‘Sınırsız suç işleme özgürlüğü’: Üniformalı şiddet

  • 09:01 23 Şubat 2023
  • Hukuk
 
Zelal Tunç 
 
WAN - Üniformalıların kadını hedef alarak işlediği suçlarda, cezasızlık, dosyalara gizlilik kararı gibi uygulamalardaki artışa dikkat çeken Wan Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyesi Avukat Leyla Kaplan, “Bir şekilde birilerinin hakkaniyetle yargılanması, diğer suçların, eylemlerin olmamasının önünü alabilir” dedi. 
 
Kadına yönelik artan şiddet, Kurdistan’da özel savaş politikalarıyla “üniformalı şiddet” üzerinden sürdürülmeye devam ediliyor. Öte yandan Ortadoğu ülkelerindeki savaş başta olmak üzere birçok nedenden ötürü her yıl binlerce mültecinin geçiş güzergahı olan Wan sınırından “yeni bir yaşam” umuduyla yola çıkan onlarca kadın da aynı politikaların hedefinde. Kürt kadınların yanı sıra mülteci kadınlara yönelik de polis, asker ve korucuların işlediği tecavüz ve taciz suçu ise yargının cezasızlık politikalarıyla görmezden geliniyor. 
 
Serav ilçesinde iki asker hakkında iddianame
 
Wan’ın Serav (Saray) ilçesinde 2 Ocak tarihinde Afganistan uyruklu L.M. deport işlemleri sırasında iki sözleşmeli er olan askerler tarafından tecavüze uğramasına ilişkin Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “Nitelikli Cinsel İstismar” suçundan iddianame hazırlandı. 20 Ocak tarihinde basına yansıyan savcılık iddianamesinde, olay günü 8 kişilik göçmen grubun İran Wan sınırında yakalanarak hudut karakoluna getirildiği belirtilmişti. 
 
İddianamede, mültecilerin, asker Oğuzhan K. ve Ahmet Can D.’ye teslim edildiği kaydedilirken, ardından üst araması da yapıldığı eklendi. Devamında ise, darp edilerek tecavüze uğrayan L.M.’nin olayı, karakol komutanı B.B.’ye anlatması üzerine askerler teşhis edilip tutuklandığı kaydedildi.  İddianamede, ifadesine yer verilen Oğuzhan K., kendisini aklamaya dönük sözler sarf ederken, diğer fail asker Ahmet Can D. ise suçunu itiraf etti. 
 
L.M. için ‘uluslararası koruma’ 
 
Van Sulh Ceza Hakimliği tarafından iddianame kabul edilirken, ilk duruşma ise 16 Mart’ta görülecek. Öte yandan tecavüze uğrayan L.M.’ye “uluslararası koruma” kararı verildiği öğrenildi. 
 
Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyesi Avukat Leyla Kaplan L.M. failleri hakkında hazırlanan iddianameye ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Uzaklaştırma kararı göstermelik’
 
Artan üniformalı şiddet ve cezasızlık politikasına değinerek sözlerine başlayan Leyla, “Saray’da yaşadığımız son olayda mülteci bir kadın, askerlerin tecavüzüne maruz kaldı ve bunu kendi beyanları ile ifade etti. Bu ispatlandı, soruşturma başlatıldı, ancak failler hakkında herhangi bir görevden alma durumu gerçekleşmedi. Sadece uzaklaştırma söz konusu oldu” dedi. Uzaklaştırma kararlarının ise tamamen göstermelik olduğunu ifade eden Leyla, kararın ise halktan gelebilecek tepkileri engellemek amacıyla verildiğini vurguladı.
 
‘Devletin üniformalı failleri koruma içgüdüsü’
 
Faillerin soruşturulduğu ortama dikkat çeken Leyla, “Faillerin soruşturulduğu ortam yine kendi kolluk ortamlarıydı, yani kendi arkadaşlarıydı. Dolayısıyla olayın faillerini kendileri soruşturuyor. Bu da, bazı delilleri gizleme veya yok etme durumlarını doğurabiliyor” sözlerini kullandı. Üniformalı şiddetin özellikle Musa Orhan’dan sonra daha sık gündeme geldiğini kaydeden Leyla, devletin suçlu dahi olsa üniformalı failleri koruma içgüdüsüyle hareket etmesinin benzer suçların işlenmesine yol açtığını dile getirdi. 
 
Cezasızlıkla ödüllendirilen failler
 
Bu süreçte yaşanan en önemli sorununun, tüm suç tiplerine uygulanan cezasızlık politikaları olduğunun altını çizen Leyla, yargılamaların baştan sona adete faili korumaya yönelik bir mizansen olduğunu, sonunda da faillerin cezasızlıkla ödüllendirildiğini kaydetti. Leyla, üniformalı şiddete ilişkin şu sözleri kullandı: “Devletin en temel organından en üst organına kadar faillerin güvenlik güçleri olduğu durumlarda bu failler korunuyor. Bu suçları rahatlıkla işleyebileceklerini devamında da onlara dokunulmayacağı düşüncesi hakim.” 
 
‘Mağduru suçlayıcı delil arayışı’
 
Yargılama sürecinde ‘mağdurun beyanı esastır’ ilkesine de değinen Leyla, “ Bağırdın mı? Yardım istedin mi? Üzerinde ne vardı? Ne yaptın?” gibi sorularla, mağdura yönelik suçlayıcı yaklaşımlar sergilendiğini ve ilkenin içinin boşaltıldığını vurguladı. 
 
 ‘Cezalar caydırıcı değil’
 
Cezasızlık politikalarının, faille birlikte çevresindekileri de cesaretlendirdiğini, aynı suçu başka birine karşı işlemelerine yol açtığını kaydeden Leyla bu durumu şu sözlerle özetledi: “Çok denk geliyoruz, üçüncü defa eşini öldüren failler söz konusu. Cezaevine girip çıkıyor. Özellikle Covid-19 izinleri, infazda düzenlemelerle taciz, tecavüz, cinayet suçlarını işleyenlerin çıkıp tekrar aynı suçları işlediklerini gözlemliyoruz. Bu da, ceza ve infaz düzenlemelerinin faillerde caydırıcı etki yaratmadığını gösteriyor.” 
 
Şiddet ve ötekileştireme politikası
 
Üniformalı şiddet üzerinden iktidarın, göçmen ve mültecilere yönelik temel insan haklarından yoksun politikalarını eleştiren Leyla, bu politikalar ile mültecilere yönelik istenilen her şeyi yapabilme özgürlüğü verildiğini söyleyerek, linç kültürü, şiddet olayları ve ötekileştirilmenin bu politikalar sonucu olduğunu aktardı. 
 
‘Gizlilik kararları delilleri yok edebilmek için kullanılıyor’
 
Leyla, üniformalı şiddet dosyalarında sık sık alınan gizlilik kararlarına ilişkin ise şu sözleri kullandı: “Ne yazık ki gelinen aşamada bu tarz dosyalara verilen gizlilik kararlarının amacına uygun olduğunu düşünmüyorum. Gizlilik kararı daha çok örtbas etmek, var olan delilleri yok edebilmek ya da olayı unutturmak amacıyla veriliyor.” 
 
‘Sınırsız suç işleyebilme özgürlüğü’ düşüncesi
 
“Sınırsız bir suç işleme özgürlüğü durumu söz konusu. Her sonuç ise cezasızlık kapısına çıkıyor. Bir şekilde birilerinin hakkaniyetle yargılanması diğer suçların, eylemlerin olamamasının önünü alabilir” diyen Leyla, cezasızlık politikaları sonucu toplumun adalete ve hukuka olan inancını yitirdiğini ifade etti. 
 
Yargılamada hakkaniyet çağrısı 
 
Leyla son olarak bu durumun insanları kendi adaletini kendisinin sağlamaya sevk edilip toplumda bunalıma yol açtığını kaydederek, iktidara gerekli önlemleri alma, kişileri hakkaniyetle yargılama çağrısında bulundu.