
'AİHM Başkanı’nın ziyareti bundan sonraki kararları etkileyecektir’
- 09:02 11 Eylül 2020
- Hukuk
ANKARA - AİHM'in son süreçte verdiği kararları ve AİHM Başkanı'nın Türkiye ziyaretini değerlendiren avukat Nuray Özdoğan, bu sürecin 2015 yılında sokağa çıkma yasaklarında verilen kararlarla başladığını dile getirdi. "Faşizmin olduğu yerde nezaket ziyareti olamaz" diyen Nuray, söz konusu ziyaretin, bundan sonraki kararları da etkileyeceğine dikkat çekti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2019 istatistiklerine göre AİHM gündeminde şu anda Avrupa Konseyi’ne üye 47 devlete karşı toplam 59 bin 800 dava başvurusu işlem görmekte veya görmeyi bekliyor. Bunların 15 bin 50’sini Rusya’ya karşı dava başvuruları oluşturuyor. Rusya’yı sırasıyla Türkiye (9 bin 250) ile Türkiye izliyor. Türkiye AİHM’e en fazla başvuruda bulunan ikinci ülke konumunda.
AİHM 2019 yılında Türkiye’ye yönelik dava başvurularından 7 bin 274’ünü işleme koydu, 4 bin 880’ini ya “kabul edilemez” ilan etti ya da gündemden düşürdü, bin 75 dava başvurusunu ise mevcut hükümete tebliğ etti. Mahkemenin işleme koyduğu veya gündemden düşürdüğü bu başvuruların büyük çoğunluğu 2019 öncesi gelen şikayetlerden oluşuyor.
Türkiye’yle ilgili ihlal kararlarının çoğunluğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ifade özgürlüğü maddesi temelinde verildi. Türkiye, ifade özgürlüğü maddesi temelinde AİHM önünde en fazla mahkumiyet alan ülke konumunda. Geçen yıl Türkiye davalarında açıklanan kararlarda ifade özgürlüğünün ardından en fazla ihlal kararları AİHS’nin “Emniyet ve Güvenlik Hakkı” , “Mülkiyet Hakkı” , “Adil Yargılanma” , “İnsanlık Dışı Muamele” ve “Özel ve Aile Yaşamına Saygı” maddeleri temelinde verildi.
Sokağa çıkma yasaklarında 32 başvuru reddedildi
AİHM özellikle 2015-2016 yıllarında Kürt illerinde öz yönetim süreçlerinde Cizre, Silopi ve Sur'da uygulanan sokağa çıkma yasağıyla ilgili Türkiye aleyhine yapılan 32 başvuruyu reddetti. Türkiye’de “yargı bağımsızlığı” ve “adil yargılanma” hakkı sıklıkla ihlal edilirken, AİHM'de Türkiye’den doğru başvuruların bir yığılma oluşturması ise başvurucuların geri çekilmesine neden oluyor.
Tüm bu tartışmalar devam ederken geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye ziyarette bulunan AİHM Başkanı Başkanı Robert Spano hükümet yetkilileri ve AKP’liler görüştü, bir dizi ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretin birkaç gün öncesinde “adil yargılanma talebi” için ölüm orucunun 238’inci gününde olan Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatı Ebru Timtik yaşamını yitirdi. Dünyada ilk kez bir avukat adil yargılanma talebi için yaşamını yitirirken, bundan sonra verilecek kararların da bağımsız ve objektif olmayacağına vurgu yapıldı. Özellikle insan hakları ve savunucuları ve hukukçular AİHM’den Türkiye’ye yönelik bir yaptırım uygulanmasını beklerken, evrensel hukuk sisteminin bu durumu toplumsal muhalefete verilen gözdağı olarak yorumlanıyor.
Avukat Nuray Özdoğan AİHM’e yapılan başvuruları, verilen kararları ve AİHM Başkanı’nın Türkiye ziyaretinin "ne anlam" taşıdığına dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Son dönem başvuruları ifade özgürlüğüne dönük’
AİHM' e son dönem başvurularının çoğunluğunun ifade özgürlüğüne dönük olduğunu aktaran Nuray, “İnsanların katıldığı basın açıklamalarına ve muhalefet hareketlere dair çok fazla dava açıldı ve yargılama yapıldı. Bunların hepsi de ifade özgürlüğünün ihlalini içeren yargılamalardı. Özellikle sosyal medya paylaşımları çok fazla dava konusu oldu, en son Barış Akademisyenleri olmak üzere çok fazla dava, Türkiye’de iç hukuk yolları tükendiği ve adil bir yargılama olmadığı için AİHM’e gitti” dedi.
‘Sistem krize girdikçe ifade özgürlüğüne yönelik ihlal artıyor’
Özellikle devlet ve hükümet tarafından baskının ve şiddetin arttığı her yerde, muhalefetin kendini ifade ettiği her kanalın kapatılması yönüne bir eğilim olduğunu vurgulayan Nuray, sistemin krize girdikçe muhalefete dönük baskısının arttığını ve ifade özgürlüğü alanında daha fazla ihlal görüldüğünü kaydetti.
‘Sokağa çıkma yasaklarında AYM’nin politik net tutumunu gördük’
Türkiye’de hem “ifade özgürlüğü” hem “adil yargılanma” hakkı ihlallerine yönelik yargıya başvuru yollarının tıkalı olduğunun altını çizen Nuray, “Elimizde bir tek Anayasa Mahkemesi (AYM) var. AYM’de özellikle artık Türkiye’de yargının bağımsızlığının tümüyle kaybetmesi ile işlevini kaybetti. Özellikle 2015 yılında sokağa çıkma yasağı ihlallerinde AYM’nin politik net tutumunu gördük. Daha önce de devletin güvenliğini önceleyen bir tutumu vardı ancak bu kadar keskin değildi. Özellikle AİHM kapısında hak talep eder bir pozisyona bıraktılar hepimizi” ifadelerini kullandı.
‘AİHM 90’lı yıllarda iç hukuk yollarını etkili görmedi’
90’lı yıllarda yaşanan ihlaller için AİHM’in o dönem iç hukuk yollarını etkili görmediğini ve doğrudan başvuruları kabul ettiğini anımsatan Nuray, “Biz o günlerden, yaşam hakkı ihlallerinin açık olduğu durumlarda dahi, ‘sizde AYM var iç hukuk yolları etkilidir’ denildiği bir sürece geldik. Verilen kararlardan AİHM ve üyelerinin bağışık olmadığını kaydeden Nuray, hak ihlallerine karşı bir hak tesisi olmuyorsa bundan AİHM üyelerinin de sorumlu olduğunu dile getirdi. Nuray, “Biz nasıl Türkiye’deki yargıçlara ‘bağımsız ve tarafsız davranmalısınız, siyasetin talimatlarından uzak bir karar verin’ diyorsak bu AİHM için de geçerli” diye belirtti.
‘AİHM kararları başvuruların önünü kesti’
Bu sürecin nelere yol açtığına değinen Nuray, sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan ihlalleri örnek vererek, şöyle devam etti: “Bakın sokağa çıkma yasakları dönemi yüzlerce insan hayatını kaybetti, binlerce insan yaralandı. Bunun içerisinde konut dokunulmazlığı ihlalinden, hakaretten, sağlık hakkının ihlali ve tehditten tutun da en basit suçlara kadar bir sürü ihlal gerçekleşti. Ama AİHM’den o dönem verilen kararlar, binlerce başvurunun önünü kesti. Yurttaşlar bu inancını kaybettiğinde başvuru yapmıyor. Burada AİHM ‘dosya sayımız azaldı’ diyemez. Tam tersine uluslararası raporların hepsini dosyalarımızla sunuyoruz.”
‘İktidar yargıyı oyuncağına çevirmiş’
“Türkiye’de faşizan bir düzen var. Bu faşizan düzen karşısında sizin kararlarınızı tanımayan, uygulamayan üstelik bu kararları uygulamamak için yargıyı elinde oyuncağa çeviren bir sistem var diyoruz” sözlerini kullanan Nuray, “Bir yanda tahliye veriyorsunuz bir yandan siyasetçileri, Demirtaş’ı insan hakları savunucularını uyduruk dosyalarla cezaevinde tutuyorsunuz. Bu AİHM’in bilgisinde değil mi? Avrupa Konseyi’nin bilgisine değil mi? Elbette bilgisinde” diye ekledi.
‘AİHM Başkanı’nın ziyareti bundan sonraki kararları etkileyecek’
AİHM Başkanı’nın Türkiye ziyaretine "Bu bir nezaket ziyaretidir denilemez” sözleriyle tepki gösteren Nuray, ziyarete hukukçular ve tüm kamuoyu nezdinde ciddi bir tepki oluştuğunu belirtti. Nuray, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nezaket ziyaretleri asgari hukuk standartlarının uygulandığı yerlerde elbette olur; ancak Türkiye gibi faşizmin bu kadar yükseldiği, artık hak ihlallerinin yoğun boyuta vardığı ve hem eylemsel hem sosyal olarak ifade edildiği bir yerde siz iktidarın uygulayıcıları ile bir görüşme yaptığınızda bu sizin bağımsız ve tarafsızlığınız üzerinde şüphe uyandırır. Faşizme nezaket gösterilemez. Faşizmin sürdüğü bir ülkede, hele de bir yargıç olarak nezaket ziyareti yapamazsınız. Siz bir devleti veya ülkeyi değil bir mahkemeyi temsil ediyorsunuz. Bunun etkisi, başvuruların daha da azalacağı demektir. Başvuruya dair motivasyon düşecek ve başvurular azalacaktır.”
‘AİHM kendi üzerinde bir şüphe oluşturdu’
AİHM’in ziyaretini değerlendirirken başlangıç olarak 2015 yılına gitmek gerektiğinin altını çizen Nuray, “ Hükümetin Avrupa Konseyi görüşmeleri ve AYM’nin AİHM yargıçları ile birlikte yaptığı görüşmeleri de görmek lazım. Bu ziyaretin temelini oluşturan süreci görmek lazım. Dolayısıyla AİHM’in bir açıklama yapması gerekiyor. Bundan sonra hak sahibi başvurucular, ‘hükümet ile gelip görüşme yaptınız ben böyle böyle bir hak ihlaline uğradım ve sizden karar bekliyorum, siz benimle görüşmediniz’ demesi lazım. Mutlaka ama mutlaka başvuruların yapılması lazım. Özellikle ağır yaşam ihlali başvurularında, devletin politik tutumu ve savaş politikası nedeniyle oluşan ağır yaşam hakkı ihlallerinde, kesinlikle mahkeme süreçleri tamamlanmalı. Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi daha farklı alternatif yargılama mekanizmaları da kurulacaktır. Ki bunların pratik deneyimini birkaç yerde gördük. Dolayısıyla, AİHM sözleşmeyle tanınan haklar üzerinde, bu hakları tanıyacağına dair kendi üzerine bir şüphe oluşturdu ve şüpheyi giderecek bir şeyler yapması gerekir” ifadelerini kullandı.
‘Nezaket ziyaretini’ aşan bir etki
AİHM Başkanı’nın ziyaretinin tek başına “nezaket ziyaretini” aşan bir etkisinin olduğunu söyleyen Nuray, artık Türkiye'den giden başvurularda bağımsızlık ve tarafsızlık vurgusunun hukukçular tarafından mutlaka yapılması gerektiğini belirtti. Nuray, “AİHM’in burada görmediği; Türkiye Avrupa Konseyi hukuku içerisinden imzasını çekmiş bir ülke değil. Mutlaka bir Almanya pratiği mi yaşamamız gerekiyor. 1940’lar Almanya pratiğini yaşadıktan sonra mı ‘burada gerçekten insan hakları hukuku tümüyle çiğneniyor ve insanlar büyük bir baskı ve zulüm altında’ diyeceğiz. Bu çok geç kalınmış bir durum olur. Türkiye’de yargıçlar iktidarın baskısı altındadır. İster iradeleri ile ister baskıyla şu an hiçbir mahkemeden insan hakları hukukuna uygun bir karar almak mümkün değil” dedi.
‘Ebru’nun yaşamını yitirmesi AİHM yargıcı için bir veri olmalıydı’
Avukat Ebru Timtik’in yaşamını yitirmesine değinen Nuray, dünya tarihine ilk kez bir avukatın adil yargılanma talebi ile açlık grevine girdiğini söyledi. “Ebru hepimizin gözü önünde aslında hukuk gereği karşılanması gereken bir talebi karşılanmadığı için hayatını kaybetti” diyen Nuray, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Akabinde diğer meslektaşımız avukat Aytaç Ünsal için bir tahliye kararı geldi ki, o da adil yargılanma hakkının gerçekleşeceğine dair bir veri vermedi ne yazık ki. Ve AİHM Başkanı’nın ziyareti bunun hemen akabindeydi. Bir avukat bu nedenle hayatını kaybetti. Bunun AİHM yargıcı içinde bir veri olması gerekirdi. Ki, Türkiye’de adil yargılanma hakkının nasıl bir sorun olduğunu ve nasıl bir boyuta vardığını görmek açısından. Şu an bu ziyaret AİHM’deki tüm dosyalar açısından adil yargılanma hakkı sorunu var mı yok mu sorusunu hepimizin aklına getirecektir.”