İzmir Barosu: Danıştay hukuki bir karar almalıdır

  • 09:01 13 Haziran 2022
  • Hukuk
Melike Aydın 
 
İZMİR - Danıştay’da İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali için yarın görülecek 4’üncü duruşmada davacı olarak İzmir Barosu adına avukat Perihan Kayadelen savunma yapacak. Perihan, duruşmada, iktidarın fesih kararının siyasi bir karar olduğunu belirteceklerini ve hukuki bir karar verilmesini beklediklerini söyledi. Perihan, “Sonuç ne olursa olsun kadın mücadelesi kazanacak” dedi. 
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 20 Mart 2021’de çıkarılan kararname ile İstanbul Sözleşmesi’ni feshinin iptaline ilişkin Danıştay 10’uncu Dairesi’nde açılan davaların üçüncüsü yarın (14 Haziran)  görülecek. Duruşmada, davacı kurumlardan biri olan İzmir Barosu’nu temsilen Baro Genel Sekreteri ve Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Merkezi Yönetim Kurulu üyesi avukat Perihan Kayadelen, savunma yapacak. 
 
Perihan, İstanbul Sözleşmesi ve davaya ilişkin ajansımıza konuştu. 
 
‘Fesih kararı hukuki değil siyasi’
 
Cumhurbaşkanının temel hak ve hürriyetleri düzenleyen bir sözleşmeden tek başına fesih kararı vermesinin bir yetki gaspı olduğunu ifade eden Perihan, bu nedenle kararın iptalini istediklerini söyledi. Danıştay savcısının da aynı yönde ancak usul açısından mütalaa verdiğini dile getiren Perihan, şu sözleri kullandı: “Danıştay savcısı, usul yönünden bir değerlendirme yapmış ama sadece usul yönünden bir değerlendirme yetmiyor. Amaç bakımından da idarenin yaptığı işte kamu yararı gerektiğini söyledik. Bir araştırma şirketinin anketine göre, Türkiye’de sadece yüzde 7’lik bir kesim sözleşmeden çıkılmasını istiyor. Bunun dışında yüzde 93’ü ise kalınmasından taraftar. AKP hükümetinin 20 yıldır yaptığı şey algı politikaları. Bunun dışında yüzde 93’ü kalınmasından taraftar. Sanki sözleşme, kamu yararına değilmiş gibi  ‘aile mevhumunu bozuyormuş’ gibi sözleşmeden çekilme kararı aldı Cumhurbaşkanı. Bu tamamen hukuksuz. Bu karar başından beri söylediğimiz gibi siyasi bir karar.”
 
AİHM Türkiye’yi cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle mahkum etmişti
 
İktidarın sözleşmeyi, 8 Mart 2011’de “kadınlara bir hediye veriyoruz” diyerek duyurduğunu anımsatan Perihan, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarihine geçen Nahide Opuz davasıyla ilk defa AİHM, kadına yönelik şiddet sebebiyle ayrımcılık yasasından Türkiye’yi mahkum etti. Yani ‘sen kadınlara ülkende ayrımcılık uyguluyorsun’, ‘kadın olmasından kaynaklı ayrımcılık yapıyorsun’ dedi. Çünkü Nahide Opuz, defalarca polise şikayette bulunmuştu. ‘Sen kadınları korumuyorsun, bununla ilgili düzenleme yapmak zorunasın’ dendiği için mahkum edilen ilk ülke olduğumuzdan ilk biz imzaladık. Biz bu konuda düzenleme yapacağız. Elimizi taşın altına koyacağız” diye belirtti. 
 
‘İktidar sözleşmeyi pazarlık unsuru haline getirdi’
 
Sözleşmenin imzalandığı tarihten bu yana geçen sürede iktidarın kan kaybetmeye başladığını ve gerici tabanına selam durmak için böyle bir yol seçtiğini ifade eden Perihan, “Cumhurbaşkanının ‘ben karar verdim oldu’ tarzını ilk defa uygulamadı. Birçok mahkeme kararı, AİHM kararı uygulanmadı. Değişen şey iktidar artık nerden oy toplayabilirim. Ne şekilde iktidarda kalabilirim diye elinde hangi kozlar varsa oynamaya çalışıyor. Ekonomik kriz ortada, halkın elinden özgürlükler alınmış. Ülke baskı rejimiyle yönetildiği ve vatandaş bu durumda çok rahatsız olduğu için, iktidar kan kaybettiği için sözleşmeyi de bir pazarlık unsuru haline getirip oy toplama yöntemi olarak görüyor” diye belirtti. 
 
‘Fesih kararı Anayasanın 90’ıncı maddesine aykırı’
 
Bakanlığın görülen davalarda, Cumhurbaşkanının bu işi tek başına yapabileceğini, böyle bir yetkinin sorgulanamayacağı yönünde beyanlarda bulunduğunu dile getiren Perihan şu ifadeleri kullandı: “Bunun dışında sürekli uluslararası hukukla ilgili bir açıklama yapma ihtiyacı, tabanı başka yöne kaydırma ihtiyacı var. Ancak problem bizim iç hukukumuzda ne olduğudur. Anayasa 90’ıncı madde temel hak ve özgürlükleri düzenleyen durumlarda Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi yok. Nasıl uluslararası sözleşmeler Meclis’te görüşülüyor. Uygun bulma kanunu Meclis’ten çıkarılıyor ve en son bir işlem olarak Cumhurbaşkanına onaya gidiyorsa bu durumda da yetki ve usulde paralellik gereği, bu sözleşmeden çekilme kararı verilecekse, bunun iradesi Meclis’tir. Cumhurbaşkanı, Meclis’in iradesini gasp etmiş durumdadır.”
 
‘Duruşmada kararın siyasi olduğu belirtilecek’
 
Duruşma günü, fesih kararının hukuka uygun olmadığını vurgulayacaklarını söyleyen Perihan, “Davanın, hukuki mi siyasi bir dava mı olduğunu da konuşmak gerektiğine inanıyoruz. Beyanlarımız, bunların üzerine olacak” diye ekledi. 
 
‘Danıştay bu davayı kabul edip karar vermeli’
 
Hukuka uygun bir şekilde karar alınması halinde davanın kabul edilmesi gerektiğini belirten Perihan, “Hala yargı bağımsızlığı, hakimlik teminatı olduğunu düşünüyorsak Danıştay’daki heyetin davayı kabul edip karar vermesi ve Cumhurbaşkanlığı kararını ortadan kaldırması gerekiyor. Topluma da bu ülkede hukuk var demesi için Danıştay’ın bu şekilde karar vermesi gerekiyor. Vermezse de ülkemizde birçok hukuka aykırı karar verildi. Mahkemelerin kararları uygulanmadı, hukuka aykırı işlemlerin bir yenisi daha olmuş olacak. Mahkemeye güvenilirlik endeksinde Türkiye çok alt seviyelerde. Bu durumda olacak şey,  insanların yargıya olan güveninin bir kez daha sarsılması ortadan kalkması olacaktır” dedi. 
 
‘Ne olursa olsun kadın mücadelesi kazanacak’
 
Perihan son olarak, “Birlikte güçlüyüz. Her iki duruşmada da Türkiye’nin her yerinden yüzlerce kadın oradaydı. Birbirimize güç veriyoruz. Sonuç ne olursa olsun kadın mücadelesi kazanacak”  diye konuştu.