Jinnews’ten kitap seçkisi: Güzele yolculuk

  • 09:20 19 Nisan 2020
  • Kültür Sanat
HABER MERKEZİ - Kitapların büyülü dünyasında hayallerimize yol vermeye, 5 özel kitapla devam ediyoruz. Bu hafta Ortadoğu’dan Amerika kıtasına uzanan geniş bir seçki hazırladık sizler için yolculuğa Didem Madak’ın dizelerinde mola vereceğiz.
 
Her yolculukta, her gitmelerde yanına neden kitap alır insan?  Yetmez mi gideceği yerin uzaklığı? Arayışlarımız uçsuz bir okyanusu anımsatıyor. Uzağa gidiyor, başka hayatlara dahil oluyoruz ama kitaplarla daha uzağa gitme hissi, başka hayatlara dokunma arzusu her şeyi daha güzel kılıyor. Romanlarda koşmanın, öykülerde nefeslenmenin ve şiirlerde dinlenmenin çıkardığı yolculuğun yarattığı özgürlük hissi nede güzeldir.
 
Bu hafta sizler için seçtiğimiz 5 kitap seçkisiyle sizleri baş başa bırakıyor ve yolculuklarınızın sonsuz ve güzele doğru olmasını diliyoruz.
 
Çatışan Feminizmler
 
Seyla Benhabib, Judith Buthler, Drucilla Cornnell ve Nancy Fraser 
 
Dört kadın kuramcının felsefik ziyafet verdiği kitap feminizme birçok konuda farklı teorik açılardan bakmamıza yardımcı oluyor. Buthler hem “kadın” hem kadın kategorisini hem de feminist “biz” kategorisi için öznelliğe sahip olmanın ne anlama geldiğini sorgular: feminist özne hangi dışlamalarla kurulmuştur? “Cinsiyettiğin maddiliği” ni kabul etmekle doğacak politik sonuçlardan biri cinselliğin dayattığı şeyi kabul etmek olduğunu söyleyerek feminist kuram için yeni bir tartışma alanı açılır. Benhabib “öznenin ölümü”“ insanın ölümü” “tarihin ölümü” ve “metafiziğin ölümü “ başlıklarıyla feminizm postmodernizm arasında oluşan huzursuz ittifakın doğuracağı sonuçlar ve Buthler ile hangi konularda neden farklı düşündüğünün altını çizer. 
 
Nancy Fraser ise Benhabib ve Buthler’e karşıt savlar ile bir kutuplaşma yarattığını belirterek, eleştirel  kuram ve post- yapısalcılığın olumlu yanlarını koruyarak  feminist kurama katkı sunmanın yararlı olacağını savunarak tartışmaları güçlendirir. Drucilla Cornnell  “Etik feminizm nedir “başlığıyla öteki ve ötekilik ile şiddet içermeyen bir ilişki üzerinden feminist etiği tanımlayarak tartışmalara katkı sunar. 
 
Kitap sizi, kadın felsefecilerle doyumsuz bir tartışma platformuna davet edip içine çekiyor.  
 
Sıfır Noktasında Kadın 
 
Neval El Seddavi 
 
Ölüm hücresinde bekleyen bir kadın Firdevs, yaşamını sorgularken aynı zamanda bu dünyada kadın olmanın, ataerkil kültür içinde kadından çalınan yaşamı her birimizin hayatına dokundurarak sorguluyor. Ölüme mahkum olmanın esas nedenini bulur bu sorgulamalar içinde “insan öldürdüğüm için değil (her gün binlerce insan öldürülüyor) tehlikeli varlığım, erkeği öldüren onlara karşı geldiğim için beni ölüme mahkum ediyorlar”. Coğrafyanın kader, kadın olmanın keder ile eş anlamlı olmaya yakın durduğu bir yerden hayatın içinden çok süzülmesine gerek duymadan yazılan gerçek bir hikaye . Belki de gerçekliğidir tüm kadınların bunda bir yanıyla kendinden görmesi. 
 
Kela Dimdime
 
Ereb Şemo
 
Tanınan Kürt edebiyatçı Ereb Şemo’nun ünlü Kürt destanıdır.  Dengbejlerin dilinde kilam, anaların dilinde göz pınarlarındaki yaşla ıslanan bir acıdır Kela Dimdime. Boyun eğmez asiliğin, muhtaç olmamanın gururunun, İran ve Osmanlı şahlarına ezdirmemenin destanıdır Kela Dimdime.  Tarih boyunca durmayan saldırılar karşısında kendine dağları, dağlarda kaleleri mesken tutan Kürtlerin ve kadınlarının  destanıdır. İran ve Osmanlının dinmeyen öfke ve saldırıları karşısında Xano’ ye Cengzerin’in ve savaşçılarının kalenin düşmemesi için gösterdikleri kahramanlıkları, Kürdün makus tarihinde ki ihaneti anlatır. Xonaye Cengzerin,  İran ve Osmanlı şahlarını cesurluğuyla kıskandırır, boyun eğmezliğiyle öfkelendirir, savaşçılığıyla korkutur. Şahlar için tehlike olan bu kalenin, düşmesi elzemdir. Cenk başlar, herkes savaş kuşanır. Kadınlar zılgıt çeker hazırlık yapar, gençler stranlar söyler silah kuşanır, yaşlılar taktik tartışır, akıl verir. Herkes ortak kaderini belirler savaşın ilerleyen zamanında. Kimisi ihaneti seçer Kürdün makus tarihinin arsız karakteri olur kimisi bugün bile çocukların ismi olur. Kürt kadının direnişçi karakterine teslimiyeti asla yazdırmayan geleneğini bir daha fark ederiz kadınların duruşlarında.   
  
Didem Madak 
 
Ah’lar Ağacı 
 
“Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
 
Alt katında uyumayı bir ranzanın
 
Üst katında çocukluğum...
 
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
 
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
 
Aşk diyorsunuz, 
 
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!”
 
Ne yazdırır kadına bu sonsuz, evrende yalnızlık mı? “Saydım, insanın doksan dokuz yalnızlığı var” diyor. Aşk ve acı mı? “Limanı olanın aşkı olmaz” deyip kadınların aşktan yengilerini şu sözlere döküyor Didem, “Neden her aşk bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka.” Hayata dair olana katlana bilme gücüdür belki de,  hayatımızın izlerini taşıyan sözlere hayat verme istemi, tıpkı şiirinde dediği gibi  “sözler… Bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan.” En güzelini Didem Madak yine tanımlar yazmanın bir vasiyet gibi kendini doğurmayı bekleyene mühürlü olduğunu. “Uzun bir dize dayardı hayat her sabah karnıma” dedi ve hayatın dayattığı dizeleri bizimle paylaşarak kısa ömrünü sonsuz kıldı. Didem Madak’ın  Ah’lar Ağacı kitabında yaşama dair tüm ahlardan dizeler buluruz. Ah’ları boyun eğecek yengiler olarak değil hayatımızın izleri olarak işler naif bir o kadar keskin dizelerinde.  
 
Bülbülü Öldürmek 
 
 Harper Lee
 
“Bülbüller yalnızca müzik üretirler. Bahçeleri yağmalamazlar tarlalara yuva yapmazlar yalnızca şarkı söylerler. Onun için en büyük günahtır bülbülü öldürmek.”  
 
“Öğreneceğin şeylerin çoğunu kitaptan öğrenmeyeceksin küçük Scout. yaşadıkların sana en büyük öğretici olacak” der Atticus küçük kızına. Bir küçük kız çocuğun gözünden ABD’nin güneyinde ırkçılığın gündelik yaşama yansımasını anlatan kitap ırkçılığın toplumsal sınıflaşmanın ötesinde yasalara sirayet ederek adaletin ırkçılığını gösteriyor. Siyahi bir adamın işlemediği bir suç yüzünden yargılanmasını ve peşinen verilen hükümler karşısında küçük Scout’un avukat babası Atticus şahsında hala evrensel değerlerin olabileceğine çocuk masumiyeti ile inanma çabasını anlatır. “Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır” der Atticus.  Küçük bir kızın gözlemlerinde biz büyüklere sıradan gelen günlük yaşamdaki tüm ötekileştirmelerin karşısında kaybettiğimiz hayret duygusunu yeniden hatırlatıyor.