
‘Abdullah Öcalan’a Özgürlük’ konferansı ikinci gününde
- 16:14 12 Nisan 2025
- Güncel
HABER MERKEZİ - Roma’da ikinci gününde devam eden konferansta Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve barış sürecindeki rolü vurgulandı. Konferansta, AİHM kararlarına rağmen tecridin sürdüğüne dikkat çekildi.
İtalya'nın başkenti Roma'da “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm Uluslararası Konferansı”, ikinci gününde devam etti. Bugün yapılan konuşmalarda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün önemine dikkat çekildi.
İtalya'nın en büyük İşçi Konfederasyonu'nun (CGIL) ev sahipliği yaptığı konferans "26 yıllık İmralı tecridi" başlığı ile Avukatlar Ceren Uysal ve Ögmundur Jonasson'un moderatörlüğü ile sürdü.
Panelde ilk sözü alan Av. Rengin Ergül, umut hakkına ilişkin konuştu. Bu gün yaşananların tarihsel arka planının olduğunu söyleyen Rengin Ergül, İmralı'da yaşananların Kürt halkının hakikati ve Türk devletinin Kürt sorununa yaklaşımının izdüşümü olduğunu dile getirdi. Kürt sorununa dair geçmişte 'düşman ceza hukuku' tespiti ve 'düşman ceza yargılaması' tespitinin yapıldığını hatırlatan Rengin Ergül, "Durum düşman ceza hukuku ve yargılamasını geçmiş durumda. Hatta bu istisna rejimi artık tüm Türkiye'ye yayılmış durumda ve İstanbul'da da bunun bir örneğini görmüş olduk. Türkiye'deki bu istisna rejimi konuşurken tarihsel arka planını da ele almamız gerekiyor. Mevcut rejim bu uygulamaları Kütler üzerinde uygulayarak bir rıza yarattı ve kabul ettirdi" diye belirtti.
Mevcut rejimin nasıl inşa edildiğinin altını çizen Rengin Ergül, Abdullah Öcalan’ın yargılanma sürecini anlattı. Hem yargılama süreci hem de verilen idam cezasını hatırlatan Rengin Ergül, idam cezasının kaldırılması ve daha sonra Abdullah Öcalan’a özel uygulanan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının nasıl ortaya çıktığına değindi. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının avukatlar tarafından AİHM'e taşındığını söyleyen Rengin Ergül, "AİHM 2014 yılında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dair verdiği karar ile bunun işkence ve kötü muamele olduğuna hüküm etti. Bir mahkumun tutsak edildiğine tahliye edileceği tarihine dair umut hakkının olduğuna hüküm verdi" dedi.
Umut hakkı meselesinin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi sürecini de anlatan Rengin Ergül, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararını uygulamadığını söyledi. Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası rejimi ile binlerce kişinin de bu durumda tutulduğuna işaret eden Rengin Ergül, AİHM kararının uygulanmasını istediklerini paylaştı. "Eğer Türkiye'de bir barış süreci yürütülecekse, Türkiye'nin bu konuda adım atması gerekiyor" diyen Rengin Ergül, Abdullah Öcalan’ın temel haklarının da pazarlık konusu yapılmaması gerektiğinin altını çizdi.
Kampanyanın etkisine dikkat çekildi
Asrın Hukuk Bürosu'ndan ve son İmralı heyetinde yer alan Avukat Faik Özgür Erol, son aylarda 2 aile ve 3 heyet görüşmesinin gerçekleştiğini hatırlattı. Bu görüşmelerin gerçekleşmesinde kampanya kapsamında yapılan eylem ve etkinliklerin büyük bir etkisi olduğunu belirtti. Kampanya kapsamında yapılan eylemlerin İmralı Adası'nda konuşulduğunu dile getiren Faik Özgür Erol, Abdullah Öcalan’ın herkese selamını iletti. İmralı'da olağanüstü bir rejim oluşturulduğunu ifade den Faik Özgür Erol, Abdullah Öcalan’ın direnişi ile son 6-7 ayda yaşanan gelişmelerin ortaya çıktığını sözlerine ekledi.
Sykes Picot Antlaşması’na değindi
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihli çağrısını anımsatan Faik Özgür Erol şu ifadeleri kullandı: "Bu çağrıda yeni bir sosyolojik ve tarihsel bir analiz gerçekleştirdi. Geçmişten beri Türk-Kürt ilişkilerinin tarihsel olduğuna odaklanırdı ama artık bu toplumların sosyolojik karakterlerini tahlil edecek seviyede geliştirdiğini gördük. Son yüz yıl içinde Türk-Kürt ilişkilerinin inkara dönüştüğünü ancak bunun bin yıllık kardeşliği ortadan kaldırmayacağını düşünüyor. Yine bölgesel ve evrensel analiz yaptı. Ortadoğu'daki durum üzerine ciddi bir yoğunlaşma var. Özellikle Suriye'nin çözülmesi üzerinden yaptığı değerlendirmede Ortadoğu'da daha önce kurulan statünün ortadan kalktığını düşünüyor. Sykes-Picot statüsünün çözüldüğünü söylüyor. Bu tespitin beraberinde getirdiği yeni durumlar ve ihtimaller var. Bu statünün değişmiş olmasının önümüzdeki süreçte çarpıcı etkileri olacaktır ve bunları yaşıyoruz, yaşıyacağız. Ortadoğu'da hangi stratejilerin hakim olacağını dikkatli izlemek gerektiğine ilişkin öngörüsü de vardı.
Toplumcu sosyalizm, demokrasi ve kadın özgürlüğü
Bu görüşmelerde Abdullah Öcalan'ın paradigmasını toplumcu sosyalizm, demokrasi ve kadın özgürlüğü sac ayakları üzerine oturttuğunu düşünüyorum. Bunlardan biri olmaksızın diğerlerinin hayata geçmeyeceği konusunda kafası çok net. Ne tür bir sistem kurmak isterseniz isteyin, eğer bir sistem oluşturmak istiyorsanız, bu sistemin demokrasi içermesi gerektiğini düşünüyor. Özellikle toplumculuk ve sosyalizmin devlete dayalı bir çözümleme tarzını sorunlu buluyor. Hatta 'Benim devletçiliğe karşı tutumum sosyalist kimliğimin gereğidir' diyor. Devlet konusunda da yeni tanımlar yaptığını gördük. Devletin toplumdan sonra en önemli kurum olduğuna dair bir görüşü var. Devletin toplumun özeti olduğu ve devletin toplumların karakterinden etkilendiğini düşünüyor. Toplumsallaşmayan sistemlerin başarılı olamayacağına dair bir inanışı var."
İdris Baluken önceki süreci anlattı
Daha sonra söz alan önceki dönem İmralı Heyeti üyesi İdris Baluken, şunları dile getirdi: "O dönem mevcut iktidarın masayı devirmesi ile tarihi fırsat kaçırıldı. Katliamların ve savaşın yoğun yaşandığı süreçte o görüşmeler başladı. Bu gün olduğu gibi o zamanda resmi görüşmeler başlamadan çok önce sayın Öcalan ile görüşmeler gerçekleştiriliyordu. Hatırlarsanız Erdoğan'ın o zamanki süreci kabul etmesinden sonra heyetimiz İmralı'da bir görüşme gerçekleştirdi. Sayın Öcalan'ın sürece dair görüşlerini partimiz ve kamuoyuna gönderdi. Daha sonra 9 Ocak 2013'te Paris'te 3 Kürt kadın siyasetçi katledildi. Sayın Öcalan o gün 'Ha Sakineleri katletmişler ha burada beni öldürmüşler' demişti. Yine bu katliam üzerinden Dersim Katliamı sürecini çözümlemişti. Ancak buna rağmen demokratik süreci devam ettireceğini söylemişti. Dolayısıyla savaşın en yıkıcı olduğu süreçlerde dahi Sayın Öcalan ve Kürt halkı barışa dair istek ve samimiyetlerini her zaman gösterdi.
O dönemde bizler heyet olarak, atılması gereken adımlarla ilgili sayısız kez kamuoyunu bilgilendirdik. Maalesef bugünkü gibi belirsiz ve muğlak durumu yaratan bir hükümet tavrı söz konusuydu. Tüm handikaplara rağmen çözüm süreci içinde toplumsallaştırma adın akil insanlar komisyonları kuruldu. Bu heyetler Türkiye'nin dört bir yanında çalışmalar yürüttüler."
İdris Baluken o süreçte yaşananları özetledi. O dönemde tüm eksiklere rağmen Meclis'te çerçeve yasa tasarısını anımsatan İdris Baluken, bu adımların mevcut hükümet tarafından atılmadığını ve sürecin zamana yayılarak akamete uğratıldığını vurguladı.
‘Savaşmasını bilenler barışmasını da bilmeli’
Güncel sürece ilişkin de değerlendirmeler yapan İdris Baluken, hükümetin süreç karşısındaki tutumunu eleştirdi. "Tüm eksiklere rağmen Sayın Öcalan bu güne kadar ortaya koyduğu siyasi felsefi duruşu bir kez daha bütün insanlığa kazandıracak biçimde dünya halklarına sunuyor" diyen Baluken, Abdullah Öcalan’ın "Savaşmasını bilenler barışmasını da bilmeli" sözlerine atıfta bulundu. Abdullah Öcalan’ın bilge ve barış lideri pozisyonunda olduğunu kaydeden İdris Baluken, "Bütün insanlığın özgürlük ve barışçıl değerleri ile ilgilidir. Yakın dönemde Nelson Mandela'nın özgürlüğü onun bireysel özgürlüğü değildi. Onun özgürlüğü ile birlikte asırlardır ötekileştirilen köleleştirilen siyahi insanların özgürlüğü anlamına geldi. Mandela'nın özgürlüğü ile birlikte ayrımcılığa maruz kalmış tüm siyahi insanların özgürlüğünün önü açıldı. Bu yüzden sayın Öcalan'ın özgürlüğü Kürt halkının ve Ortadoğu halklarının özgürlüğü ile bağlantılıdır ancak bunun ötesinde tüm insanlığın özgürlük değerlerini sahiplenmedir" diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Devrimin inşasına kendimizden başladık
Daha sonra konuşan DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan, Ortadoğu'da yaşanan sorunları hatırlattı, Ortadoğu mozağinin Abdullah Öcalan tarafından zenginlik olarak görüldüğünü belirtti. Daha sonra konuşan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Temsilcisi Foza Yusif, Abdullah Öcalan’ın paradigmasının Rojava'da yarattığı değişim ve dönüşüm ile pratikleştirilmeye çalışıldığını anlattı. Rojava Devrimi'nin gelişim sürecinin altını çizen Foza Yusif, "Suriye krizi ortaya çıktığında pek çok eksiklik yaşandı. Biz neresinden başlayacağımızı ve nasıl devam edeceğimizi bilmiyorduk. Biz kendimizden başlamaya karar verdik. İşgalci güçlerin sistemi ile şekillenmiştik. Önder Apo'nun da söylediği gibi önce kendimizde deşimi yaratmak istedik" dedi.
‘Akademilerde zihniyet değişimi yaratmaya çalıştık’
Rojava'da şuanda yüzlerce akademi olduğunu hatırlatan Foza Yusif, "Bu akademilerle işgalcilerin etkilerini ortadan kaldırmak istedik. Öncelikle aklımızı düşünce yapımızı özgürleştirmek istedik. Toplumsal bir devrim yaratmak için öncelikle fikirlerin özgürleşmesi düşünce yapısının özgürleşmesi gerekiyor. Bu akademilerde zihniyet değişimi yaratmaya çalıştık. Rojava sistemi böyle inşa edildi" ifadelerini kullandı.
Konferans, konuşmacıların söz almasıyla devam ediyor.