Besime Konca: İmralı kapıları açılmadan kalıcı çözüm mümkün değil

  • 09:04 13 Ocak 2025
  • Güncel
Melike Aydın 
 
İZMİR - HTŞ gibi cihadist bir çetenin muhatap alınırken, Kürt halkının temsilcilerinin de muhatap alınması gerektiğini dile getiren HDP eski Milletvekili Besime Konca, Orta Doğu’da savaşın sonlanması için İmralı kapılarının açılmasını istedi. 
 
Uluslararası komplo sonucu 1999’dan bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 43 ayın ardından 23 Ekim’de yeğeni ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili Ömer Öcalan görüşme gerçekleştirdi. “Tecrit devam ediyor, çözüm gücüne sahibim’ mesajlarını yineleyen Abdullah Öcalan ile yüz yüze görüşme yapılması için 26 Kasım’da DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları Adalet Bakanlığı’na başvurdu ancak hala cevap alınamadı. Hemen ertesi gün 27 Kasım’da ise Heyet Tahrir El-Şam Suriye’ye saldırılarını başlatmıştı. Oysa birçok Kürt katliamı ile adı anılan MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli Abdullah Öcalan’ın parlamentoda konuşması çağrısında bulunmuş ve Kürt halkının kardeş halk olduğunu beyan etmişti. Ardından 28 Aralık’ta DEM Parti milletvekillerinden Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, İmralı Adası’na giderek Abdullah Öcalan ile görüştü. Heyet daha sonra Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmeye dair 7 maddelik bir metin yayınladı. Kürt siyasetçi Ahmet Türk’ün de dahil olduğu heyet, devamında Meclis’te grubu olan siyasi partilerin yanı sıra cezaevinde tutulan HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile görüştü. 
 
Tüm bunlar devam ederken, “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok yerinde eylem ve etkinliklerle sürüyor. 
 
Diğer yandan Orta Doğu’da da kimi gelişmeler yaşanırken, bunlardan biri de Baas rejiminin düşüşü ve HTŞ’nin Suriye yönetimini ele geçirmesi oldu. 
 
Suriye’de yaşanan gelişmeleri değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Milletvekili Besime Konca, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigması ile geliştirilen Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin Orta Doğu’da kalıcı çözümün sağlanabileceğini ifade etti. Besime Konca, Orta Doğu’da savaşın sonlanması için İmralı kapılarının açılması gerektiğini vurguladı. 
 
‘İmralı’yı politika dışı bırakma çabaları boşa düşürüldü’
 
Kürt halkının statüsünün tanınması konusunda PKK’nin 1993’teki tek taraflı ateşkesinden bu yana farklı süreçlerde çeşitli adımlar atıldığını, Kürt halkının da sürekli bir direniş ve devrimsel süreçler yaşadığını belirten Besime Konca, Uluslararası Abdullah Öcalan İnisiyatifi’nin başlattığı kampanyanın son bir yıldır özellikle Ekim ayı ile birlikte yaşanan gündemlerle de yakından ilgili olduğunu kaydetti. Besime Konca, “Uluslararası hukukun ihlal edilmesine, İmralı Cezaevi’nde geliştirilen işkence sistemine rağmen Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) Türkiye siyasetinin dışına çıkmaması, İmralı’da Abdullah Öcalan’a 2014’teki çökertme siyasetinin ısrarla dayatılıyor olmasının bu kampanyanın da anlam ve önemini ortaya koyuyor. 69 Nobel ödülü almış bilim insanının çağrıları, uluslararası kurumların mektupları Türkiye’ye gönderilmesi, yine sendika hareketlerinin İtalya ve İngiltere’deki etkinlikleri, ‘Demokratik Modernite’ paradigmasının Reber Öcalan’ı kadın özgürlüğü konusunda perspektifini bu kadar somutlaşmış olması büyük bir hamle olarak aslında bu çökertme politikalarını, ağırlaştırılmış tecridi boşa çıkaran bir durumdu. Reber Öcalan’a sürekli tecrit uygulayarak unutturmak, gündem dışına itmek ve kendi politikalarını Kürt ve Türkiye halklarına dayatmak temelli bir yaklaşımdı. Tecridin insanlık suçu olduğunu gündemde tutarak çeşitli okuma günleri konferanslar, çalıştaylar, festivaller yapıldı, ciddi bir mücadele verildi” dedi. 
 
‘Algı yönetimiyle teslim alma çabası’
 
Ekim ayında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’ın parlamentoda konuşmasını talep eden çıkışının aslında siyaseten teslim alamadıkları toplumu algı yönetimiyle teslim alma çabası olduğunu kaydeden Besime Konca, “ ’Bahçeli gibi biri söylüyorsa Türkiye Parlamentosu’nda ele alınmak isteniyorsa, DEM Parti’ye rol verilmek isteniyorsa, tecrit kalkacaksa bekleyelim görelim’ gibi bir algıyı oluşturmak istediler, o yoğunlaşmayı dağıtma anlamında. Diğer taraftan da planlanmış HTŞ eliyle Suriye Hükümetinin aşılmış olması, Esad rejimi yerine bu çeteci güçlerin yeniden Orta Doğu’da canlandırılmak istenmesinin Türkiye’nin bu çökertme planının bir parçası olduğunu, Kürt halkına karşı da bunu nasıl tekrar DAİŞ 10 yıl sonra yine bir silah olarak kullanılmak isteniyorsa Kürt halkının direnişi hem Avrupa’da hem Türkiye’deki siyaset ve sivil toplum mücadelesi buna karşı bir cevap olarak gelişti. Ama bu yeterli değil, Rojava’daki durum tecritle doğrudan bağlantılıdır ve Kürt halkını vazgeçirmeyi düşünüyorlar” şeklinde konuştu. 
 
‘Çeteler Orta Doğu’da muhatap alındı’
 
Türkiye’nin birçok kez yenilgi aldığını, ekonomik kriz yaşadığını ve çökertme politikasında başarısız olduğunu dile getiren Besime Konca, buna rağmen söz konusu politikaların devam ettiğini söyledi. Besime Konca, bunca yaşananlara rağmen Türkiye devletinin Kürt halkının mücadelesini tasfiye etmek çabasından vazgeçmediğini kaydederek, “Bütün siyasi argümanların ve aktörlerin uluslararası düzeyde terör örgütü olarak görülen HTŞ’nin ve Muhammed El Colani’nin 10 milyon doların konduğu bir örgütü bu kadar Suriye ve Orta Doğu’nun siyasetini etkileyecek noktada görmek, getirmek, önünü açmak ve kabul etmek, Avrupa ülkelerinin muhatap alması, Türkiye’nin bu işin içinde olması hangi Avrupa insan hakları ölçülerine uyar? Ya da Şengal’de 5 bin Êzidî kadın kaçırıldı. Dünya bu kadar kadının trajedisini görmüşken Avrupa siyaseti bu kadar DAİŞ’ten korkmuşken nasıl kendi içine bu kadar aldı?” diye sordu. Besime Konca DAİŞ, SMO ve El Kaide zihniyetinin Türkiye’nin ‘eğit-donat’ siyasetiyle ve SADAT eliyle geliştirilerek Suriye, Irak ve Lübnan’da örgütlediğini ve bu cihatçı çetelerin Orta Doğu’da muhatap alındığını ve kabullenildiğini ekledi.
 
‘İnsanlık suçları neden görmezden geliniyor?’
 
Türkiye’nin siyasetini ve imkanlarını Kürt halkının statüsüz bırakılması ve kırımdan geçirilmesi üzerine kurduğunu ifade eden Besime Konca, Avrupa, İngiltere ve ABD siyasetinin bu duruma sessiz kalarak dolaylı bir destek sunduğunu belirtti. Bu durumun temel nedeninin ise ‘Demokratik Modernite’ paradigması olduğunu kaydetti. Rojava’nın ise kadın özgürlüğü ve demokrasi temelinde istikrar sağlayan, üçüncü bir yol sunduğuna dikkat çeken Besime Konca, “Kendisini en demokratik olarak tanımlayan güçler, tüm bu kötülüklerle uzlaşmayı tercih ediyor. DAİŞ konusunda, uluslararası güçler ve toplumlar o vahşi hareketin gerçek yüzünü gördü. Bunun karşısında Kürt halkının onurlu duruşunu ve direnişini de açıkça izledi. Ancak buna rağmen neden Kürt halkının statüsü hâlâ kabul edilmiyor? Neden Rojava ve Şengal için uluslararası düzeyde bir muhataplık geliştirilip Kürt halkının hakları tanınmıyor? İnsanlık suçu olarak nitelendirilen bu duruma, uluslararası kurumların söylemlerine rağmen Türkiye’ye karşı neden herhangi bir baskı uygulanmıyor? Türkiye tam da bu sessizlikten güç alıyor. Tüm bunlara karşı geriye yalnızca Kürt halkının direnişi kalıyor” sözlerine yer verdi. 
 
‘İmralı kapıları açılmalı’
 
Orta Doğu’da savaşın sonlandırılması ve halkların bir arada yaşaması gerektiği savunuluyorsa, İmralı kapılarının açılması ve muhatap alınması gerektiğini ifade eden Besime Konca, DEM Parti Eş Genel Başkanlarının görüşme başvurularının Adalet Bakanlığı tarafından hala onaylanmadığını hatırlattı. Bakanlığın bu başvuruya hala yanıt vermemesini, dayatmacı bir anlayışın yansıması olarak değerlendiren Besime Konca, şunları söyledi: “1993 ateşkes sürecinde, Özal cumhurbaşkanıyken Kürt sorununun demokratik çözümü ve halkların bir arada yaşaması için önemli deneyimler yaşandı. Kürt halkının bu konudaki tutumu nettir ve bunun için ısrarcı olunmuştur. Hiçbir zaman farklı bir şey söylenmedi; ısrarla bunun bir toprak meselesi değil, demokrasi, özgürlükler ve halkların birlikte yaşama meselesi olduğu vurgulandı.”
 
‘Suriye’de boğulmak istenen Abdullah Öcalan’ın paradigması’
 
Kürdistan’ın sınırlarının bin yıllardır zaten belli olduğunu belirten Besime Konca, ulus devlet ve demokrasinin yokluğunun, Suriye’de ve halkın savunması dışındaki orduların ne kadar yıkıcı olabileceğinin Gazze, Lübnan ile Kuzey ve Doğu Suriye’de açıkça görüldüğünü ifade etti.  Besime Konca, “Kimsenin SİHA’lara ya da İHA’lara güvenmediğini, asıl silahımızın demokratik kültür, halkların birbirine saygı duyması ve birbirlerinin özgürlüğünü tanıması olduğunun bir gerçeklik olduğunu vurgulamak gerekiyor. En büyük silahlar, bugün kapitalist sömürgeci sistemler ve milliyetçi militarist rejimlerdir. Ancak bunların karşısındaki en güçlü özgürlük silahı özsavunmadır; kendi hakikatini ve değerlerini korumaktır. Hem Kürt Özgürlük Hareketi hem Kürt Kadın Hareketi hem de Reber Öcalan’ın 50 yıldır yürüttüğü devrim bunun somut örnekleridir. Rojava’daki kadın devrimi tam da bu nedenle boğulmak isteniyor” sözlerini kullandı. 
 
‘Ulusal birliğin sağlanması, tecridin derinleşmesiyle bağlantılı’
 
Avrupa hukuku ve BM hukukunun, HTŞ gibi bir kötülüğe umut bağlayarak halkları onlara teslim edebilmesini eleştiren Besime Konca, öte yandan Abdullah Öcalan’ın halkların bir arada yaşamasını öngören Orta Doğu Konfederasyonu paradigmasının bazı Kürt kesimler tarafından anlaşılmamasının da önemli bir sorun olduğunu ifade etti. Besime Konca, “Yıllardır ulusal birliğin sağlanamaması, İmralı tecridinin derinleşmesiyle doğrudan bağlantılıdır. ENKS’nin Rojava’da oynadığı rol ve KDP’nin Başur’da üstlendiği olumsuz rol, bu sürecin önündeki temel engellerden biridir. Başûrê Kurdistan’da, Türkiye’yi Kürdistan’ın en özgürlükçü dağlarına konuşlandıran zihniyet, KDP zihniyetidir ve Türkiye buradan güç almaktadır. HTŞ ve SMO’nun önünün açılmasının birincil sorumlusu Türkiye’dir. Kimse Türkiye’ye başka bir rol ya da misyon atfetmesin; bu rollerin ve statülerin tamamını geliştiren Türkiye’nin kendisidir” ifadelerine yer verdi.
 
‘Orta Doğu’da çözüm sağlanabilir’
 
Baas rejiminin nasıl teslim olduğu ve İdlib’e sıkıştırılmış bir grubun Suriye’ye hakim olmasının arkasındaki gerçeklerin hala tartışmalı olduğunu kaydeden Besime Konca, Kürt halkının temsilcilerinin de herkesle diplomasi geliştirme hakkına sahip olduğunu vurguladı. Kürtlerin statüsüz kalmayacağını ve Kürt kadının “Jin, Jiyan, Azadî” sloganının Orta Doğu’daki kadınlar için de bir umut kaynağı olacağını ifade eden Besime Konca, şöyle devam etti: “Bütün bu karanlığın içinde tek bir güneş gibi doğan gerçeklik, Rojava’dır. Bu, Kürt halkının sorunlara önerdiği perspektifin somut bir yansımasıdır. Bu perspektifin mimarı Reber Öcalan’dır; 50 yıl boyunca buna emek verdi, Kürt halkı ise bu uğurda büyük bedeller ödedi. Tüm bu teslimiyet araçlarını dayattınız, ama başarılı olamadınız. Artık bu kötülükten ders çıkarmalısınız. Bunun bedeli özgürlük ve demokrasi olmalı; İmralı kapıları açılmalıdır.”
 
Besime Konca son olarak hiçbir özel savaş algısına ve manipülasyona gelmeden mücadelenin büyütülmesinin zorunlu olduğunu sözlerine ekledi.