Asrın komplosuna karşı asrın direnişi (5)
- 09:01 5 Şubat 2025
- Dosya
Uluslararası komploya karşı 26 yıllık direniş
HABER MERKEZİ – Uluslararası komploya karşı Kürtler başta olmak üzere halklar, 26 yıldır kesintisiz bir mücadele yürütüyor. Açlık grevleri, kitlesel yürüyüşler ve diplomatik girişimlerle Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü talep edilirken, tecrit politikalarına karşı küresel bir direniş hattı oluşturuldu.
15 Şubat 1999’da gerçekleştirilen uluslararası komployla PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilerek İmralı Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulması, Kürtler başta olmak üzere dünya halkları tarafından yalnızca bireysel bir saldırı değil, Kürt halkının iradesine yönelik kapsamlı bir tasfiye planı olarak değerlendirildi. Bu tarih, Kürtler için yeni bir mücadele döneminin başlangıcı oldu. Abdullah Öcalan’ın Kürt halkının kolektif iradesini kırmayı hedefleyen bir komplo olduğu vurgulandı. Bu nedenle, 1999’dan itibaren, Kürtler, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamak ve Kürt sorununun demokratik çözümünü gündeme taşımak için kesintisiz bir mücadele yürüttü.
1998’de başlayan "Güneşimizi Karartamazsınız" eylemleri, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesiyle büyük bir direniş dalgasına dönüştü. Açlık grevleri, uzun yürüyüşler, imza kampanyaları, kitlesel gösteriler ve diplomatik girişimler aracılığıyla Kürtler, uluslararası komplonun sonuçlarına karşı küresel çapta bir mücadele geliştirdi. Özellikle cezaevlerinde başlatılan açlık grevleri, Avrupa ve Orta Doğu’da gerçekleştirilen uzun yürüyüşler ve "Dem Dema Azadiyê Ye" gibi kitlesel kampanyalar, Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlamak için yürütülen en önemli eylemler arasında yer aldı.
26 yıldır aralıksız süren bu mücadele, Kürt halkının Abdullah Öcalan’a yönelik ağır tecridi, kendi özgürlük ve demokrasi mücadelesine bir saldırı olarak görmesiyle daha da güçlendi. "Güneşimizi Karartamazsınız" eylemlerinden "Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm" kampanyasına kadar süren direniş, uluslararası komplonun karşısında büyümeye devam ediyor.
Bu dosyada, 2000’lerden günümüze kadar yapılan eylem ve etkinliklerden bazılarını derledik.
‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemleri
Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun başlamasıyla birlikte, Kürtler bu komployu yalnızca Abdullah Öcalan’a değil, tüm Kürt halkına yönelik bir imha politikası olarak gördü. Bu bağlamda, 1998’de "Güneşimizi Karartamazsınız" eylemleri başladı. 9 Ekim 1998’de Maraş Cezaevi’nde Mehmet Halit Oral’ın bedenini ateşe vermesiyle başlayan süreç, kısa sürede Avrupa, Kürdistan ve Türkiye’nin farklı bölgelerine yayıldı. Özellikle Abdullah Öcalan’ın 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle, çok sayıda kişi bedenini ateşe vererek uluslararası komploya karşı direnişlerini ortaya koydu.
Bu eylemler, yalnızca bireysel bir direniş biçimi değil, aynı zamanda Kürt halkının Abdullah Öcalan’a olan bağlılığını ve onun şahsında halkın iradesine yönelik saldırıları kabul etmediğini ifade eden büyük bir toplumsal tepkiye dönüştü. Sonraki yıllarda da "Güneşimizi Karartamazsınız" eylemleri devam etti. Özellikle Viyan Soran, Hatice Falay, Nesrin Teke, Serpil Polat ve Elefteriya Fortulaki’nin de aralarında olduğu birçok kişi, bedenlerini ateşe vererek Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi ve uluslararası komployu protesto etti. Bu eylemler, Kürtler ve diğer halklar nezdinde büyük yankı uyandırırken, uluslararası kamuoyunda da dikkat çekti. Ancak, tüm tepkilere rağmen Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit politikaları devam etti ve "Güneşimizi Karartamazsınız" sloganı, Kürt halkının direnişinin bir sembolü haline geldi.
Açlık grevleri ve ölüm orucu direnişleri
Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması talebiyle, Türkiye ve Kürdistan’daki cezaevlerinde siyasi tutsaklar tarafından farklı tarihlerde açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri gerçekleştirildi.
12 Eylül 2012’de tutsaklar öncülüğünde, açlık grevi, Abdullah Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması talepleriyle başlatıldı ve 68 gün sürdü. Eylem, Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla sonlandırıldı. 2018’de, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevi, cezaevlerinden uluslararası alana yayılarak 200 gün devam etti ve bu süreçte Abdullah Öcalan ile beş kez avukat görüşmesi gerçekleştirildi.
Bu direniş sürecinde Zülküf Gezen, Ayten Beçet, Zehra Sağlam, Medya Çınar, Yonca Akıcı, Siraç Yüksek ve Mahsum Pamay gibi birçok tutsak, tecridi protesto etmek için farklı eylemler gerçekleştirdi. 27 Kasım 2023’te, Avrupa’daki 74 merkezde başlatılan “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” kampanyası kapsamında süresiz-dönüşümlü açlık grevi ilan edildi. 4 Nisan 2024’te, bu grev mahkemeleri boykot etme ve aile görüşlerine çıkmama eylemlerine dönüşerek yeni bir aşamaya evrildi. Kampanya, ikinci yılında da devam ediyor.
Gemlik yürüyüşleri ve Abdullah Öcalan’a özgürlük eylemleri
Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla düzenli görüşmesinin engellenmesi ve ağırlaştırılmış tecrit politikalarına karşı, 2005 yılından itibaren “Gemlik Yürüyüşleri” adıyla büyük kitlesel eylemler düzenlenmeye başlandı. Bursa’nın Gemlik ilçesi, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştüğü yer olması nedeniyle sembolik bir anlam kazandı ve her yıl binlerce kişinin katılımıyla burada yürüyüşler gerçekleştirildi. Türkiye’nin farklı şehirlerinden başlayan yürüyüşler, devletin yoğun güvenlik önlemleri ve polis saldırısıyla sık sık engellenmeye çalışılsa da, halkın direnişi bu eylemleri her yıl yeniden gündeme taşıdı.
İlk Gemlik Yürüyüşü, 4 Eylül 2005’te Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) tarafından gerçekleştirildi. Amed, Sêrt, Riha, Dîlok, Mêrdîn, Adana, Hatay, Antalya, Ankara ve Bursa gibi kentlerden gelen 5 binden fazla araçlık konvoy, Bursa’nın İnegöl ilçesinde polis ve asker tarafından engellendi. Ancak, halk burada oturma eylemi yaparak yürüyüşü sürdürme konusundaki kararlılığını gösterdi. 2011’deki yürüyüş, “Öcalan’a Özgürlük” sloganıyla düzenlendi ve uluslararası komplonun 13’üncü yıl dönümünde gerçekleştirildi. 2015 ve 2016 yıllarında yapılan yürüyüşlerde ise Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün Türkiye’de barış ve demokrasinin anahtarı olduğu vurgulandı.
2022’de, “Tecrit siyasetine karşı özgürlüğü savunmak” sloganıyla düzenlenen büyük Gemlik Yürüyüşü, polis baskılarıyla engellenmeye çalışıldı. Yüzlerce kişi gözaltına alındı, ancak buna rağmen İstanbul Kadıköy’de, Bursa’nın Kestel, Nilüfer ve Gürsu ilçelerinde yürüyüşler gerçekleştirildi. 6 Şubat 2023’te, uluslararası komplonun 24’üncü yıl dönümünü protesto etmek amacıyla “Çözüm İçin İmralı’ya Yürüyoruz” sloganıyla iki koldan bir yürüyüş planlandı. Ancak, 6 Şubat’ta meydana gelen büyük deprem felaketi nedeniyle bu eylem iptal edildi.
Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve tecrit politikalarına dikkat çekmek amacıyla Avrupa’da her yıl uzun yürüyüşler düzenlendi. Bu yürüyüşler, Avrupa’daki Kürt halkı ve enternasyonalist grupların en geniş çaplı eylemlerinden biri olarak, Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlamak ve tecrit uygulamalarını uluslararası kamuoyunun gündemine taşımak amacıyla gerçekleştirildi.
2017 yılında, Lüksemburg’tan Strasbourg’a 10 gün süren Uzun Yürüyüş, 15 ülkeden 70 enternasyonalistin katılımıyla gerçekleşti. 2021 yılında ise, Cenevre, Frankfurt, Bremen, Hamburg ve Bordeaux’ta düzenlenen yürüyüşlerde, Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit politikalarına karşı güçlü bir tepki ortaya konuldu. 2022’de, Frankfurt’tan Saarbrücken’e yürüyüş başlatıldı ve Alman polisinin saldırısına rağmen Mannheim’e kadar sürdü. 2023 yılında, “Zafer Yılında Önder Apo’yu Özgürleştireceğiz” sloganıyla Avrupa çapında yürüyüşler gerçekleştirildi. 2024’te, Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için başlatılan 25 günlük Uzun Yürüyüş, 22 Ocak’ta başlayarak Fransa’nın Melun kentinde sona erdi. 2025’te ise 21 Ocak’ta Fransa’nın Lorient kentinde başlayacak yürüyüş, 15 Şubat’ta Strasbourg’da düzenlenecek büyük bir mitingle son bulacak.
‘Abdullah Öcalan’a Özgürlük’ kampanyaları ve diplomatik girişimler
Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için Avrupa ve Kürdistan’ın çeşitli kentlerinde geniş çaplı imza kampanyaları düzenlendi. 2005 yılında, “Öcalan Siyasi İrademdir” kampanyasında 3 milyon imza toplanarak Abdullah Öcalan’ın Kürt halkının siyasi iradesini temsil ettiği vurgulandı. 2012’de, uluslararası çapta başlatılan kampanya kapsamında 10 milyon 328 bin 623 imza toplandı ve Avrupa Konseyi’ne teslim edildi. 2023 yılında, Kuzey ve Doğu Suriye’de yürütülen kampanyada 2 milyon 646 bin 211 imza toplandı ve BM ile Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’ne (CPT) sunuldu. 2024 yılında ise Minbic ve Şedadê’de yeni imza kampanyaları başlatılarak Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için uluslararası baskının artırılması hedeflendi.
‘Dem Dema Azadiyê Ye’ kampanyası ve küresel direniş
10 Eylül 2020’de ilan edilen "Dem Dema Azadiyê Ye" (Şimdi Özgürlük Zamanı) kampanyası, Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için yürütülen en kapsamlı ve uzun soluklu kampanyalardan biri oldu. Kampanya, yalnızca Kürt halkı içinde değil, Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Amerika’da birçok kurum ve bireyin desteğiyle uluslararası düzeyde geniş yankı uyandırdı. Kadın hareketleri, enternasyonalist gruplar, siyasi isimler ve insan hakları aktivistlerinin de katılımıyla kampanya, Abdullah Öcalan’ın fikirlerini dünya kamuoyuna taşımayı ve tecrit politikalarına karşı küresel bir farkındalık yaratmayı amaçladı.
Kampanya kapsamında büyük eylemler, mitingler, diplomatik girişimler ve kitlesel açlık grevleri gerçekleştirildi. Kuzey ve Doğu Suriye’de 2 milyon 646 bin 211 imza toplanarak BM ve Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’ne (CPT) teslim edildi. Aynı kampanya, Yunanistan’ın Lavrio Kampı ve Mexmûr Kampı’nda düzenlenen açlık grevleriyle desteklenirken, Almanya, Fransa, İngiltere ve Belçika’da "Öcalan’a Özgürlük" mitingleri yapıldı. 2021 yılında, Türkiye’deki cezaevlerinde açlık grevi gerçekleştirildi ve dünya çapında binlerce kişi, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü talebiyle meydanlara çıktı.
Bu kampanya yalnızca kitlesel eylemlerle sınırlı kalmadı, diplomatik girişimlerle de desteklendi. 2024 yılına gelindiğinde, Strasbourg, Brüksel ve Berlin gibi Avrupa şehirlerinde büyük yürüyüşler düzenlendi, BM ve Avrupa Konseyi’ne raporlar sunuldu. Uluslararası hukuk kuruluşlarıyla yapılan görüşmelerde, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için baskılar artırıldı. "Dem Dema Azadiyê Ye" kampanyası, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için bugüne kadar yürütülen en geniş kapsamlı uluslararası mücadelelerden biri olarak tarihe geçti.
Rojava ve Güney Kürdistan, Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin pratikte hayata geçirildiği en önemli coğrafyalardan biri olarak, tecride karşı yürütülen küresel mücadelede kilit bir rol oynadı. Halklar, Abdullah Öcalan’ın demokratik konfederalizm, kadın özgürlüğü ve ekolojik toplum paradigmasını esas alarak, yalnızca tecride karşı değil, aynı zamanda bölgedeki askeri saldırılar ve baskılara karşı da direniş hattını ördü.
2017 yılında, Güney Kürdistan’da Kürdistan Yurtsever Gençlik Örgütü, Mücadeleci Genç Kadınlar Örgütü ve Jiyanaweyî Gençlik Örgütü, komployu protesto etmek amacıyla Silêmanî’den Hewlêr’e doğru uzun bir yürüyüş başlattı. Çemçemal ve Kerkük güzergahını takip ederek beş gün süren bu yürüyüş, 15 Şubat’ta Hewlêr’de geniş katılımlı bir basın açıklamasıyla sona erdi ve sonraki yıllarda da benzer eylemler devam etti.
Rojava’da ise, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için Kuzey ve Doğu Suriye genelinde büyük bir imza kampanyası başlatıldı. 2023 yılında, kampanya kapsamında 2 milyon 646 bin 211 imza toplanarak BM ile Avrupa Konseyi’ne sunuldu. Aynı yıl, Kürdistan Özgür Kadın Hareketi (RJAK), “Önder Apo’nun Umut Hakkı” şiarıyla yeni bir kampanya düzenleyerek yüzlerce mektubu BM’ye gönderdi.
Bu süreçte, Kuzey ve Doğu Suriye halkı, çadır eylemleri, yürüyüşler ve kitlesel eylemlerle Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için dünya kamuoyuna mesaj verdi. Bu eylemler, Rojava’da demokratik özerklik modelinin Abdullah Öcalan’ın fikirleri doğrultusunda inşa edildiğini ve bu nedenle tecridin, doğrudan halkın kendi özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak görüldüğünü gösterdi.
Son bir yıl, Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümüne yönelik küresel çapta yürütülen en geniş katılımlı kampanyalardan birine sahne oldu. "Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm" kampanyası, Avrupa’dan Orta Doğu’ya, Güney Kürdistan’dan Güney Amerika’ya kadar geniş bir coğrafyada yürüyüşler, açlık grevleri, halk buluşmaları ve sivil itaatsizlik eylemleriyle dünya kamuoyunun dikkatini çekti.
Avrupa’da enternasyonalist dayanışma gruplarının, Orta Doğu’da kadın hareketlerinin ve Kürdistan’da kitlesel eylemlerin öne çıktığı bu süreçte, Abdullah Öcalan’ın demokratik ulus, kadın özgürlüğü ve ekolojik toplum paradigması temel alınarak mücadele hattı örüldü.
Bu kampanya kapsamında Türkiye ve Kürdistan’da Adalet Nöbetleri, açlık grevleri ve halk yürüyüşleriyle tecrit politikalarına karşı kitlesel bir direniş gelişirken, Avrupa’da insan zincirleri, okuma günleri ve büyük yürüyüşlerle uluslararası farkındalık artırıldı. Kuzey ve Doğu Suriye ile Güney Kürdistan’da Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin pratikte yaşatılması, kampanyanın en önemli ayaklarından biri oldu.
Yıl boyunca süren eylemler, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü talebinin küresel bir direniş hattına dönüştüğünü ve Kürt sorununun çözümünün demokratik yollarla sağlanması için uluslararası baskının giderek arttığını gösterdi. Bu mücadele, Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanana kadar devam edeceğinin bir göstergesi oldu.
Yarın: Yarın: Kenya halkı adına Kürt halkından özür diliyorum