‘Şimdi binlerce Nahide Opuz var’

  • 09:01 27 Mart 2021
  • Hukuk
 
Habibe Eren
 
İSTANBUL - Evli olduğu Hüseyin Opuz tarafından şiddet gördüğü için 36 kez şikayetçi olan Nahide Opuz devlet tarafından korunamamış ve AİHM Türkiye’yi mahkum etmişti. İstanbul Sözleşmesi’nin iskeletini oluşturan Nahide Opuz davasında, dosyayı o dönem AİHM’e taşıyan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Şimdi binlerce Nahide Opuz var. Devlet kadınların yaşam hakkını elinden alıyor” dedi.
 
Nahide Opuz, kendisine ve ailesine şiddet uygulayan, tehdit eden evli olduğu erkeği devlet makamlarına tam 36 kez şikayet etmesine rağmen onu koruyamayan Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı 15 Temmuz 2002’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) dava açtı. AİHM, Türkiye hakkındaki kararını 9 Haziran 2009’da verdi: Türkiye, vatandaşını koruyamamıştır.
 
Diyarbakır’da yaşayan Nahide, Kasım 1995'te Hüseyin Opuz ile evlendi. Evlendikten sonraki 3 yıllık süreçte annesiyle birlikte failin işkencesine, bıçaklı saldırısına ve bir kez de araçla ezme girişimine maruz kaldı. Darp ve ağır yaralama ve cinayete teşebbüsten hakkında dava açılan fail "kanıt yetersizliği" gerekçesiyle yaptırımla karşılaşmadı. İki kez gözaltına alınan Hüseyin Opuz isimli erkek tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. İki kadının saldırılarla ilgili şikayetlerini geri çekmeleri üzerine, şikayete bağlı suçlardan olduğu gerekçesiyle davalar düştü. Araçla ezme girişimiyle ilgili sadece 3 ay hapse mahkum edilen failin cezası, ardından paraya çevrildi. 11 Mart 2002'de kızını yanına alarak İzmir'e yerleşmeye karar veren Nahide’nin annesi, yolda aracın önünü kesen failin açtığı ateşle yaşamını yitirdi. Fail aleyhine 13 Mart 2002 tarihinde kamu davası açıldı.
 
Dava annesi katledildikten sonra sonuçlandı
 
Nahide’nin açtığı boşanma davası annesinin katledilmesinden sonra sonuçlandı ve failden boşandı. Annesinin katledilmesinden sonra AİHM'e başvuran Nahide başvurusunda, yetkililerce yaşam haklarının korunmadığını, annesiyle maruz kaldıklarını şiddet ve tehditlere yerel makamların duyarsız kaldıklarını bildirdi. Başvuru, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) "yaşam hakkı"nı güvence altına alan 2’nci maddesi ile "işkence ve insanlık dışı ve onur kırıcı muamele yasağı"nı düzenleyen 3’üncü maddesiyle "mahkemelere etkin başvuru hakkı"na dair 13’üncü maddesine dayandırıldı. Başvuruda, kadınları aile içi şiddetten koruyan bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle ve ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle AİHS'nin "ayrımcılık yasağı"nı düzenleyen 14’üncü maddenin de çiğnendiği belirtildi.
 
Faile ödül: Para cezası
 
Nahide annesinin katledilmesi ile ilgili olarak Hüseyin Opuz aleyhine Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan kamu davası 26 Mart 2008’de sonuçlandı. Mahkeme heyeti, sanığa, “insan öldürmek” ve “ruhsatsız silah bulundurmak” suçundan hapis cezası vermişse de, “sanığın bu suçu maktulün tahriki neticesinde işlemiş olması ve yargılama boyunca iyi hal sergilediğini” öne sürerek cezayı 15 yıl 10 aya ve 180 Yeni Türk Lirası’na indirdi. Fail ayrıca, tutuklu kaldığı süre ve kararın temyiz mahkemesince inceleneceği gerekçeleriyle serbest bırakıldı. Nisan 2008’de Nahide, serbest kaldıktan sonra kendisini yeniden tehdit etmeye başlayan failden şikayetçi olarak korunması için önlemler alınmasını istedi. Mayıs ve Kasım 2008’de Nahide, failin cezaevinden çıktığı, yine tehditler yöneltmeye başladığı konusunda AİHM’i bilgilendirdi ve talebine karşın hiçbir tedbir alınmadığından şikayetçi oldu. AİHM sekreteryası hükümetten bir açıklama istedi. Makamlar failin fotoğrafını ve parmak izini tutuklama emriyle birlikte polis karakollarına dağıttıklarını belirtti.
 
Sözleşme’nin gerekçeli metni oldu
 
AİHM kararından sonra İçişleri Bakanlığı tarafından Nahide Akgün’e (Opuz) yakın koruma sağlandı. Yaşamını kaçarak sürdüren Nahide’nin yakın koruması bir süre sonra çağrılı korumaya dönüştürüldü.
 
Devlet, karar uyarınca Nahide’ye tazminat ödedi. Sonrasında Nahide’nin davası, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin temelini oluşturdu, sözleşmenin gerekçeli metni oldu.
 
Türkiye, bu davadan sonra İstanbul Sözleşmesi’ni en hızlı imzalayıp yürürlüğe koyan ülke oldu. Failin “Eve geldim, karım annesindeydi, yemek yoktu, çağırdım, münakaşa çıktı, bıçakladım” cümlesi Sözleşme’ye “Toplumsal cinsiyet rolleri şiddete gerekçe olamaz” diye girdi. “Eşimin annesi ahlaka mugayir işler yapıyordu, tutamadım öldürdüm”deki “ahlaka mugayir” cümlesi ise Sözleşme’de “Sübjektif namus kriteri kadına şiddete gerekçe olamaz” biçiminde yer aldı.
 
AİHM, tarihinde ilk defa, ev içi şiddette bir tarafın kadın olduğu için ayrımcılığa uğradığı gerekçesiyle bir devleti mahkum etti.
 
Meral Danış Beştaş: Şimdi nice Nahide Opuzlar var
 
Nahide’nin o dönemki avukatlarından Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, sürece dava Yerel Mahkeme’de devam ederken dahil oldu. O dönem Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi Başkanı olan Meral, davayı üstlendikten sonra Nahide’nin annesinin katledilmesi ile davayı AİHM’e taşıdı.
 
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine tepki gösteren Meral, “Şimdi nice Nahide Opuzlar var. Binlerce kadının yaşam hakkı ellerinden alınmaya çalışılıyor” dedi. AKP iktidarının kadına yönelik şiddet konusunu kendi politikaları için araçsallaştırdığını söyleyen Meral, “Opuz Davası’nda çıkan karar İstanbul Sözleşmesi’nin yapı taşını oluşturdu. Tabii ki öncesinde kadınların çok büyük bir direnişi var. Ancak kararda belirtilen, kadın olması gerekçesiyle ‘ayrımcılığa uğradığı’ sonucu Sözleşme’nin temelini attı. Şimdi ise hukuksuz bir şekilde hükümet bundan çekildiğini açıklıyor” dedi.
 
‘Cumhurbaşkanı feshedemez’
 
İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı günden bu yana hali hazırda yeterince uygulanmadığına dikkat çeken Meral, Anayasa’da uluslararası sözleşmelerin ne şekilde yürürlüğe gireceğini 90’ıncı maddede düzenlendiğini ve uluslararası sözleşmelerin Meclis’in kabul edeceği bir uygun bulma kanununa dayanmak suretiyle, yürütme organı tarafından yerine getirildiğini söyledi. Meral, “Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi yok. Bu yüzden hala yürürlüktedir” diye konuştu.
 
‘Kadınların ölümüne onay vermek anlamına geliyor’
 
Kadınların bu duruma asla izin vermeyeceğinin altını çizen Meral, “Sözleşme’den çıkmak demek kadınların ölümüne, şiddet görmesine, ayrımcılığa uğramasına, işkence görmesine, yaşam hakkının hiçbir şekilde tanınmamasına en üst düzeyde onay vermek anlamına gelecek” ifadelerini kullandı.