GÖÇİZDER’e destek: Sivil toplum susturulmak isteniyor

  • 09:05 15 Haziran 2022
  • Güncel
 
İSTANBUL - GÖÇİZDER eşbaşkanlarının da aralarında olduğu 16 kişinin tutuklanmasına ve derneğin zorunlu göçe dair yayınladığı kitapların suç unsuru olarak gösterilmesine tepki gösteren hak savunucuları, sivil toplumun sesinin kısılmak istendiğine dikkat çekti.
 
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında Göç İzleme Derneği (GÖÇİZDER) eşbaşkanlarının da aralarında olduğu 22 kişi gözaltına alınarak 8 gün boyunca emniyette tutuldu. Ardından sevk edildikleri adliyede çıkarıldıkları hakimlikte, 22 dernek üyesinden 16’sı “Örgüte üye olmak” iddiasıyla tutuklandı. Gözaltı sürecinde GÖÇİZDER’in mülteciler ile ilgili hazırladığı raporlar, 1990’lı yıllarda yaşanan köy boşaltmaları sonucu göç ettirilen gayrimüslimler ile Kürtlerin maruz kaldıkları hak ihlalleri ve 2015 yılında yaşanan çatışmalar sonucu göç etmek zorunda bırakılan yurttaşlar ile kadınların yaşadıklarının yer aldığı çalışmalar olan 3 kitap suçlama konusu yapılarak kitapların “Devleti aşağılama” amacı taşıdığı iddia edildi.
 
Derneğin iktidar ve yandaş basın tarafından hedef gösterilmesine karşı birçok hak savunucusu, sivil toplum örgütü derneği sahiplenen açıklamalar yaparak sivil toplumun hedef göstermelerle ve iddialar susturulmaya çalışmasına tepki gösterdi. Dernek üyelerinin tutuklanmasına ve kitapların suç unsuru olarak gösterilmesine tepki gösteren Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, sivil toplum üzerindeki baskının son bulması ve arkadaşlarının serbest bırakılması çağrısını yaptı.
 
‘Devlet denetiminde olan şeyler suç olarak gösteriliyor’
 
Son süreçte sivil topluma yönelik baskıların gittikçe arttığını belirten İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, demokratik alanın, hak mücadelesinin ve sivil toplum aktivitelerinin kısıtlanmaya çalışıldığına dikkat çekerek GÖÇİZDER’e yapılan baskınların ve el konulan kitapların yasaklanmasının bunun bir örneği olduğunu ifade etti. Gülseren, “Dosyanın içeriğine baktığımızda suç oluşturan herhangi bir unsurla karşılaşmıyorsunuz. Demokratik alan faaliyeti. Bakanlığın izni ve onayı ile sürdürülen dernek faaliyeti. Fon alındığı söyleniyor. Fon alınması da izne tabi resmi kurumların izni ve denetimi altında gerçekleştirilen bir faaliyetin bugün suç olarak gösterilmeye çalışılması ile karşı karşıyayız. Terörün finansmanı ve örgüt üyeliği suçlamalarını haklı gösterecek herhangi bir delil yok dosyada” dedi.
 
‘Sivil toplum etkisiz kılınmaya çalışılıyor’
 
İktidarın hak ihlallerine neden olan politikalarına karşı duran ve toplumsal baskı oluşturan sivil toplumun etkisiz kılınmaya çalışıldığının altını çizen Gülseren, bu durumun endişe yarattığını ve iktidarın kurumsallaşmasına neden olduğunu vurguladı. Gülseren, “Hukuk ve insan hakları adına endişe verici. Bu yanlıştan bir noktada dönülebileceğini biliyoruz ama arkadaşlarımızın mağduriyet seviyesi artıktan sonra, geri dönülemez zararların oluşmasından sonra adaletin sağlanmasını adalet olarak tarifleyemeyeceğiz” diye ifade etti.
 
‘Hakikatin geleceğine dair inancımız var’
 
Derneğin göçlere dair yayınladığı kitapların “devleti aşağıladığı” iddiasına da değinen Gülseren, iktidarın eleştirildiği zaman sanki devlete iftira atılıyormuş gibi bir algı oluşturmaya çalıştığına dikkat çekti. Gülseren, “Devletin kendisine iftira olarak nitelendirdiği suçlarla sonraki süreçlerde yüzleşmesine tanıklık ettik. Bir iftiradan söz etmiyoruz. Devletin hem pozitif hem de negatif yükümlülüklerinden bahsediyoruz. Devlete sorumlulukları hatırlatılmaya çalışılıyor. Ama suçlarıyla yüzleşmek istemeyen iktidar güçleri tarafından böyle nitelendiriliyor. Biz hakikate inanıyoruz. Hakikatin geleceğine dair inancımız var. Adaletin gerçekleştirilmesine yönelik bu çabayı sürdüreceğimize inancımız, umudumuz, çabamız var. İnanıyoruz ki arkadaşlarımız serbest bırakılacaklar, hukuka aykırı suçlamalar düşecek ve sivil toplum faaliyetlerine devam edecekler” sözleriyle umutlu olduklarını dile getirdi.
 
‘Sivil toplum üzerindeki baskılar son bulmalı’
 
Sivil toplum örgütleri üzerindeki baskılara son verilmesini ve arkadaşlarının serbest bırakılması gerektiğini vurgulayan TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, sivil toplum üzerinde devam eden keyfi uygulamaların hak savunucuları olarak takipçisi olacaklarını ifade etti. Ümit, “Kişiler doldurulmuş dosyalarla, uzatılmış gözaltılara tabi tutulmakta. Sivil toplum üzerindeki bu baskıların son bulmasını istiyoruz. Sivil toplum susturulmak istenmekte, hak savunucularının takip ve izleme çalışmaları durdurulmakta. Oysaki demokrasi ve insan haklarının temeli sivil toplumun sesinin duyulması, çalışmalarının engellenmemesidir.  Bu keyfi uygulamalar derhal durdurulmalı” çağrısını yaptı.