İlk kadın sendika başkanı: Gazeteciler ve kadınlar birlikte güçlü

  • 12:28 13 Mart 2025
  • Güncel
İZMİR - Gazetecilikte ve sendikacılıkta kadın olma hallerini anlatan TGS’nin İzmir’deki ilk şube başkanı Nil Karamanoğlu, ‘Gazeteciler birlikte güçlü” diyerek hem gazetecileri hem de kadınları örgütlenmeye çağırıyor.
 
Spor muhabirliği için yola çıktığı gazetecilik yolculuğuna Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şube Başkanlığı ile devam eden Nil Karamanoğlu, 7 yıllık deneyiminde gazeteci kadınlar adına çok şey başardı bir yılı aşkın süredir devam eden sendika başkanlığı, yerel bir televizyonda devam eden haber spikerliğinde erkek meslektaşlarına kadınla yaşamayı öğretirken hem sendikada hem de haberlerinde kadın bakışını yansıtmaya devam ediyor. ‘Gazeteciler birlikte güçlü’ sloganıyla hem kadınları hem de meslektaşlarını yan yana durmaya çağıran Nil Karamanoğlu, “Umutluyuz” dedi. 
 
‘Sorunları dile getirmek’
 
Gazeteciliğe spor muhabirliğine duyduğu merak nedeniyle başladığını ancak sektörün içine girince ve 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası işe başlayacağı medya kuruluşunun iflas etmesi nedeniyle hayallerine ket vurduğunu dile getiren Nil Karamanoğlu, bu nedenle de sektörden 2 yıl uzaklaştığını ifade etti. Üniversitede harcadığı zaman ve emeğinin boşa gitmesini istemediği için İzmir’de ulusal bir gazetenin Ege Bölge temsilciliğinde çalışma hayatına atıldığını ifade eden Nil Karamanoğlu, “Politika siyaset, yaşam haberleriyle gazetecilikle tanıştım. Toplumsal bir tatmini var, var olan bir sorunu dile getirmek, insanlara bir şey sunmak, o insanda bu mesleği devam ettirme ateşi yakıyor. Çünkü zor bir meslek, ekonomik sıkıntıları siyasal baskılar ayrı. Ama verdiği tatmin bunları geri plana atmanızı sağlıyor. Bunca yıl insanların içinde olmasının nedeni de bu bence” şeklinde ifade etti.
 
‘İş kaygısı üniversitede başladı’
 
Bir süre voleybol ile ilgilendiğinden kaynaklı spor muhabirliğine ilgi duyduğunu ifade eden Nil Karamanoğlu, gazeteciliğin erkek egemen bir alan olduğunu üniversite sürecinde fark ettiğini kaydetti. Nil Karamanoğlu, “Ben burada işe başlarsam bana fırsat verirler mi, istediğim alanda çalışabilir miyim? gibi sorularla üniversitede karşılaştım. Bu işi yapamadığım böyle bir fırsat bulamadığım için sıkıntı yaşayıp yaşamadığım konusunda bir deneyim elde etmemiş oldum. İstanbul’da bir spor kanalında Galatasaray TV’de anlaşmıştım. Ama darbe nedeniyle ‘yarını bilmiyoruz, kadro daraltıyoruz, biraz daha bekleyin’ dedikleri için o yaz ayını bekleyerek geçirdim ve geri dönüş olmayacağını anlayınca İzmir’de iş aradım” şeklinde belirtti.
 
‘Kayseri’de İzmir’den gelen kadın öğrenci olmak’
 
Üniversite için Kayseri’den İzmir’e gitmesiyle ailesinde de kaygıların ortaya çıktığını kaydeden, “Nil Karamanoğlu, “Ailem gitmesen mi, bir sene daha çalış en azından İstanbul, Antalya gibi kıyılarda bir şehri yaz, biraz daha İzmir’e benziyor dediler. Haklılardı, ilk bir yıl inanılmaz zorlandım. Dondurmayı düşündüm, bırakmayı düşündüm, bir yıl daha hazırlanmayı düşündüm ama benim gibi dışarıdan gelenlerle kaynaşınca o sıkıntıyı atlattım. Ben atlatınca ailem de atlattı. Hatta gazeteciliği yapmalısın diye ailem destek oldu” şeklinde dile getirdi.
 
‘Erkekler koltuklarından olma korkusu yaşadı’
 
Sendikanın şube başkanı olduktan sonra sendikanın erkek yoğunluğunun çok fazla olduğuna vurgu yapan Nil Karamanoğlu, yaşının genç ve kadın oluşundan kaynaklı sendikada da kabul görülmekte zorlandığını kaydetti. Nil Karamanoğlu, ilk sendika toplantısında bölge başkanının kendisini hemen yanına oturtarak “Sen bizim çiçeğimizsin’ dediğini anlattı. “Ben kimsenin çiçeği değilim” şeklindeki tepkisine “Yani tek bayansın” diyerek  cevap verdiğini aktararak, sendikadaki erkek egemen bakış açısını eleştirdi. 
 
‘Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu aktif, kadınları bir araya getiriyoruz’
 
Sendikanın aktif çalışan bir Kadın ve LGBT+ Komisyonu bulunduğunu ve 8 Mart önceleri ve yıl sonlarında raporlar hazırladıklarını dile getiren Nil Karamanoğlu, “Gazeteci kadınların sorunları, çözüm noktasında nasıl irade sergilenmesi gerektiği, yaşadıkları mobbing, taciz, ekonomik sorunlara dair hem hukuki ve psikolojik destek veriyor. Psikoloğumuz var. Başvuranların büyük kısmını kadın gazeteciler oluyor. Çünkü hem sektörde yaşadıkları sorunları var ve kadın olmanın gereği biliyorsunuz. Bizim işimiz sadece iş işe gitmekle ya da işimizi işte yapmakla bitmiyor. Onun dışında da maalesef ev içindeki emeğimiz görünmeyen emeğimiz olduğu için onlar da birleşince kadın gazetecilerin sırtında kadın olmaktan doğan yük biraz daha artıyor. Bu yüzden desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Biz de bu tarz çalışmalar yapıyoruz. Kadın gazetecilerle bir araya gelmeye çalışıyoruz. Biz İzmir de en azından onu yapıyoruz. Geçen yıl 8 Martta buluştuk ve beraber gittik. Bunun daha önce hiç yapılmadığını söyleyen arkadaşlar var. Kadın gazeteciler olarak daha önce bir araya gelip bir şeyler yapmadık, daha doğrusu yapmıyoruz” dedi.
 
‘Daha işe alırken mobbing uyguluyor’
 
Sektörde genç gazeteci kadınların “evlenecek misin, ne zaman evlenmeyi düşünüyorsun” evli ise “Çocuk yapmayı düşünüyor musun?” gibi sorulara maruz kaldığını, oysa benzer soruların erkeklere sorulmadığını belirten Nil Karamanoğlu, “Kadın daha işe alım sürecinde mobinge uğruyor. Sektöre atıldığında da en yumuşak kalifiye olmayan işler kadınlara veriliyor. Uzmanlık gerektiren bütün işlerde erkekler ön planda, karar merciinde hep erkekler. Erkek uzmanlık gerektiren alanda iş yaptığı için maaşı, statüsü daha fazla oluyor. Kadına erkek kadar fazla para vermek istemiyor ve daha fazla önem atfeden bir iş yaptırmadığı için daha az maaşla daha çok nasıl işleri yaptırabilirimin hesabını da yapıyor işveren. Bir erkekle bir kadın aynı düzeyde iş yaptığında aynı maaşı almıyor. Ben bunu yaşamış biri olarak net ve rahat bir şekilde söylüyorum” diye ifade etti.
 
‘Sayımız fazla ama örgütlü değiliz’
 
Komisyonun gazeteci kadınların var olabilmesi ve görünür olması için çaba sarf ettiğini belirten Nil Karamanoğlu, kadınların düşük ücretlerle kölelik düzeyinde çalıştırıldığını söyledi. Nil Karamanoğlu, “Taciz, mobing, hat safhada. Çünkü hele ki patron erkekse kadının üstünde hegemonya kurma bir nebze daha kolay oluyor onlar için. Komisyonun ifşa edici bir yönü de var aslında. Ayrıca kadın gazetecileri bir araya getirip ne kadar güçlü olduklarını, birlikte bir şey yapabilmenin kıymetini göstermeye çalışıyor. Sayıca çok fazlayız ama kendimizle ilgili meselede çok güçlü değiliz, sektör olarak da örgütlü değiliz. Bu nedenle birlikte bir şeyler yapmayı çok kıymetli buluyorum” diye belirtti.
 
‘Medyada erkek diline yönelik çalışmalar yapılıyor’
 
 
Hem kurum içi eğitimler verdiklerini hem de sendikanın akademisinin bulunduğunu ifade eden Nil Karamanoğlu, TGS akademinin yüz yüze, hibrit ve online eğitimler verdiğini belirtti. Haber dili konusunda da hassasiyet gösterdiklerini kaydeden Nil Karamanoğlu, “Bu konuyla ilgili kitapçıklar hazırlıyoruz. Üyemiz olsun olmasın tüm gazetecilere yönelik eğitim çalışmaları yapıyoruz. Erkek egemen sektör olduğu için dilde o yönde. Onu kırmak için nelerin doğru nelerin yanlış olduğunu göstermeye çalışıyoruz” şeklinde dile getirdi.
 
‘Örgütlenme en çok kadınların faydasına’
 
Gazetecilerin fiziki şiddet, yargı tacizi, polis şiddeti gibi pek çok sorunla yüz yüze olduğunu kaydeden Nil Karamanoğlu, bu konuda gazetecilerde bir miktar bilincin oluştuğunu ve bunun da örgütlenmeyle çok alakalı olduğunu ifade etti. Örgütlülük, sendikalaşma arttıkça sorunların çözümü noktasında daha fazla yol kat edileceğini dile getiren Nil Karamanoğlu, “Adım adım ilerleme var ama bence istediğimiz ölçüde değil. Bence en büyük ve en önemli sorun patron baskısı. Zaten çok fazla işsizin olduğu, iş imkânının da bir o kadar kısıtlı olduğu sektörden bahsediyoruz. Zaten böyle dar, çalışma koşullarının da iyi olmadığı sektörde kadınların var olması ekstra zor iken örgütlenme, sendikalı olma hiçbir patronun istemeyeceği bir olay. Bu da örgütlü olma noktasında birazcık geri adım atmalarına neden oluyor. İş kaybetme korkusu, insanların geri adım atmasına sebep. Geri adım attırmak için bir adım atma noktasında çekince duymayan insanlar sayesinde oluyor, yine gazeteciler sayesinde oluyor. Birlikteliğin önemini bilen örgütlü mücadelenin kazanım getireceğine inanan gazeteciler sayesinde oluyor. Bunlar sayesinde bu söylediğiniz kazanımlar elde ediliyor” sözlerini kullandı. 
 
‘Yerel genele oto-sansür sıradanlaştı’
 
Yerel gazetelerin yerel yönetimlerle ilişkili olduğunu ve buralarda yaşanan sorunların kolaylıkla dile getirilmesinin çok mümkün olmadığını belirten Nil Karamanoğlu, yerel gazetelerin dilinin de belediyelerle arasındaki ilişkinin belirlediğini ifade etti. Nil Karamanoğlu “Herhangi bir belediyenin yaptığı bir yanlışı haberleştirme noktasında ‘Bunu yazarsam bu belediyeyle kötü oluruz’ deyip daha en başta oto-sansür yapıyoruz. İktidarla olan ilişkilerde de ‘bunu yaparsam başıma bu gelir, şafak operasyonuyla beni evden alırlar’ deniyor. Bunlar artık çok sıradanlaştı. Bizde bir insanız o yüzden ister istemez çekinceler içinde olabiliyoruz. Doğal olarak kendimizi oto-sansür yapmaya sevk ediyor” şeklinde belirtti.
 
‘Sendika gazeteciye ve mesleğe kalkan oluyor’
 
Sendikanın yaptırım gücü olmasa da sorun yaşayan bir gazetecilere hukuki destek verdiklerini belirten Nil Karamanoğlu, bunun küçük bir ayrıntı gibi görünse de gazetecilerin hukuki desteğe erişimindeki zorluklar göz önüne getirildiğinde çok önemli olduğunu kaydetti. Örgütlü ve bilinçli gazeteciler çok olsa da hukuki hakları konusunda da yeterli bilgiye sahip olmayan gazetecilerin de bulunduğunu ifade eden Nil Karamanoğlu, “Bu konuda birazcık deneyim sahibi olan daha önce defalarca soruşturma, gözaltı yaşamış gazeteciler var. Ama bunu çok deneyimlememiş veya hakları ile ilgili bilgi eksikleri olan arkadaşlarda çok fazla. Bu konuda onların yanında olacak birilerinin olduğunu bilmek bile gazetecinin yalnız olmadığını hissetmesini sağlıyor. Moral oluyor. Ayrıca sendika mesleğe yönelik kalkan da olmuş oluyor. Bu bizim işimiz, basın ifade özgürlüğü en temel haktır, senin benim yaptığım işi sorgulama cezalandırma yetkin yok. Bunu yaparsan karşında bu meslek var ve bu mesleğin gerekliliğinin olduğunu da söylemiş oluyor sendika” şeklinde ifade etti.
 
‘Gazetecilikte kadın farkı; daha girift daha titiz’
 
 
Gazeteci kadınların erkeklere göre daha girift düşünebildiğini ve fikir yürütebilme becerisine sahip olduğunu dile getiren Nil Karamanoğlu, farklı fikirlerin çıkması noktasında haber merkezlerinde daha fazla kadının bulunmasının önemli olduğunu ifade etti. Haberin çeşitlendirilmesi ya da yapılacak haberin daha detaylandırılması noktasında kadınların titizlikle yaklaştığını belirten Nil Karamanoğlu, “Erkeğin yaptığı işle kadının yaptığı işin çoğu zaman aynı titizlikte olmadığını düşünmüyorum. Çünkü erkek muhabir editör süzgecinden geçtiğini bildiği için en basiti noktalama işaretlerine çok dikkat etmeyebiliyor. Ama bir kadın arkadaşımız tüm hatalarını son bir kez gözden geçirip editöre veriyor haberini. Kadının olduğu yer demokratik de oluyor” şeklinde ifade etti.
 
‘Kadın gazeteci sayısının artması olumlu etkiliyor’
 
Haber kaynağının bir kadınla iletişime geçmesiyle bir erkeğe dert anlatmasının her zaman farklı olduğunu dile getiren Nil Karamanoğlu, gazeteciliğin ileri gitmesinin kadınların varlığının artmasının önemli katkısı olacağını ifade etti. 10 yıl önce kadının daha vitrin objesi olarak sunulduğunu belirten Nil Karamanoğlu, “Kadına yönelik şiddet haberlerinin veriliş dili mini etek giydi dışarı çıktı vs. Kullanılan her sözcüğün her cümlenin ne anlama geldiğini belki de hesap etmeden yapılan haberler vardı. Şimdi kadın şiddeti yaşayanda o şiddete maruz kalan da kadın. Kadını en iyi anlayacak olan da kadın olduğu için haberin dilinden yada topluma duyurulması noktasında nasıl bir intiba yaratacağı için olumlu yönde yansıması oluyor kadın sayısının artması” şeklinde dile getirdi.
 
‘Sendikanın da yasal sınırları var’
 
Sendikaya üye olmak için bir gazetecinin 212 Sayılı Basın İş Kanununa dayanarak sigortalı olmasının dışında herhangi bir şart gerekmediğini ancak iş kaybetme korkusuyla sendikaya üye olunmadığını dile getiren Nil Karamanoğlu, e-devlet üzerinden kolaylıkla da sendikaya üye olunabildiğini belirtti. Örgütlü olunmayan işyerinde sendika aidatlarda alınmadığını dile getiren Nil Karamanoğlu, “Toplu sözleşme ile olsun yada olmasın işe iade davası açabilmemiz için ise işyerinde 30 ve üstü çalışanın olması gerekiyor. Maalesef yasa gereği 30 ve altı çalışanın bulunduğu işyerlerinde sendika üyesi dahi olunca işe iade davası açamıyoruz. Ancak arkadaşlar adına tazminatını alacağı başka şeyler varsa onları temin etme noktasında dava açıyoruz. Ancak patronlar o kadar işlerini biliyorlar ki örneğin işçiyi 1 yılını doldurmadan çıkartıyor, tazminat hakkı doğmadın diye ihbar vermemek için 3 aydan az çalıştırıyor. O yüzden sektörde sirkülasyon da çok. İşsiz sayısı fazla olduğu için mevsimlik işçi gibi bizim sektör” sözlerini kullandı. 
 
‘Hamilelik izni patronların en son istediği şey’
 
Patronların çalışanlar izindeyken onlara para vermek istemediğini ifade eden Nil Karamanoğlu, “Hamilelik izni 2 ay 3 ay gibi, doğuma iki ay kala ve doğumdan 2 ay sonra izin alabiliyor. o süre zarfında ücretli izin kullanabiliyor yasal olarak. Ama çalıştırmadığı emeğini sömürmediği birine 5 ay boyunca maaş vermek herhalde patronun en son isteyeceği şeydir” şeklinde belirtti.
 
‘Dijital şiddet davalarına destek veriyoruz’
 
Cinsiyetçi hakaretlere maruz kalmak için profil fotosu veya sadece adının yeterken bir de yapılan haberler eklenince dijital şiddetin daha da arttığını kaydeden Nil Karamanoğlu, sendikanın dijital şiddetin belgelenmesi sonrasında dava açtığını belirtti. Dijital medyada da linç kültürünün sıradanlaştığını ve biraz da reklam amaçlı yapıldığını ifade eden Nil Karamanoğlu, “Çünkü oradan takipçi geliyor gündemde oluyorsun biraz görünürde oluyorsun. Bunun dışında ben bununla uğraşsam ne olacak, dava etsem de sonucu ne zaman gelir. Çünkü yargı sisteminin nasıl işlendiğine dair de iç açıcı bir ülke değiliz maalesef” diye belirtti.
 
‘Gazeteciler birlikte güçlü ve umutluyuz’
 
‘Gazeteciler birlikte güçlüyüz’ diye bir sloganları olduğunu ve sendika olarak birlikte olunduğunda sorunların çözümünün de daha kolay olduğunu ifade eden Nil Karamanoğlu, “Maalesef çok sık yan yana gelemiyoruz, haklarımız için mücadele noktasında birbirimize çok destek olamıyoruz. Hem hayatın getirdiği o karmaşa ve koşullar dolayısıyla hem de o siyasi iktidarın baskısı çekinme noktasında. İşte tek başımıza olmadığımızı yaşadığımız durumların birbiriyle benzerlik gösterdiğini farına varırsak belki bizim için işler biraz daha iyi olabilir. Umutluyuz yani” şeklinde konuştu.
 
*Bu haber,  DFG'nin "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Anaakımlaştırılması: Kadın Gazetecileri Savunmak" projesi kapsamında yayınlanmıştır.