Arzunur, yaşanan depremin eğitim hayatını da etkileyeceğinin altını çizdi. Bunu azaltmak için neler yapılabileceğinin tartışılması gerektiğini ifade eden Arzunur, “Eğitim dediğimiz şey sadece ders değil. Bir sosyalleşme, kendini gerçekleştirme, yaşamın ne olduğunu anlama süreci. Suçlular öncelik para, sermaye…İnsani değerlere, hukuksal boyutlara göre değil de tam da kötülük üzerine kurulmuş bir şeyin yol açtıklarını yine biz toplum olarak sarmaya çalışacağız. Aslında bizler toplum olarak yurttaş olmaya çalışıyoruz. Herkesin haklara, eşitliğe, adalete sahip olduğu bir toplum olduğu çok aşikar ortaya çıktı. En net açığa çıktığı süreç bu oldu yönetilemediğimizin. Kamusal, insandan, halktan, eşitlikten uzak bir süreç içerisinde acımasızlığı, eşitsizliği çok net bir şekilde görmüş olduk. Umarız bundan sonraki dayanışmalarımız oraya doğru evrilen, onu ören bir yerden gider” şeklinde konuştu.
 
Acının asıl kaynağı sistem
 
Deprem nedeniyle uzaktan eğitime geçilmiş olmasının yanlış bir tercih olduğunu vurgulayan Arzunur, yıllardır emek vermiş akademisyenlerden bu konuda görüş alınmadığını, bunun da merkezi sistemden kaynaklandığını ve konunun asıl müdahillerinin de dışarıda bırakıldığını kaydetti.  Olağanüstü Hal’in (OHAL) bahane edilerek uzaktan eğitim kararı alındığını ama bunun sadece deprem bölgeleri ile de sınırlı bırakılmadığını dile getiren Arzunur, bu karardan bir an önce geri dönülmesi gerektiğini kaydederek, kendi oluşturdukları kreşi örnek gösterdi. Arzunur, acının kaynağı olarak sisteme işaret etti.
 
‘Kimse korkmasın, çekinmesin’
 
Dayanışmanın sürekliliğinin önemine de değinen Arzunur, “Kesinlikle kimse korkmasın, çekinmesin burada bizlerin de geldiğimiz zaman kazanacağı, öğreneceği çok şeyler var. Katacağı şeyler tahmin edeceğimizden çok fazla. Özellikle kadınlar ve çocuklar için bu dayanışmayı sürdürmek sorumluluğumuz. Dayanışma yaşatır” ifadelerini kullandı.