Tiyatrocu Berrin Şemdin: İnsanı insana insanla anlatıyoruz

  • 09:07 27 Mart 2020
  • Kültür Sanat
Beritan Canözer
 
HABER MERKEZİ - "Biz insana insanı insanla anlatmaya çalışıyoruz. Bunu dilimizle, kültürümüzle yapıyoruz" diyen tiyatrocu Berrin Şemdin, bunu yapmak için betondan, tahtadan sahnelere ihtiyaç olmadığını vurguladı: “Sahne bulamazsak sokaklar da bizimdir.”
 
Uluslararası Tiyatrolar Birliği 27 Mart’ı, 1961 yılında Dünya Tiyatro Günü ilan ederken, o günden bu yana 27 Mart tüm dünyada tiyatrocular tarafından çeşitli etkinliklerle karşılanıyor. Türkiye'de de her yıl çeşitli etkinliklerle karşılanan Uluslararası Tiyatro Günü’nde tiyatro sanatçıları çeşitli oyunlar sergiler, çalışmaları kapsamında yaşadıkları, karşılaştıkları sorunları dile getirir. Ancak bu yıl dünyada on binlerce kişinin yaşamını yitirmesine neden olan koronavirüs nedeniyle her yılki coşku bu yıl yok.
 
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tiyatronun emektarları birçok sorunla mücadele ederek faaliyetlerini sürdürme çabasında. Bunlardan biri de Amed Şehir Tiyatrosu. Kayyım atamalarından önce Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaliyet yürüten ancak kayyım atamalarının ardından çalışmalarına bağımsız olarak devam eden Amed Şehir Tiyatrosu da birçok zorlukla karşı karşıya. Amed Şehir Tiyatrosu'nun eski oyuncularından olan ve 2017 yılından beri Londra'da tiyatroya devam eden Berrin Şemdin, tiyatronun anlamını, yaşadıkları zorlukları ve Kürtçe tiyatronun önemini anlattı.
 
'Sanat dünyadaki kirliliğe karşıdır'
 
Yaşamın içerisinde birçok tiyatro bulgusuna rastlanabileceğini ifade eden Berrin, buna örnek olarak düğünleri ve organizasyonları gösterdi. Berrin, düğün ve bazı organizasyonların bir kurgudan oluştuğunu ifade ederken, “Peki tiyatro ne değildir” sorusuna şu yanıtı verdi: “Devlet ve siyasetçilerin kirli eli değmişse o zaman o tiyatro değildir diyebilirim. Tiyatro sanattır ve güzel olmalıdır. Nasıl iktidarın kurnazlıkları tiyatro olabilir? Onlar eğer sanattan anlasalardı niye bu kadar zalim olurlardı? En önemlisi ise tiyatro aldatmaz. Bir illüzyon gösterisi yapsa bile rol ve oyuncu arasında mesafe vardır, oyuncular ve izleyiciler arasındaki mesafe bellidir. Bu bir gösteridir ve karşılarında oyuncular vardır. İktidarın yaptığı bu kirli oyunlardan hangileri halkının karşısında kendilerini/izleyicileri gösterebilir? Sanat dünyadaki kirliliğe karşıdır. Akıl karşısında unuttuğumuz şeyleri hissettirir ve hatırlatır bize. Yaşam, hissetmek ile güzeldir."
 
'Tiyatrocular ekonomik olarak en çok zorlananlar'
 
Tiyatroda ekonomik sorunların çok fazla yaşandığını kaydeden Berrin, tiyatro oyuncularının çok zor şartlarda oyun hazırladığını ve sahnelediğini dile getirdi. Berrin, "Tiyatrocular bu ülkede en zor şartlarda ve en az paraya çalışan mesleği dersek çok abartmış olmayız. Elbette çocuklarının geçimini asgari ücretle sağlayanlar kadar zorlanmıyoruzdur ama en az onlar kadar zor şeyler yaşıyoruz. Bu bir tek ekonomik sorun ile de sınırlı değildir. Dilimiz, varlığımız ve kültürümüzden ötürü de çok fazla baskı ve kriz yaşıyoruz. Biz Kürtçe oyunlar oynuyoruz. Kürtçe oynamak, hazırlamak çok güzel. Kendi dilimizde bir şey yapıyor olmak inanılmaz gurur veriyor. İnsan yüreğindeki sesi sesli bir şekilde diline dökene kadar bilemez dilinden ne kadar uzak olduğunu” dedi.
 
Anadilde tiyatronun önemini fark etmesiyle ilgili yaşamından örnek veren Berrin, üniversitede oyunculuk sınavı için kendisine verilen bir rolü anlattı. Medea oyununda “Medea” rolünü alan Berrin, bu rolün her kadının dikkatini çekebileceğini belirtti. Medea rolüne Türkçe hazırlanan Berrin, kimseye sesinin ulaşmadığını ve bir şeylerin eksik olduğunu düşündüğünü ifade ederek, "Ruhumdan, bedenimden öte bir şey, dilim ulaşmıyor onlara. Tragedyayı ezberlemiştim zaten ve kalktım Kürtçe oynadım ve böylelikle içimi rahatlatmış oldum. Kürtçe oynamak inanılmaz bir huzur verdi" şeklinde konuştu. 
 
Kürtlerin birliğinin ne kadar önemli olduğunu Êzidî kampında yürüttüğü çalışmalar sırasında daha iyi anladığını söyleyen Berrin, kampta çalışma yürüttüğü sırada dilinin, kültürünün, varlığının önemini fark ettiğini dile getirdi. Berrin, "Şimdi nereye gidersem gideyim o kampta tanıştığım her insanın hikayesi de benimle geliyor" ifadesini kullandı. 
 
'Kayyımlar bir gün gidecek ama sanat ve sanatçı halkıyla olacak'
 
Amed Şehir Tiyatrosu'nun Kürt halkı tarafından sahiplenilmesi gerektiğini kaydeden Berrin, "İzleyiciler, takipçileri tiyatroyu gerçekten seven ve ilgisi olan kişilerden oluşuyor. Kayyımlardan sonra şehir tiyatrosu çok zorluklar yaşadı ama tüm zorlukların içinde pes etmeyerek yeni oyunlar sahnelemeye ve izleyicileri ile bir araya gelmeye devam etti. Bu çok değerli. O kayyımlar elbet bir gün gidecek ama sanat ve sanatçı her zaman halkının yanında olacak. Tiyatrocular memur değildir ve birilerinin emriyle, lafıyla sanatından vazgeçmez. Biz insana insanı insanla anlatmaya çalışıyoruz. Bunu dilimizle, kültürümüzle yapıyoruz" diye konuştu.
 
'Dilimizi yaşatmalı ve yaymalıyız'
 
Berrin son olarak virüsten dolayı birçok oyunun tarihlerini ertelemek zorunda kaldıklarını ifade ederek, "Biz yeni oyunlarla olduğumuz her yerde sahne almaya devam edeceğiz. İlla betondan, tahtadan bir sahnemizin olmasına ihtiyacımız yok. Sahne bulamazsak sokaklar da bizimdir. Londra'da çalışmalarıma devam ediyorum ve burada da Kürtçe oyunlar oynuyorum. Gittiğimiz her yerde dilimizi yaşatmalıyız ve yaymalıyız. Londra'da yaşayan Kürtler mutlaka takip etmelidir ve gelip izlemelidir. Dillerinden kültürlerinden uzaklaşmamalılar” dedi.