Hizniya’nın evi küçük bir sergi alanı

  • 10:42 15 Nisan 2020
  • Kültür Sanat
Roj Hozan
 
QAMIŞLO -  Hizniya Osman, evini Kürt tarihi, kültür ve folklor sergisine dönüştürdü. Hizniye, kültüre olan sevgisini, "Eğer bir insan tarihi korursa, kültür de canlı kalır. Kürt kadın tarihinde kendimi hissetmem çocukluk hayalimdi" diyerek anlatıyor. 
 
Tarih boyunca kadınlar kendi kültürünü yaşatmak ve korumak için mücadele yürüterek kültürünün erimesinin önüne geçmeye çalıştı. Günümüzde hala kültürüne ait objeleri yanında barındıran kadınların varlığını görebiliyoruz. Bu kadınlardan biri de 50 yaşında olan Hizniya Osman. Yalnız yaşayan Hizniya’nın tarihi ve kültürel bir sergi alanına büründürdüğü evine konuk oluyoruz. Hizniya, Tirbespiyê'ye bağlı Maşoqê köyünde yaşıyor. Hizniya'nın evine ayak bastığımız gibi evinin bir kadına ait olduğunu anlayabiliyoruz. Hizniya, evinin her köşesini yeşilliklere bürüyerek çiçekler ekmiş. Ektiği çiçeklerin arasına kadın heykelleri de koymuş. Hizniya'nın evine giren her kes ilk etapta nereye bakacağını bilemez hale geliyor. Çünkü evi adeta cenneti andırıyor. Evinin her köşesinde asılı bir kültürel objeye rastlamak mümkün.  
 
Hizniya kültürüne olan bağlılığından geleneksel tarihle yaşıyor
 
Hizniya yaşamın her alanından, kadının emeğinden, örgütlülüğünden, kültürüne olan sevgi ve bağlılığından birer parça alarak evine katmış. Kürt kültürüne yüklediği anlam ve sevgiden ötürü kendine "Kürt Kızı" adını layık gören Hizniya'nın bahçesinde, günümüzde varlığını yitirmiş, artık önemsenmeyen ve yeni nesil tarafından tanınmayan her şey bulunuyor. Doğaya ve kültürüne olan bağlılığıyla bilinen Hizniya, evinde kendine ait yeni bir yaşam inşa ederek tarih ve geleneğinde yaşıyor. Odasının kapısında adını Bozo koyduğu küçük bir kedisi de var. Hizniya, kedisinin evin neşesi olduğunu söylüyor. Evini folklorik bir sergi haline dönüştüren Hizniya, dışardan gelen birçok yabancı insana evinin kapılarını açıyor ve insanlar evinde tarih ve kültür gezintisine çıkıyor. 
 
'Annemin Kürt kültürüne olan sevgisi yüreğimde kültür aşkını doğurdu'
 
Sohbetimiz sırasında Hizniya kendi yaşamını şöyle anlatıyor: "Maşoqê köyünde dünyaya gelerek onun güzelliğinin içinde büyüdüm. Henüz çocukken kadının yaşamdaki tüm emek ve işini öğrendim. Çoğu zaman büyük kadınlarla çalışıyordum ve her birinden yeni şeyler öğreniyordum. Zaten annem benim ilk okulumdu. Onun kültüre olan sevgisi yüreğimde kültür aşkını doğurdu. Kültürel şeyler yapmayı, nenelerimizin anlattığı hikayeleri dinleyip, onların anlatımları çerçevesinde kültürel şeyler yapmaya çalışarak öğrenirdim. Onun dışında ekip biçmeyi, dikmeyi, hayvan bakmayı ve insan aklına gelebilecek birçok şeyi öğrendim. Zihnim açıktı ve elim de hareketliydi. O yüzden de ne düşünüyorsam elim onu yapmaya başlardı.”
 
'Yaşama yoruldum demedim'
 
Ev yaşamını da anlatan Hizniya, "Evimdeki her şeyi kendi elimle ekip biçtim. Bahçemde badem, kayısı, portakal ağacı ve birçok yeşillik ekerek geçiniyorum. Kendi ihtiyaçlarımı giderip başkasına muhtaç olmamak için arada da tavuk, kaz, koyun, keçi gibi hayvanları besliyorum. Evimde bulunan kadın heykellerine büyük bir anlam yüklüyor ve içinde kendimi de görebiliyorum. Henüz yaşama yorulduğumu söylemedim. Yaşamımın hareketliliği, yaşamıma büyük bir anlam yüklüyor" diyor. 
 
Çocukluk hayalini gerçekleştirdi
 
Hizniya, devamında Kürt kültürü ve folkloruna olan sevgisine de değiniyor. 2006 yılında folklor üzerine olan öyküsünün başladığını belirten Hizniya, kendini Kürt kadınının tarihinde hissetmenin çocukluk hayali olduğunu ve bu hayalini gerçekleştirdiğinin altını çiziyor. Hizniya, "Birçok yerden tarihi ve geleneksel şeyler topladım ve çoğu şeyi de kendi ellerimle yaptım. Hayvan derisinden, ovalardan topladığım yeşilliklerden bir kültür yarattım. Evimde her bölüm kültür ve her şey bir tarih söylüyor. Bazen insanlar bana 'Ne diye böyle şeyleri evinde topluyorsun?' diye sorarlardı ama ben 'Eğer bir insan kültürü korursa, kültür canlı kalır. O insan da ben olayım' derdim. Şu anda bir tarihle yaşıyorum ve çok mutluyum. Bugün herkes beni Kürt kızını, kültürüne olan sevgisiyle tanıyor. Evim tarihtir ve tarihim de Kürt kadınının kültürünü korumaktır" şeklinde konuşuyor. 
 
‘Her obje bir anlam taşıyor’
 
Hizniya, sergisinde bulunan her objenin bir anlamı olduğunu söylüyor. Folklor sergisinde, gelin kıyafetleri dikkat çekerken, Hizniya, "Ben gelin de hazırladım ama dudaklarını yapmadım hiç. Çünkü eski aşiretlerde evlenen kadınlara fikri sorulmazdı. Kadının dudaklarını yapmamamın sebebi ise kadının acısını göstermek içindi. İçinde çocuk beşikleri de var. Annelerimizin bize ninniler söylediği, bizi salladığı beşikler bunlar. Anlamı da anneme verdiğim değerdir. Öte yandan tüm geleneksel çiftçi eşyaları ve kaşık, sofra, çaydanlık, yemek tüpü, tabak gibi birçok mutfak eşyaları var. Diğer taraftan yün, leğen, saç gibi sanatsal ve eski oyunlara ait birçok eşyayı kendi ellerimle yaptım. Ağalara karşı birçok zulüm görmüş, haksızlığa uğramış olan insanların heykellerini yaptım. Mem û Zin gibi Kürt aşklarının hepsinin heykelini yaptım. Kendi ellerimle kültür yarattım" diye ekliyor. 
 
'Kültür gerçekliğimle yaşıyorum'
 
Hizniya, Kürt kadınlarına kültürlerine sahip çıkması için şu çağrıda bulunuyor: "Kültürümüz, tarih ve gerçekliğimizdir. Kültür gerçekliğimle yaşıyorum. Her kadının kültürünü sevmesini umut ediyorum ki her bir tarih sayfasına adını yazsın."
 
Tarihte yolculuk yapmak isteyen Hizniya’nın evinin kapıları her daim açık ve ziyaretçilerini bekliyor.