Figen Yüksekdağ’ın ‘Sınırsız Savunmalar’ı kadınlarla buluştu
- 17:39 8 Şubat 2025
- Güncel
ANKARA - DEM Parti Ankara İl Kadın Meclisi’nin düzenlediği etkinlikte, Figen Yüksekdağ’ın yazdığı “Sınırsız Savunmalar” kitabı kadınlarla buluştu.
Kandıra Cezaevi’nde tutsak Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın savunmalarının yer aldığı kitap “Sınırsız Savunmalar” için Ankara’da imza ve söyleşi etkinliği düzenlendi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Ankara İl Kadın Meclisi’nin düzenlendiği etkinliğin moderatörlüğünü Nuray Özdoğan yaparken Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar ve DEM Parti Milletvekili Sevilay Çelenk konuşmacı olarak katıldı.
Panelde ilk olarak söz alan Sezin Uçar, Figen Yüksekdağ’ın geçtiğimiz hafta kız kardeşini kaybetmesiyle birlikte 8 yıl içerisinde kaybettiği dördüncü yakını olduğunu hatırlatarak, siyasi tutsakların yaşadığı duruma değindi. Sezin Uçar, “Pek çok siyasi tutsak yakının kaybediyor ve kimisi ekonomik kimisi siyasi nedenlerle cenazelere katılamıyor. Çok yüksek ücretlerle cenazelere katılabiliyorlar. Geride kalan 8 yıl sayısız zulümle birlikte geçti. Pek çok kişi bunun kişisel bir şey olmadığını biliyor politik sürecin sonucu olarak orada yaşamlarını idame ettiriyorlar ve karşılaştıkları zorluklarla da bu bilinçle baş ediyorlar” dedi.
‘Başarıya katliamla karşılık verildi’
Siyasi tutsakların direnişine güç vermek adına dışardaki mücadeleye de çok sorumluluk düştüğünü söyleyen Sezin Uçar, tutsaklarla dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Sezin Uçar, “Figen Yüksekdağ, 7 Haziran seçimlerinden sonra şöyle demişti ‘Tüm tarihsel başarıların bir bedeli olacak.’ Sadece seçim sonuçları bakımından değil batı ile Kürdistan’ı buluşturma noktasında da tarihsel bir süreçti. Ama bu başarıya devlet katliamlarla karşılık verdi ve HDP büyüyen bu potansiyeli gördü ve daha da büyümesinin önüne geçmek istedi. Katliamlar ve savaş ilanı ile devam eden ve hala içinden geçmekte olduğumuz 10 yıllık süreç başlamış oldu. Dolayısıyla Kobanê Davası demek biraz da Gezi Davası ve direnişi demek bunları birlikte ele alabilmek ve karşılık verebilmek gerekiyor” diye belirtti.
Kitaba ilişkin
Figen Yüksekdağ’ın ve siyasetçilerin o kürsüde sarf ettikleri sözlerin bir savunma da olmadığını, HDP programının cümle cümle aktarılması olduğunu söyleyen Sezin Uçar, şöyle devam etti: “Tüm suçlamaların savunması değil, bunların pratik olarak arkasında durulmasıydı. Bir pişmanlık gösterilmesi beklendi ama böyle olmadı. Yargılananların büyük bir kısmı kendi eylemlerini mahkeme kürsünde savunmuştur. Figen Başkan’da kendi durduğu yeri savunmasında tek tek anlatmıştır. Mahkemeye ilk geldiğinde şunu söylemişti ‘Zulmün gözlerine bakmak için geldim.” Ve gerçekten yargılayan bir savunma pozisyonu içerisinde oldu. Her aşamada ‘o kararı da ben aldım, o twiti de ben attım’ diyerek HDP’nin programını duruşma salonunda savunmuş oldu. Yine kendisinin ifade ettiği gibi iktidarın onu esasen kadın kimliğinden doğru ve sosyalist kimliğinden hedef aldığını söylemişti. Kitap çalışmasına gelecek bir olursak, 8 yıllık dava süreci mahkemede söylediği tüm sözler, SEGBİS tutanaklarının çözümlerini derledik. Bazı noktaları öne çıkardık hem öz savunma hem direniş ve kadın özgürlük mücadelesini işledik. Son savunması da yer alıyor. Tüm bunları derledik, tarihsel toplumsal mücadelede elimizde bir eser olsun istedik. Çünkü Kobane Davası’nın tüm savunmalarını önemsiyoruz.”
‘Kürdüyle Türküyle kurtuluşu ön gören bir süreçti’
Ardından söz alan DEM Parti Milletvekili Sevilay Çelenk, kitabı okurken çok duru ve kadın dili ile meseleye bakıldığını hissettiğini söyledi. Sevilay Çelenk, “Esas olarak yargılamaya bir cevap üretmek değil yaşanmakta olan şeyin ne olduğunu anlatmaya çalışmışlar. Çok net bir biçimde şöyle söylüyor bir yerinde ‘bu bir fikir yargılanmasıdır. Fikirlerimiz yargılanıyor.’ Sanırım hiç kimse bunu inkar edemez. Bu, Gezi’de de böyleydi, Kobanê’de de böyle ve devam eden süreçlerde de böyle. Şunu da bize güç veren bir durum olarak hatırlamak lazım, 2015 süreci Kürdüyle Türküyle kurtuluşu birlikte gören bir süreçtir. Ve bu sürecin öncesinde Kobane ve Gezi yaşandı. Bu sürecin direnişlerin nasıl kriminalize edildiğini hatırlayın. Demek ki 2015’te 7 Haziran’da toplum buna bir cevap vermiş. Demek ki orada yapılan şeyde başarıya ulaşamadılar ve toplum bir cevap verdi 7 Haziran’da. Bu da insana güç veren bir şey” ifadelerini kullandı.
'Korkusuzluktan çok adil olma duygusu mücadelede başat’
Sevilay Çelenk konuşmasının devamında şunları söyledi: “Figen şahsında çok güçlü çok direngen bir karakter var. Fakat bana kalırsa belki de bir kadar korkusuzluğa, kahramanca davranmaya alan bırakmadan, bazen de korkarak sürece dahil olmak gerekiyor. Korkarak, çekinerek bu mücadeleye katılan birçok insan oldu. Hem korktu, hem çekindi, cezaevinden, kendi toplumundan dışlanmaktan korktuğu halde mücadele edenler bunu nasıl yapıyon belki de buna biraz kafa yormak gerekiyor. Korkusuzlukla nitelememek gerekiyor mücadeleyi. Nasıl yapıyorlar bunu. Adil olmakla. Adil olma duygusu her şeyin ötesine geçiyor.”
Panel soru cevap ile sonuçlandı.