Topladığı bitkiler elinde şifaya dönüşüyor

  • 09:04 25 Şubat 2021
  • Yaşam
Sema Çağlak
 
DİYARBAKIR -  Bitkileri elinde şifaya dönüştüren kadınlardan Zübeyde Şeker, her bitkinin bir faydasının olduğunu,  fazla tüketimde yan etki göstereceğini söylüyor. Topladığı bitkilerden krem, yağ ve çay olarak faydalanılabileceğini dile getiren Zübeyde, “Doğa bize zararlı ürün vermez, bizim onu nasıl kullandığımız önemlidir. Doğada olan her şey şifadır” diyor.  
 
Yüzyıllar öncesinden bu yana kadınlar doğadan topladıkları bitkilerle birçok hastalığa derman buluyor. Çağdaş ve ya bilimsel tıp gelişmeye devam ederken, alternatif tıp da toplumda etkisini sürdürüyor. Punk, nane, zencefil, zerdeçal, karabaş otu, karanfil, papatya gibi daha yüzlerce çeşit bitki kadınların elinde şifaya dönüşüyor. Öte yandan şifacılık, bir çeşit sanat olarak nitelendiriliyor.
 
Çünkü şifa veren yetenekli kişilerin sanatsal bir ritüel şeklinde çalıştıklarına inanılıyor ve kuşaktan kuşağa aktarılan ve tecrübeye dayanan bitkilerle tedavi yöntemi günümüzde hala varlığını sürdürüyor.  
 
Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Dökmetepe (Zêrug) köyünde yaşayan Zübeyde Şeker de bitkileri şifaya dönüştüren kadınlardan biri. Dökmetepe köyü ve çevresinden topladığı bitkilerden yağ ve kremler elde ederken, topladığı birçok bitkiyi ise çay olarak tüketiyor. Bitkilerin yan etkilerini ve hangi hastalığa nasıl etki gösterdiğini de araştıran Zübeyde, her bitkinin fazla tüketimde yan etki gösterebileceğine işaret ediyor. 
 
‘Doğada kendimi buluyorum’
 
Dökmetepe köyünde doğup büyüdüğünü ve çocukluğundan bu yana doğa ile iç içe olduğunu ifade eden Zübeyde, her geçen gün yeni bir bitkiyi keşfettiğini ve keşfettiği her bitkiyi annesine sorduğunu söylüyor. Pandemi ile beraber köye duyulan ilginin daha da arttığını ve bununla beraber doğayı yakından tanıma fırsatı kazandığını kaydeden Zübeyde şunları dile getiriyor: “Kadın olduğumdan kaynaklı da doğaya olan merakım daha da arttı. Çünkü kadın doğa gibi kendini yeniler ve üretir. Doğa ile iç içe olduğum anlar benim için yaşamın en güzel anlarıdır. Toprağa temas ettiğim zaman çok mutlu oluyorum. Yaşadığım bu güzel duyguları diğer insanların da yaşamasını istiyorum. Çünkü ben doğada kendimi buluyorum. Doğa bize zararlı ürün vermez, bizim onu nasıl kullandığımız önemlidir. Doğada olan her şey şifadır.”
 
‘Biyoçeşitlilik açısından zengin bir yere sahip’
 
“Bitkilerden ilaç yapmak kültürümüzün bir parçasıdır” diyen Zübeyde, yaşadığı köyde çok farklı bitki çeşitlerinin olduğunu ancak bunları keşfetmenin emek istediğini ifade ediyor. Bitkilerin yetişme yerlerinin farklı olduğunu bundan kaynaklı da bazı bitkileri bulmakta zorlandığını söyleyen Zübeyde, “Bizim topraklarımız biyoçeşitlilik açısından çok zengin bir konuma sahip. Benim topladığım bitkiler buranın biyoçeşitliliğinin yarısı bile değil diyebiliriz. Bu durumdan ötürü topladığım her bitkinin adını deftere yazıyorum. Akşamları ailemle oturduğumda geçmişte nasıl tedavi olduklarını ve hangi bitkilerden faydalandıklarını soruyorum. Böylece doğa ile ilgili daha çok bilgiye sahip oluyorum” diye belirtiyor. 
 
‘Deneme yanılma yolu ile öğreniyorum’
 
Yaptığı kremlerin ve yağların renklerini, topladığı bitkilerin kökünden sağladığını hatırlatan Zübeyde, bu yöntemlerin hepsini yakın çevresinde bulunan insanlardan ve deneme yanılma yolu ile öğrendiğinin altını çiziyor.  Zübeyde, yaptığı kremlerin ve yağların yapımını ise şu sözlerle anlatıyor: “Kremlerimi ‘bermari’ usulü denilen şekilde yapıyorum. Daha sonra elde ettiğim maddeyi küçük kavanozlara dolduruyorum ve donması için oda sıcaklığına bırakıyorum. Birkaç gün geçtikten sonra artık kullanılabilecek kıvama geliyor. Yağları da topladığım bitkileri köklerinden ayırıyorum. Kavanoza katıp üzerine soğuk sıkım zeytinyağı ekliyorum. Kavanozun ağzını bir tülbent yardımı ile kapatıyorum ve beş-altı gün bekletiyorum. Daha sonra kavanozun kapağını kapatıp, güneşe bırakıyorum. Yaklaşık kırk gün güneşte kaldıktan sonra süzüyorum ve tekrardan kavanozlara dolduruyorum. Yaptığım işleme ‘meserasyon yöntemi’ deniliyor.”
 
‘Yaptığım işi takdir ediyorlar’
 
Yaşadığı yerin ikliminden kaynaklı krem ve yağ yapmaya ihtiyaç duyduğunu belirten Zübeyde, öte yandan bitki çayları da hazırladığını sözlerine ekliyor. Yaptığı kremleri, yağları ve bitki çaylarını sosyal medya üzerinden sattığını söyleyen Zübeyde, “İnsanlar benim yaptığım işleri takdir ediyorlar. Ben diğer kadınların da bu işi öğrenmelerini istiyorum ve birçok kadınla bu alanda çalışmak istiyorum. İleriki süreçlerde bu işi kadın kooperatifine de taşımak istiyorum. Çevremde bulunan kadınlar da öğrenmek istediklerini belirtiyorlar” diye ifade ediyor.
 
‘Kendi ayaklarımın üzerinde durabiliyorum’
 
Kadınların kendi imkanları ile hastalıklara çözüm bulmaya çalıştığını belirten Zübeyde, yaptığı işin önemli olduğunu ve bu işle birçok hastalığa tedavi bulduğunu söylüyor. Öte yandan kazandıkları ile geçimini sağlamaya çalışan Zübeyde, “Kimseye muhtaç olmadan kendi ayaklarımın üzerinde durabiliyorum. Kendi kazandıklarımla geçinmeyi başardığımı gördüğümde daha da mutlu oluyorum. Ayrıca çevremde bulunan kadınlar da benim kendi ayaklarımın üzerinde durduğumu gördüklerinde onlar da güç alıyorlar. Kendi çalışma alanlarını oluşturmaya çalışıyorlar” diyor. 
 
‘Bitkileri kökünden kesmemeye çalışıyorum’
 
Bitkileri en çok bahar ayında topladığını kaydeden Zübeyde, bitkileri topladığı zaman zarar vermemeye çalıştığını ve ihtiyacı kadar topladığına söylüyor.  Zübeyde, “Eğer doğadan tekrardan bir dönüşün olmasını istiyorsak daha hassas yaklaşmamız gerek. Aksi takdirde doğa küser ve ihtiyaçlarına cevap vermez. Mesela ben topladığım bitkileri hiçbir zaman kökünden kesmiyorum. Ayrıca ihtiyacımdan fazlasını kesmemeye çalışıyorum. Aynı hassasiyeti diğer insanlardan da bekliyorum” diye anlatıyor.
 
‘Karaçalı birçok hastalığa iyi geliyor’
 
Zübeyde, topladığı bitkilerden karaçalı, havacıva ve kuşburnu bitkisini örnek verirken, Karaçalı bitkisinin faydalarından en önemlisinin böbrek hastalıklarına iyi gelmesi olduğunu ekliyor. Zübeyde şöyle devam ediyor: “Kürdistan’ın her bölgesinde farklı bir isim ile anılıyor. Birçok çeşidi var, ancak insanlar ne işe yaradıklarını çok bilmediklerinden kaynaklı tüketmiyorlar. Bu bitki göz iltihaplanmasına da iyi geliyor. Göz iltihaplanması olan kişi önce bu bitkiyi havanda eziyor daha sonra krem kıvamına gelen bitkiyi gözkapağının üzerine bırakıyor ve yaklaşık bir saat kaldıktan sonra onu alıyor. Böylece göz iltihabından kurtulmuş oluyor. Öte yandan diş ağrıları içinde kullanılıyor. Demlenmiş çayı da idrar yolu enfeksiyonları için de çok faydalı.”
 
‘Kuşburnu sonbaharda yetişiyor’
 
Kuşburnu’nun da birçok faydası olduğunun altını çizen Zübeyde, vitamin açısından c vitaminin deposu olarak kabul edildiğini kaydediyor.  Diğer yandan dünyanın her yerinde çayının içildiğini hatırlatan Zübeyde, “Kuşburnu sonbaharda yetişen bir meyvedir. Ayrıca çiçekleri tıp ve kozmetik alanında da kullanılırken, reçeli de kahvaltı sofralarında yerini buluyor. Limona göre daha fazla c vitaminine sahip. Kış aylarında tüketilmesi çok faydalıdır. Öte yandan günlük bir fincan çayı c vitamini ihtiyacı için yeterlidir” sözlerine yer veriyor. 
 
‘Havacıva bronşit hastalığına iyi geliyor’
 
Zübeyde, son olarak havacıva (Havacû) bitkinin kökünden renk elde ettiğini belirtiyor. Renk elde etmek için zeytinyağını ısıttığını ve havacıva kökünü içine katıp ve beklettiğini söyleyen Zübeyde, şunları ekliyor: “Elde ettiğim renk kırmızıdır. Öte yandan bu bitkinin çiçeği de bronşit hastalığına iyi gelirken, öksürük için de bitkinin yaprakları kullanılıyor. Ancak çok fazla kullanmamakta fayda var. Öksüren biri yapraklarını kaynatıp suyundan bir bardak içmesi yeterlidir.”