
Avukat İlke Işık: İnatla adım atmayan bir yargı pratiği var karşımızda
- 09:02 10 Nisan 2021
- Hukuk
Öznur Değer
ANKARA - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Gar Katliamı failine verilen cezanın bozulmasını talep eden tebliğnamesine ilişkin konuşan avukat İlke Işık, “Toplam sorumlular açısından inatla adım atmayan bir yargı pratiği var karşımızda. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu direnci devam ettiriyor ama bu kadar mücadelenin ardından AYM’den başka bir karar gelebildi” dedi.
Ankara Garı’nda 10 Ekim 2015 tarihinde binlerce insanın katıldığı “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi”ne yönelik DAİŞ’in gerçekleştirdiği bombalı saldırıda 103 kişi yaşamını yitirmiş, yüzlerce kişi ise yaralanmıştı. 6 yıldır devam eden hukuk mücadelesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, aralık 2020’de Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin DAİŞ’li faillere verdiği cezayı çok bulduğunu ve faillerden birinin beraat etmesi gerektiği yönünde bir tebliğname hazırladı.
Yargıtay savcısı faili ödüllendirdi
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, katliamın tek tutuklu sanığı olan ve şu anda da insanlığa karşı suçtan yargılanan Erman Ekici’ye “örgüt yöneticiliğinden” verilen 18 yıl hapis cezasını “fazla ceza tayini yapıldığı” gerekçesiyle, fail Yakup Yıldırım’ın ise katliam ile bir ilişkisi olmadığı gerekçesiyle beraat etmesi gerektiği yönünde görüş bildirerek, Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararın bozulmasını talep etti.
Yargıtay’a karşı AYM’den yaşam hakkı ihlali kararı
Başsavcılık hazırladığı tebliğnamede, ayrıca davaya müdahil olmak isteyen 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği başta olmak üzere çok sayıda parti, sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütlerinin müdahillik taleplerinin reddedilmesi gerektiğini belirtti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnamesi kesin hüküm olmadığı gibi asıl karar Yargıtay Ceza Dairesi tarafından dosyanın incelenmesinin ardından verilecek. Aile ve avukatlar savcının tebliğnamesini tepki ile karşılarken Anayasa Mahkemesi (AYM), katliamdan yaralı olarak kurtulan Hasan Kılıç’ın yaptığı bireysel başvuruyu karara bağlayarak, yaşam hakkı ihlali olduğuna karar verdi.
AYM’den yaşam hakkı ihlali kararı
AYM’nin kararı şu şekilde: “Başvurucunun yaşamını koruyucu önlemleri almayan idarenin, yaralanmasına neden olan olaydan kusuruna istinaden sorumlu olduğuna ilişkin iddiaları yönünden uyuşmazlığın çözümü için gerekli delillerin toplandığının, İdare Mahkemesi’nce verilen kararda ortaya koyulmaması, mevcut delillerin alınan kararda değerlendirilmemesi ve başvurucunun zikredilen iddialarının derece mahkemelerince verilen kararlarda karşılanmaması nedeniyle Anayasa'nın 17’nci maddesi kapsamında yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir.”
Arka arkaya gelen iki yargı kararından biri olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile AYM kararına ilişkin, 10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu’ndan İlke Işık değerlendirmelerde bulundu.
‘Bu sonucu verebilecek bir inceleme değil’
Katliamın ardından 6 yıl geçtiğini hatırlatan İlke, geçtiğimiz günlerde katliamın 2 bininci gününde adaletin yerine gelmesi için başlatılan kampanyaya dikkat çekti. İlke, 2 bininci günün hemen ertesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnamesinin ellerine ulaştığını belirtti. Tebliğnamenin, yerel mahkemenin verdiği kararın bozulduğu anlamına gelmediğine dikkat çeken İlke, “Yargıtay Ceza Dairesi henüz bir karar vermiş değil. Bu, sadece Yargıtay Başsavcılığı’nın görüş ve talebini içeriyor. Aralık ayında dosya Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaşmıştı ve nisan ayında hemen tebliğname hazırlayabildiler. Dosyanın kapsamı buna uygun değil. Bu inceleme, sonucu verebilecek bir inceleme değil çünkü 200’den fazla klasörden oluşan çok kapsamlı bir dosyadan bahsediyoruz” sözlerine yer verdi.
‘Yetkililer görevlerini yapsalardı katliam gerçekleşmeyecekti’
İstinaftan Yargıtay’a gidene kadar skandal denilebilecek gelişmelerin yaşandığı bir dosya olduğunu söyleyen İlke, katliamın 4’üncü yılında kayıp dosyaların çıktığını hatırlattı. İlke, soruşturma savcılarının tayininin çıktıktan sonra sakladıkları klasörlerin odalarında bulunduğunu ve adliyenin bir köşesine atıldığını kaydederek, “Bu klasörlerin içinde katliamın önlenebilecekken önlenmediği, Nizip’te katliamın en önemli planlayıcılarından biri olan Yakup Şahin’in tespit edildiği, Antep’e bildirildiği ama Antep Emniyeti’nin hiçbir şey yapmadığı yazıyordu. Bu çok somut bir şey. Başından beri bu katliam önlenebilirdi diyoruz. Yetkililer görevlerini yapsalardı, katliamın sorumluları olan ve bildikleri İŞİD’lileri yakalasalardı bu katliam gerçekleşmeyecekti” ifadelerini kullandı.
‘Deliller toplanmak yerine karartıldı’
Yıllar geçmesine rağmen dosyada hala delil topladıklarını belirten İlke, bunun yerine delillerin karartıldığına işaret etti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazdığı tebliğnamenin 106 sayfadan oluştuğunu, bunun 100 sayfasının iddianame ve dosyadan kopyalandığını dile getiren İlke, “Öncelikle 2 İŞİD’liye fazla ceza verildiğini söylüyor. Hatta Yakup Yıldırım isimli şahsa beraat istiyor. Erman Ekici şu an insanlığa karşı suçtan yargılanıyor. Dosyalarının hepsi 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın talimatını getiren çok kilit noktada bir sanık olduğunu gösteriyor. Ülkenin dört bir yanından İŞİD faaliyeti örgütlemiş, Suriye’ye gitmiş. Yakup Yıldırım’a ‘katliamla hiçbir ilişkisi yok’ diyor. Katılan kurumlara ilişkin rahatsızlığını ifade ediyor. İŞİD’lilerin fazla ceza aldığına üzülen, bundan rahatsız olan ama diğer bir rahatsızlığını da 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’nin bile katılan olarak kabul edilemeyeceğini söyleyen, mitingi düzenleyen kurumlar, sendikalar, kitle örgütleri, meslek odaları bile müdahil olamaz diyen, aslında müdahillikten rahatsız olan bir tebliğname. İstinaf bakmadı hızlıca onadı, Yargıtay’a geldi. Şimdi görüyoruz ki Yargıtay Başsavcısı da bakmamış. Çünkü baksaydı bu şekilde onama talebiyle geçiştirilemeyeceğini görürdü” şeklinde konuştu.
‘Adalet talebi hiç susmadı’
Yargıtay tebliğnamesi’nin, Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin yeni heyetiyle yaşadıkları sorunla ilişkili olduğunun altını çizen İlke, heyet başkanının “adalet istiyorum” diyen bir babayı salondan çıkarmak istemesini ve “adalet” sözü üzerine başkanın salonu terk etmesini anımsattı. “Adalet sözünden rahatsız olan bir yargı var karşımızda” diyen İlke, “Adaleti yerine getirmeyeceğine dair de şimdi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bir şey söylemiş oluyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçelerimizi de vereceğiz. Bu kabul edilebilir değil. Onansın dediği kısımların da mutlaka incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekiyor. Umuyoruz Yargıtay Ceza Dairesi bu tebliğname gibi düşünmez. Umuyoruz, ‘Çok hızlı karar veririm ve bu dosyayı kapatırım böylece adalet talebini de sümen altı ederim’ diye düşünmezler. Bu yargılama 6 yıldır böyle devam ediyor. Adalet talebi hiç susmadı. Gerçek sorumluların yargılanmalarını istiyoruz” dedi.
AYM’den gelen karara dikkat çeken İlke, AYM’nin yargılamanın başında ortaya çıkan müfettiş raporunun, kamu soruşturması kapsamında çok önemli deliller içerdiğini, bunun mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini, bu konuda İçişleri Bakanlığı’nın ağır kusurlu olarak incelenmesi gerektiğini ve dosyayı Ankara 6’ıncı idari mahkemesine geri gönderdiğini ifade etti.
‘Sorumluluğun araştırılması gerektiğini söyleyen ilk karardır’
AYM kararının Resmi Gazete’de de yayınlandığını kaydeden İlke şöyle devam etti: “Toplam sorumluluğa karşı direnen yargı pratiği açısından önemli bir kırılma noktası olduğunu düşünüyoruz. Adalet mücadelemiz açısından da önemli bir aşama olduğu kanaatindeyiz. Bunu ve idari mahkemedeki süreci de takip edeceğiz. Kamu görevlilerinin sorumluluğuna ilişkin yaptığımız suç duyuruları da AYM’de. Onların da yakın zamanda sonuçlanmasını bekliyoruz. Yargı direnirken bir yandan da AYM’nin verdiği bu karar olumludur. 6 yıla yaklaşan hukuk mücadelemizde kamu sorumlularının sorumluluğuna işaret eden ve bu sorumluluğun araştırılması gerektiğini söyleyen ilk karardır. Bunu takip edeceğiz. Yargı ve adalet bir mücadele. Ve bu mücadelenin en önemli parçalarından biri 10 Ekim Ankara Katliamı. Salonların dolu olması, adalet talebinin sürekli devam ediyor olması belki de şu an İŞİD’li sanıkların hala tutuklu olmasının sebebidir. Çünkü İŞİD’liler ülkenin her yerinde tahliye edildiler. Toplam sorumlular açısından da inatla adım atmayan bir yargı pratiği var karşımızda. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu direnci devam ettiriyor ama bu kadar mücadelenin ardından AYM’den başka bir karar gelebildi. Demek ki bir taraf inat ediyor ama bir yandan da AYM kararıyla bir kırılma yaşayabileceğimizi düşünüyoruz.”